| Hinweis | Home | Impressum | Download | Son Yorum |

| bir yanlış anlama ile her şey başlamıştı | 2007 | 2008 | 2009 | 2010 |

 

 

Kafa göz patlatma sanatı, bir yanlış anlamanın hikâyesi 22.04.06

Bir Site ziyaretçisiyle aramda gecen yazışma:

Ziyaretçi:

Bismillahirrahmanirrahim

Bir memleket düşünün ki, birbirine düşman. Batısında yasayan doğu da yaşayanı hor görür.  Doğudaki batıdakine kin besler. Kuzeyinde yasayan „Bizler ayrıyız çünkü çok akilliyiz ve diğerlerinden çok farklıyız.“ der.
Güney de yasayan apayrı telden çalar.

O memleketin milleti bizzat seçip başına getirdiği adamlara güvenmez, küfür eder. Devletin başında bulunan ise, kendisini seçenleri enayi yerine kor ve alay eder.  Düşünün ki, bu bir asırdır devam eder. Bu anlattıklarım bir masal değil. Uydurduğum bir fantezi de değil. Burası Türkiye ve Türkiye de her şey mümkündür. Bu toprağın insani olmazı olur kılmıştır. Olmayacak bölünmüşlüğü de olur kılmıştır. Maalesef küçücük Anadolu bile koca bir kıta misali 1000 ´e bölünmüş sanki. Her şey de birinciyiz. İyi iş yasakta birinciyiz. Kötü iş yapsatta birinciyiz. CIKTIKMI EN ZIRVEYE INDIKMI EN DIBE- BUNUN IKISININ ORTASI YOK CÜNKÜ BURASI TÜRKIYE Soruyorum, “Türkiye’nin tansiyonu nasıldır?” Diyorlar “Borsa gibi, bir iniyor-bir çıkıyor. Sabit durum yok »
Birileri dedi ki, « Adriyatik’ten Çin Seddi ne kadar bir Türkiye.» Diyorum ki bu sözü söyleyen kimselere ; « Anadolu da daha birlik olamadı bu Türkiye »
« Birlikten kuvvet doğar.“ denmiştir. Ayrılarak kuvvet sağlanır mı? Her aza birbirine muhtaçtır. Küçük bir azan eksik olsa, yarim adamdan sayılırsın. Sana “yarımadam” derler. İki kolla yapılacak iş tek kolla yapılamaz. Tek bacak ilen yürünmez. Bir adim atarsın sonra düşersin. Kalkarsın düşersin, düse kalka gidersin. Böyle gidişe yürümek denmez. Düse kalka gitmek mi denir yoksa sürünmek mi denir orasını sen söyle! Türkiye kendi azalarını kendinden ayırmış. Bazı azalarını hor ve hakir görmüş ve onlara ceza vermiş. Nitekim kendisi de ayakta duramaz hale gelmiş. Uzun lafın kısası Anadolu da birlik sağlanmadıkça, Türk ve İslam dünyasında birlik sağlanamayacaktır. Bunun aksini iddia etmek akil kari değildir. Beğenmediğimiz ecdadımız olan Osmanlı bunu çok iyi kavramış. İlk önce Anadolu da birliği sağlama yoluna gitmiştir. Ve Anadolu da onun için aşırı Milliyetçilik değil Ümmetçilik gütmüştür. Çünkü aşırı Milliyetçilik ayırır. Ümmetçilik ise, birleştirir. Bir milletin diğer bir milletten üstün olma tezi doğru bir tez değildir. Böyle bir tezin yanlış olduğunu da tarih ispatlamıştır. Merak edenler araştırıp öğrensinler. Milletler birbirlerinden üstün veya aşağı değildir. Her milletin kendine münhasır özellikleri vardır. Osmanlı muhtelif olan çeşitli milletleri bir araya getirip ve onların kendilerine has özelliklerini gerektiği yerde gerektiği gibi kullanıp dünya yi nizama sokmuştur. Ardından gelenler aksini yapıp ülke de nizam intizam bırakmamıştır. Ayrılıkçı sistemlerin her çeşidi denenmiştir. Ve bunlar insanlığa bir fayda getirmemiştir. İnsanlığın ayrılıkçı değil birleştirici bir sisteme ihtiyacı vardır.

Türkler der ki, “biz Araplardan ve Kürtlerden üstünüz” Araplar der ki, “ Asil biz sizden üstünüz.“ Kürt de der ki, „ Biz olmadan hiç biriniz is yapamazsınız. Türkün basarili olmasında Arabin basarili olmasında da bizim çok büyük payımız var. Asil üstün olan biziz.“

Nitekim, bu iddia yarısı bir olan ümmeti böldü ve bu coğrafyanın insani tehlikelere acık hale geldi. Osmanlı öncesi durumda ayni idi. Ümmet bölünmüş. Abbasi halifesinin sözü dinlenmez olmuş. Her devlet ve hatta her beylik kendi faslını çalmış. Ve haclı seferlerine ve Cengiz belasına maruz kalmıştır. Bu tecavüz ve saldırılar Osmanlı nin kurulmasını mecbur kılmıştır.

Bizim dileğimiz bu ümmetin 700 sene önceki gibi başına bir bela gelip birleşmesi değil. Gelmeden birleşmesidir.

BU MEMLEKETIN INSANI BIRLESIP BARISSINKI; DÜNYAYA HUZUR GELSIN

Cevabim:

Merhaba,

kim olduğunuzu ve hangi amaçla bana bu maili gönderdiğinizi bilmiyorum. Anlayabildiğim kadarıyla geçmişin görkemli dönemlerini özleyenlerdensiniz. Voltairen deyimiyle “ … fikirlerinizi paylaşmıyorum ama fikir özgürlüğünüz için ömrümün sonuna kadar mücadele etmeye hazırım …”  

Güncel tespitlerinizi kısmen paylaş samda, Atatürk ve onun ilkelerine dil uzatmanıza müsaade edemem. Laiklik ilkesi sizin bu gibi mailler yollayabilmenizi, istediğiniz yer ve zamanda ibadet edebilmenizi sağlamış, Atatürk ve silah arkadaşları bu topraklar üzerinde herkesin özgürce yasayabilmesinin temelini atmıştır. Batinin bireyselliğini ve doğunun ümmetçiliğini kabul etmiyorum! Ama bu, benim kişisel görüşüm.

Tanrı bizi diğer canlılardan farklı yaratmıştır. Anladığım kadarıyla gelenekçi bir insansınız. Size soruyorum: “Kuranı kerim” hangi sözle başlar !?

OKU

Tanrı Kuranı kerimi, bu kitabi oku demiyor. Oku diyor!!! 

Osmanlıdan bahis ediyorsunuz. Genellemelere karşıyımdır. Şüphesiz Osmanlıların doğruları ’da, yanlışları ’da olmuştur. Bence Osmanlı ecdadının yanlışları arasında Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra ileriyi görememeleridir. Atatürk Salt bir kumandan değil ayni zamanda ileriyi görebilen bir şahsiyetti. Tam anlamıyla bir devlet adamıydı. Size Atatürk’ün “ … İstikbal göklerdedir …”  sözünü hatırlatırım. Ve sizden geçmişi hatırlamanızı, örneğin Irak- Amerika savaşını gözünüzün önüne getirmenizi isteyeceğim. Sanki bir oyun gibiydi! Bombalar nokta hedefi olarak göklerden iniyordu. Dünyadaki 192 devlet arasında uzayda uydusu olan bir avuç devlet var. Türkiye ’de bunların arasındadır. Dikkatinizi çekerim.    

Son zamanlardaki Osmanlı kafasıyla bugün bu işi başarabilmemiz herhalde imkânsızın ötesindeydi. Yanılmıyorsam amerikanın en az 40 tane casus uydusu uzayda var. Bunun ne anlam taşıdığını sizin takdirlerinize bırakıyorum.

Ve siz kalkmış bana ümmetçilik ’den bahis ediyorsunuz. Tanrı insanoğluna doğruyu ve yanlısı ayırabilme kabiliyeti vermiştir. Tabiatın gereğidir merak, ilerlemek, yerinde saymamak. Sen yerinde saydıkça diğerleri yol alır. Bir gün gelir bakakalırsın.

Milliyetçilik, ille ırkçılık değildir. Atatürk milliyetçiliğini ırkçılık saymak, yalın anlamda cahillik diye nitelenebilir. Çünkü tarihi gerçekleri bilmemek, öğrenmemektir! Cahil kafaların suçudur’ ki, zamanında emperyalist devletlerin teşviki ile ayaklanmalar olmuştur. Bugün ise yine ayni cahil kafalar ayni odak noktaları tarafından kullanılmaktadır. Söylemler ve bu sözlere kananlar benzeridir.

Yeşil kuşak deyimi size bir şey ifade ediyor’ mu ? Soğuk savaş zamanında Amerika, Sovyetler birliği çevresinde Müslümanları devlet kurmaya teşvik etmiştir. Bu devletler mümkün mertebe şeriat kurallarına göre yönetilmeliydi. Çünkü şeriat ve kominizim birbirine zıt kutuplardı. Böylece komünist düşüncelerin coğrafyaya yayılması önlenecekti. Önlen’ dide!    

Sizin deyiminizle “ Bizim dileğimiz bu ümmetin 700 sene önceki gibi basina bir bela gelip birleşmesi değil. Gelmeden birleşmesidir. BU MEMLEKETIN INSANI BIRLESIP BARISSINKI; DÜNYAYA HUZUR GELSIN”

Bu kafayla geçmişin özlemini çekerek, günün gerçeklerinden uzak hiç bir yere ulaşamayız. Şeyh Edebali’ nin sözleriyle “… Ey oğul, Üç kişiye acı: Cahil arasındaki âlime, zenginken fakir düsene ve hatırlı iken itibarini kaybedene …”  

Atatürk TBMM’ ni kurduğunda içinde aydın din adamaları olduğu kadar vatanperverler yer aldı. Ve biz bu insanlar çok şey borçluyuz. Atatürk’ ün hedefleri arasında muasır medeniyet seviyesi yakalamak ve Türk milletini bu topluma kazandırmaktı. Bizlerde bu çizgi ve bu hedef doğrultusunda hareket etmekle yükümlüyüz. Ancak böylelikle kültür ve inançlarımızı gelecek nesillere bırakabiliriz. Ve şuna tüm samimiyetimle inanabilirsinizki, son nefesime kadar bu ilkeleri ve bu hedefi kime karşı olursa olsun savunacağım

Ziyaretçi:

Merhaba

yazdiklarimindan ve yazdıklarınızdan önce belirtmek istediğim bir şey var.  Niçin üslubunuz ağır ve kırıcı ve hatta yıkıcı. Osmanlı yi Rusya yi Amerika yi bir kenara bırakalım önce, önce siz kendinize ben kendime bakayım. Yazının üslubuna bakınca dedim ki; Ben bu sahsa küfür mü ettim ki topuyla tüfeği ile hücuma kalkıyor. Çok güzel bir isminiz var "Önder" Bu ismin hakkini vermek lazım. Hakkini verebiliyor musunuz? Önder olan düşman bildiğini düşman saydığını düşmanımdır dediğine ilk fırsatta savaş acar mı? Hele ki bu kimse hiç tanımadığı hiç görmediği bir kimse ise? Önder olan düşmanı dahi olsa o kimseyi kazanmaya çalışmaz mi? Diyelim ki, bir insan yanlıştadır. Ve kendisine doğru öğretilmelidir. O kimseye doğru öğretilirken, kafasına vurmak hakaret etmek doğru bir yol mudur? Kişi bu uslubla karsılaşınca karsısındaki doğru dahi söylese o kimseyi sevmez ve onun doğrusunu kabul etmez Değil mi? Simdi gelelim bana, size bu mektubu yazdığım icin üzgünüm. Hoşunuza gitmeyecek bir yazıyı gönderip üzdüğüm için. Internet te Osmanlı ile alakalli sitelere girip oralara e mailler atıyorum. Sizin sitenize yanlışlıkla girmiş olsam gerek.

saygılarımla

Cevabim:

Merhaba Mehmet Bey,

Kusura bakmayın. Yazdıklarınızda haklisini. İnanın beni utandirdinz !!!

Amacım sizi kırmak değildi, ancak son zamanlarda ülkemizde yasadıklarımız Ve özellikle gerici akımların yoğunluğu zaman, zaman beli bir dilde karşılık Gerektiriyor. Bakin sitelerimi ayda yaklaşık 20.000 kişi ziyaret eder. Yanlış anlamalar olabiliyor. İnsanız, hata yapabiliriz. Önemli olan hatayı anlayıp özür dileyebilmektir. Cani gönülden belirteyim ki geçmişime bağlı bir insanimdir. Ama gericiliğe asla taviz vermem. Bende Osmanlıyı internette çok araştırdım. Ve itiraf etmeliyim ki bazen keşke o zamanlar yaşasaydım diye düşündüğüm olur. Ama hayat bu, geçmişi bilmek ve ileriye doğru bakmak gerekir diye düşünüyorum.

Önder Gürbüz

Ziyaretçi:

Selam Önder Bey,

Üzülmeyin!

Küçülmediniz hatta büyüdünüz. Büyüklük; yanlış olanı ve yanlış söyleyeni  dahi  hoş  görmekse ve hatta ondan yeri geldiğinde özür dilemek ise, siz büyüksünüz. Alttan almak ve özür dilemek insanin ego suna ağır gelebilir. Ama bu icraatı isleyen kişi akli selim kimseler tarafından takdir edilir . O kimse şerefinden olmaz hatta şeref kazanır. Cağımızın hastalığıdır; Alttan almamak, özür dilememek, zulüm etmek, küfür etmek. Muradım o dur ki,  bu hastalıklar   bizden ırak olsun! Yazılarımı yazarken, çok dikkat ettiğim bir husus vardır. Kişileri ve şahısları hedef almam! Genellemeri özellikle yaparım ki, insanlar kırılmasın! İnsanlar demesinler bizi kasd ediyor. Eğer sözümde bir doğruluk payı varsa, insanlar o doğrulardan paylarını indirekt alsınlar. Direk almasınlar. Çünkü insanin hatasını yüzüne vurduğunuzda ya öfkelenir ya da hatasını kabul etse dahi utanıp zor duruma düşer. İnsanlar bu gibi durumlara düşmesinler. Yanlisin yanlış olduğunu kabul ettiğinde insan, hatasını kimsenin ruhu bile duymadan, utanmaya gerek duymadan düzeltsin isterim. Onun için genelleme yaparım.

Mektubunuz beni sevindirip memnun etti.