fHerifin sayesin

 

| Hinweis | Home | Impressum | Download | Son Yorum |

| bir yanlış anlama ile her şey başlamıştı | 2007 | 2008 | 2009 | 2010| 2011| 2012| 2013|

 

 

01.01.2014

 

11 yılın özeti

 

Müslümanlık nerede! Bizden geçmiş insanlık bile…

Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nafile!

Kaç hakiki Müslüman gördümse: Hep makberdedir;

Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!

                                              Mehmet Akif Ersoy

 

Yeni yılda cümlemize sağlık, bereket ve huzur dilekleriyle

 

 

                                                                         *

 

Pişman olmak için çok geç olmadan, harekete geçmek için acele edin*

 

 

Yıl 1913…

Almanya…

Lübeck kentinin varoşlarında bir bebek dünyaya gelir. Bu bebek hiç bir zaman babasının yüzünü göremeyecek, onunla oynayamayacaktı. Gerçi bunda günahı yoktu ama yazgısı böyleydi işte…

Dünyaya piç olarak gelmiş olmanın utancını ve sıkıntısını bir ömür boyu omuzlarında taşıyacaktı. Anne, zamanla yarışırcasına zor şartlar altında gündelikçi olarak o evden bu eve, o işten bu işe koşuşturuyordu. Evladına ayıracağı vakti olmadığı için çocuğunu bir tanıdığına emanet etmişti. Babasızlık yetmiyormuş gibi bundan böyle anneye de hasret büyüyecekti. Büyüdükçe dedesini, babası olarak tanıtacak veya dede kendini çocuğun babası olarak göstermeye başlayacak, yıllar böyle geçecekti... 

O zamanlar kim tahmin edebilirdi ki, 19 yaşında Nazi Almanya’sından kaçıştığı ülkeye tekrar dönerek, Oslo’da Nobel Barış ödülünü1 alacağını.

 

İnsanlar…

İnsanların oluşturduğu toplumlar…

Ve hatta bir coğrafyayı paylaşan toplumlarda…

Yaşayan insanlar…

Sonuçta, tümünü kapsayan evrensel kabuller…

Beşeri ilişkilerin temeli, saygı…

Saygı üzerine inşa edilen ahlak…

Temel ahlak kurallarından meydana gelen kanunlar!

 

Şu satırları yazdığım bugün, Hristiyanlık, Hz. Isa’dan sonra 2014 yılına girdi…

Yahudilik ise 3000 yılı aşkın bir süredir yeryüzünde olmakla birlikte, insanlığın çok tanrılı dinden, tek tanrılı dine geçişinin alemdarlığını yapmaktadır…

Bizler ise Hicri takvime göre 1435. yıllımıza başlıyoruz. Hristiyanlık 2000 yılı aşkın geçmişiyle övünürken, Mısırlılar, haklı olarak 7000 yıllık tarihlerine işaret etmektedirler!

 

Sayın Cfroglu’nun sorusunu yanıtlamak için bugün trilojinin üçüncü ve son kısmını yazmaya başladım. Bunun için medeniyet ve uygarlık kavramlarını kısaca tarif etmemiz gerekiyor:

Medeniyet kavramını belirli bir zaman kesitini ve/veya coğrafyaya bağlı ve/veya sınırlı, bir toplumun geçmişten - günümüze maddi ve manevi varlığının, fikir, sanat ve bilim dallarında ürettiğinin toplamını2, uygarlığı da saymış olduklarımının anlam ve zaman olarak daha geniş ifadesidir. Ayrıca uygarlık kavramı zaman olarak binlerce yılı kapsayabileceği gibi insanlığın eseri ve malı olarak evrensel anlam da taşıyabilmektedir3. Kavramlara biraz açıklık getirdiğimize göre, siz Sayın Okuyucularıma bir soru yöneltmek istiyorum:

 

Sizce insanlığın “çağdaşlaşmasında, medeni ve/veya uygar” olmasında, kısaca taş devrinden bu yana gelişmesinde inancın/dinin önemi nedir?

 

Bu soruyu, okumaya devam etmeden, lütfen içtenlikle cevaplamaya çalışın.

 

Şüphesiz, iman eden insan için Allah’ın Peygamberleri vasıtasıyla kelamı, insana ve toplumlara bir “çeki – düzen”, en azından ama…

Tabii anlayana, iyiyi – kötüyü ayırt etme imkânı vermiştir. Kanımca, insan söz konusu olunca kesin sınırlar çizmek doğru değildir! Buna örnek vermek gerekirse, topraklarımızın – iftarları  – arasında gösterebileceğimiz Hitit medeniyeti ön sıralarda yer almaktadır. Hani şu - badem bıyıklı, kendine ve cebine Müslüman – zihniyetin, Başkent amblemi değiştirdiği medeniyetin simgesi var ya…

İşte o medeniyet MÖ 2000 sene evvel devlet, bugünün şartları altında bile şehirler diye tabir edebileceğimiz yaşam alanları kurmuşlardır. Yani bugün baktığımızda 4000 sene evvel!

Bu medeniyet çoktan unutulmuştu, Kur’an-ı Kerim’de adları geçiyor mu bilemeyeceğim ama İncil’in bazı kesimlerinde kendilerinden söz edildiğini değişik kaynaklarda okudum. Demek istediğim, hak dini olarak tabir ettiğimiz dinler yayılmaya başlamadan önce insan, şimdi gene kızacaklar, everilmeye başlamıştır. Tahmin edebileceğiniz gibi bunun sayısız, bilimsel kanıtları vardır4.    

Mükemmel ve kusursuz olanı yaratan Allah…

İnsanı diğer yaratığı varlıklardan üstün kılan yine Allah5

İnsana düşünme, iyiyi – kötüyü ayırt etme yetisi veren, elçiler ve kitaplar yollayan yine Allah!

 

Mevla’mın yazgısı…

Oku, okuyarak öğren, düşünmeye teşvik eden, aldanma diye seslenen …

Ve kendi akılsızlığın kurbanı olan “çaresiz” insan!

 

“…Karşı karşıya kaldığımız tüm zorlukları aşarak vatandaşlarımla birlikte Brandenburger Tor’un altından geçtiğimiz gün, hayatımın en güzel anı olacağına inanıyorum…”

 

Bu anı yaşamak, yaşatmak için tüm varlığı ile çalışmış, çabalamıştı…

Ardından seslenenler hakkında “Başbakan6 mıydı, evet! İnsan olarak kaldı mı? Evet! İkisini bir arada yürütebilmesi büyüleyiciydi” diyeceklerdir7.

 

Bir davaya veya herhangi bir öğretiye, ülküye iman8 etmek…

Bu uğurda gerekirse canını bile feda edebilmek…

İnsana itici bir güç kaynağıdır…

Ancak insan yaradılış itibarıyla zayıf bir varlıktır9 ve tabiatına aykırı hareket etmez, edemez. Bu yüzdendir ki tanrının OKU emrinin karşın okumaktan çok “tablonun bütününü”10 görmeyi tercih etmektedir11. Okumak ve düşünmek, merak etmek - sormak ve sorgulamak, bu sorulara mantığa yakın cevaplar üretmek meşakkatli işlerdir. Kolaycılığa kaçmayı yeğleyen insan:

 

Resimlerle “konuşmayı” tercih eder!

           

Buna en güzel örnek Facebook’tur. Dikkatinizi çekmiştir, kısa bir iki cümleyle birlikte bir resim. İnsanların beğenisine sunulan genelde o kısa cümleler değil resmin kendisidir. Bir resim ile ifade edileni kelimelerle anlatmak sayfalar doldurabilir. Farkındayım konuyu dağıtığımı sanıyorsunuz ama… J Hiçte değil…

Tam aksine çünkü bu anlattıklarımla sizi yaklaştırmaya çalıştığım noktaya getirdim. Bir nevi konunun bam teline basarak vurgu yaptık. Batı kültürü, aristokrasi, toplumsal gelişme, sanat tüm bunların tek nedeni olmamakla birlikte kaynağında yatan resimlerle; yanıltıcı, karışık konuların yalın bir şekilde anlatılabilmesi yatmaktadır. Bildiğim kadarıyla Kur’an-ı Kerimde resmi, resim etmeyi yasaklayan bir ayet yoktur. Ancak Peygamber efendimiz öncesi ve sonrasında “yoğun” bir, Hz. Musa ve Hz. Isa Peygamberlere rağmen, putperestlik vardı. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim putları yasaklamaktadır12. Hadislere13 dayanılarak getirilen canlı varlığı resim etme yasağı kanımca İslamiyet’in batı medeniyeti karşısında geri kalmasına neden olmuştur14. Hz. Isa’nın ölüm ile Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in ölümü arasında 632 sene vardır15. Bence, Peygamber efendimizin ölümünden sonra geçen – “her gün” – ile yavaş yavaş bağnazlaşmaya başlayan Müslümanlık, sözde hacı – hoca, ulema esaretinin zincirlerini kırarak tekrar Kur’an-ı Kerimin, öz öğretilerine dönmelidir. Çünkü dinimiz, bir mantık dinidir ve Yaradan’ın insanoğluna yasakları sınırlıdır. Bu sınırlı yasaklara yenilerin ekleyen sözüm ona din alimlerinden başkası değildir. Buna en güzel örneklerden biri İslam Rönesansıdır16. Bugün batı medeniyeti diye tabir etiğimiz medeniyet aslında İslam Rönesans’ının temelleri üzerine inşa edilmiştir. Çünkü İslam coğrafyasından etkilenen ve aynı zamanda bu bilgileri derinleştiren, fikirleri / düşünceleri >sonuna< kadar düşünmeye çalışan batıdır17. Denilebilir ki Müslümanlık, Peygamber Efendimizden sonra bin üç yüzlü yıllara kadar Kur’an-ı Kerimi olması gerektiği gibi yaşamıştır. Kesin kanıttım olmamakla birlikte öyle inanıyorum ki bu süreç içeresinde, yani İslamiyet’in altın çağının son belki iki, üç yüz yılı içeresinde ham sofuların – yobazlık virüsü – dinimize bulaştırdığıdır. Çünkü bu virüs sinsi ve olağanüstü sabırlıdır. Zamanın bir “önemi” yoktur, önemli olan arzulanan hedefe ulaşmaktır.

 

Dizginlenmesi mümkün olmayan bir hırsın elbette bir bedeli olacaktı…

Kimi zaman bu bedeli hırs sahibinin kendisi öderken…

Bu hırsın gerçek mağdurları, varsa tabii, genelde kişinin en yakınları, yani ailesi ve özellikle çocukları olur. Öylede olmuştur zaten, eşine ve özellikle çocuklarına pek zaman ayırmamaktadır. Bu sevgisizliğin, şefkatsizligin kaynağında kendi çocukluğunda yaşadıklarının yattığını ileride kendisi itiraf edecektir. Bundan sonra bir elmanın iki yarısını yine birleştirmek, hayatının ve siyasetinin odağında olacak, gençliğinde aşırıya kaçan sosyalist idealleri, yaş ilerledikçe hayatın gerçekleriyle yüzleşerek yumuşayacaktı.      

 

Açıkça görülmektedir ki insanlık tek tanrılı dine geçmeden önce de medeniyetler kurabilmiş ve yaşatmıştır18. Dini inançların medeniyetlerin temeli olmadığını iki örnekle, Mısır ve Hitit medeniyetleriyle “kanıtlamış” olmakla birlikte, tek Tanrılı dine geçişin insanları toplumsal ve bireysel olarak kökten değiştirdiği söylense yanlış olacağını düşünmüyorum.

Buna rağmen ticaret ve ticaretin birlikte getirdiği tüm olumlu ve olumsuz etkilerle, medeniyetlerin karşılıklı etkileşimini, yani bilgi transferini de (aktarımını) göz ardı etmemeliyiz. Ancak bir nokta var ki buna değinmeden devam etmenin yanlış olacağına inanıyorum. Toplumsal ve bireysel gelişmenin anahtarını kutsal kitaplar olarak kabul edersek. Özellikle gelişmişlik açısından Hristiyanlık ve Müslümanlık19 arasında düz hesap 600 yıl bulunmaktadır. Dile kolay, 6 aşır yani bir nesli 30 yıl olarak kabul edersek 20 nesil eder20. Çağımızda Müslümanlığın yaşadığı tüm zorlukları Hristiyanlar bizden yüzlerce yıl önce yaşadı.  

         

Devam edecek…

 

 

* Fridtjof Wedel-Jarlsberg Nansen (Beeilt euch zu handeln, ehe es zu spät ist zu bereuen) 

1.Ödülün verildiği tarih 10.12.1971

2.Örnek: Atatürk’ünde işaret ettiği Batı medeniyeti

3.Misal: Maya uygarlığı MÖ 600 – MS 900

4.Günümüze kadar gelemeyen ve ne zaman “kaybolduğu” hakkında fikrim olmayan kitap. Söz konusu kitaptan etkilenerek bu medeniyeti kurduklarına dair bilimsel bir veri bulamadım. Olasılıklar arasında olmakla birlikte, bir gün kesin kanıtlara erişileceğini ümit ediyorum.

5.Burada insanı neden mükemmel ve kusursuz yaratmadığı sorusu akla geliyor ama en basit cevap şekliyle: Mutlaka bir bildiği vardı!

6.Almanca Kanzler

7.Recep Tayyip Erdoğan’ın kulakları çınlasın

8.Güvenmek ve samimiyetle inanmak

9.Bunun en güzel örneği tabiatta mevcuttur. Hayvanlar âleminde dünyaya gelen canlılar genelde ilk andan itibaren “kendi kendilerine yeterli” olabiliyorken, insan yavrusu uzun hem de çok uzun bir süre yardıma muhtaçtır.

10.Badem bıyıklı zihniyetin son zamanlarda sıkça kullandığı deyim. Tablonun bütününü görmeye çalışırken ayrıntılara dikkat etmeyen insan(!?). Sinsi ve zekice bir hamle.

11. Hani bir değim vardır: “Şeytan ayrıntıda gizlidir” diye, elimde bilimsel bir veri yok ama öyle inanıyorum ki bu yüzden insanoğlu tanrının öğretisinden sapabilmektedir. Okumadığı, ayrıntılara dikkat etmediği, düşünmediği için bir “tuzaktan” diğerine basan insan.

12.Bu konuda merakını gidermek isteyen okuyucularıma şu kelimelerin Kur’an-ı Kerimde ne anlama geldiğini ayrıntılı bir şekilde, araştırmalarını tavsiye ederim. Ben özetiyle yetinmek istiyorum: El-bari (yaratan), Savvara (şekil vermek, şekillendirmek), Musavvir (bir şeye şekil ve/veya suret veren, resim yapan) ve Bera’e (embriyoda “hücre değişikliği”. Bu vasıf olmasaydı doku, farklı organ olamazdı)   

13.Rivayet zinciri yani Kur’an-ı Kerimde yer almayan ancak öyle olduğuna inanılan (!?). Meraklısına Buhâri, Libâs 91,95 ve Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’yi araştırmalarını öneririm. Özellikle Şeyh Efendi adamı dininden imanından soğutur.

14.Örnegin bazı “âlimlere” göre canlı varlıkları resim eden Allah’la boy ölçüşmeye kalkarmış ve kıyamet gününde resimlerini >canlandırmak< zorunda kalacaklarmış (güler misin, ağlar mısın?)

başaramadıklarında cehennem azabı çekeceklerini…

Yine aynı “âlimlere” göre resmin kafasını koparmak ve/veya bozmak yoluyla resim edilen etkisizleştirilebiliyormuş (yani canlandırmak zorunda kalmıyormuşsunuz). Halı ve yastık gibi gündelik eşyaların üzerine yapılan canlıların resimleri bu eşyaların üzerine basıldığı veya oturulduğu için zararı olmazmış mış, mışmış da mışmış. Adama kafayı katıksız yedirirler!!! Şimşekleri üzerime çekeceğimin bilincinde olarak ifade etmeliyim ki, şahsen Kur’an-ı Kerimde - yazılı - olarak yer alamayan hiç bir şey, buna hadislerde dahil, beni bağlamıyor. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelebildiğini farz etsek bile, rivayetlere dayanan hadislerin değişikliğe uğramadan gelebildiğine inanmıyorum. Bu konuda ciddi şüphelerim var, özellikle dil ve kelimelerin anlamları konusunda. Bu mevzuyu 2012 yılında Allah’ın Kelamı başlıklı makalemde işlediğim için burada tekrarlamak istemiyorum. Esas olan Kur’an-ı Kerim ve içinde yazılı olanlardır nokta!

15.Abbasi halifeleriyle (MS 749 – 1258) Müslüman dünyası bilim ve sanatta doruk noktasını yaşamıştır

16.Islam’ın altın çağı diye de anılır

17. Batı medeniyetinde bir – iki istisnanın dışında, mesela engizisyon döneminde, düşünmek, serbest çağrışım, öğretmenin ve öğrenmenin kaidesini oluştururken Ortadoğu’da genelde ezber üzerinden öğrenime ağırlık verilmiştir. Yani Batı medeniyeti düşünmeyi, çağrıştırmayı ve sorgulamayı teşvik ederken bizim coğrafyamızda, öyle bir zaman gelmiştir ki düşünmenin, çağrıştırmanın, sorgulamanın yerini biat, kör olası batıl inançlar, hurafeler ve ezber almıştır. Bunun hep böyle olmadığının kanıtı ise yine İslamiyet’te altın çağın kendisidir. Antik çağda doğu ile batı arasındaki bilgi aktarımının itici gücü ticarettir. Özellikle Yunanistan ve Mısır arasında çok önemli bilgi transferi gerçekleşmiştir (meraklısına: Naukratis’i araştırın) . Aslında karşılıklı etkileşimden tüm insanlık faydalanmıştır. Günümüzde de hala böyle değil mi? Batı aristokrasisinin temelinde “paylaşılmayan bilgi” yatmaktadır. Bu cümleden hiç bir şey anlamadanız değil mi? J Gerçekten öyle, gelin özetleyerek anlatayım: İnsanlık için Neolitik Devrimde (Tarım Devrimi) ve sonrası için yaşamsal iki konu vardı. Biri, o zaman kadar göçebe, avcı ve toplayıcıdan yerleşik düzene geçen insan için “elinin emeği, gözünün nurunu” pazarlamak, yani al gülüm – ver gülüm ticaretinin ilk adımlarını atmak diğeri ise tarımcılığın temel kaidesi olan ekip / biçme zamanını doğru ayarlayabilmekti! Bu “elinin emeği, gözünün nuru” genelde teknik icatlar ama aynı zamanda gündelik eşyalar ve özellikle süs eşyası ve takılar (kadın her dönemde kadın J)  bir o tarafa bir bu tarafa gidip geliyordu. Bu doğu-batı ticareti doğudan batıya göçlerle de ayrıca destekleniyordu. Batıda metal işlemeciliğin başlangıcı ile - bilgi – gittikçe önem kazanıyor bir insanı diğerinden üstün killiyordu. Bu mevzunun bir tarafını teşkil ederken, diğer tarafı da daha az önemsiz değildi. Doğru zamanda ekip-biçebilmek, zamanlamaya vakıf olan için yabana atılmayacak bir üstünlük sağlıyordu (konunun meraklısı için iki ipucu vereyim, astroloji ve Nebra’da bulunan gök tekeri). İnsanoğlunun tabiatında yatan diğerlerine egemen olma dürtüsü haliyle bilgiyi kendine saklamayı birlikte getiriyordu. Bu bilgi ile üstünlük sağlama zaman içinde batı aristokrasisine dönüşecekti. Siyaset bilimi, aristokrasi dendiğinde, küçük ama çok yetenekli / bilgili ki bu bilgi ve yeteneği daha ayrıntılı tanımlamakla birlikte, bir zümrenin (bugün elit diye tabir edeceğimiz) egemenliğine atıfta bulunur. Günümüzde bu kavram kullanıldığında daha çok “soylu” kelimesi ve bu kelimeye bağlı çağrışımlar akla gelir.

18.Kutsal kitaplarda değişik vesilelerle dile getirilen ve kaybolduğu iddia edilen kitaptan feyiz almadıysalar.  

19.Hani medeniyetler çatışması diye tabir edilen kavram (meraklısı için Samuel Huntington’u araştırın)

20.Buradan öznel bir izlenimimi aktarmak istiyorum. Batı medeniyetinin gelişmişliği açısından, genelleme yapmadan – daha çok “küme küme” bakıldığında, bir Avrupalı gözüyle, Avrupalılar 2014 yılını yaşarken, Türkiye 1984’ü, biz “Avrupalı Türkler” ise 1954’ü yaşamaktayız. İtirazlarınızı duyar gibi oluyorum ama dediğim gibi öznel bir izlenim. Bu izlenimimin sağlam dayanakları var, arz edeyim, “Avrupalı Türkler” olarak Avrupa’da yaşadığımız topluma nazaran, düşünce ve hayat görüşümüz açısından “çok” geri kalmış sayılırız (bu yüzden Avrupa’da yetişen nesiller hem velileriyle hem de mesela Alman toplumuyla sorun yaşayabiliyorlar). Türkiye’ye gittiğimiz ve toplumun geneline baktığımızda da toplumun değiştiğini fark ediyor ve ciddi ciddi geri döndüğümüzde nasıl ayak uyduracağımızı düşünmeye başlıyoruz! Türkiye’den Avrupa’ya bakıldığında da medeniyet ve hayat anlayışı bakımından bir fark görülmektedir. İstisnalar kaideyi bozmaz! Örneğimin uç bir örnek olduğunun farkındayım ancak anlaşılabilmesi açısından faydalı görüyorum.                       

                                                                        ***

02.01.2014

 

Zap zap manyayı oldum

 

Bir halk TV, bir ulusal Kanal...

Arada CNN...

Bir o kanala, bir diğerine zıplayıp duruyorum...

Eyyy Tayyip...

Hayatlarını çaldığın...

Ölümlerine sebep olduğun...

Yandaş ve yoldaşına peşkeş çektiğin kamu malları...

Çaldığın çaldırdığın paraların...

Hesabını nasıl vereceksin?

Vebaline girdiğin, ah aldığın o kadar insan var ki...

Tümünün hesabını nasıl vereceksin...

Anladık Kasımpaşalı delikanlısın...

Kuldan korkmasın....

Bre imansız Allahtan da mı korkmasın?

Yok, yok...

Seni asmak şart oldu...

Seni ve bu zihniyetin diğer yöneticilerini!

                                                                        ***

03.01.2014

 

Altına her koşulda imzamı atarim

 

MEHMET FARAÇ/ Tarihin en karmaşık seçimine sürüklenirken ahval ve şerait!..

 

...

...

...

Türkiye böylesi bir atmosferde seçime giderken iç siyaseti körelten gerekçeler yukarıdaki saptamalardan ibaret değil ki... Halkın önüne üç ay sonra yerel seçim sandığı konulacak ama seçmen bu kaosta tercihini nasıl yapacak belli değil... Alın size seçmeni kararsızlığa iten ve yanıt arayan sorular:

 

- Yolsuzluğun ayyuka çıkması AKP seçmeninin Erdoğan'a bakışını ne kadar değiştirdi?.. Yüzde 50'nin desteği halen sürüyor mu?.. AKP halen seçeneksiz mi?.. ABD, Erdoğan'dan desteğini çekti mi, yoksa "Erdoğansız AKP" yeni bir strateji mi?.. İş dünyasında "AKP giderse ekonomik kaos başlar" şeklindeki kaygı devam ediyor mu?.. Medya halen Erdoğan'dan yana mı?..

 

- CHP, yolsuzluk ve rüşvetin AKP'yi sarstığı bir dönemde; adı yolsuzlukla anılan Sarıgül yerine şaibesiz bir ismi aday çıkartmayarak şu siyasal ortamda bile en büyük strateji hatasını yapmadı mı?.. AKP'nin cemaati "çete" diye suçladığı bir dönemde, CHP'nin Atatürk'ün ideallerini bir tarafa bırakarak seçmenin infialine rağmen bu gruba yanaşması ikinci büyük umutsuzluğa yol açmadı mı?..

 

- AKP'nin de bir anketle saptadığı gibi, cemaatin oyu "yüzde 1" olduğuna göre ve Erdoğan onlara kolaylıkla cephe alabildiğine göre bu grubun siyasette etkisi tartışmalı değil mi?.. Hilafet yandaşlarının tam egemenlik uğruna birbirine düştüğü, siyasal algı dengesinin değiştiği, CHP'nin bile ne yazık ki laiklik karşıtlarından medet umduğu bu dönemin sandığa yansıması nasıl olacak?..

 

- Ve de MHP'nin dolduramadığı merkez sağdaki boşluk devam ettiğine göre; AKP-cemaat çatışmasının sürdüğü bu dönemde söz konusu kesimlerin oyları nereye gidecek, özellikle mürit-militanlarla Milli Görüşçü-Fethullahçı kavgasını şaşkınlıkla izleyen muhafazakâr çevreler sandıkta nasıl davranacak?..

 

Tüm bu sorular da şunu gösteriyor; Aydınlık dergisinin 1990'ların sonlarında kapak konusu yaptığı gibi Erdoğan'ı iktidara ABD hazırladı... Erdoğan'ın kısa sürelik şairane hapisliğini "demokrasi" naralarıyla mağduriyete dönüştürmesi de siyasal senaristlerin cilası oldu ve AKP henüz birkaç aylık partiyken 2002'de uluslararası bir tezgâhla iktidara getirildi. 2007 seçimleri, muhalefetin başarısızlığı nedeniyle AKP'ye yaradı. 2011'de CHP'nin ulusalcı kadroları tasfiye ederek sağa yanaşması ve de merkez sağın tamamen çökertilmesi, Erdoğan'ı yine tek seçenek yaptı... Peki bundan sonrası?..

...

...

...

 

http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/mehmet-farac/31034-mehmet-farac-tarihin-en-karmasik-secimine-suruklenirken-ahval-ve-serait.html

                                                                          *

Pardon

bu nerden çıktı Şimdi?
Yırtık dondan çıkar gibi...
Sayın Baykal bunu yapmamalıydınız...
Sizi çok eleştirdim, size katıldığım da oldu...
Şahsınıza kurulan tuzağa...
Kendini bilen, siyaseti takip eden insan zaten itibar etmedi...
K.K. ya kılıf...
AKP'ye perde!

Sizin komplo iddialarina...
Cemaat / AKP cekismesine...
"Iadeyi intibar" namina da olsa...
Katilmaniz bence Dogru olmadi!!!

                                                                        ***

07.01.2014

 

Tanrının bankerleri*

 

Bu değim tarihte başkaları için kullanılmıştı…

Ancak dini inançların nedenli ticaret ve siyasetle iç içe olduğunu…

Geçmişten günümüze göstermesi bakımından tekrar hatırlatmaya değer buluyorum!

 

Bu başlık birçoğunuzun zihninde… 

İster istemez bir çağrışım yapmıştır!

 

Emin olmamakla birlikte…

Sayın Prof. Dr. S. Kemal Erol’a ait olduğunu düşündüğüm…

Bir başka değimi de bu bağlamda kullanmak yerinde olacaktır…

Kendisi bir makalesinde Kleptokrasi ve Kleptokrat kelimelerini kullanmıştı…

Kleptomani, 19. Yüzyıldan kalma psikolojik bir terim olmakla birlikte...

Artık günümüz psikologları tarafından kabul edilmemektedir.

 

Kleptomani patolojik bir çalma dürtüsü olarak tanımlanmaktadır…

Hukuki açıdan Kleptoman’a, en azından Almanya’da, bir ceza indirimi uygulanabilir…

Çünkü bir akıl/ruh hastalığı olarak kabul edilmektedir!

 

Ancak Türkiye’de…

Kleptokratların…

Kleptokrasiyi bilinçli olarak yerleştirdiğine…

Emin olabiliriz…

Yani ani bir dürtü söz konusu olamaz!      

 

*Tarihte ilk defa Medici ailesi için kullanılmıştır

                                                                          *

Birden aklıma geldi...

 

Kaçakçılık, rüşvet, kara para AKlama...

hırsızlık, suiistimal, arsızlık...

Yüzsüzlük, yalan, nitelikli dolandırıcılık...

vs.

vs.

vs.

Oktay Eksi demişti...

Yakında kari, kız (!?)

Vallahi böyle bir rezillikte gün yüzüne çıkarsa şaşırmam!!!

                                                                        ***

08.01.2014

 

Emin olduğum tek şey var

 

2007 seçimlerinden sonra al aşağı etmediniz...

Ne Kadar ağlansanız faydası yok!

 

Yok, askeri vesayetmiş mis...

12.Eylül'ü bende sizlerle birlikte yaşadım...

Ama bugünküyle kıyaslanamayacak derecedeydi...

Sivilini vesayeti de sayenizde gördük!

 

Mehmetçiğe baktığımızda...

Genelkurmay herkesin kurmayı olabilir ama...

Türk'ün Genelkurmayı olmadığını üzülerek söylemeliyim!

 

Siyasetçi ve özellikle...

Milletvekili, bazı istisnalar dışında...

Milletin değil kendisinin ve yakınlarının vekili!

 

Ben bunu görür, bunu yazarım

                                                                          *

Hayırlı olsun

 

İleri demokrasi cümleten hayırlı olsun...

Önce HSYK'yi icat et...

Sonra HSYK'yi lav et...

Tüm yetkiyi tekrar Adalet bakanlığına bagla...

Sonra demokrasiden bahis et!!!

 

Bir tarafınızı yırtsanız...

üç göbekçik bir takla atsanız...

Faydası yok!

 

Yargılanacaksınız!!!

Ve Allah nasip ederse...

Sevdiğiniz Menderes gibi, yası adada...

                                                                        ***

09.01.2014

 

Velev ki

 

Zamanlama manidar...

Ne çıkar?

 

Din, iman, Allah, Peygamber diyerek...

Dolandıran, çalan, gasp eden...

Ben miyim?

 

Üç sene...

beş sene bekler...

DÜGMEYE o Zaman basarim...

Sana ne?

 

Sen götürürken...

Zamanlamayı kendin belirleye biliyorsun da...

Is hesap sormaya gelince mi?

Zamanlama manidar oluyor?!

                                                                          *

Mahalle kaırları, tek kelimeyle iğrenç!!!

                                                                        ***

10.01.2014

 

Kemal Kılıçdaroğlu ve ayni isimli sayfanın Facebook yöneticisi,

 

Beni sayfanızda yorum yapmayı engelleyerek susturabileceğinizi mi sanıyorsunuz?

Bir Whitehead Hacker, bilişimin ahlaki kurallarına uyan birisi olduğuma dua edin. Yoksa sizin o sayfanızı, sanal olarak “başınıza” geçirmesini bilirdim. Benim gibi düşünen milyonlar var!

Atatürk’ün, Cumhuriyet Halk Partisini ve ilkelerini –çiğnemenize- ASLA müsaade etmeyeceğimizi buradan ilan ediyorum. Hele şu AKP ve Cemaat belasından kurtulalım, Yeni- Cumhuriyet Halk Partisini de yöneticileriyle birlikte bu vatandan def etmesini biliriz.

                                                                       ***

Bu nasıl bir tiniyetsizliktir?

           

Sözüm ona gazeteci olacaklar!

Cumhuriyet Tarihi araştırmalarım sırasında haliyle Ermeni iddiasıyla da ilgilenmem gerekti. Araştırmalarım sonucunda Sayın Cezmi Yurtseverin bu konuda iki çok önemli belgeye ulaştığını

öğrenmiştim. 07.12.2010 tarihli makalemde buna yer verdim. Gazete haberine baktığınızda Sayın Yurtseverden hiç söz edilmiyor. Bu mudur gazetecilik, bu mudur gerçekten?

                                                                       ***

13.01.2014

 

Hassas bir konu, Kardeş Aile projesi…

 

Bir kaç hafta önce yazmıştım…

Annem, yeğenlerimle birlikte Türkiye’de diye…

Aranızda halen AKP’nin oy oranı nasıl bu kadar yüksek oluyor sorusunu soranlar var…

Sitemden bunun nedenlerini defalarca anlatmama rağmen…

Bir kez daha örneklerle anlatayım…

Annem dün Türkiye’den döndü!

 

Gerçi yasal konumu itibarıyla artık köy diyemeyiz…

Ama benim için köydü, köy kalacak…

Anne tarafım yüzyıllardır İstanbul’un (akıncı) köylerinden birinde ikamet ediyor…

Annemin çocukluk arkadaşlarından bir hanımefendi, eşinin ağır hastalığı nedeniyle maddi sıkıntıya düşmüş. Geçen sene niyet etmesine rağmen, annem arkadaşına bir fırsatını bulup da yardım edememiş. Bu sene bunu telafi etmek için arkadaşıyla buluşmuş. Annem, arkadaşının gururlu kişiliğini bildiği için dolaylı yollarda yardım etmeyi düşünerek, ölmüşlerimize Kuran okumasını istemiş ve bir miktar parayı usulca eline sıkıştırmış. Oturmuşlar oradan buradan konuşurken konu dönmüş dolaşmış AKP’ye gelmiş. Arkadaşı başlamış anlatmaya:

Günün birinde temiz pak giyinmiş kişiler zili başmışlar…

“Merhaba, biz falanca belediyeden geliyoruz, sıkıntıya düştüğünüzü öğrendik Kardeş Aile projesi kapsamında size yardım etmek istiyoruz” demişler. Anemin arkadaşı nazik şekilde yardımı ret etmiş. Bir, iki, üç gelip gitmişler. Dördüncü sefer elleri kolları dolu yine zili basarak kendisinden kendilerini “tanrı misafiri” olarak kabul etmelerini istemişler. Çaresiz kadın buyur etmiş! Konuşmuşlar, ila Kardeş Aile projesi çerçevesi içeresinde ikna etmeye çalışmışlar “yardım paketini” bırakarak gitmişler. Kadıncağız “yardım paketini” daha muhtaç bir aileye vermiş(!?)  Başka bir örnekle devam etmek istiyorum; teyzem bu sene anneme anlatmış. Baba tarafından akrabalarımız olan çok sevdiğim bir aile, senelerden beri çok sıkıntılı bir yaşam sürmekte. Çok çalışkan bir aile, o iş senin - bu iş benim etrafta fırtına gibi esiyorlar ama buna rağmen yetmiyor, yetmiyor…

Bir kaç sene evvel, son seçimlerden önce, yine falanca belediyeden geliyoruz diye evin kapısını çalmışlar:  “maddi sıkıntıda olduğunuzu öğrendik size yardım etmek istiyoruz” diyerek içeri girmişler. Teyzem, akrabama kızmış neden içeri aldın diye. Kendisi başlamış anlatmaya: “Abla, almayıp da ne yapacaktım çok soğuktu, çocukların sırtında ceket, ayaklarına doğru dürüst ayakkabı yoktu. Para verdiler çocukların ihtiyaçlarını aldım. Yemin ettirdiler AKP’nin tüm etkinliklerine katılacaksın, AKP’yi seçeceksin diye. Kontrol ediyorlar, etkinliklere gitmeyenlerin yardımını kesiyorlar”           

 

Başka sorusu olan var mı?

                                                                       ***

15.01.2014

 

Alo

 

Alo, alo...

Ankara...

Duyuyor musun beni?

 

Birbirinize girdiniz...

Allah çok daha beter etsin sizi...

Ama...

Beterin, beteri...

Kötünün çok daha kötüsü olduğu için...

Bir tüyo vereyim sana...

BaşÇalan...

Boşbakan...

Bak dinleniyorum dedin, anlatamadın...

Mit'i kaptırmadın (!?) kavga başladı...

Kurslara el attın...

Nasrettin Hocanın...

Komik adamın ümüğüne bastın...

Gel sen beni dinle...

Birde su Ihmam Hatiplere bir el atıver...

Bak Hocayı can damarından vurursun...

O 4+4+4'ü iptal et...

Tüm devşirdiğin...

Ihmam Hatibe çevirdiğin liseleri asli görevlerine...

Geri getir...

Hoca "Efendi" yerlerde!!!

 

Benden söylemesi...

Bak bu kıyağım karşısında senden ne Saat...

Ne de içi yeşillerle dolu ayak kabı kutusu istiyorum!

 

Alo, alo...

Ankara...

Duyuyor musun beni?

                                                                        ***

17.01.2014

 

Demokrasinin D’si

 

Sitemi takip eden vefalı dostlar bilirler…

Gerçekten çok büyük sağlık sorunlarım var…

Manevi açıdan bu sene benim ve ailem için iyi başlamasına rağmen…

Sağlık yönünden…

Arta kalan iki gram aklımı bir araya toplayarak başlamış olduğum projelerimi ve makalelerimi bitiremiyorum. Ağrılarım anlatamayacağım kadar şiddetli. Kullanmak zorunda olduğum ilaçlar tedavi edici değil, salt ağrı kesici maiyetedir. Morfin kullanmam gerekiyor ama bunu ret ettim. Açıkçası, bu ısrarı daha ne kadar sürdürebileceğimi bilmiyorum. Kendimi Dr. Jekyll gibi his ediyorum. Kendi üzerimde, verilen ilaçları değişik bileşimlerde deniyorum. Doktorlara kalsa sormadan sorgulamadan yut gitsin (dönem önem günde 3x16=48 tane hap kullandığım oldu). Ama arzu ettiğim neticeyi bir türlü alamıyorum, ilaçların yan tesirleri çok fazla. Bu yüzden bu araştırmamın değerlendirilmesini kısa tutmak istiyorum. Bu bilgilendirmenin Türk toplumu için önemli olduğunu düşünüyorum. Demokrasinin ilerisinden, gerisinden söz etmeyeceğim. Bilakis demokrasinin D’sini konu almak istiyorum.

 

Daha önceleri de defalarca anlatmaya çalıştığım gibi demokrasi bir birikimin tezahürüdür.

Ne birikimi?

Kültür!

Okumasını, düşünmesini ve araştırmasını sevmeyen bir toplumun, fırtınalı günlerde sığınabileceği yegâne liman olan demokrasi kültüründen bahis edeceğim. Bir insan babasını bilmeyebilir ama ana genelde bellidir. Anayasa yani yasaların anası, ondan doğan, ondan türeyen kanunlar döner dolaşır anayasaya dayanır. İşte bu yüzden – genel kültür – anlamında anayasanın belli başlı bazı maddeleri öncellikle bireylerin, sonrada toplumun ortak hafızasına yerleşmelidir. Yerleşebilmesi içinde uzun dönem değişikliğe uğramaması gerekir. Eğer gerçek anlamda demokrasiyi yaşamak istiyorsak bu bir zorunluluktur. Bunu için beli başlı bazı demokrasilerden örnekler vererek söze başlamak istiyorum:

 

Güncel Fransız anayasası 1958’de yürürlüğe girmiş ve bugüne kadar 18 kez değişikliğe uğramıştır. Güncel Alman anayasası 1949’da yürürlüğe girmiş ve bugüne kadar 13 kez değişikliğe uğramıştır. Güncel İtalyan anayasası 1948’de yürürlüğe girmiş ve bugüne kadar 7 kez değişikliğe uğramıştır. Güncel Norveç anayasası 1815’de yürürlüğe girmiş ve bugüne kadar 2 kez değişikliğe uğramıştır. Güncel Danimarka anayasası 1953’de yürürlüğe girmiş ve bugüne kadar hiç değişikliğe uğramıştır. Güncel ABD anayasası 1787’de yürürlüğe girmiş ve bu anayasanın temelini oluşturan 7 maddeye iki yüz sene içeresinde 27 madde eklenmiştir. Yani anayasanın temeli hiç değişikliğe uğramamıştır*.

 

Yukarıda vermiş olduğum örneklerden de anlaşılacağı gibi bugün öve - öve yerlere, göklere sığdıramadığımız bazı demokrasilerin temeli, mümkün olduğu kadar az değişikliğe uğramış, anayasalara ve bilinçli – bilgili bireylere dayanmasıyla yaşanabilmektedir. Çünkü okumasını sevmeyen bir insan bile süreç içeresinde “kulaktan dolma” bilgilere sahip olabilir. Gelin birde “son dönem” Türkiye Cumhuriyeti anayasasına birlikte bir bakalım.

 

1982 anayasası 17 kez değişti!

 

*Kaynakça: Prof. Dr. Astrid Lorenz (Verfassungsänderungen in etablierten Demokratien Motivlagen und Aushandlungsmuster sayfa 22) ve kendi araştırmalarım. Bu anayasa değişikliklerinden ötürü gereken kanuni düzenlemeleri hiç dikkate almadım J

                                                                        ***

21.01.2014

 

Sesleniş

 

Brüksel’den sesleniyorsun...

Ey insanlık..

Suriye diye diye...

Öldürülen çocuklardan, kadınlardan bahis ediyorsun...

Bende sana cevap veriyorum...

Ey Erdoğan...

Bil ki Suriye’de akan kanda senin de parmağın var...

Bil ki Türkiye’de, Suriye’de, Libya’da ve Mısır’da...

Akan kana gırtlağına jadar bende bulaştın...

Bil ki sen yalnız bir hırsız değilsin...

Sen aynı zamanda da bir katilsin!

 

Ey Erdoğan...

Bu dünyaya gelirken...

Yanımızda hiç bir şey getirmiyoruz...

Ve giderken de hiç bir şey bir şey götüremeyeceğiz!

                                                                       ***

22.01.2014

 

Isyannnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn

 

Siyasal İslam’ın tüm sorumlularını…

Yandaşını, yoldaşını…

Hepsini ama hepsini Allaha havale ediyorum!

 

Allah sizi nasıl biliyorsa öyle yapsın…

Bu millete bu eziyetleri reva gördüğünüz için…

Sizi ve yedi geçmişinizi -  geleceğinizi Allaha havale ediyorum!

 

İnsanlık yapalım dedik…

Sabah, sabah ne sinir kaldı ne kafa!

 

Yaşlı bir tanıdık…

Eşinin ve kendisinin pasaportları bitmiş randevu alınması lazım…

Geldi rica etti…

Biliyorum adamın çocukları, nasıl desem?

En ılımlı ifadeyle hayırsız…

Tamam dedim…

Nüfus cüzdanlarını getir alayım…

Demez olsaydım!

 

O zamanlar…

Cumhuriyet Tarihi Kronolojisini hazırlarken…

Araştırmalarımda Genelkurmay dâhil...

İçişleri bakanlığı ve daha birçok bakanlığın web siteleri…

Ve linklerinde önemli – bilişim güvenlik açıklarına – rastladım…

Vatandaşlık görevim gereği…

İlgili kurumlara hemen yazılı bildiri yaptım…

Genelkurmay açığı en kısa sürede kapatmıştı…

Diğerlerini tekrar denetlemedim!

 

Eğitim sürecimi dâhil etmeden…

25 senemi bilişime vermiş bir insanim…

Hiç bir şey bilmesem, hiç bilgim olmasa…

25 senede insan yine bir şeyler öğrenir…

Öyle değil mi?

 

Neyse dönelim konumuza…

Senelerdir bir e-Pasaport, e-Devlet uygulaması…

Aldı başını gidiyor…

Bilişim güvenliği “yok” sayılarak…

“Hadi ondan geçtim…”

Bari uygulamaları doğru yapsalar…

Kullandıkları dil…

İnsanların anlayabileceği bir seviyede kullanılsa…

Gam yemeyeceğim!

 

Mütevazı bir kütüphaneye sahibim…

Elektronik kütüphanem bir bilgi deryası…

Okumasını, öğretmesini seven bir insanım…

Buna ve mesleğim olmasına rağmen ben zorluk çekiyorsam…

Varın gerisini siz düşünün!

 

Sorarım size…

Bilgisayar kullanmasını bilmeyen insan ne yapsın?

Yeterli dil bilgisine sahip olmayan insan ne yapsın?

Vatandaş emir eri…

Hükümetin yetkilileri gel diyecek…

Vatandaş gelecek…

Hükümetin yetkilileri git diyecek…

Vatandaş gidecek…

Çünkü vatandaşın başka işi gücü yok…

Genelde devletten insan gibi bir maaş alamayan memur bir yana…

Namussuz memur usulca çekmecesini, defterin sayfalarını açacak…

Vatandaş çorba, çay parası adı altında…

Pamuk elleri cebe atacak!

 

Yok arkadaş…

İşinin hakkını vermek yerine…

Milleti keriz yerine koymak…

Daha kolay!

                                                                         *

Hiç şaşırmam

 

Seçimler birkaç gün kala…

Recep Tayyip Erdoğan, Bilal bombasını patlatırsa…

Sakın şaşırmayın…

Seçimleri kazanmak için…

Ne kadar namuslu olduğunu…

Oğlu bile olsa yolsuzluğa geçit vermeyeceğini…

Seçmene göstermek için…

Oğlunu “adalete” teslim edebilir…

Bunu yapabilir...

Yapar mı? Yapar!

                                                                         *

Paralel

Sorulması gereken bir soru…
Y-CHP sakın AKP’nin paraleli olmasın?
Ne K.K nede herhangi bir CHP sayfasında yorum yapamıyorum artık!

                                                                       ***

04.02.2014

 

Kuşbakışı 2014

1. Bölüm

 

 

Sorunun bir parçası olduğunuz sürece sağlıklı bir değerlendirme yapmanız mümkün olmayacaktır…

Sorun ile aranıza mesafe koymak zorundasınız…

Ve dönüp baktığınızda…

Sağlıklı bir tahlil yapma olasılığını göreceksinizdir!

 

Türkiye’deyim…

Simit 500, Kestane 660 Lira…

Sakın şaşırmayın…

Anlatacağım!

 

Elimde bastonla…

Ihlaya, pihlaya…

Oflaya - poflaya İstiklalde – Tünele doğru yürüyorum…

Yürümek, hareket etmek her geçen gün daha zor bir hal alıyor benim için…

Ama yürümek zorundayım, acıda çeksem yürümeliyim…

Yoksa gün gelecek sonum tekerlekli sandalye olacak!

 

Artık gençlerin bana amca demesine alıştım…

İster tesadüf deyin ister başka bir şey…

İstanbul 2014 benim için simitçi yılı oldu…

O kadar yoruldum ki…

Koskoca İstiklal Caddesi üzerinde oturacak bir bank yok…

Bayılacağım!

 

İleride…

Bir simitçinin arkasında bir sandalye gördüm…

Müsaade isteyerek oturdum…

 

Kendimi toparladıktan sonra simitçiyle sohbete daldık…

- İşler nasıl?

- Hamdolsun, geçiniyoruz (!?)

-…

-…

-…

- Hepsi çaldı ama bunlar milyar Dolarları çalıyor

- Abi, çalmayan bir tek Bülent Ecevit oldu!

- Evet, rahmetli dürüst adamdı. Eminim vergi dediklerinde gün geçirmiyorlardır?

(Acı bir tebessüm etti)

-İşlerim iyi gitmese de beni bir kaç gün idare edin diyorum, etmiyorlar! Her ay benden 500 Lira yer parası alıyorlar ama zavallı kestaneciler 660 Lira ödüyor.

Bir süre daha sohbet ettikten sonra simitçinin yanından üzülerek ayrıldım.

 

Umarım bir daha simit veya kestane aldığınızda aklınıza gelir

                                                                       ***

05.02.2014

 

Kuşbakışı 2014

II Bölüm

 

Anneme telefon edip helalleştim…

“Aman oğlum, binme oğlum, etme oğlum”

Şimdiye kadar kafama koyduğum her şeyi yaptığım gibi…

Bu seferde büyük sözü dinlemedim…

Anlarsınız ya…

Ne olur ne olmaz…

Eğer bu işi de diğerleri gibi yaptıysalar…

En kötüsüne hazırlıklı olmak lazım!

 

Emine’nin üzerinde kaymak da bunun gibi bir şey olmalı…

Şıp şak…

İki dakika…

Ne bir haz…

Ne bir ihtiras…

Soyunup giyindiğine…

Niyetlendiğine değmez…

Çünkü…

İki dakikada karşıdasın ama…

Gök kubbeyi görmen yaklaşık 15 dakika sürüyor…

Yürü babam yürü…

Dön babam dön…

Neymiş iş yapmışlar…

Millete büyük bir iş basarmışlar gibi Marmaray’ı yutturmaya çalışıyorlar…

“Hayaldi” gerçek oldu!

                                                                          *

Deyyus

 

Yeryüzünde çok fazla deyyus vardır…

Ve genelde güçlüdürler…

Ama hiç bir deyyus son tahlilde yenilmez değildir…

Türkiye’deki ileri demokrat deyyus da buna dâhildir!

                                                                        ***

Kuşbakışı 2014

III Bölüm

 

Anam soğan babam sarımsak

 

Seni sayısız villalarınla…

Milyar dolarlarınla Allaha havale ediyorum…

Allah seni ve sana ait olanları…

O villalarda onca paran pulunla…

Cehennem azaplarına laik görsün!

 

Geçtim…

Geçtim vatanı, milleti pazarlamandan…

Geçtim satıp savmandan…

Allah sana ve yandaş – yoldaşından bu çocukların…

Evlatlarımızın hesabını sorsun…

Bana yeter!

 

Marmaray’dan çıktım Galata köprüsüne doğru yürüyorum…

Kadıköy’de cebimdeki tüm parayı harcadığım için…

Cebimde Akbil ve 25 kuruş kalmış…

Küçük bir kız çocuğu dikkatimi çekti…

Duvar dibine sıkışmış oturuyor…

Dileniyor…

Gittim yanına…   

Maşallah…

Yüzü bir ay parçası…

 Maviş maviş gözler…

Atım elimi cebime kısmetine 25 kuruş çıktı…

Üzülerek verdim ve verirken sordum…

“Karnın aç mı?”

Allahtan “tokum” dedi…

Yoksa vicdan azabından kahır olurdum…

Bir kaç metre ilerde bir oğlan çocuğu…

Biraz ileride bir kaç yaş büyük yine bir kız çocuğu…

Çaresiz yanlarından geçip gittim!

 

Akşam oldu…

Bekârlık sultanlıktır diyorlar ya…

Diyen halt etmiş…

Eşimi birkaç gün önce Almanya’ya uğurladım…

Gerçi gitmeden önce…

Yemek yapıp buzdolabını doldurdu ama…

Bu aksam canım başka bir şeyler yemek istedi işte…

İndim aşağıya…

Yanı başımızda marketler…

Ve çöpleri…

Uzaktan çöpü karıştıran birisi dikkatimi çekti…

Yaklaşınca 13-14 yaşlarında bir kâğıt toplayıcısı bir kız çocuğu olduğunu gördüm…

Gündüzün tecrübesiyle…

Alış verişten arta kalan tüm parayı kıza vermeye niyetlendim…

Çıktığımda iki büklüm oturmuş bekliyordu…

Birileri çöpü döksün de o da toplasın diye…

Akşam ayazı da çıkmıştı zaten…

Gittim yanına…

“Kızım bunları şatınca kaç para kazanıyorsun” diye sordum…

“Bilmiyorum, babam satıyor bende annemin gelmesini bekliyorum” diye cevap verdi…

“Sana para versem kabul eder misin” diye sordum…

Boynunu büktü buruk bir tebessümle…

Cebimde ne var ne yoksa verdim…

Eve çıktım ne kadar meyve varsa bir torbaya doldurup aşağıya indim…

Kızın eline sıkıştırdım!

 

Çingene’ymiş…

Kürt’müş…

Türk’müş…

Ermeni’ymiş…

Hıristiyan’mış…

Müslüman’mış…

Yahudi’ymiş…

Bana ne?

 

Anam soğan babam sarımsak…

Ben kimim ki...

İnsan horlayacağım…

İnsan olana yardım eli uzatmayacağım!

 

İçim yanıyor dostlar…

Bu insan sefaletini gördükçe içim yanıyor…

Hele bu insan çocuk olunca içim kat be kat yanıyor!

                                                                       ***

06.02.2014

 

Internet yasağınız cümleten hayırlı olsun! Tabii kendine "kelepçe" vurduranlara. İki örnekle "özgürlüğünüzü" vurgulamak istiyorum. 1. Anti Virüs sektörü Virüs yazanların daima bir adim gerisindedir. 2. Güvenlik administratörleride hackerlerin ardında yürür. Bu bakımdan Sayın Taser'in yazdığı gibi: Pesnsilvenyadan aşağı Kasımpaşa

                                                                         *

Acıların çocuğunu seçimlere torbalayın. torbalarla yönettiler torbaya koyarak hapishanenin yolunu açın...Ama nerde?
Ne ar damari ne de yüz...
Kösele kapli olsa bu Kadar olaydan dolayi asinirdi!!!

                                                                       ***

09.02.2014

 

Güç ile tanıştılar…

Güç sayesinde paraya kavutsular…

Âlemlere kaydılar…

Yakında karı, kız sayesinde tarihin çöp kutusunu boylayacaklar!

                                                                          *

Aklıma gelen inşallah başımıza gelmez

 

Öğrenci, öğretmen ve velilerin dikkatine!

Yarın okullar açılacak…

Bu zihniyet Allah birdir dese, inanmayın!

 

Büyük oranda tablet dağıtılacakmış…

Nuh nebiden kalma bilgisayar dağıtacaklarını sanmıyorum…

Dolayısıyla kameraları olacaktır!

 

Zararlı bir yazılım ile…

Kamera vasıtasıyla evinizin içinde olup biteni…

Tablette yazdıklarınız kayıt altına alınabilir!

 

Dikkatli olmakta fayda var

                                                                          *

AbdülTayyip dönemi

 

Uzun meslek hayatımın bilgi birikimiyle sizlere daha öncede seslenmiştim…

Biliyorsunuz bu zihniyet bizleri kendi müritleri gibi süzme salak ve biatçı insanlar sanıyorlar…

“Hani Şeyh uçmaz mürit uçurur” misalinde olduğunda ki gibi!

 

Önümüzdeki seçim döneminde The Cemaat tarafından gelebilecek saldırılara karşı akıllarınca önlem alıyorlar ama nafile! Gerçekler tüm çıplaklığı ile – eninde sonunda    gün yüzüne çıkacaktır.

Genç nesil ve genelde sizler bir  – Internet    tutturmuş gidiyorsunuz…

Ben…

ArpaNet’ten beri bu işin içersindeyim…

İnternetin kuruluş felsefesi askeri temellere dayanır. Yani soğuk savaş döneminde bir atom bombası saldırısı karşısında bile – iletişimin – sağlanabilmesi için dizayn edilmiştir.

Bu açıdan bakıldığında acıların çocuğu…

Hırsız, yalancı ve dolandırıcı Tayyip ve yandaş – yoldaşlarının gayretleri beyhudedir!

 

Sizi bilmem…

Ama…

Benim sokağa atılacak param yok!

 

Haberler…

Siteler ve sosyal ağlar…

Tutturmuş bir VPN falan…

Fuzuli!

 

DNS ayarı önemli…

8.8.8.8 veya mesela…

194.25.2.129!

 

Kuzenim…

Bu satırları okurken muhtemelen kızacak…

Çünkü minik bir ağ ile onun Internet’ini kullanıyorum…

Bilgisi yok…

Ama…

Ne yapayım, merak işte…

Buradan kendisinden özür diliyorum…

Türkiye’ye geldiğimde ilk olarak beli bir internet sitesine giriş yapmaya çalıştım…

Türk Telekom tarafından engellenmiş…

Mesleğimin çirkin taraflarından biri ama “güvenlik” açısından önemli (birçok virüs ve zararlı yazılım bu gibi sitelerden dünyaya yayılıyor)…

Erotik (porno) bir siteye girmeye çalıştım…

Bu site son derece “güvenli”, ücretsiz ve kuruluş amacına “hizmet” ediyor…

Yılda 150 milyon € gibi bir ciro yapıyor…

Neyse lafı fazla uzatmayalım…

Neticede…

DNS ayarı sayesinde sorunsuz giriş!

 

VPN yerine…

Proxy kullanmanızı daha önce de tavsiye etmiştim…

Bu Proxylere “yeni” bir örnek daha vermek istiyorum…

Çin örneğinden de anlaşılacağı bir…

Google gibi bir “dev” ile ülkeler bile baş edemiyor…

Google Proxy kullanın…

Nasıl kullanılacağını bilirseniz sorun yok!

 

Örnek:

http://www.gmodules.com/ig/proxy?url=http://www.gurbuz.net

 

gurbuz.net yerine…

Rahmetli babamın deyimi ile…

Tatlı su manyaklarının yasaklamaya çalıştığı sitenin URL’ini yazın…

Durmak yok…

Aslanlı yolun saçtığı ışığa doğru yürümeye devam!

                                                                        ***

10.02.2014

 

Zalimce haksızlık yapıyorsunuz

 

Farkında mısınız?

Siz zalimsiniz!

Farkında mısınız?

Siz haksızlık yapıyorsunuz!

 

Yok…

Farkında değilsiniz…

Olsanız…

Garibimi bu kadar eleştirmesiniz!

 

Eskiden…

Çocuklarını okutacak parası bile olmayan…

Delik ayakkabılarla İstanbul’un Selamsızı’nda…

Emsalsiz bir hitabet ve ikna etme kabiliyeti ile…

Esnafa at ve eşek etti satan…

Eşek eti pazarlamacısı…

Ne yapsın yani…

Karşısına toplanan eşekler sürülerini görünce…

Eski günlerin anısına…

Başlıyor anırmaya!

 

Şimdi…

Kabahat anıranda mı?

Yoksa…

Onun bu denli coşturan…

Meydanlarda toplanan eşek sürülerinde mi?

 

Sakın…

Sakın kalkıp da bana şimdi meydanı boş buldu demeyin…

Değneksiz kalan köy misali…

Çünkü görünürde…

Değneğin iki bekçisi var!

 

Kendisi himmete muhtaç iki dede, kaldı ki başkasına himmet ede

                                                                        ***

13.02.2014

 

Son tango

 

Kralların oyunu diye bilinen satranç…

Zekânın, stratejinin, hesap - kitabın, ileri görüşün…

Kısacası entellerin bir oyunu…

Hamleye, zekice düşünülen bir hamleyle cevap verilen…

Gerektiğinde…

İlk ateşe atılan…

Feda edilenlerin piyonların olduğu…

Kaz gelecek yerden tavuğun esirgenmediği…

Hele bir de oyuncular hünerli ise…

İzlemesine doyum olmayan…

Şahların, kralların oyunu!

 

Dansların beklide en…

Tutkulusu…

Ateşlisi…

Dişiyle erkek arasında ki…

Mahremiyetin…

Uyumun, ihtirasın…

Adeta simgesi, dışa vurumu…

Tango!

  

Ve demokrasi…

Aristoteles'in şu tespiti ilginçtir: "Şimdi bazıları yalnız bir tür Demokrasi var diyebilirler [...], ama bu gerçeği yansıtmamaktadır…”

Demokrasi denen oyunda…

İktidar ve muhalefet…

Oyunların şahı olan satranç misali hamleye, hamle ile karşılık verirler…

Ama tıpkı satrançta olduğu gibi oyun tek taraflı oynanmaya başlanırsa…

Karşı tarafın hamleleri cılız ve etkisiz kalırsa…

Ne zevki kalır…

Ne de tadı, tuzu!

 

Dansa davet edildiniz…

Kavalyenizi beğenmeseniz bile…

Bu davete icabet etmek durumundasınız…

“Yerim dar” demek…

Olmaz!

 

Bu Tango…

Cehennemin kapıları ardına kadar açılmadan…

Bir önceki dans…

Henüz kavalyenizi seçme şansınız var…

Kavalyenizin ayaklarına…

Bilerek, isteyerek basmanızın bir sakıncası olmayacaktır!

 

Son Tangoya davet edildiğinizde…

Tökezlerseniz…

Asla bir daha kavalyenizi seçemeyecek…

Kendisini nazikçe geri çevirme…

Hayır, istemiyorum deme şansınız kalmayacaktır.

                                                                          *

Ankara ve Ergenekon! Allah seni nasıl biliyorsa öyle yapsın Kılıçdaroğlu, seni de Bahçeli! Bu zihniyete göz göre göre önümüzdeki iki secimi kazandıracaksınız. Türk milleti sahipsiz mi? Yok mu vatan - millet diyen siyasetçiler? Yok, mu önce vatan sonra millet diyen halk önderleri?Kasalar, ayakkabi kutulari, gemicikler, kuyumcular, milyarlar...
Ogullar ve babalar!

                                                                        ***

14.02.2014

 

Amerikan subayı

 

Müşteri desem değil…

Arkadaş desen o da tam değil…

Senelerden beri gelir…

Bilgisayar veya bilişim güvenlik sorunu oldu mu yardım ederim…

Sonra saatlerce dünyadan, siyasetten sohbet ederiz…

Navy subayı…

Kocaman bir savaş gemisinde dünyayı geziyor…

Aylarca kayıp olur…

Birden bire ortaya çıkar ve her fırsata bana uğrar!

 

Bugün yine bana geldi…

Bilgisayar güvenliği konusunda bir problemi vardı…

Aslında Türkiye’deki insanların yarısının…

İnternet sorununa benzer bir mesele…

Neyse karşılıklı fikir alış verişinde bulunduktan sonra…

Damdan düşer gibi…

“Erdoğan’a dikkat et…”

“Yakında Türkiye’de Ukrayna’da ki gibi olaylar çıkacak” dedi!

 

Çıksın…

Canım feda…

Yeter ki…

O herifin ablak suratını…

Kavgadan başka bir şey bilmeyen “Hitabet sanatını”…

Karga sesinin beynimi tırmaladığı gibi…

O gudubet sesini artık duymayayım!

                                                                        ***

14.02.2014

 

Ahmet'in öküzü, bakar iki gözü sırasıyla bugün iki farklı Bakış. 19.09.2006, 6.3.2011, 8.10.2011,23.2.2012 tarihli uydu görüntüleri. Açıkça görülmektedir ki 2012 ve 2014 görüntülerine filtre uygulanmış ancak videoyu izlediğinizde villaların deniz kenarında olduğunu göreceksiniz. Hani var ya 30 yıldır orada oldukları iddia edilen villalar...

 

http://video.sozcu.com.tr/2014/video/haber/urladaki-villalar-kacak-cikti.html

 

 

                                                                        ***

16.02.2014

 

Beyana itimat esastır

 

AK’a kara çalan sen…

Emanete ihanet eden sen…

Söyle…

Bu saatten sonra…

Millet, senin hangi beyanına itimat edebilir?

                                                                        ***

17.02.2014

 

Ben olsam utancımdan yerin yedi kat dibine girerim

 

Köse yazarları…

Bu iğrenç iftirayı yine ele aldılar

Ahlaksızlık hat safhada…

Kendilerini “haklı” çıkarmak namına çirkefe battıkça batıyorlar…

Üç beş kuruşa tamah eden oğullar…

Boy boy çelik kasalar…

El âlemin, cinsel organlarının orasına burasına sürtüldüğünü anlatan gelinler…

Bunu anlatmasına izin veren boynuzlular…

Camide içki içildiğini…

Cinsel ilişkiye girildiğini ama bunu ispat edemeyen yürütmenin…

Yalancı başı!

                                                                        ***

18.02.2014

 

Arz, talep meselesi

 

Serbest ekonominin temelidir…

Arz ve talep…

Arzın çok olduğu, talebin az olduğu durumlarda fiyatlar düşer…

Aksi…

Talebin çok ama piyasaya arz edilenin az olduğu durumlarda…

Fiyatlar tavan yapar!

 

Durum böyleyken…

Talepleriyle kanaatkâr olan…

“İdare et abi” dendiğinde…

Sanki birisi düğmeye basarcasına…

İdare etmeye alıştırılmış bu milletin…

Daha çok “… koyarlar”!

 

Ömrünün çok büyük bölümünü Avrupa’da geçirmiş birisi olarak…

Küçük yaştan beri siyasetin içinde, kenarında ve de köşesinde yer alan…

Sus(!?)…

Dendiğinde susmayan…

Hayattan, insanlardan beklentisi olan…

Talepleriyle beli bir ölçünün altına inmemeye gayret eden…

Biri olarak tüm yurttaşlarımı uyarıyorum!

 

Başınıza ne geliyorsa…

Kanaatkârlığınızdan, talepsizliğinizden, bilgisiz ve bilinçsizliğinizden geliyor…

Haberiniz ola!

 

Siyasette hayatın bir parçası olduğuna göre…

Size sunulan…

Ve siyasetin en alt seviyesini temsil eden anlayışla yetinmeyin…

Siyasetçiden beklentilerinizi…

Taleplerinizi karşılaması için, çitayı yükseltin…

Taleplerinizin artığı oranda hayat standartlarınızın da artığına…

Şahit olacaksınız!

 

Sorgulamayı, hesap sormayı ve hesap vermeyi…

Düşünmeyi, okumayı…

Sorumluluk almayı…

Askeri oranda da olsa hakkınızı, hukukunuzun bilicinde olmayı…

Niceliği değil niteliği…

Arayıp - bulmayı alışkanlık haline getirin!

 

Ununu eleyip…

Eleği duvara astığını sananlar…

Bilsin ki…

Memleket sallandığı, millet huzura kavuşmadığı sürece…

O elekte, o duvarda eğritti durur!

 

AKP ve Erdoğan hakkında yazmayacağım…

Y-CHP, Kılıçdaroğlu ve yönetim hakkında iki çift lafım olacak…

6 ilke, altı ok!

 

Cumhuriyetçilik, bilgi ve birikim ister…

Halkçılık, adaletin temelleri üzerinde yükselir…

Milliyetçilik, yürek işidir…

Laiklik, vicdan ve aklın kaidesi – özgürlüğün güvencesidir…                                          

Devletçilik, benciliği kaldırmaz…

İnkılapçılık (Devrimcilik) düşünen, his eden, geçmişinin bilincinde geleceğini şekillendiren insan ister!

 

Kılıçdaroğlu ve Y-CHP’nin siyasi sorumluları…

Sizler…

Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına sahip çıkabiliyor musunuz ondan haber verin!Kasalar, ayakkabi kutulari, gemicikler, kuyumcular, milyarlar...
Ogullar ve babalar!

                                                                        ***

TomaSavar

>>> Tüm TGB ve vatanseverlerin dikkatine <<<

İster tesadüf deyin ister başka bir şey…
Ben veya bir başkası…
Hiç fark etmez…
Önemli olan devlet gücü karaşınında kendinizi koruyabilmenizdi!

Siyasal İslam’ın, yobazlığın ve gericiliğin…
Atatürk düşmanlığının “yılmaz” savunucuları ile mücadelemiz…
Birimizden biri YOK olana kadar sürecektir…
Buna adımın Önder olduğu kadar eminim…
Biber gazı kılavuzunu yazıp sitemden yayınladıktan sonra…
Deniz gözlükleri, bir nevi “savunma” ve suç aleti sayılmaya başladı…
“Yasalar” bir bir onaylanıyor…
Bu gidişle direnişimiz…
Farklı boyutlar alabilir!

Zamanı geldiğinde…
TomaSavar kılavuzunu yayınlayacağım…
Savunma amaçlı olup, Tomar’ların ilerlemesini…
Engellemek için ETKILI bir çare olduğuna inanıyorum!

Haberleri izlerken…
Script Kid’lerinde olduğu gibi…
Sokaklarda…
Sözde Molotof Kokteyli hazırladıklarını sanan tipleri gördükçe…
Başıma ağrılar giriyor!

Doğru dürüst…
Hazırlanan bir Molotof kokteyli öyle kolay kolay söndürülemez…
Ayrıca biraz tarih bilgisiyle, bir kaç tutam silah bilgisi…
İle Rum ateşine benzer bir karışım elde etmek hiç de zor değil!

Tomar’larını bir kaç metre önüne atılan bu karışım…
Toma’lar üzerinden geçtikçe lastiklerinin tutuşmasına vesile olacaktır…
Rum ateşi veya doğru karışım seklinde hazırlanan Molotof kokteyli…
Yapışkan bir özelliğe sahip olduğundan ve kolay kolay söndürülemediği için…
Eninde sonunda etkisini gösterecektir.

Not: Her derde bir çare vardır. Çareler iyi veya kötü amaçlı kullanılabildiğinden
şu an için TomaSavar kılavuzunu yayınlamıyorum. Hazır ve gerektiğinde kullanılmak üzere yayınlayacağımı bilgilerinize sunuyorum.

                                                                       ***

20.02.2014

 

Alamanya benim gibi keriz bulamanyaaaaaaaaaaa

 

Wiesbaden, Hessen eyaletinin başkenti…

Yıkılıyor…

Keriz Feneri yetmedi…

Almanya’ya boşuna gelmedi…

Millete akın akın bedava bilet…

Ve cep harçlığı…

Yeter ki…

Seçimlerde havalimanlarında oy versinler…

Badem bıyıklılar >>> eşeğini <<< sağlam kazığa bağlarlar…

Yemin ettir, Kuran’ı Kerime el bastır…

Yolla seçim sandığının başına!

 

Bizler istediğimiz kadar … yırtalım…

Vatan, millet diye…

Sahipsiz kaldık…

Öksüz kaldık…

Yetim kaldık!

 

Ey dostlar can çekişiyoruz…

Kan kaybından ölmek üzereyiz…

Bağladılar demokrasinin sandığını boynumuza…

Attılar Türk’ü Marmara’ya!

                                                                       ***

21.02.2014

 

Kız kardeşim rica etti…

 

O rica ederde ben kayıtsız kalabilir miyim?

Ağabeylik böyle bir şey işte…

İstesen de, istemesen de kardeşinin – her türlü – çağrısına kayıtsız kalamıyorsun!

 

Manipülasyonun1 10 stratejisi (10 Strategien der Manipulation)

 

Dün bana “bilimsel” bir araştırmanın linkini yolladı. “Abi bunu örneklerle çevirir misin, belki bazılarına ders olur” diye yazdı. Emir edersiniz diyerek kolları sıvadım!

Kısa bir araştırmadan sonra kimine göre Sylvain Timsit, kimisine göre Les cahiers psychologie politique dergisinde Noam Chomsky tarafından kaleme alındığı iddia edilmektedir. Netice itibarıyla yazarı kim olursa olsun dikkate alınması gereken bulgular içeriyor.

Aslında “Pişman olmak için çok geç olmadan, harekete geçmek için acele edin” başlıklı makalemin devamı niteliğinde, psikolojik yönlendirme yöntemlerini farklı bir bakış açısından ele alan bir yapıt.

 

Tercüme ve örnekleme işlemine başlamadan önce şu tespitte bulunmak istiyorum:

Siyasetçinin belâgat2 sanatına hakim olması gerektiği kadar, inandırıcılığı ve dürüstlüğü çok önemli olmakla birlikte geniş bir genel kültüre, öngörü, engin ve ayrıntılı düşünme yetisine sahip olması gerektiği kanısındayım.

 

Beşeri ilişkilerin etki ve tepki kanununa göre, algı eylemin temelini oluşturmaktadır. Bu yüzden geniş tabanlı bir algı yönetimi “toplumsal gerçekleri” ve “toplumsal dönüşümü” şekillendirebilmektedir. Bunun için bu yöntemler kullanılmaktadır:

 

1. Toplumun dikkatini cezbetmek

Toplumsal algı yönetiminin anahtar işlemidir. Toplumun dikkatini siyaseten önemsiz olaylar yönlendirmek ve bu sayede SosyoEkonomik sorunlardan, yaratılan ve normal şartlarda toplumun tepkisini çekecek fili gerçeklerden uzak tutmak.

Örnek: 12 senedir yaptıkları başka bir şey yok zaten. Ama illa örnek istiyorsanız Kabataş Başörtülü bacıma saldırdılar veya Camide cinsel ilişkiye girdiler, içki içtiler iddiası. Fiilen ispatlanmamış, Gezi olaylarından ve ardında yatan sosyoekonomik gerçeklerden, kamuoyunun dikkatini başka yöne çekme gayretinden başka bir şey değildi.   

2. Sorun yaratarak çözüm sunmak

Bu yöntem, “problem – reaksiyon çözeltisi” olarak da adlandırılır. Somut ya da soyut bir sorun yaratılarak toplumun vereceği tepkiye göre olayların gidişatını saptamak. Bu durumu Türk sinemasının unutulmaz komedilerinden biri olan Şekerpare de ki bir sahneyle kıyaslayabiliriz.

Bekçi (İlyas Salman) ile komiser Ziver (Şener Şen) arasında geçen diyalog:

- ama komiserim bizim görevimiz asayişi korumak değil midir?

Serkomser Ziver manalı bir el hareketiyle:

- bizim görevimiz asayişi önce bozmak, sonrada usulüne göre düzeltmektir!

Yani öyle bir durum yarat ki; normal şartlar altında toplumun geniş kesiminde büyük tepki alacak bir olayı, toplumun – bireyin lehineymiş gibi paketle.

Örnek: Toplumda yaratılan gerilim sayesinde toplumun, bireyin lehineymiş gibi gösterilerek son zamanlarda bir bir geçirilen yasalar. Bu güzide “siyasetten” ikici bir emsal vermek gerekirse hatırlayacağınız gibi geçmiş yıllarda bin bir konu “tartışılmaya” açılmış ve bu “tartışmalar da verilen tepkilere” göre hareket edilmiştir.

3. Perdeleme3

Adım adım “devşirilen” toplumda tahammül sınırların gittikçe gevşetilerek yapılan değişikliklerin kabulünü sağlamaya çalışmak. Bir nevi toplumsal direnci hileli, küçük küçük adımlarla kırmak.

Örnek: Bunun en güzel örneği kamusal alanda dini simgelerin açıkça kullanılabilmesidir. Sözde üniversitelerde başörtü yasağıni4 kaldıracağız diye işe başlayarak kamu kurumlarına kadar getirilen ve “toplumsal kabulü” sağlanan durum. Başka bir örnek ise yavaş yavaş, alıştıra alıştıra gerçekleştirilen ve kamunun önemli ekonomik değerlerinin özelleştirilmesi olgusu. 

4. Arzulanan durumun ertelenebilmesi

Toplumda kabul görmeyeceği veya yoğun tepkiyle karışlanacağı bilinen bir durumun, daha kötüsü gösterilerek ileri bir zamanda topluma teslimiyet duygusuyla kabul ettirmek.

Örnek: TBMM’inde Merve Kavakçı olayı (rahmetli Bülent Ecevit’in tepkisini hatırlayın) ve daha sonraları Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin tepkisizliği ile TBMM’ine giren siyasal simge türban. Bir başka örnek ise hatırlanacağı gibi bundan seneler önce AKP’li bazı kadınların R. T. Erdoğan’a gösterdikleri türbanla ilgili tepki ve RTE’nin zamanı olmadığına dikkat çekmesi.

5. Konuşurken karşındaki çocukmuş gibi konuş 

Aslında başlığından da anlaşılacağı için ayrıntılara girme gereği görmüyorum. Ama şunu da yazmadan geçmek istemiyorum. Psikolojik bir gerçek olarak karşımıza şu durum çıkmaktadır: İstisnalar kaideyi bozmaz. Yetişkine, karşınızda bir çocuk varmış gibi konuştuğunuzda tam da bu algıyı yaratmak için bu şekilde hitap edersiniz. Ve ne yazık ki birçok insan da bu beklenti doğrultusunda hitap edene pür dikkat kesilir ve çocuk gibi olayın anlatılan noktasına dikkat kesilerek tablonun tümünü görmezden gelir. Hatibin ses tonunda ki değişikliklerle bu algı ve yönetimi doruk noktasına eriştirilebilir. Bu konuda hakkını teslim etmemiz gerek; Recep Tayyip Erdoğan bu konuda geçekten bir usta.

Örnek: Gerek görmüyorum, sesini duymaya dayanabiliyorsanız beş dakika televizyonda haberleri açıp izleyin.

6. Duygulara odaklan, yansımalarına değil   

Bireyin ihtiyatlı ve sağduyulu bir analizini engellemenin klasik bir yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. İlaveten, duygulara hitaben yapılan bir konuşma, bilinçaltından ideolojik, ihtiyaç, huzursuzluk, bir takım dürtü ve korkuları da tetikleyebilir.

Örnek: Gerek görmüyorum, haberleri izlemeniz yeterli olacaktır.

7. Yığınların tepkisizliğini ve cehaletini denetim altına alma girişimi

Bir insanın, kitlenin, toplumun eğitim düzeyini ne kadar düşük tutarsanız o oranda kolay yönetme kabiliyetine kavuşursunuz. Eğitim kalitesi düşük toplumların, cahil insanların yukarıda saymış olduğum ve daha sayacağım yöntemleri idrak edebilmesi doğrudan bilgi düzeyiyle ilintilidir.   

Örnek: Hatırlanacağı gibi Erdoğan, akademik çevrelerce kabullenilmemesini bugüne kadar hazım edememiştir. Bu yüzden birçok kez değişik vesilelerle tepkisini dile getirmiştir.

8. Seviyeyi düşür

Başlığından da anlaşılabileceği gibi toplumda aptallığın, bilgisizliğin, kabalığın çağdaşlığın bir gereğiymiş gibi bir algı oluşturulması. Böylelikle insanlar “eşitlenirken”, mürekkep yalamışlarında toplumca dışlanması sağlanmış oluyor. Hatırlarsanız bir zamanlar Anadolu topraklarında okumuş insana duyulan saygı ve güven gittikçe azalmakta, hatta yok olma noktasına gelmiş durumdadır.   

Örnek: Sanırım etrafınıza bakmanız yeterli olacaktır.

9. Direnci vicdan azabına dönüştür

Tüm yanlışların ve hataların sorumlusu toplumun kendisi veya toplumun bir kısmıymış gibi toplumsal bir kanaat oluştur. Böylelikle toplumda veya bir kısmında oluşturulan “aşağılık duygusu” ve bunun neticesi olan depresyon o kitlenin direncini azaltacak hatta yok edecektir. Saldırı altında olan bu kesimler gittikçe özgüvenlerinden taviz vererek kendilerini ciddi şekilde sorgulamaya başlayacaktır.

Örnek: Recep Tayyip Erdoğan’ın, Atatürk, İsmet İnönü ve Cumhuriyet Halk Partisine süreklilik arz eden saldırıları ve karalama çabaları. Bunun en güzel örneklerinden biri hızlandırılmış demir yollarıdır. Hatırlayacağınız gibi Recep Tayyip Erdoğan’ın iddiasına göre kendisinden önce bu yurt demir ağlarla örülmemiş, sanayi hamlesi ve ekonomik temeller atılmamıştı. Okumasını, araştırmasını ve düşünmeyi sevmeyen bir toplum (özellikle tarih bilincinden yoksun genç nesiller) üzerinde yapacağı etki malumdur.

10. Bireyi, bireyin kendisinden iyi tanı

Son 50 yılda bilimsel verilerin ışığı altında “sistem”5 bireyi, bireyden daha iyi tanımakta ve yönlendirebilmektedir. Bu “bilgi ve yönlendirme yöntemleri” beli başlı kişi ve kurumlara özgü olduğundan toplumun geniş tabanına kapalıdır. Böylelikle bireyin kendisi ve toplum, bilinçaltı yöntemlerle istenen doğrultuda işlenebilmektedir.                

Örnek: Çağdaş reklamcılık, özellikle görsel medya tarafından filimler de de kullanılmaktadır (Kurtlar Vadisi). Siyasetten Recep Tayyip Erdoğan’ın miting meydanlarında yaptığı konuşmaları örnek gösterebiliriz.  

 

Çevirmenin notu: Anlam itibarıyla çevirdiğim ve örneklediğim bu yazıdan da anlaşılacağı gibi Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’si, kim ne derse desin, gerçekten bilimsel yöntemler ve bulgular ışığında hareket etmektedir. Son bir örnek vererek bu konuyu noktalamak istiyorum. İster yandaş ister yoldaş değin ama yaptırılan kamuoyu yoklamaları en azından AKP tarafından gerçekleştirilen eylemlerin zamanını belirlemektedir. Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan, Uzan ailesinden ve yöntemlerinden ders aldığı konusunda ciddi şüphelerim var (şantaj, baskı, kaset ve kayıt vs.) 

 

Kaynakça: Internet’ten alınarak tarafımdan çeviri

     

1.Hileli yönlendirme

2.Retorik, güzel konuşma becerisi

3.Kamuflaj, gizleme, takiye

4.Önemli not: Geçen gün kardeşim anneme sormuş, annemde bilmesine rağmen emin olmadığı için tekrar bana sorarak kardeşime aktardığı için yazıyorum. Gençlerin bu konuda pek bilgi sahibi olmadıklarını bildiğim için yazma gereği gördüm. Atatürk, başörtüsünü yasakladı ve Atatürk masondu iddiasına başka bir makalede yer vereceğim.

5.Burada sistemden kast, serbest ekonomi denen olgunun ışığında kapitalist “demokrasidir”Ama nerde?
Ne ar damari ne de yüz...
Kösele kapli olsa bu Kadar olaydan dolayi asinirdi!!!

                                                                       ***

23.02.2014

 

Recep Tayyip Erdoğan’a açık mektup

 

Korkunun ecele faydası yok demiş atalarımız…

Doğrudur…

Ve sen…

Kefeni giyerek bu yollara düştüğünü iddia ediyorsun…

Kefeninizi giyerek beraber yürüdünüz bu yollarda…

Koruma ordularının ardına saklanarak!

 

Kamu kurum ve kuruluşlarını…

Orduyu, polisi, jandarmayı…

Kısaca devletin tüm organlarını…

Ele geçirdiğini sansan bile…

Atatürk milliyetçilerini…

Asla boyunduruğun altına alamayacaksın…

Ve sonun bizim elimizden olacak!

 

Biz halkın bir bölümü olabiliriz…

Belki de “küçük” bir bölümü…

Ama biz…

Çekindiğin, korktuğun ve belki kâbusun olan…

Düşünen, parayla satın alamayacağın, vatan ve millet uğruna…

Kele koltukta gezenleriz!

 

Bizim kefeni giymeye vaktimiz bile yok…

Vatan topraklarının her karışını…

Kanımızla, alın terimizle sulayanlardanız…

Düşeriz, şehit oluruz ama…

Son nefesimizde bile vatan – millet sağ olsun diyenleriz!

 

Kısacası…

Biz hancıyız…

Sense yolcu…

Bu topraklar üzerinden birçok vatan haini…

Menfaatperest…

Din bezirgânı pezevek geldi geçti…

Biz hancıyız…

Sence yolcu!

 

Atatürk ve arkadaşları…

Bu millete gösterdi…

Halk – Ordu – Hükümet üçlüsü arasında…

Sağlıklı bir dengenin…

Millete getirdiği faydaları!

 

*

 

Sevgili dostlar…

Önce can sonra canan demişler…

Sert yazdığımı söylüyorsunuz…

Kimseyi mağdur etmemek için…

Aranızdan çekilme kararı aldım!

 

Zaten bir avuç insanız bu gurbet ellerde…

Çok şükür…

Sonuncusu bugün gelecek…

Aile fertlerimin hepsi yine yanı başımda!

 

Yani FaceBok gibi…

Bir iletişim aracına gereksinmem şimdilik kalmadı…

Son yasaklardan sonra…

Yayınlamak istediğiniz ama çekindiğini…

Belgeleyebileceğiniz…

Paylaşımlarınız olursa bana yollayabilirsiniz…

Ben bu zihniyet ile mücadelemi…

Kendi sitemden 2007 yılından sürdürdüğüm gibi…

Her alanda sürdürmeye devam edeceğim!

 

Pes etmek yok…

Bu herifleri devirene…

Yargılayana kadar mücadelemizi sürdürmemiz gerek!

 

Sağlıcakla kalın…

 

Not: Adınız ve iletişim adresiniz yayınlanmayacak. Bilgi ve belgeleriniz, paylaşımlarınız için bt@gurbuz.net adresini kullanabilirsiniz 

                                                                       ***

23.02.2014

 

Bilal, evdeki paraları sıfırla....

 

Tarafımdan mümkün olduğu kadar "kalitesi düzeltilmiş" hali. MP3 formatında

 

http://www.gurbuz.net/Turk/Bilal%20evdeki%20paralari%20sifirla.mp3

                                                                       ***

06.03.2014

 

Soruyorsunuz neden mp3 formatında yayınlıyorsun diye

 

Birinci neden ses kayıtları BENIM Alan adım altında yayınlanıyor. Yani ben istemedikten sonra kimse yayınlanmasını engelleyemez. İkincisi, Video olarak yayınlanan bu kayıtları daha geniş bir kitleye sunmak için mp3 formatına çeviriyorum çünkü mesela her cep telefonu Video formatlarını kullanamaz ama neredeyse hepsi mp3 formatını destekliyor. Umudum cep telefonlarınıza kayıt etmeniz ve her fırsatta insanlara dinletmenizdir.

 

Başbakan ve Bilal'in Yeni Ses Kaydı. Fenerbahçe Kongresine Müdahale

Başçalan Erdoğan'ın Oğlu Bilal İstanbul'u Parselliyor

Başçalan Erdoğan'ın Skandal Yargıya Müdahale Kayıtları

                                                                        *

Recep Tayyip Erdoğan Milliyet'in sahibi Demirören’e İmralı görüşmelerini yayınladı diye hakaret ediyor

                                                                        *

AKP'nin sok Sayıştay ses kaydı

http://www.gurbuz.net/Turk/AKPnin%20sok%20ses%20kaydi.mp3

                                                                        *

Megalomanyak=Megalohırsız=Recep Tayyip Erdoğan

                                                                       ***

10.03.2014

 

Sözüm ona artık yorum yapmayacaktım. Arkadaşlar yakışmıyor, bizlere yakışmıyor!!! Bir Saniye oturup düşünün hele... Erkek egemen bir toplumda "erkeğin, elinin kiri" sayılan bir düşünce yapısı karşında RTE onunla bununla bilmem ne yapmış!? Ne yazar? Artık bir Saniye bile o koltukta oturmaz deniyor!!! Dolayısıyla farklı bir şey olmalı. Ailesiyle ilgili veya Öcalan’la ilgili ama yok nimet, yok nadire... Sanmıyorum

                                                                        *

Dolandırıcı, yalancı, hayalperest, hırsız ve katil. O milyar dolarlara en sonunda Berkin'in de kani bulandı! Bakalım bu "serüven" nasıl devam edecek... Umudum, insanoğlunun adaleti tecelli etmezse ILLAHI ADALETIN sonunda tecelli etmesidir! Bana kalsa o ve zihniyetinin önde gelenleri, Öcalan ve p.cleri hepsi ASILMALIDIR!!!

                                                                        *

Yeğenim Emrehan Yıldız (6)

Bu Sabah haberleri izlerken: Ananay (anneanne) koş Baskapan Erdoğan çıktı televizyona diye annemi çağırdı :)

                                                                        *

Sayın Yetişer, size hak vermekle birlikte uyarmadan da edemeyeceğim. SAPINA KADAR BIR CHP'li olarak diyorum ki... CHP'yi yönetenler 6 ok ilkesinden uzaklaşan ve CHP'yi yozlaştıranlardır. Ben Y-CHP diye bir kavram Kabul etmiyorum. CHP, Atatürk'ün kurduğu ve ilkeleriyle Hayat verdiği partidir. RTE ve zihniyetiyle nasıl mücadele ettiysem en azından o kadar da K.K. ile mücadele edeceğim!

                                                                       ***

12.03.2012 

Teselli olur mu bilmem? Ama Halk ayaklanmasını canlarıyla ödeyenler Deniz Gezmiş ve arkadaşları gibi Türkiye Cumhuriyetinin siyasi tarihine geçecekler. Allah her kuluna böyle bir SEREFI nasip etmez! Mesela rahmetli Berkin, milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının artık kardeşi ve evladı yerinde. Milyonlar onun için dua ediyor.

                                                                       ***

14.03.2012

Bugün

Bir Atatürk milliyetçisi olarak hatırlatmayı vazife bilirim...
Berkin'ini toprağa verdik ama...
Bugün Suriye'de iç savaşın üçüncü yıl dönümü...
10000'in üzerinde yavru daha hayatin ne demek olduğunu anlamadan katledildi...
Bu hafta sonu bir zamanlar Türk toprağı olan Kırım’ın kaderi belirlenecek......
Erdogan'la yatip kalkiyoruz ama...
Durgun sular derin olur der atalarimiz...
Yillardir PKK sesiz sedasiz güc topluyor...
Patlamaya Hazir olun!!!

Erdoğan’la yatıp kalkıyoruz…

Durgun sular derin olur der atalarımız…

Yıllardır PKK sessiz sedasız güç topluyor…

Patlamaya hazır olun!

                                                                       ***

15.03.2014

 

TGB ve TLB’lilerin dikkatine, biraz matematik

 

Sizlerin yaşındayken hayatımda en nefret ettiğim şey matematikti. Diğer fen bilimlerinde iyi olmama rağmen, matematik dersini hiç sevmiyordum. Kısacası kafam çalışmıyordu. Yıllar sonra matematik ile aram nispeten düzeldi. Bilişimi meslek edinmemle birlikte “zoraki” bir birlikteliği de kabullenmiş oldum.

 

Belki şu an farkında değilsiniz ama fen bilimleri sizi ömrünüz boyunca “takip” edecektir. Çünkü fizik, kimya, biyoloji ve matematik hayatın bir parçasıdır. Yürürken, uyurken, spor yaparken, sevdiğinin dudaklarına dokunurken, araba kullanırken… Kısacası hayatınızda ne yaparsanız yapın bir şekilde fen ile kesişecektir. 

 

Bu yazıya ek olarak yayınlayacağım asal sayı listesini İnternette bulamazsınız. Muhtemelen bulabileceğiniz listeler bir kaç milyona kadar asal sayılar içermektedir. Bu tür bilgiler için örneğin bankalar çok büyük paralar ödemektedir. Çünkü - online banking – şifrelemesi için asal sayılar esas anlanmaktadır. Bir düzine sunucunun gece gündüz demeden (server) haftalardır hesapladığı asal sayıları yayınlama kararını neden aldığımı ve bu listelerle neler yapabileceğinizi bir dahaki yazımda yayınlayacağım. Bugünlük ikiden (2) yüz milyona (100.000.000) kadar asal sayıları yayınlıyorum. Bu yayınlama 10 üzeri 12'ye (Trilyon) kadar sürecek. Trilyon ötesini şimdilik yayınlamayı düşünmüyorum. 

 

http://www.gurbuz.net/Turk/5761455%20Primes%201-100000000.pdf

                                                                         *

25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu Fezlekesi- Erdoğan Bayraktar

http://www.gurbuz.net/Turk/25%20Aralik%20Yolsuzluk%20ve%20Rusvet%20Operasyonu%20Fezlekesi%20Erdogan%20Bayraktar.pdf

                                                                        *

Soruyorsunuz neden PDF olarak yayinliyorsun diye

PDF=Portable Document Format
Ses kayitlarini MP3 formatinda neden yayinliyorsam ondan. Mesela Fezlekeler Microsoft Word formatinda. Mesela MAC kullanan birisi icin sorun yaratabilir ama PDF hem Microsoft, Macintosh ve Android isletim sistemleri tarafindan SORUNSUZ okunabiliyor.

                                                                       ***

16.03.2014

 

Efkan Ala'dan savcı için skandal talimat: Tutsunlar Zekeriya Öz'ü İçeri Atsınlar
http://www.gurbuz.net/Turk/Efkan%20Ala%20savci%20oz%20iceri%20atsinlar.mp3

Recep Tayyip Erdoğan Zekeriya Öz'den yardım dilendi
http://www.gurbuz.net/Turk/Efka...n%20Ala%20savci%20oz%20iceri%20atsinlar.mp3

                                                                       ***

17.03.2014

 

Kadir Topbaş Çınaraltı'ndaki Tarihi Mekanı Yağmaladı

http://www.gurbuz.net/Turk/Kadir%20Topbas%20Cinaralti'ndaki%20Tarihi%20Mekani%20Yagmaladi.mp3

                                                                        *

17 Aralik operasyonu bakanlar fezlekesi Egemen Bağış Zafer Çağlayan Muammer Güler

http://www.gurbuz.net/Turk/17%20Aralik%20operasyonu%20bakanlar%20Fezlekesi%20Egemen%20Bagis%20Zafer%20Caglayan%20Muammer%20Guler.pdf

Asal sayilar listesi 200000001 - 300000000

http://www.gurbuz.net/Turk/5173388%20Primes%20200000001%20-%20300000000.pdf

                                                                       ***

Efkan Ala'dan savcı için skandal talimat: Tutsunlar Zekeriya Öz'ü İçeri Atsınlar
http://www.gurbuz.net/Turk/Efkan%20Ala%20savci%20oz%20iceri%20atsinlar.mp3

Recep Tayyip Erdoğan Zekeriya Öz'den yardım dilendi
http://www.gurbuz.net/Turk/Efka...n%20Ala%20savci%20oz%20iceri%20atsinlar.mp3

Asal sayilar listesi 100000001 - 200000000
http://www.gurbuz.net/Turk/5317482%20Primes%20100000001%20-%20200000000.pdf

                                                                       ***

Türkiye nasıl temizlenir?

 

Bir ucundan öteki ucuna…

10 metrede bir…

Batıdan doğuya…

Kuzeyden güneye…

Darağacı kuracaksın!

 

Batı ucuna, Abdullah Gül’ü…

Doğu ucuna, Abdullah Öcalan’ı…

Kuzey’de Recep Tayyip Erdoğan’ı…

Güneyde de Fethullah Gülen’i asacaksın!

 

Aradaki mesafe…

Yandaş, yoldaş ve tüm şoparlar için ayrılmış olup…

İbreti âlem için asıldı mı bak bakalim Türkiye böyle bir temizlik…

Arınma, AKLANMA gördü mü?

                                                                       ***

19.03.2014

 

Atatürk milliyetçiliği

 

Dün cevap veremedim...

İki kelimeyi bir araya getirecek durumda değildim...

AMA...

Bugün sağlığım gene idare ediyor!

 

Dün bazı arkadaşlar Atatürk'ü...

Bu alandan...

"Türk ırkçısı" olarak nitelemişlerdi...

Bunu…

En hafif tabirle Atatürk’e…

Ve Atatürk milliyetçiliğine karşı bir hakaret sayarım…

Atatürk ilke ve inkılaplarının…

Atatürk fikirlerinin, en yakın silah arkadaşları tarafından bile…

“Doğru” anlaşıldığından şüphe ediyorum…

Atatürk hayattayken bile açıktan açığa fikir ayrılıklarına düşen…

Rahmetli İsmet İnönü’yü bile bu “kervana” dâhil etmek durumundayız!

 

Zaten…

Başımıza ne geldiyse Atatürk’ü…

Anlamaya yeterince gayret göstermediğimiz için geldiği kanısındayım…

Eğer Atatürk gerçekten ırkçı olsaydı…

En başta dün yıldönümünü kutladığımız Çanakkale zaferinde hayatını kayıp eden…

Türk topraklarını, vatanı istilaya gelen…

Yabancı askerlere karşı şefkat dolu sözleri (yabancı askerlerin annelerine hitaben) edebilir miydi?

 

Irkçı olsaydı…

Fırsat bu fırsat diyerek…  

Ne kadar Türk ırkına mensup olmayan insan varsa…

Kılıçtan geçirip, asıp - kesmez miydi?

 

Arkadaşlar…

Dostlar…

Kardeşlerim…

Fikir sahibi olabilmek için bilgi sahibi olmamız…

Yetmez!

Bilgiye ek bilinç lazım…

Dün yine bir arkadaş askerlik kanununun bilmem kaçıncı maddesini…

Bizzat Atatürk tarafından bir eklendiğinden (Türk ırkına mensup asker) bahis ediyordu…

Sevgili dostum sözüm sana…

Bu “değerli” bilgiyi verirken hangi koşullar altında bu maddenin eklendiğini de niye yazmadın?

Osmanlı İmparatorluğunun askeri…

Salt Türk ırkına mensup değerli vatan evlatlarından mı oluşuyordu?

Ortadoğu bataklığında kaç bin Arap asıllı asker, kanlı çarpışmalar esnasında…

İngiliz saflarına geçtiğini neden yazmadın?

Yemende, orda burada şehit kanıyla suladığımız topraklarda…

Kaç tane kahpenin düşmanla işbirliği yaptığını neden yazmadın?

Geçelim…

Herkes yanlış anlıyor da bir tek sen mi doğru anlıyorsun diye içinden geçirenlere…

Ne münasebet…

Ama ben en azından anlamaya olanca gücümle gayret gösteriyorum!

 

Not: Doğruya doğru, eğriye eğri dememiz gerek; Osmanlıya bağlı nice Türk ırkına mensup olmayan değerli vatandaşımız da yaşamlarını yittirmiştir. Tüm şehitlerimizin, bu vatan için kanını malını feda eden tüm insanlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.

 

Atatürk’ün ne kadar ince ve zarif bir düşünce yapısına sahip olduğunu anlayabilmemiz için bir örnek daha vermek istiyorum: Ayasofya, hem Müslümanlar için hem de Hristiyanlar için önemli bir ibadethane. Ona ibadet için müsaade etsen olmaz, diğerine müsaade etsen olmaz! Ne yaptı? Artık orasına da siz biraz kafa yorun.

                                                                       ***

20.03.2014

 

Yasağı yasaklarız ve reklam

 

Breh, breh, breh....

Hayatımda birçok kadının orospusunu gördüm, erkeğinde...

Ancak...

Bir orospu çocuğunun bile bu kadar alçalabileceğini şahit olmamıştım...

Erkeğin orospusu!

 

Not: Kullandığım sözlerden dolayı hepinizden özür dilerim. Ancak bu gibi tavırları anlatabilmek için Türkçemiz kifayetsiz kalıyor

                                                                        *

Emniyet

Başbuğ ve tutuklanması...
Herkes yalan söylüyor...
Bir tek sen doğruları konuşuyorsun öyle mi?
Herhalde ananı doğrucu bilmem ne yaptı!

                                                                       ***

21.03.2014

 

TapeKolik

 

Geçmişte defalarca yazdım....

Internet engellenemez diye...

...

Neyse lafı fazla uzatmayalım…

Neticede…

DNS ayarı sayesinde sorunsuz giriş!

 

VPN yerine…

Proxy kullanmanızı daha önce de tavsiye etmiştim…

Bu Proxylere “yeni” bir örnek daha vermek istiyorum…

Çin örneğinden de anlaşılacağı…

Google gibi bir “dev” ile ülkeler bile baş edemiyor…

Google Proxy kullanın… Nasıl kullanılacağını bilirseniz sorun yok! 

 

 Örnek:

 

 http://www.gmodules.com/ig/proxy?url=http://www.gurbuz.net

 

 gurbuz.net yerine…

 

Rahmetli babamın deyimi ile…

Tatlı su manyaklarının yasaklamaya çalıştığı sitenin URL’ini yazın…

Durmak yok…

Aslanlı yolun saçtığı ışığa doğru yürümeye devam!

                                                                         *

İletişim cağında...

Simdi haberlerden geçti Twitterden açıklama: SMS ile twitter'i kullanabilirsiniz.

Engelleyemezsin!!!
Korkuyorsan yakalanmaktan...
Namussuzluk yapmayacaksın!

                                                                      ***

22.03.2014

 

2050 yılı

 

NSA…

İstihbarat servisleri…

Şifreleme…

Kuantum bilgisayarları…

Şifrelerin, milyonlarca dinleme kayıtlarının 1 saat içeresinde analiz edilebilmesi…

ATV’de yayınlanan Kurtlar vadisinin son bölümünde öyle atıp tutmalar var ki…

Recep Tayyip Erdoğan bile daha güzel atıp tutamaz…

İnsanları yanıltıp, korkutamazdı (!?)

 

Evet, gerçek şu ki bazı batı istihbarat örgütlerinin elinde…

Süper bilgisayarlar var…

Hesap kapasitesiyle hayal gücünüzün sınırlarını zorlayan sistemler…

Mesela Çinin elinde bulunan Tianhe-2 (33,86 PFlop yani saniyede on üzeri on beş operasyon) veya ABD’nin elinde bulunan Titan adli bilgisayar (17,59 PFlop). Tabii bunlar kamuoyuna açıklanmasında sakınca görülmeyen bilgiler. Bir yanda istihbarat örgütleri ve imkânları…

Öte yanda bilimsel gerçekler!

Bilim, ancak bilgisayar teknolojisinin 2050’da insan beyninin kapasitesine erişebileceğini öngörüyor!

 

Günümüz bilgisayarları, süper olsalar dahi işlemleri klasik fizik kurallarına bağlı kalarak yapabiliyor…

Kuantum bilgisayarları ise klasik fizik kurallarının dışında problem çözebiliyorlar. Ancak bu teknoloji henüz kuram aşamasının pek dışına çıkabilmiş değildir…     

Yani bu bilgisayarların kullanılabilme aşamasına gelmesi için vakit henüz çok erken. Bir ilkokul öğrencisinin kafasında çözebileceği bir işlemi henüz 2001 çözebilmiş durumda. 02.01.2014 tarihli Washington Post gazetesi E. Snowden’in açıklamalarına dayanarak NSA’nin şifre çözücü bir kuantum bilgisayarı üzerinde çalıştıklarını duyurdu. Teknolojinin şifreleri ve ses kayıtlarını Kuantum teknolojisiyle çözümleyebilmesi bir müddet daha sürebilir sürmesine ancak…

Benim esas endişem bu tür sorunları günümüz teknolojisi ve açıklanmayan bir algoritmayla kabul edilebilir bir süre içeresinde çözümlenebilir olmasındadır. Bu ihtimal dâhilinde midir, evet!

                                                                       ***

23.03.2014

DNS Server

USA

Germany

United Kingdom

France

2001:470:8388:10:0:100:53:20

2a01:4f8:200:83e9:250:56ff:fe00:4bf9

2a01:388:0:201::10

2001:660:7401:201::10

2600:3c00::02:f053

2001:4dd0:fb32:3::d

2a01:388:0:101::10

2001:910:800::12

2001:470:1f10:c6::20

2a03:4000:2:24f::1

62.8.96.38

2001:910:800::40

2001:4f8:0:2::14

2001:638:902:1::10

62.24.228.202

2a02:2178:1:2::2

2600:3c00::20:b1ff

2001:bf0::6d

62.69.64.134

62.244.109.18

2001:4f8:3:2bc:1::64:20

2001:bf0::2

62.69.64.135

80.67.169.12

2001:4f8:3:2bc:1::64:21

2001:4dd0:fd5e::53

62.69.64.167

80.67.169.40

2001:470:28:3f7::10

2a01:4f8:161:1ffa::e

62.149.33.134

82.216.111.121

2001:4860:4860::8888

2001:978:1:1::d

62.255.243.1

82.216.111.122

2001:470:81eb::53

2001:978:1:2::d

77.239.96.2

83.145.111.52

2600:3c00::f03c:91ff:feae:5e2d

2001:978:1:20::1a

77.244.130.2

83.167.58.133

2600::2

2001:978:1:22::1a

77.244.130.10

89.107.16.2

2001:550:1:1::d

2a01:5c0:4::4

78.143.192.10

91.121.67.227

2600::1

2a00:9d80:4004:1::201

78.143.192.20

91.194.178.5

2001:550:1:2::d

2a02:ba8:97:0:250:56ff:fe8b:33

80.74.16.30

91.197.164.11

2001:550:1:20::1a

2a00:1f08:800::2

80.74.16.31

91.197.165.11

2001:550:1:21::2a

2001:1bc0::ffff:bbbb:2

80.74.249.70

94.23.222.19

2001:550:1:22::1a

2a01:138:b002:1::1

80.74.251.37

109.0.64.242

2001:550:1:23::2a

2001:1bc0::ffff:aaaa:2

80.74.253.18

129.185.32.3

2001:550:1:24::1a

2001:1640:3:4::dead:beef

80.84.72.20

129.185.32.9

2001:550:1:26::1a

5.9.28.125

80.84.72.25

162.38.221.50

2001:550:1:27::2a

5.145.176.44

80.94.32.240

164.2.255.241

2001:470:0:45::2

5.199.139.21

80.253.111.164

178.248.213.111

2001:470:0:78::2

37.221.193.195

81.17.66.14

193.17.192.53

2001:470:0:7d::2

46.182.18.228

81.17.72.70

193.41.238.1

2001:470:0:8c::2

62.26.185.2

81.21.68.76

193.52.218.19

2001:470:0:c0::2

62.72.87.4

81.21.68.77

193.251.64.225

2001:468:c80:4101:0:100:0:42

62.91.2.20

82.138.243.4

193.252.247.52

2001:418:3ff::1:53

62.128.1.42

82.138.243.24

193.252.247.53

2001:450:2005:3::5

62.128.1.53

82.198.129.138

194.2.0.20

2001:418:3ff::53

62.141.187.10

82.198.129.146

194.2.0.50

2001:4870:6082:3::100

62.152.168.253

83.146.21.5

194.51.149.1

2001:4870:6082:3::5

62.152.177.87

83.146.21.6

194.98.65.65

2001:4870:8000:3::100

62.225.183.250

83.151.112.193

194.98.65.165

2001:4870:8000:3::5

78.47.115.194

84.8.2.11

194.116.142.1

2001:4860:4860::8844

78.47.115.197

84.45.85.23

194.117.245.2

2001:470:20::2

78.138.97.33

84.234.17.30

194.169.203.3

2001:450:2005:2::5

78.138.98.82

84.234.18.111

194.250.223.1

2001:450:2005:2::4

80.64.128.10

85.90.48.10

194.250.223.2

2620:0:ccc::2

80.66.0.30

85.133.52.27

195.88.84.100

2620:0:ccd::2

80.66.1.42

85.159.152.1

195.154.152.98

2610:130:100:3::200

80.77.25.2

85.159.152.2

195.214.240.136

2001:470:f032:1::254

80.78.162.2

91.198.255.45

195.221.20.10

4.2.2.1

80.86.93.123

91.216.105.75

212.30.96.211

4.2.2.2

80.148.51.2

92.48.112.254

212.37.208.3

4.2.2.3

80.148.52.66

92.48.112.255

212.37.208.4

4.2.2.4

80.149.86.20

93.191.32.131

212.85.128.2

4.2.2.5

80.190.200.55

94.199.232.1

212.85.147.35

4.2.2.6

80.190.248.146

94.199.234.1

212.94.162.1

4.79.132.219

80.237.196.2

139.184.42.50

212.94.162.33

8.3.48.20

80.237.197.14

154.32.105.18

213.244.5.67

8.3.48.30

81.7.200.80

154.32.107.18

213.251.133.164

8.5.244.5

81.16.49.10

154.32.109.18

217.71.116.60

8.8.4.4

81.18.97.40

157.203.43.23

217.151.0.50

8.8.8.8

81.18.97.50

158.43.128.1

217.151.0.195

8.15.12.5

81.27.226.1

158.43.128.72

217.169.242.2

12.13.176.130

82.96.64.2

158.43.192.1

12.127.16.67

82.96.65.2

158.43.240.3

12.127.17.71

82.96.81.10

158.43.240.4

12.127.17.72

82.96.86.20

158.234.8.70

15.227.128.50

82.100.248.10

158.234.250.70

23.90.4.6

82.149.248.3

185.19.104.45

24.154.1.5

82.211.4.15

185.19.105.6

24.224.127.197

85.88.19.10

185.19.105.14

24.237.132.5

85.88.19.11

193.34.170.162

24.248.137.39

85.214.132.203

193.111.200.191

35.8.2.41

87.106.220.85

193.111.230.24

35.8.2.42

87.118.85.241

193.111.230.26

35.8.2.45

87.118.111.215

193.186.162.3

35.8.98.43

87.119.194.34

193.200.81.48

38.102.194.214

89.107.66.246

193.201.153.1

38.112.17.138

89.107.129.15

193.201.185.2

38.112.17.142

89.146.204.5

193.201.185.3

38.119.98.220

91.202.41.181

193.243.128.91

50.9.119.3

91.204.4.133

194.1.148.1

50.116.22.226

93.186.161.211

194.6.79.163

50.116.23.211

131.234.16.15

194.72.9.61

50.116.28.138

132.252.150.1

194.73.96.50

62.72.60.1

134.60.1.111

194.73.96.62

62.72.60.2

134.91.211.2

194.75.147.212

63.218.44.186

139.1.17.16

194.116.175.15

63.236.51.160

139.1.144.14

194.145.147.194

63.238.52.1

139.13.106.121

194.145.147.195

63.238.52.2

139.30.42.2

194.145.240.6

63.251.62.1

139.30.161.40

194.145.241.6

63.251.62.33

141.1.1.1

194.164.181.2

63.251.129.1

141.1.27.249

194.164.181.6

63.251.129.33

141.33.208.16

194.164.183.2

63.251.161.1

141.50.161.11

194.164.183.10

63.251.161.33

141.50.161.12

194.169.244.33

64.0.55.201

141.56.31.3

194.169.244.34

64.13.0.5

144.76.202.253

195.26.96.2

64.13.24.5

145.253.2.6

195.46.48.21

64.13.32.5

145.253.2.196

195.46.48.22

64.13.48.12

145.253.2.203

195.58.150.1

64.13.115.12

149.154.159.12

195.74.138.10

64.29.0.30

149.211.153.50

195.153.19.5

64.31.64.1

149.211.153.51

195.153.19.10

64.40.72.25

149.250.222.21

195.166.13.4

64.40.75.40

149.250.222.22

195.200.157.50

64.61.99.2

160.44.1.4

195.200.158.50

64.62.142.131

164.33.1.4

195.224.180.238

64.80.203.194

164.133.154.136

195.242.214.81

64.80.255.102

170.56.58.45

195.242.214.82

64.80.255.103

170.56.58.53

212.9.98.20

64.80.255.240

178.254.21.113

212.15.86.12

64.80.255.251

192.54.34.3

212.23.32.66

64.91.3.46

192.76.144.66

212.23.33.66

64.91.3.60

192.76.157.4

212.38.95.254

64.91.89.2

193.7.168.1

212.42.165.37

64.91.92.21

193.7.169.9

212.54.160.7

64.91.92.22

193.16.3.11

212.54.179.1

64.94.1.1

193.16.48.66

212.73.209.34

64.94.1.33

193.16.235.4

212.84.181.99

64.94.33.1

193.22.110.251

212.118.241.1

64.94.33.33

193.22.111.1

212.118.241.33

64.119.60.5

193.25.208.49

212.119.0.1

64.119.60.9

193.28.97.130

212.137.64.13

64.119.80.100

193.28.100.200

212.163.193.2

64.132.61.131

193.30.79.10

213.131.178.10

64.132.94.250

193.41.10.1

213.138.101.252

64.135.2.250

193.98.112.46

213.171.220.209

64.136.44.73

193.98.112.238

213.171.220.215

64.136.52.73

193.98.115.214

213.178.144.54

64.140.243.112

193.101.111.10

213.253.136.17

64.151.87.192

193.101.111.20

213.253.137.17

64.181.43.34

193.102.59.190

217.10.134.2

64.191.100.53

193.109.4.5

217.14.128.50

64.203.254.30

193.110.43.67

217.14.143.18

64.212.106.84

193.110.44.212

217.18.80.105

64.212.106.85

193.110.205.2

217.18.90.105

64.215.98.148

193.110.207.5

217.19.132.10

64.254.99.13

193.111.34.18

217.27.240.20

64.254.100.20

193.111.212.5

217.32.105.66

65.57.163.9

193.111.238.5

217.33.200.186

65.68.49.50

193.141.3.6

217.35.107.90

65.68.49.51

193.175.51.10

217.68.64.32

65.74.130.5

193.188.196.250

217.72.163.3

65.74.130.6

193.189.114.254

217.72.171.53

65.107.59.67

193.254.22.13

217.77.176.10

65.163.107.11

193.254.212.22

217.77.176.11

65.183.98.90

193.254.213.22

217.78.80.70

65.203.109.2

194.9.192.198

217.78.80.74

65.210.29.34

194.25.0.52

217.140.98.10

65.220.16.14

194.25.0.60

217.140.98.25

66.7.142.78

194.25.0.68

217.168.144.127

66.7.160.122

194.25.190.9

217.174.252.65

66.9.5.15

194.31.241.5

217.174.252.116

66.9.182.1

194.39.185.10

217.196.1.6

66.28.0.45

194.42.108.135

66.28.0.61

194.50.182.40

66.28.28.210

194.95.141.1

66.51.205.100

194.113.160.68

66.51.206.100

194.116.208.3

66.71.191.34

194.126.159.20

66.81.0.252

194.126.159.21

66.81.1.252

194.145.230.9

66.93.87.2

194.150.168.168

66.112.11.87

194.156.145.10

66.112.11.88

194.169.239.10

66.112.235.200

194.172.160.4

66.118.80.4

194.187.164.20

66.118.80.5

194.187.242.8

66.128.130.4

195.27.150.42

66.146.0.1

195.36.75.21

66.151.145.1

195.36.93.21

66.153.50.66

195.50.157.2

66.155.216.122

195.82.32.2

66.187.32.10

195.114.98.101

66.199.31.131

195.114.99.101

66.203.72.10

195.145.22.37

66.207.160.111

195.170.96.2

66.216.18.222

195.170.97.254

66.218.44.5

195.182.110.132

66.242.160.5

195.202.52.20

66.242.160.6

195.225.241.81

66.250.7.154

195.234.230.67

66.250.192.11

195.242.173.2

66.251.35.130

195.243.214.4

67.17.215.132

212.2.32.2

67.17.215.133

212.2.33.33

67.90.152.122

212.9.160.1

67.221.255.31

212.9.161.2

68.68.167.9

212.18.15.3

68.94.156.1

212.18.80.8

68.94.157.1

212.28.34.90

68.179.203.94

212.43.68.10

69.16.169.11

212.51.16.1

69.16.170.11

212.51.17.1

69.24.112.10

212.66.0.1

69.25.1.1

212.66.1.1

69.25.1.33

212.66.128.129

69.26.32.200

212.77.171.239

69.28.97.4

212.79.54.6

69.28.104.5

212.82.225.7

69.28.136.102

212.82.225.12

69.28.144.102

212.82.226.212

69.28.148.102

212.86.160.70

69.28.239.8

212.87.130.92

69.28.239.9

212.87.132.53

69.60.160.196

212.89.130.180

69.60.160.203

212.95.124.6

69.64.224.67

212.96.128.140

69.67.254.2

212.96.130.140

69.85.64.28

212.102.225.2

69.144.49.29

212.110.122.132

69.145.232.4

212.114.93.186

69.145.232.32

212.114.209.107

69.145.248.4

212.118.160.1

69.145.248.50

212.118.160.3

69.146.17.2

212.125.57.102

69.164.196.21

212.204.49.83

72.2.217.249

212.204.60.4

72.11.150.10

212.211.132.4

72.11.150.74

213.23.95.2

72.46.0.2

213.23.108.129

72.52.104.74

213.30.253.65

72.249.0.34

213.39.232.222

72.249.191.254

213.68.194.51

74.82.42.42

213.73.91.35

74.82.46.6

213.139.128.59

74.207.242.213

213.139.132.5

75.94.255.12

213.144.3.210

75.95.4.5

213.153.64.1

76.10.192.201

213.178.0.33

76.73.18.50

213.178.2.23

128.123.3.5

213.178.66.2

129.7.1.1

213.178.66.111

129.7.1.6

213.178.66.112

129.219.17.200

213.179.64.3

129.250.35.250

213.179.65.3

129.250.35.251

213.191.74.12

130.85.1.3

213.191.74.19

130.150.102.20

213.191.92.82

130.150.102.100

213.191.92.86

134.48.1.32

213.209.121.30

137.145.204.10

213.209.122.11

141.211.125.15

213.239.204.35

141.211.125.17

217.7.84.2

141.211.144.15

217.18.190.4

141.211.144.17

217.19.176.2

142.77.2.36

217.23.49.227

142.77.2.101

217.23.50.18

144.202.244.42

217.28.96.190

146.94.1.3

217.28.98.62

148.84.30.6

217.30.49.100

149.6.140.30

217.30.50.100

149.20.64.20

217.64.163.1

149.20.64.21

217.64.167.1

151.164.1.8

217.66.128.2

156.154.70.1

217.69.169.25

156.154.70.22

217.74.200.20

156.154.71.1

217.117.111.1

156.154.71.22

217.119.53.59

157.134.160.1

217.159.0.17

165.87.13.129

217.159.1.126

165.87.201.244

217.197.84.69

165.166.8.54

2001:678:e:102::53

165.166.142.42

2a00:15e8:23::2

168.215.165.186

2a02:648:1:0:20c:76ff:fe28:8f82

168.215.210.50

2a01:7a0:10:149:154:159:12:0

173.44.32.2

2a02:d40:3:6::d5b1:b9e6

192.88.193.144

2001:67c:220::

192.88.195.10

2001:67c:14c::

192.188.199.6

2001:680:0:20::2

198.6.1.3

2001:1560:42::52

198.6.1.4

2001:680:0:21::2

198.6.1.5

2001:1560:42::53

198.6.1.6

2001:1560:42::54

198.6.1.122

2a00:9d80:4003::106

198.6.1.146

2a00:9d80:4002::101

198.6.1.195

2001:4dc8::

198.23.150.16

2001:8d8::

198.32.2.10

2001:a60::

198.60.22.2

2001:bf0::60

198.82.247.34

2a01:4f8:a0:92a1::feed

198.153.192.1

2a01:4f8:a0:7066::feed

198.153.192.40

2a02:880::1337

198.153.194.1

2002:c25f:cac7:c25f:cac6::

198.153.194.40

31.19.128.0

198.188.2.69

31.150.0.0

198.237.209.130

31.172.8.10

198.252.166.8

46.165.221.166

199.2.252.10

46.243.80.0

199.5.47.164

62.75.224.95

199.52.8.42

62.141.32.0

199.79.203.10

62.141.32.3

199.80.64.202

62.141.32.4

199.85.126.10

62.141.32.5

199.85.127.10

62.152.160.0

199.101.98.178

62.152.176.131

199.201.159.5

62.206.245.34

204.8.180.42

62.245.135.179

204.9.122.102

74.125.18.80

204.9.123.122

74.125.18.82

204.45.18.18

74.125.18.83

204.45.18.26

74.125.18.84

204.95.160.2

74.125.18.209

204.95.160.4

74.125.18.210

204.97.212.10

74.125.18.211

204.107.252.7

74.125.18.212

204.117.214.10

74.125.18.213

204.152.184.76

74.125.18.214

205.134.162.209

74.125.18.215

205.152.6.20

77.0.71.254

205.152.37.23

77.21.128.0

205.152.132.23

77.90.128.15

205.152.144.23

78.46.238.90

205.171.2.65

78.47.115.193

205.171.3.65

78.47.115.196

205.172.19.79

78.47.119.230

205.211.206.141

79.143.183.251

206.13.28.12

79.192.0.0

206.13.29.12

80.69.192.10

206.13.30.12

80.73.32.15

206.13.31.12

80.79.224.225

206.78.236.20

80.128.0.0

206.123.64.245

80.146.190.1

206.123.69.254

80.190.139.6

206.123.113.254

80.190.200.10

206.124.0.254

80.242.143.10

206.124.1.254

81.24.32.10

206.124.64.1

81.24.32.134

206.124.64.253

81.173.201.34

206.124.65.253

81.201.41.2

206.130.133.2

82.98.86.167

206.131.229.9

82.145.9.38

206.131.230.9

82.211.8.90

206.165.6.11

83.125.5.15

206.165.6.12

83.223.73.3

206.231.8.2

84.56.0.0

206.253.194.65

84.128.0.0

206.253.194.97

85.10.192.165

207.2.120.249

85.25.11.44

207.15.68.36

85.25.26.178

207.15.68.164

85.25.55.214

207.44.226.173

85.31.186.15

207.59.153.242

85.112.224.46

207.69.188.171

85.176.0.0

207.69.188.172

85.214.20.141

207.69.188.184

85.214.101.164

207.69.188.185

87.106.130.21

207.69.188.186

87.128.0.0

207.69.188.187

87.139.105.60

207.69.188.188

87.193.157.211

207.69.188.189

88.84.130.20

207.91.250.34

88.130.0.0

207.130.95.40

88.153.0.0

207.158.92.18

88.198.26.41

207.172.3.9

88.198.230.182

207.172.11.72

88.217.0.0

207.172.11.73

89.244.0.0

207.178.128.20

91.0.0.0

207.178.128.21

91.136.135.5

207.179.3.25

91.194.90.12

207.190.94.2

91.195.220.0

207.190.94.129

91.204.4.5

207.200.7.21

91.204.6.66

207.217.77.82

93.192.0.0

207.217.120.83

94.216.0.0

207.230.192.254

95.222.0.0

207.230.202.28

109.73.52.11

207.230.202.29

109.73.52.12

208.1.60.15

130.193.96.201

208.38.164.130

134.255.239.8

208.48.253.106

137.251.36.6

208.54.220.20

141.2.1.1

208.54.220.21

141.2.1.3

208.59.89.20

141.20.40.2

208.59.89.21

141.20.40.11

208.59.247.45

141.53.8.1

208.59.247.46

141.53.8.3

208.66.232.66

141.61.1.32

208.70.22.22

144.76.117.248

208.70.158.229

145.253.2.7

208.76.50.50

145.253.2.11

208.76.51.51

145.253.2.75

208.78.24.238

162.211.228.237

208.82.116.72

178.63.26.172

208.86.117.40

178.162.151.41

208.92.9.21

188.40.24.98

208.112.89.187

188.40.51.250

208.115.243.35

192.78.147.2

208.115.243.38

192.78.147.3

208.180.42.68

192.109.44.14

208.180.42.100

192.109.135.70

208.180.83.133

193.22.0.33

208.233.32.8

193.37.152.199

208.233.32.12

193.41.252.146

209.0.205.11

193.151.4.201

209.0.205.50

193.151.6.201

209.51.161.14

193.151.32.40

209.51.161.58

193.151.35.1

209.55.0.110

193.164.131.178

209.55.1.220

193.194.148.20

209.63.0.18

193.194.149.101

209.68.1.11

193.254.184.231

209.86.63.237

194.0.11.102

209.87.64.70

194.9.124.5

209.87.79.232

194.11.253.85

209.130.136.2

194.50.182.41

209.130.139.2

194.59.156.1

209.142.136.85

194.64.31.3

209.142.136.220

194.77.8.1

209.142.152.253

194.95.64.4

209.142.152.254

194.97.130.239

209.142.182.250

194.99.75.166

209.143.0.10

194.99.75.167

209.143.22.182

194.113.60.2

209.148.83.210

194.133.122.42

209.148.88.228

194.133.122.47

209.152.32.26

194.150.190.0

209.152.61.178

194.150.191.99

209.161.175.29

194.175.236.2

209.161.175.30

195.20.112.252

209.168.126.3

195.20.112.253

209.179.23.217

195.34.64.44

209.183.33.23

195.34.187.2

209.183.35.23

195.42.232.2

209.183.48.20

195.94.88.254

209.183.48.21

195.94.90.10

209.183.50.151

195.210.48.3

209.183.52.21

195.234.105.5

209.191.129.1

212.6.140.65

209.191.129.65

212.8.1.1

209.193.68.2

212.29.0.1

209.193.72.2

212.34.160.52

209.206.136.8

212.34.160.55

209.206.160.253

212.34.164.70

209.206.184.249

212.44.160.0

209.206.184.250

212.63.70.18

209.212.30.143

212.66.129.98

209.213.64.2

212.68.96.75

209.213.72.9

212.76.194.5

209.213.196.218

212.76.198.5

209.213.223.18

212.77.170.241

209.244.0.3

212.101.201.139

209.244.0.4

212.112.227.247

209.251.33.2

212.112.231.183

209.252.33.101

212.114.140.1

209.253.113.2

212.122.47.6

209.253.113.10

212.124.35.10

209.253.113.18

212.204.83.161

213.137.73.254

212.227.39.54

216.2.192.32

213.133.100.45

216.17.128.1

213.139.95.4

216.18.240.22

213.146.249.30

216.22.81.60

213.157.0.193

216.37.1.19

213.168.66.68

216.52.1.1

213.183.65.31

216.52.1.33

213.183.76.241

216.52.41.1

213.191.74.18

216.52.41.33

213.198.78.3

216.52.65.1

213.203.229.182

216.52.65.33

213.203.242.37

216.52.94.1

213.214.11.188

216.52.94.33

213.239.207.82

216.52.97.33

217.6.0.99

216.52.126.1

217.13.201.16

216.52.129.1

217.24.48.30

216.52.129.33

217.24.50.254

216.52.161.33

217.69.160.18

216.52.169.1

217.145.96.0

216.52.190.33

217.194.64.94

216.52.254.1

217.194.65.7

216.52.254.33

216.54.2.10

216.54.2.11

216.66.22.2

216.66.38.58

216.66.80.26

216.66.80.30

216.66.80.90

216.66.80.98

216.81.128.132

216.106.1.2

216.106.1.3

216.106.184.6

216.107.0.4

216.126.204.8

216.131.94.5

216.131.95.20

216.136.95.2

216.143.132.20

216.143.135.11

216.143.135.12

216.147.131.33

216.147.131.34

216.152.64.199

216.152.64.201

216.167.223.22

216.185.192.1

216.185.192.2

216.186.27.15

216.194.28.33

216.194.28.69

216.218.221.6

216.218.226.238

216.220.80.200

216.237.221.42

                                                                       ***

24.03.2014

 

Nöbet

 

Gerçi inanmıyorum ama...

Bu gece nöbetteyim...

Yarın 25 Mart...

Bakalım "hükümeti" devirecek...

Twitter'i kapattıracak Kadar önemli ne yayınlanacak?     

                                                                       ***

DNS listesine ekleme yaptım. PDF olarak indirebilirsiniz

 

http://www.gurbuz.net/Turk/DNS%20Server.pdf

                                                                         *

AIHM Son Dakkika

AIHM Erdogan'a karsi acilan insan haklarina karsi islenen suc ve savas sucu davasini Kabul etti

                                                                         *

Istanbul'da sandik nöbeti icin gönüllüler lazim!

Lütfen yardimci olun, yoksa tüm fedakarliklar - tüm ölümler ve sakatlanmalar
BOSUNA olur!!!

Herkes görev basina

                                                                         *

Her türlü namussuzlugu bekleyin....
Buna hazirlikli olun...

Herkes görev basina

http://www.sandikbasindayiz.org/

                                                                       ***

Bir oy bir oydur...

Demeyin! Demeyin çünkü...
İster Türkiye sınırları içinde...
İster dışında olun...
Oy kullanabilmek o Kadar kolay değil!

Annem ve babam 50 yıldan fazla yurtdışındalar...
Konsolosluktan...
Hatta büyükelçilikten bile eve mektup gelmiştir......

Yani adressizim yurtdışı temsilcilikleri tarafından biliniyor...

Bun rağmen...

Sözüm ona adresimizi bildirmemişiz diye...

Annem oy kullanamayacak!

 

Bu nasıl iş?

Türk iş!!!

                                                                       ***

25.03.2014

 

K. Kilicdaroglu'ndan Kirk yilin basinda COK güzel bir fikir

Oylamadan sonra...
Sayım esnasında veya hemen sonrasında elektrikler kesilirse...
CHP ve MHP'li yetkililer hemen sandıkların üzerine elektrikler gelene kadar otursunlar

                                                                       ***

26.03.2014

 

Şok ses kaydı: "Baykal kasetini Erdoğan servis etti" iddiası

Ses kalitesi cok kötü...
Elimden geldigi Kadar düzeltmeye calistim ama...
Tam bir felaket!


http://www.gurbuz.net/Turk/Baykal%20kasetini%20Erdogan%20servis%20etti%20iddiasi.mp3   

                                                                       ***

27.03.2014

 

Kafaya koydular

 

O iğrenç canlarını...

O beş para etmez götlerini kurtarmak için...

Memleketi savaş felaketine sürmekten çekinmeyecekler!!!

 

O Genelkurmayın başında oturan kişi...

Böyle bir adim atarsa...

Bu vebalin altından kalkamaz...

En basta O...

Ve Başbuğ dahil son üç Genelkurmay başkanından hesap sorulmalıdır!

 

Not: Sayın Başbuğ bahsi gecen Genelkurmay başkanları arasında yine en "masum" olanıdır. Kaldı ki muhtemelen kesilecek cezasının bir kısmını o iğrenç iftiradan dolayı hapis yatarak ödemiş bulunmaktadır. Ancak görevi suiistimal bildiğim kadarıyla "büyük" bir suçtur. Hele bu suiistimal sonunda memleket uçurumun esiğine geldiyse!!!

 

Ben bunu bilir bunu yazarım. Saygıyla kamuoyuna duyurulur

                                                                        *

Yemedik yedirdik, içmedik içirdik
YouTube’u kapatsan ne yazar?

Allahsız peygamberiz bilmem nenin çocukları…
Biz bu evlatları sizlerin o uçkur maceralarınız…
Hırsızlıklarınıza perde olmaları için yetiştirmedik!

O kutsal analar…
Gece demeden gündüz demeden…
Bin bir fedakârlıkla sizin hırslarınıza yem olsun diye…
Bu evlatları büyütmedi!

9 ay yavrularını karnında taşıyıp…
Kara toprağa teslim etmek için okutup yetiştirmedi!

Gün gelecek…
Belki bugün, belki yarın…
Belki yarından da yakın…
Vicdanlar mahkemesinde yargılanacaksınız!

“Orijinal” iki parça olarak yayınlandı. Ben bunu 1 dosyada birleştirdim (15 dakkika) Süleyman Şah Türbesi'nden sıcak saatler IŞID

http://www.gurbuz.net/Turk/Bascalanin%20Secim%20Güdümlü%20Savas%20Plani.mp3

                                                                         *

Recep usulü harem

 

Herifin haremine girdiniz…

Herifin namahremini teşhir ettiniz…

Yok, ismi şuymuş buymuş…

Bana ne?

 

Yaptığınız her şeyden evvel ayıp (!?)

 

Ancak dikkatimi bir şey çekiyor…

Hiç kimse kalkıp da su soruyu sormuyor…

Tabii…

Tayyip usulü “İslami seks” nasıl yapılır bilemeyeceğim…

Ama…

Bu herifin altına, üstüne veya önüne...

Duracak hatun kişinin…

Önce aklına, sonra midesine şaşarım…

Söyleyin a hatun kişiler…

Bu nasıl bir akıl, bu nasıl bir mide?

                                                                         *

Kozmik rezalet

 

Bir zamanlar…

Ağlamaktan sorumlu bakana suikast yapılacakmış miş miş…

Daldılar Türk Silahlı Kuvvetlerin kozmik odasına…

Aradılar, taradılar…

Muhtemel saldırılara karşı alınacak tüm önlem paketleri…

Yayıldı ortalığa…

Yabancı istihbarat servisleri…

Vatan millet düşmanları öğrendi Türk Silahlı Kuvvetlerinin en mahremini!

 

Kimdir namussuz…

Kimdir rezil…

Kimdir casus…

Bilemem ama…

Bildiğim bir şey vardır…

Ben yaparsam ulusal güvenliğe zararı olmaz…

Sen yaparsan olur dendiğinde…

İrkilirim, tüylerim ürperir…

Pür dikkat kesilir, başlarım düşünmeye…

Kendi götünü kurtarma planlarına evladımın sağlığını dâhil ettiğin anda…

Paylaşırım…

Sen istediğini de!

                                                                         *

DNS listesine ekleme yaptım. PDF olarak indirebilirsiniz

http://www.gurbuz.net/Turk/DNS%20Server.pdf

                                                                       ***

28.03.2014

 

Vatan hainliği suçlamasını ret ediyorum

 

Devleti yönetmekten sorumlu kişilerin....

Bu büyük sorumluluk karşısında gösterdikleri zafiyet, gaflet ve görevi suiistimal karşısında...

Kendi tespitleri ile yıllardır dinlendikleri kanıtlanmış olduğundan...

Süleyman Sah Türbesi ses kayıtlarının tarafımdan yayınlanması...

Vatan hainliği olarak nitelenemez!

Bu daha çok sorumsuz, ilgisiz, bilgisiz ve bilinçsizliğin dışa vurumu ’dur...

Devlettin yönetilemediğinin, cehaletin ve yetersizliğin açık bir kanıtı olarak değerlendirilmesi gerektiğinin ifadesidir.

                                                                         *

Sayın Akyüz, "rakibini, düşmanını" hafife alma gafletinin sonucu hüsran olabilir!

Mandela içinde neler söylenmiş, yazılmış – terörist – ilan edilmişti. Sonunda ne oldu hepimizin

malumu. AB(D) ve Türkiye’de ki kollu yıllardır bu p… boşuna beslemiyor. Salt bu yüzden milli kuvvetler güç birliği yaparak bu ülkenin başına geçmeli ki bu herifleri hak ettikleri ölüm cezasına çarptırmalı. AIHM’in son kararına dikkatinizi çekerim.

Tüm bunlar gördükleriniz, duyduklarınız, bizzat yaşadıklarınız yaaa bu

herifler devrildikten sonra açığa çıkacak olanları düşündünüz mü hiç?

Hayal gücünüzün sınırlarını zorlayacak, yalın gerçeklere hazır mısınız?

Hiç sanmıyorum!

Dostlar, arkadaşlar, kardeşlerim…

Vatanını, milletini sevenler olarak bu zihniyetten sonra…

Gelecek nesillerin böyle bir tecrübe yaşamaması için alınması gereken

önlemler hakkında hiç kafa yordunuz mu? Ben yordum ve zamanı

geldiğinde açıklayacağım. “Hazırlıklı olmak hayatin yarısıymış” der

Almanlar! Bizler ise hazırlıksızlıklarımızım kurbanı olmaya devam

ediyoruz!

                                                                       ***

30.03.2014

 

Bugün T.C.'nin geleceği belirlenecek!

 

Ne olacağını kestiremiyorum...

Ancak...

Eğer Türkiye'de bir şeyler değişmezse...

Bunu Erdoğan’ın basarisi olarak görmemeliyiz...

Çünkü...

Bu durumda başarısız olanlar...

Bahçeli ve Kılıçdaroğlu olacaktır!

                                                                       ***

31.03.2014

    

Muhafazakârların azizliği

 

Dehşet ve ibretle bazı arkadaşların yorumlarını okuyorum…

Belki ben yanlış düşünüyorum veya çağdışı kalmış…

Çoktan ölmesi gereken bir dinozorum!

 

Levent Kırca’ya, İşçi Partisine hatta…

Canlarını, sağlıklarını ortaya koyan…

Hiç bir fedakârlıktan çekinmeyen…

Türkiye Gençlik Birliğine varana kadar…

Suçlamalar silsilesini sürdüren bu arkadaşlara sesleniyorum:

 

Arkadaşlar, dostlar, kardeşlerim…

Hepimiz ama hepimiz, istisnasız bu yola baş koyduk…

Bu vatanı, bu milleti bu zihniyetten arındıracağız diye!

 

Demokrasiye inanmıyorum…

Bunun nedenlerini de sitemden ayrıntılı şekilde anlattım…

Bazı vefakâr okuyucularım hatırlayacaklardır…

Ancak…

İnsanlık daha “iyi” bir yönetim biçimi geliştirene kadar…

İlerisini değil…

Gerçek demokrasiyle “idare” etmek zorundayız!

 

Sanayileşme devrinin başlamasıyla birlikte…

Oluşan işçi sınıfının – iliğine – kadar sömürülme gayretleri…

Karl Marx ve Friedrich Engels gibi düşünürlerin…

İnsanlık tarihinde ezeli paylaşım kavgasını…

Daha adil şekillendirme modelleri üzerinde kafa yormalarıma sebep olmuştur…

Bu felsefi yaklaşımlar sağ (muhafazakâr)…

Ve sol (komünist / sosyalist) kisvelere ayrılan...

Siyasi toplumların oluşmasına neden olmuştur.

 

Konuyu kısaca toparladıktan sonra…

Gelelim muhafazakâr deyimine…

Tayyip Dil Kurumuna göre muhafazakâr:

Tutucu demekmiş, örnek olarak da şu cümleyi kullanmışlar:

Yeni prens halk hürriyetleri aleyhinde idi ve muhafazakârlara dayanıyordu.

                                                                                            F. R. Atay

Yani sağ görüşlü (muhafazakâr) kitleler…

Mevcut toplumsal düzeni, düşünceleri, kurumları değiştirmeden…

Olduğu gibi korumak isteyen kitleler…

Sol diye tabir edilen görüş ise genelde karşımıza…

Eşitlikçi, paylaşımcı ve yenilikçi olarak çıkmaktadır…

Bu iki felsefi görüş veya hayat anlayışı tam bir tezattır!

 

Türkiye’de ise…

Bu tanıma uymayan bir muhafazakâr anlayış karşımıza çıkmaktadır…

90 yıldır “alıştıkları” düzenin muhafazasını savunmuyor, değerleriyle ilgilenmiyor, benimsemiyorlar… 

Bu anlayış geçmişin görkemini…

Yani, Neo-Osmanizm hortlatılmaya çalışılmaktadır…

Geçmişin tüm hatalarını, yanlışları bu görkem ile perdelenmek…

Bu görüşü paylaşan kitleler tarafından gerçekler görmezden, bilmezden ve hatta…

Tarihi gerçekler çarpıtılarak, hayali bir “tarih” yeniden yazılmak isteniyor…

Yani Türk muhafazakârları gerçekler ile düşleri arasında bocalıyor!

 

Dünyada sağ ve sol görüşler şekil alırken...

Türkiye’de genç bir subayın zihninde…

Sömürü sistemine karşı düşünceler şekilleniyordu…

Gerçi…

Gerçekçi bir insan olarak sol görüşü insanlarına uygun görmüyordu ama…

Din kisvesi altında insanlarının sömürülmesini de içine sindiremiyordu…

Ait olduğu toplumun, vatan topraklarının yabancılar tarafından da…

İnsafsızca sömürülmesine karşıydı…

İster nasip, ister kaderin cilvesi deyin…

Bu genç subay çok az insana nasip olan bir başarıya imza atmış…

Koskoca bir ülkenin kaderini değiştirmiştir…

Bugün Kemalizm veya Atatürkçülük olarak tabir edilen…

Ve bilakis Atatürk milliyetçisi diye anılanlar…

Zaman tünelinde sıkışmayanlardır!

 

Kemalizm’in en belirleyici özelliklerinden olan…

Bağımsızlık ülküsü her türlü sömürüye karşıdır…

Millet kavramına etnisite, dini aidat katmadan…

Yurttaşların tümünü bir bütün olarak gören…

Ve tüm insanları aynı hukuki zemin üzerinde buluşturmayı ilke edinen…

Ekonomik anlamda ilk olarak dışa bağımsızlığı şart koşan…

Türk milletinin çalışkanlığına ve zekâsına güvenen, bilimi ve…

İnsan mantığını öne çıkaran bu felsefi yaklaşım…

Türk toplumuna uzun süre kalkınma ve huzur bahşetmiştir!

 

Bu bakımdan 30.Mart seçim sonuçlarında aranan suçlular…

Yukarıda adı ve sıfatı geçenler değil…

Kullanılmaya, kandırılmaya müsait…

“Türk” muhafazakârlarını ve basiretsiz, beceriksiz, pısırık…

Koordinasyon ve yönetme yetisine sahip olmayan…

Muhalif siyasi parti liderlerinin görülmesi gerektiği kanısındayım!

                                                                         *

Güvensizlik        

 

Kentli - Köylü...

Kemal Kılıçlaroğlun’a güvenemiyor...

Recep Tayyip Erdogan'a rakip olabilecek bir "kişilik"...

Siyaset üretebilecek bir insan olarak görmüyor!

 

Kemal Kılıçlaroğlun’u derhal istifa etmeli...

Giderken de Bahçeli’yi alıp gitmeli!

                                                                         *

Altyapı

 

İnsanlık tarihine bakıldığında…

Gelişmişlik düzeyinin…

Altyapısıyla aynı oranda geliştiğine şahit oluruz.

Bu altyapı ihtiyacının kentsel, bireysel, toplumsal, siyasi…

Gereksinimlere cevaben verildiğini kabul eder ve…

Türkiye’ye bakarsak ne görürüz?

 

Gördüğümüz umumi manzarayı şöyle özetleyebiliriz:

Altyapıya gereken önem verilmeden…

Yani yürümeyi öğrenmeden, koşmaya çalışıyoruz…

Bu madalyonun bir yanı…

Öteki yüzü ise daha vahim…

Kolaycılık, hazırcılık, bırak başkası yapsın ve…

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesidir!

 

Siyasi yapılanmaların…

Yani siyasi partilerin asli görevleri arasında…

Toplumun en azından bir kısmının…

Siyasi görüşü, hayat tarzı, dünya görüşü bakımından…

Yönlendirmek…

Güç birliği sağlayarak hakkını, hukukunu bir çatı altına…

Birleştirmektir!

 

Bu yönlendirmeyi…

Bu birleştirmeyi…

Gücü toparlamayı başaramayan…

Siyasi parti “liderleri”…

Lider midir?

 

Altyapıyı oluşturamayan…

Yönetici…

Yönetici midir?

                                                                       ***

01.04.2014

 

Kurabiye Tayyip’e buradan açıktan açığa tehdit

 

Bana bak diktatör bozuntusu…

Gerçi diktatörlüğü bile beceremiyorsun ya…

Bu saatten sonra senin tehditlerin…

… aşağı Kasımpaşa!

 

Anladın mı?

 

Seni ve en yakın müttefikin olan terörist başını…

Yağsız urgan ile Yası Ada’da asmadan…

O açılım zırvasını tarihin çöp tenekesine atmadan…

Bizi durduramayacaksın!

 

Andımızı okullarda…

Evlatlarımıza tekrar gururla okutturacağız…

Sokaklarda başımız dik onuncu yıl marşını coşkuyla dilendireceğiz…

Gerek görürsek, içimizden geldiğinde Atamızın anıtlarına…

İstediğimiz gibi çelenk koyacağız…

10 Kasımlarda Atamızı anacağız…

Gençlik ve Spor Bayramında…

Kızlarımız erkeklerimiz çağdaş spor kıyafetleriyle birlikte atalarını anacaklar…

Ve sen bunu engelleyemeyeceksin!

                                                                         *

Sen ve ben asla biz olamayız

 

Senin cinsellik gördüğün yerde…

Ben önce insan görüyorum!

Senin genetiğinle oynadığından beynin bacak arasına kaymış…

Benim beynim olması gerektiği yerde!

Sen Allah’ın hepimize bahşettiği düşünme yetisini yitirmişsin…

Ben, insanı diğer yaratıklardan ayıran yetimi kullanmakta ısrar ediyorum!

Senin hayatın korku ve korkutmak üzere kuruluyken…

Benim hayatımda cesaret ve mertlik ön sıralarda!

Seni kin ve nefret ayakta tutarken…

Ben sevgi, hoşgörü ve saygı çerçevesinde yaşamaya çalışıyorum!

Sen aslında Allah dediğinde cebimi nasıl doldururum düşüncesindeyken…   

Ben Allah dendiğinde kâinatı yaratanı düşünür

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhü ve resulü diye içimden geçiririm!

                                                                       ***

02.04.2014

 

Duydum ki…

 

Engellemeye çalışıyormuşsun…

Duydum ki…

TIB vatandaşımın haber alma özgürlüğünü kısıtlamaya çalışıyormuş!

 

Ben…

Önder Gürbüz, 25 senelik meslek hayatımda (öğrenim zamanımı dâhil bile etmiyorum )…

Bilişimden başka bir şey yapmamışım…

Bilişimin her dalında…

Programlamadan, platin tamirine, LAN, WAN, MAN ve GAN ağıları kurarak…

Güvenliğini üstenmişim…

Sen ve TIB mi beni durduracak?

 

Akılına şaşarım…

Sen bizi yandaşın, yoldaşın mı sandın?

Sen bizi trafolara giren / girebilen…

Kedilerden daha mı akılsız sanıyorsun?

 

Bugün…

Engellemeleri nasıl aşacağınızı…

Bizlerin dilinde Hijacking denen  - yanlış yönlendirmeyi – nasıl aşacağınızı açıklayacağım!

 

Elimden geldiği kadar basit bir dil ile anlatmaya çalışacağım…

Önce bir tespit ile başlayalım (Windows işletim sitemi için geçerlidir. Çoğunluk bu sistemi kullandığı için yine onun üzerinden anlatacağım):

 

Kendi bilgisayar ayarlarınız (yani admin tarafından yapılan ayarlar) diğer ayarların üstündedir!

 

Bu ne anlama geliyor daha sonra anlayacaksınız. Bu olguyu anlatmakla vakit kaybetmek istemiyorum. Birçoğunuzun bildiği üzere DNS ayarlarıyla oynandığında engellenen sayfalara ulaşılabilmektedir. Peki, DNS nedir?

DNS sistemi insanların işini kolaylaştırmak için işleme konan bir sistemdir. Dikkat burasını anlamanız şart: Yani internet tarayıcısına (http://www.) google.com yazdığınızda, DNS sunucusu tarafından alan adı (google.com) dünya çapında yalnız bir kez olan IP numarasına (mesela google.com’un ip numaralarından biri olan 173.194.116.97) çevrilir. Şimdi taktir edersiniz ki Google.com’u, 173.194.116.97’den daha kolay aklınızda tutabilirsiniz. İşte bu yüzden DNS’ler vardır. Root DNS denen bir avuç DNS’ın yanı sıra binlercesi vardır ve 24 saat içeresinde birbirleriyle defalarca irtibata geçerek kendilerini güncellerleler. Buna rağmen bazen bir alan adının dünya çapında tanınması 6 ay kadar sürebilir. Ayrıntısına girmeyeceğim ama bu yöntemin dezavantajda tam budur. Bu yöntemi kullanabilirsiniz çünkü hiç bir ayar değiştirmeden – doğrudan – ilgili sunucu ile irtibata geçtiğinizden, DNS ilk etapta devredişi kalır. Çünkü bu yöntemi kullandığınızda Root DNS’ler sizi doğrudan ilgili sunucuya yönlendirecektir. Yani siz Türk Telekom veya başka bir Türk DNS ile irtibata geçmeden doğrudan veya bunlar tarafından - siz anlamadan - yanlış yönlendirmeye (Hijacking) tabii tutulamadan istediğiniz adrese ulaşmış oluyorsunuz.

 

Mesela:

http://173.252.110.27 diye tarayıcınıza yazdığınızda Facebook açılacaktır.

http://173.194.35.133

          173.194.35.128

          173.194.35.132

          173.194.35.129

          173.194.35.136

          173.194.35.130

          173.194.35.131

          173.194.35.142

          173.194.35.134

          173.194.35.137

          173.194.35.135 Google IP numaralarından bazılarıdır. Burada bir parantez açarak bir bilgi daha vereyim; Google IP numaralarından herhangi birini alarak ardına YouTube yazdığınızda ne açılacak bilin bakalım? (http://173.194.35.142/youtube) 

Ancak…

http://199.16.156.230 yazdığınızda Twitter açılmayacaktır. Çünkü öyle görünüyor ki Twitter sanal bir IP numarasına sahiptir (yani diğer örneklerde olduğu gibi gerçek bir IP numarasına sahip değildir. Bunun nedeni ise eskilere dayanır. Yeri geldiğinde anlatırım).

 

Bu kadar basit mi?

 

J Maalesef değil!

 

Bu yöntem büyük siteler için, yani kendi gerçek IP numarasına sahip siteler için geçerlidir (Bazen onlarca alan adı aynı IP numarasını paylaşabiliyor ve bu ilgili sunucu tarafından yönetiliyor). Ama üzülmeyin hepinizin kullanabileceği basit başka çözümlerde var.

Konuyu daha fazla açmadan sizin “bildiğiniz” yöntem ile devam edelim; Birçoğunuz DNS numarasını IP ayarlarına veriyorsunuz. Peki, kaçınızın alternatif DNS sunucusuna dikkat ederek oraya bir DNS sunucusunun IP numarasını yazdı?

Bilgisayarınız ağ işlemlerinde öncellikle sistem içinde (yani kendi ayarlarında) gerekli komutlar, güvenlik düzenlemeleri gibi ayarların varlığına bakar, sonra gerektiğinde başka bir “üst” sistemden ayar alabilir miyim diye ağ içinde arama yapar.

 

Örnek: DNS sunucusu: 194.25.2.129 Alternatif sunucu 8.8.8.8 gibi!

 

Yine bazı Router’ler DNS ayarlama imkânı sunmaktadır. Sizin yerinizde olsam kendi bilgisayarımda DNS, alternatif başka bir DNS sunucusu ve imkan varsa Router’de – farklı – DNS numaralarını kayıt ederdim. Nedeni de – tekrarlamakta – fayda var; bilgisayarınızın öncelliği kendi ayarlarına önem vermesidir.     

 

Gelelim Tayyip ve TIB diktatörlüğüne karşı vuracağımız öldürücü darbeye. Bu yöntem

Personal Computing’de eski bir “kurt” olup olmadığınızı gösterir. Çünkü “genç” bilişimciler bu ve buna benzer birçok yöntemi bilmez(!?)

Anlatacağım bu yöntem gerçekten çok eskilere dayanır ve Windows ve Unix (yani sizin kullandığınız ve Unix sistemine dayalı Linux içinde geçerlidir).

 

Takdir edersiniz ki…

Internet kurulduktan ve PC’ler piyasaya arz edilmeye başladıktan sonra DNS’ler az sayıda mevcuttu. Ve tabii fiyatlar çok ama çok yüksekti (ben profesyonel olarak bu işe başladığımda bir bilgisayar 30.000 Mark’tı. Aşağı yukarı Efsanevi 8086 işlemci piyasaya çıktığından beri bilişim ilgi alanımdaydı ve bu ilgi malulen emekli olmama rağmen hala sürmektedir) 

 

İşte o günlerden bugünlere kadar gelebilen bir dosya (tüm Windows, MAC OS ve Linux sürümlerinde mevcut olan) ile Tayyipgillerin münasip bir tarafına tekme atabilirsiniz. Nasıl mı?

Anlatayım efendim, ancak…

Bundan sonrasını hayata geçirebilmeniz için – mutlaka – bilişimden – iyi - derecede anlayan birisini yanınıza almanız lazım çünkü nasıl yapıldığına dair pek ayrıntısına girmeyeceğim. Mutlaka bilmeniz gereken ile yetineceğim. Nedenine gelince, başka türlüsü bu makalenin gerçekten sınırlarını zorlar.

Geçelim…

Bu dosyanın adı, hosts veya lmhost olarak geçer ve bir text (txt) dosyasıdır. Yani üzerine tıkladığınızda Windows hangi programla açayım diye sorduğunda sisteminizde mevcut bir editörü seçeceksiniz (notepad gibi). Bu dosyanın görevi yukarıda anlatılan DNS sunucularının görevini üstlenmekti. 

 

Ama dikkat! Bu dosya gerekli önlemler alınmadığında bazı (az sayıda) kötü amaçlı kişiler tarafından sizi yanlış yönlendirmeye kullanılmaktadır. Alınması gereken önleme daha sonra değineceğim.  

   

Neyse,

Öncellikle, bundan sonra yapacağınız tüm işlemleri admin olarak yapmaya özen gösterin ve adı geçen bu dosyayı görebilmeniz için Explorer ayarlarında tüm dosyaları görebileceğinizi sağlamanız gerekiyor. Windows XP’den Windows 8.1’e kadar (önceki sürümlerde de bu dosya mevcut ama ilgilenen yerini kendi araştırsın. İşletim sistemleri çok eski olduğundan burada bunlara değinmeyeceğim) bu dosyayı %SystemRoot%\System32\Drivers\Etc

(yani \windows\System32\Drivers\Etc) dizini altında bulabilirsiniz. Host dosyasının noktadan sonra eklentisi yoktur. Dosyayı açtığınızda muhtemelen şöyle bir içerik ile karşılaşacaksınız:

 

# Copyright (c) 1993-2009 Microsoft Corp.

#

# This is a sample HOSTS file used by Microsoft TCP/IP for Windows.

#

# This file contains the mappings of IP addresses to host names. Each

# entry should be kept on an individual line. The IP address should

# be placed in the first column followed by the corresponding host name.

# The IP address and the host name should be separated by at least one

# space.

#

# Additionally, comments (such as these) may be inserted on individual

# lines or following the machine name denoted by a '#' symbol.

#

# For example:

#

#      102.54.94.97     rhino.acme.com          # source server

#       38.25.63.10     x.acme.com              # x client host

 

# localhost name resolution is handled within DNS itself.

#         127.0.0.1       localhost

#         ::1             localhost

 

# işaretini not almak için kullanabilirsiniz. #’den sonra gelen herhangi bir şeyin bir işlevi yoktur.

 

Ben sizin için bu dosyayı düzenleyerek download için hizmetinize sunacağım. Olur ya ileride sizin için önemli başka yasaklı siteler gelebilir. Bu dosyayı yeniden düzenleyerek kayıt etmeniz yeterli olacaktır.

Tekrarlamakta fayda var: Bu dosya sayesinde IPS’lerin DNS ayarlarından etkilenmeden dosyanın içeriğinde bulunan sitelere ulaşabilirsiniz. Çok önemli hosts dosyasının bir eklentisi yoktur!!!

Hatırlı okuyucularım bilirler, defalarca tekrarladım, buradan bir kez daha tekrarlamak istiyorum insanların iyiliği için düşünülmüş herhangi bir olgu, insanların aleyhinde de kullanılabilir. Bu açıdan alınması gereken ek önlemlere de kısaca değinmek istiyorum. Ayrıntılara girmeyeceğim.

1. Host dosyası işlendikten sonra (Türkçesini bilmiyorum) mutlaka write protect olarak kayıt edilmeli ve değişikliğin tarihi bir yere yazılmalı. Arada bir tarihe bakılmalı ki siz istemeden / bilmeden bir değişikliğe uğrayıp uğramadığını anlayın.

Not: Hackerler veya devlet kurumları, bilgisayarınızda yeterli güvenlik önlemi almadığınız taktirde bu dosyayı değiştirerek sizi “yanlış” yönlendirebilirler.

2. Mutlaka bir anti virüs kullanın (Microsoft’un anti virüs yazılımı ücretsizdir. Buna rağmen görevini iyi derecede yerine getiriyor)

3. Her şeye, tüm aldığınız önlemlere rağmen birileri sisteminize girmeyi başarabilir bunun için arada sırada; mesela Hijack This gibi bir yazılımı kullanmayı ihmal etmeyin.

 

Tarafımdan güncellenmiş host dosyası

 

# Copyright (c) 1993-2009 Microsoft Corp.

#

# This is a sample HOSTS file used by Microsoft TCP/IP for Windows.

#

# This file contains the mappings of IP addresses to host names. Each

# entry should be kept on an individual line. The IP address should

# be placed in the first column followed by the corresponding host name.

# The IP address and the host name should be separated by at least one

# space.

#

# Additionally, comments (such as these) may be inserted on individual

# lines or following the machine name denoted by a '#' symbol.

#

# For example:

#

#      102.54.94.97     rhino.acme.com          # source server

#       38.25.63.10     x.acme.com              # x client host

 

# localhost name resolution is handled within DNS itself.

#         127.0.0.1       localhost

#         ::1             localhost

 

81.169.145.157           www.gurbuz.net

173.194.32.242           www.google.com

173.194.35.130/youtube   www.youtube.com

199.16.156.198           www.twitter.com

173.252.110.27           www.facebook.com

192.155.212.202          www.whatsapp.com

204.79.197.200           www.bing.com

213.180.204.62           www.yandex.com

 

#  freedom and democracy in the world also in Turkey

#  (c) by önder gürbüz 2014 germany

                                                                       ***

03.04.2014

 

Üsküdar

 

Yok, atı alan Üsküdar geçmedi...

Bilakis Üsküdar'da secim sonuçlarının toplandığı...

YSK bilgisayarında futbol oyunu kurup oynayan görevlinin...

Fotoğrafları yayınlandı!

 

Allah belanızı versin!

Sizin de, sizin yapacağınız seçiminde...

Sizin İleri demokrasinizin de...

Recep Tayyip Erdoğan’ında...

Tüm yalaka ve yoldaşlarında!!!

 

Stuxnet virüsü...

Gelmiş geçmiş en tehlikeli virüs olarak biliniyor...

ABD ve / veya Israil tarafından Iran atom enerji bakanlığına...

Ve sanayi kuruluşlarına sokulan (bir çalışanın USB Sticki vasıtasıyla)...

Iran atom araştırmalarını çok zora sokmuştur!

 

Ciddiyetsizliğe bakin...

YSK...

Ve bilgisayarları...

Seçim sonuçları ve futbol!

 

Allah bin bir türlü belanızı versin!

                                                                       ***

04.04.2014

 

Dikkatimi çekti...

 

Belki yanılabiliyorum...

Kimsenin "pis" günahını almak istemiyorum ama...

Günlerden beri secim şaibelerini tartışıyoruz...

ve benim aklıma bir takım sorular takılıyor...

Hiç kimsenin bu şekilde sormadığı ve yanıtlamaya çalışmadığı sorular!

 

Vatandaş oylarına sahip çıkıyor. Bu çok sevindirici bir durum...

Vatandaş oylarına sahip çıkmasına karşın nasıl olur da...

Seçimlere şaibe karışıyor?

 

Sandık başında her partiden bir yetkili bulunmasına karşın...

Yani bir AKP'liye karşın diğer partilerden üç - dört kişi...

Nasıl olur da oylar yakılabiliyor?

Nasıl olur da sonuçlar "yanlış" aktarılabiliyor...

Nasıl olur da Ümraniye - Üsküdar’a karışabiliyor?

Nasıl olur da oylar çalınabiliyor?

ve saire, ve saire!

 

Bunun bence bir tek açıklaması var...

Ama açıklamaya geçmeden önce bir soru daha sormak lazım...

Erdoğan saltanatı için yaşamsal öneme sahip bu secimin önemi...

Hepimizin malumu...

Saltanat, devlet olanaklarının tümüne sahip...

Para...

.ok gibi!

 

Biz secim sonucu neticeleriyle uğraşırken...

Neden kimse bu neticelere nasıl varıldığını sormuyor?

Madem bir AKP'liye karşın diğer tüm parti yetkilileri duruyor...

Bu rezillik nasıl yaşanabiliyor?

 

Dedim ya...

Konu yaşamsal öneme sahip...

Para .ok gibi...

Acaba?

Olabilir mi?

Neden olmasın!

Fırsat bu fırsat!!!

On sandıktan, ikisi üçü yapsa...

Bu da yeter!  

                                                                         *

Hosts dokümanını PDF olarak yayınlıyorum

Recep Tayyip Erdoğan…

AKP…

Internet service sağlayıcıları…

TIB...

Bundan böyle sizi (DNS temelinde) engelleyemez!

 

 

http://www.gurbuz.net/Turk/Hosts.pdf

                                                                         *

Recep Tayyip Erdoğan yetmez!

 

Breh, breh, breh…

Pes vallahi!

 

Kullanacağım argo kelimelerden ötürü peşinen özür dilerim…

Saygı ve mantık çerçevesinde anlatılanı anlamayanlara sözüm…

Onlarında anlayacağı dilden yazarak belki meramımı anlatabilirim…

Kendi kıçındaki pisliği görmeyip…

Başkasının götündeki boku kınayanlar…

Bir seçim yenilgisinden diğerine koşturan…

Parti liderlerinin kusurlarını görmeyenler…

Hiç bir zaman BEN nerde yanlış yaptım diye sormayıp…

Hep hatayı başkasında arayanlar…

Yok, bu partili, şu partili sayfamda istemiyorum diyenler…

Size ne lazım biliyor musunuz?

 

Recep Tayyip Erdoğan v2.0…

Hatta bu bile yetmez…

Evet, size Recep Tayyip Erdoğan v3.0 lazım…

Ağzı Kasımpaşalı…

Eli maşalı…

Yandaş ve yoldaşın eli sopalı, palalı…

Recep Tayyip Erdoğan v3.0 lazım!

 

Ağzınızı açtığınızda…

Kafanıza yumruğu indirecek…

Hık dediğinizde maşasıyla kızgın korları … anladınız değil mi beni?

Bık dediğinizde devletin tüm gücüyle sizi ezip geçecek ki…

Belki artık aklınız başınıza gelir!

 

Sanki sayfamda…

AKP’li ıvır zıvır istemiyorum demek çok büyük bir marifet…

Marifet nerede biliyor musunuz?

Ne yapabiliriz, nasıl ederiz ki…

Tüm AKP karşıtlarını bir çatı altında toplayabiliriz…

İşte bu soruya cevap bulabilirsek…

Esenliğe çıkarız!

                                                                       ***

07.04.2014

 

İslam – Hukuk – Fıkhı

 

Serişti savunanın…

Şeriat kanunlarına göre cezalandırılması adil olmaz mı?

 

Şeriat kanunlarına göre…

Hırsızlığın cezası…

Sağ elle başlamak üzere diğer uzuvların kesilmesidir…

Neden hırsızların imparatorunun…

Ve diğer büyük baş hayvanların ellerini - ayaklarını kesmiyorlar?

 

Sahi…

Dikkatinizi çekti mi?

Artık kimse dünya liderinden falan bahis etmiyor…

Balonun söndüğünden olabilir mi acaba?

                                                                       ***

08.04.2014

 

Ohhhhhhhhhhhhhhh

 

Kim yaptıysa eline sağlık.......

Keşke bir yumrukta benim için sallasaydı......

K.K TBMM’sinde yumruğu yemiş!

 

Sol gözüne yemiş SERT yumruğu...

Belki aklı başına gelir bundan sonra!!!

 

Darısı D.B.'nin gözün...

Allah birde duamı kabul etse...

Yağsız urganda Tayyip'in boynuna!

                                                                       ***

09.04.2014

 

Züğürt tesellisi

 

Ve tanrıyı inkâr edenler1, bir kez daha zafer kazandı…

Zenginin malı züğürttün çenesini yorarmış misali…

Kesintisiz, bir nakarattan diğerine geçiş yapıyoruz…

Durmak yok yola devam!

 

İyi de…

Bu gidişata hiç mi kimse dur diyemeyecek?

 

Elbette bu tükenmişliğe, aldatmaya ve hırsızlara dur denmesi lazım…

Siyasi partilerden umut yok…

Gezi Park olaylarından sonra oluşan halk hareketini…

Yönlendirme gayretleri, milli merkez denen oluşumda…

Sessiz sedasız kendini lav etti…

Umutlar yine başka bir bahara kaldı!

 

Anlayacağınız…

Ayıkla pirincin taşını, sür mercimeği fırına!

 

Haberleri bir izleyin…

Devlet Bahçeli…

Kemal Kılıçdaroğlu…

Hepsi ama hepsi kendini seçimin…

Gerçek galibi olarak görüyor…

Anlamıyorum…

Karşılarındakileri gerçekten geri zekâlı mı sanıyorlar?

 

Herkes seçimlerin galibi…

Kaybeden yok (!?) sanki…

Hâlbuki…

Bir Fransız düşünürün çok eskilerde dediği gibi…

Matematik, tanrıyı anlamanın, tanrıya yaklaşmanın yoludur

Rakamlar ortada!

 

Dil, nah bir karış…

Marifet desen sırra kadem basmış!

             

1. Tanrıya şirk koşan Müslüman olamaz çünkü günahların en büyüğünü işlemiş oluyor. Hadi bir densiz kaktı Erdoğan’ı, Peygamber ilan etti (!?) Sen, AKP’li vatandaş buna karşı çıkmadın! Bir diğer densiz kalktı Allah’ın vasıflarının Erdoğan’da olduğunu ilan etti; Sen, AKP’li vatandaş buna karşı çıkmadın! Sen sesiz şeytan kılığında, seni yaratana karşı çıkmış olmuyor musun?

                                                                         *

Palavracı pezevenk

 

Hani ulan inlerine giriyordun…

Götün yemedi değil mi?

                                                                         *

Israr etmek

 

Hala anlamamakta ısrar edenlere…

Çok tehlikeli bir ruh hastasıyla karşı karşıyayız…

Bu nasıl bir nefret?

Bu nasıl bir kin?

MİT’in TIR’ını durduran iki subaya tutuklama kararı…

Istıfa eden Hakan Şükür’ün adi stadyumdan silindi!

 

Kin ve nefretin panzehri sevgi ve saygıdır benden söylemesi!

                                                                         *

Ya arkadaşlar

 

Sizleri anlamıyorum…

Allah akıl vermiş, fikir vermiş…

Oku diye emir etmiş...

Görmeniz için göz…

Duymanız için kulak vermiş!

 

En beğendiğim, takip ettiğim…

Yazarçizer takımını bile anlamakta zorluk çekiyorum bazen…

Belki anlayışım kıt veya aklım yetmiyor olabilir ama…

Yok, Recep Tayyip Erdoğan aslında söylemiş, böyleymiş…

Yok, Kemal Kılıçdaroğlu aslında dürüst, iyiniyetli bir siyasetçiymiş falan…

Ama…

Ona veya ötekine danışmanlık yapanlar, yakın çevreleri…

Bu siyasi parti “liderlerini” yanlış yönlendiriyorlarmış mış!

 

Çüş artık…

Yok, daha neler!

 

Ya bu kişiler…

Damdan mı düşütü?

Uzaydan mı geldi?

Bunların aklı, fikri yok mu?

Bu insanlar düşünme yetilerini…

Serbest iradelerini mi kaybetmiş?

Böyleyse eğer…

O koltuklarda neden oturuyorlar?

                                                                       ***

11.04.2014

 

Karılar hamamı

 

Bahtsız bedeviyi çölde kutup ayısı öpermiş derler…

Bahtsız değil ama akılsız Türk milletini de AKP zihniyeti öpüyor…

Yalnız öpmekle kalmıyor…

…!

 

Evet, Türkiye Cumhuriyeti devleti…

Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu…

Çağdaşlaşmaya doğru dev adımlarla ilerlemeye gayret eden bu millet…

Ama kör…

Ama topal…

Demokratik bir idare ile bugünlere kadar gelmişti…

İleri demokratik bir kabile yönetimi sayesinde…

Bir tarafta Erdoğan…

Diğer karafanda Gül…

Kenarından köşesinden Fethullah…

Koskoca devlet, kurum ve kuruluşlarını…

Devlet geleneği ve tahammüllerini…

Karılar hamamına çevirdi*!

 

Devletin başında yoğun bir güç savaşının yaşandığına inanıyor…

Edinilen acı tecrübelerin gelecek nesillere ders olmasını umuyorum!

 

* Rivayetler muhtelif, gerçekten karılar hamamının nasıl olduğunu bilinmiyorum tabii, hep merak etmişimdir ama…

                                                                       ***

12.04.2014

 

Demokrasinin beşiği Yunanistan ve Türkiye

 

Bir - iki gün önce…

Yunanistan hükümeti ülkeyi uçurumun ucundan kurtardı(!?)…

Uluslararası piyasalarda… 

Yunanistan devlet tahvilleri ve hazine bonoları tahmin edilenin ötesinde…

Rağbet gördü!

 

Kapitalist sistemin kan emicileri…

Bankalar ve borsalar böylelikle bir kez daha…

Zaferlerini ilan etmiş oldu!

 

Parayı vuran onlar…

Ceremesini çeken insanlar!

 

Öyle ya…

Üretmeden tüketen bir toplum…

Eninde sonunda uçurumun kenarına gelir…

Allah yardımcınız olsun arkadaşlar, kardeşlerim, dostlarım!

 

Bak unutuyordum neredeyse…

Yunancada demos, halk…

Kratos, güç demek…

Gücünün bilincinde olmayanlara duyurulur!

                                                                       ***

13.04.2014

 

Herkesin gerçeği bilgisi kadardır

 

Yabancı basında yer alan haberlere göre…

Erdoğan, Anayasa Profesörü Kuzu’dan feyiz almış olacak…

Twittere karşı yeni önlemler alma aşamasındaymış!

 

İddialı konuşmak gibi bir alışkanlığım yoktur…

Tam tersi…

Belki de mesleğimin bir getirisi…

İhtiyatlı olmayı yeğlerim!

 

Ancak yüzde bin beş yüz emin olduğum konularda…

Aksi ispatlanana kadar da doğru bildiğimden şaşmam!

 

Bir iddiam vardır…

Bilişimde herhangi bir şeye karşı alınacak tek önlem…

Eninde sonunda…

Kesinlikle yetersiz kalacaktır!

 

Bilişimde önlemler…

Bir önlemler manzumesidir…

Siz, değerli okuyucularıma…

Atatürk milliyetçilerine, vatan – millet, tek bayrak diyen tüm insanlara…

Elimden geldiği, dilimin döndüğü, bilgimin yettiği yere kadar…

Yardımcı olmayı bir görev bilirim!    

 

Bilişim ve alınabilecek önlemler konusunda birçok makale yazdım…

Öneride, tavsiyede bulundum…

Host dosyası bunlardan sonuncusuydu…

Herkes bu yöntemden kolayca faydalansın diye…

Birkaç satırlık bir program yazdım…

Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim ki…

Makalede konusu gecen IP numaraları ve numaraların karşılığı olan…

Alan adı çözünürlüğünün dışında herhangi bir komut yazmadım…

Programı bulabileceğiniz bir yere kayıt edin…

Sağ fare tuşu ve yönetici (administrator) olarak çalıştırın…

Bilgisayarınızı kapatıp 5 dakika kadar bekleyin…

Sonra açabilirsiniz…

Bundan sonra bilgisayarınız alan adı sorgulaması yapacağı zaman…

Önce kendi ayarlarına bakacaktır…

Yani BTK ve ISP DNS ayarlarından soyutlanarak beli başlı sitelere giriş yapacaksınız!

  

Not: İlle şart değil ama yapılsa iyi olur. Host dosyası Write Protect ve Firewall ayarlarında korunmaya alınsın. Elden yapılması daha güvenli olur. Otomatik her zaman “otomatik” değildir, hele bilişimde hiç değildir J

 

http://www.gurbuz.net/Turk/BTK.exe

                                                                       ***

17.04.2014

 

Değirmenin suyu

 

Annem dün akşam Türkiye’den geldi…

Hoş geldin, beş gittin falan…

Çoluk, çocuk, akrabalar filan, ne var ne yok…

Laf döndü dolaştı hayat pahalılığına, Erdoğan ve siyasete geldi…

İstanbul’u bir göreceksin…

Adamlar gerçekten çok(!?) çalışıyor…

Haaa, bak unutuyordum…

Bana artık tüm vasıtalar, vapur hariç bedava…

?!!!

Ne demek istediğini anlamadım anne…

Oğlum altmış yaş üzeri olanlardan bilet parası almıyorlar…

Gösteriyorsun nüfus cüzdanını geçiyorsun…

Vapurlar özel olduğundan bir tek onlara para ödüyordum…

Ama her şey çok pahalı…

Kiminle konuşsam…

Özellikle taksiciler, Erdoğan diyor başka bir şey demiyor!?

 

Pısırık muhalefet…

Büyük hırsızların gölgesinde, bir nevi arttığından geçinen…

Küçük hırsızlar (!?) ve onların himayesine palazlanan haramiler…

Bir kısır döngüdür bu düzen…

Kapalı devre çalışır…

Müslümanlığı ağızlarına sakız yapmışlar…

Geviş getiren inekler gibi çiğneyip duruyorlar…

Arada…

Şişirip, çat pat diye patlattıkları da oluyor!

   

Ve bazı kendini bilmez serseri…

Kendi deyimleriyle göt kılları…

Ne olmuş çaldılarsa, Müslüman, zekât falan diyebiliyor…

Aslında hoşt köpek dur bakalım durduğun yerde demek var ama…

Beyhude zahmet olur…

Çünkü o paraların hepimizin parası olduğunu anlamazlar…

Bu değirmenin suyunun…

Benim, senin, onun vergilerinden…

Evlatlarımızın, torunlarımızın hak sahibi olduğu…

Ve mirasyedi bir tavırla ona buna peşkeş çekilen…

Kamu iktisadi teşebbüslerin satışından geldiğini…

Özelleştirmelerin bedelinin…

Bir gün acı bir şekilde geri ödenmesi gerektiğinin farkında bile değiller!

 

Sıcak – soğuk…

Para gelsin de, nereden ve nasıl geldiğinin bir önemi yok…

Değirmen…

Taşıma suyuyla dönüyor…

Kimsenin umurunda değil (!?)

                                                                       ***

19.04.2014

 

Herkes ders çıkarmasını bilmez

 

Bugün düğün var…

Herhalde insanoğlu var olduğundan beri…

Yani ezelden beri, bir didişme, çekememezlik, kıskançlık…

Gelinle kaynananın…

Gelinle eltinin, görümcenin

Arasına kara kedi misali girer ve huzur diye bir şey bırakmaz!

 

Sözü gelinden açtım çünkü…

“Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” özdeyişi ile…

Bazı kalın kafalıların – olmayan – beynini “yarmak” istiyorum!

 

2007 yılından beri yazdığım yüzlerce belki de binlerce sayfada…

Temcit pilavı gibi her fırsatta önünüze koyduğum bir iddia var…

Üniversiteyi bitirmekle, ün – unvan sahibi olmakla…

Adam olunmaz…

Hayatım boyunca tanıştığım, sohbet ettiğim, tartıştığım onca akademisyenden…

Edindiğim tecrübeye dayanarak diyebilirim ki…

Şüphesiz iktisat alanlarında birer “uzman”…

Ama genel kültürleri genel anlamda yetersiz kalıyor!?

 

Çünkü…

İnsani gelişmenin itici gücü meraktır…

Sorgulayarak doğrulara yaklaşma çabasıdır…

Ama bizim coğrafyamıza özgü boş – beleş…

Mahalle karısı merakı, sorgulaması değil…

Bilimsel temellere dayanan hayata dair temel sorulara…

Yanıt bulma çabalarıdır!

       

İşte bu gücün…

Adeta “ilahi” bir yardımcısı vardır…

Bu yardımcı, insanoğlunun ömür boyu refakatçısı, danışmanı…

Ve en büyük eğitmenidir…

Adı da…

Hayat, hayatın ta kendisidir…

Hayatın bizlere öğrettiğini…

Hiç bir okul bize öğretemez…

Okul hayata hazırlamaya çalışır…

Fakat asla bu hayatın kendi içinde barındırdığı gerçekleri öğretemez!

 

Hayat, bazılarımıza…

Bu dünyaya gözlerimizi açtığımız andan itibaren…

Çok ama çok acımasız davranır…   

Bazılarımıza ise ömür güllük gülistanlıktır…

Ancak…

Hayat denen muamma çoğu zaman…

İnsanoğlunun karşısına fırsatlar çıkarır…

Hazırlıklı olan, tecrübelerden gereken dersleri çıkaran insan ise…

Bu fırsatları değerlendirir…

Diğerleri de buna şans der!?

 

Kendisi gelin olduğunda…

Kaynanasından, eltisinden çok çekmiştir…

Kocasını şişirir, şişirir üzerine salarlardı…

Az ağzı burnu kan içinde…

Hüngür hüngür ağlamadı…

Korkmuş, sinmiş bir hayvan misali…

Evin, bodrumun veya bir köşe başında

Sicim gibi akan gözyaşlarını sesiz sedasız akıtmadı!

 

Gel gör ki…

Yaşadıklarından ders çıkarmadı…

Çıkaramadı…

Kardeşi bugün evleniyor…

Ve o…

Gelinini düğün günü ağlatıyor!

 

Ben kimim ki…

Neyim ki…

Sizleri uyarmaya çalışıyorum…

Atatürk gibi bir insan sizleri uyardı…

Olabilecekleri anlattı…

Ama ders alan olmadı!

                                                                       ***

21.04.2014

 

Bayrak düşmanları

 

Rahmetli ne demişti?

Türk halkının %60 aptal!

Ey millet…

Aptal olmak başka bir şey, bayrak düşmanı olmak başka bir şey…

Bu milletin yarısına yakını vatan, millet ve bayrak düşmanı!

                                                                       ***

Bugün 23.Nisan

 

Ey Recep Tayyip Erdoğan…

Ey Abdullah Gül…

Ey Fethullah Gülen…

Ey irili ufaklı tüm şoparlar…

Bilin ki…

Yüce Türk milleti…

Atatürk’ün bu vatanı emanet ettiği Türk gençliği…

Atatürk ilke ve inkılaplarına sonuna kadar sahip çıkacaktır!

 

Sizler medeniyet savaşında…

Bir muharebeyi kazanmış olabilirsiniz…

Ancak…

İnsanlığın ve Türk ulusun uygarlık savaşı devam edecektir…

Ve bu mücadelede son gülen insanlık olacaktır!

 

Çünkü…

Günün ilk ışıklarıyla…

Yüce Mevla’m…

Karanlıkla inlerinden çıkan tüm çirkinlikleri…

Şer yuvalarına dönmeye zorlar…

Bu dünya böyle gelmiş böyle gider…

Ve her gün güneş yeniden doğar!

                                                                         *

Son durak eşek cenneti

 

Sonunda bunu da gördük...

"Kürt sorunu" deyimi bildiğim kadarıyla bir "Alman" ifadesidir...

Hani şu yüz yıllık "dost" var ya...

İşte Onun...

Ve AKP tarafından Türkçeye çevrilerek siyasi literatürümüze sokulmuştur!

 

Şu an gece yarısını yarım saat geçti...

Ve Alman haber ajansında Erdoğan’ın o ablak, iğrenç yüzünü gördüm...

Habere göre...

Erdoğan, Ermeni diasporasının sözüne gelerek...

Ermeni tecridinde ölenlerin torunlarına seslenerek...

Üzüntüsünü belirtmiş (taziyede bulunmuş)...

Soykırım dememiş miş ama...

Torunlarından bir nevi özür dilemiş!

 

Kahpenin evladı...

Bir gün ölmeyecek sanki...

"Dedesi" Vahdeddin’i bile soysuzlukta geçti...

Yatacak yeri yok pezevengin...

Toprak böylelerini kabul eder mi bilmiyorum!

                                                                       ***

25.04.2014

 

Taziye

 

Buradan dünyaya sesleniyorum....

Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri, taziye dileği...

Türkiyelileri bağlar...

T.C.'ni, Türk ulusunu değil!!!

                                                                         *

Kalın kafalılar

 

1.Mayısı Taksimde kutlamakta ısrar edenler…

Arkadaşlar neden anlamıyorsunuz…

Bir kereliğine mahsus, göstermelik müsaade ettiler…

Anlayın artık…

Siz isçisiniz, siz proletaryasınız…

Taksim artık kapitalizmin yeni tapınağı…

AVM’lerin!

                                                                         *

Özüm, sözüm

 

Ah Gülay…

Sabah, sabah tepemi attırdın...

Olmayan iki dirhem aklımı bir araya getirerek…

İki satır bir şey yazmak bile…

Canımı acıtıyor…

Çünkü yazmak bile beni çok yoruyor!

 

Bir buğday tanesi…

Bir insanın dişinin kovuğunu doldurmaz…

Bir serçenin karnını bile doyurmaz…

Ama…

Yüz tane, bin tane, çuvallar dolusu oldu mu…

İşin rengi değişir!

 

Bir dalı…

Çocuk bile kırar…

Beş, on, yüz tane dalı bir araya getirerek birbirine bağladın mı…

Kırda göreyim!

 

Bir tohum deyip geçme…

O tohumdan neler fışkırır…

O bir tane tohum kıta sarar…

Bakar kalırsın!

 

Işın sırrı özdür…

Öz!

 

Buradan…

Bir kez daha anlatmayı deneyeceğim…

Türk’ün tarihini incelediniz mi…

Kayıtsız, şartsız dönem dönem baş gösteren…

Bölünmelere şahit olacaksınızdır…

Ama…

Bir araya gelmeyi başardıkları an…

İşte o andan itibaren…

Türk’ü kimse durduramaz!

 

Yani işin sırrı neymiş?

İnsanın, toplumun öz değerlerine dönerek…

Al gülüm, ver gülüm diyerek…

Orta yolu bulmasında ve…

Kardeşçe kenetlenmesindeymiş!

                                                                         *

Gülay bak güzel kızım, muhtemelen sen ve senin gibi birçok insan madalyonun bir yüzünü görüyor.

Yazdıklarında haklısın ama…

Evet, aması var…

Tamam hukukçu değilim, bilişimciyim…

Ama ömrüm akademisyenlerle, hukukçularla ve en nihayetinde doktorlar ve Profesörlerle geçti…

Ve ben olayları değerlendirirken…

Olaylara bir felsefeci gözüyle yaklaşmaya çalışıyorum!

 

İcraatları yorumlarken…

“Senin” veya onun gördüklerinin dışında…

Bir nevi satranç oyununda olduğu gibi…

Gelebilecek iki, üç, beş hamleyi görmeye gayret ediyorum!

 

Bak Atatürk’ün ömrü yetmedi…

Ama…

Atatürk, Atatürk olmazdı…

Olamazdı…

Gereğini yaşarken yapmamış olsaydı…

Bize öyle bir eser bıraktı ki…

Ders çıkarabilene…

Türkiye Cumhuriyetinden bahis etmiyorum…

Nutuk veya diğer adı ile Söylevden bahis ediyorum…

Unutma ki…

Atatürk, irticayla mücadele eden ve irticayı yenen yegâne lider…

Dünya çapında!

 

Yapılması gerekeni Nutuk’ta çok güzel yazmış…

Bu kansız ve soysuzun bu çıkısı...

Hukuki sorumlulukları ardından getiriyor…

Ulusal ve uluslararası…

Benim yaptığım tanımama çıkısı…

Aslında muhalefet partilerinden gelmeliydi!

 

Sakın unutma…

Resmi İstanbul hükümeti dururken…

Ankara’da bir takım yürekler başkaldırdı…

Çünkü haklıydılar…

Ve kazandılar!

                                                                       ***

07.05.2014

 

Topladım tası tarağı, taktım hanımı koluma

 

Çıktım yollara…

Söyle bir uzandık hanımla uçsuz bucaksız kıyılara…

Nede olsa…

Malulen de olsa…

Arada sırada da olsa…

Emekliliğin keyfini çıkarmak lazım…

Anlayacağınız yurtdışında…

Acı “vatan” Almanya’nın dışında (12 gün)…

Yurtdışında girdim yeni yılıma!

 

Yarım yüzyılla bir sene kaldı…

Yaş günümü kutlayan, kutlamayan tüm dostlara…

Vatanseverlere…

Yani cümlemize ve özellikle çoluk çocuğumuza bereketli, sağlıklı…

Ve kedersiz bir gelecek diler…  

Hepinize teşekkür ederim!

 

İlginizi çekeceğini sandığım…

Grand Nation (büyük millet) başlıklı makalemi yarın öbür gün yayınlayacağım!

                                                                       ***

08.05.2014

 

Grand Nation

Büyük…
Büyüklük…
Ne demek, ne anlama geliyor?
Büyük olmanın vasıfları nelerdir?
Büyük olmak…
Büyüklük göstermek…
Bu kavramlar soyut mudur yoksa somut mu?
Evet, sizce bu kelimeler ne gibi manalar içeriyor?

Üzerinde…
Güneşin batmadığı imparatorluk…
İngiltere…
Günümüzde, düz hesap 53 milyon insanın…
130 bin kilometrekarede yaşadığı…
Dünden bugüne…
Kendisi küçük, siyaseti büyük bir ülke…
Büyüklüğünü, İmparatorluğunu…
Büyük oranda korsanlara, maceraperestlere, bilimsel meraka…
Mucitlerine, buhara…
Buhar ile çalışan makinalar sayesine…
Sanayi devrimini gerçekleştirebilmesine…
Hammadde ve ucuz işgücü kaynağı sömürgelerine…
Ve kraliçelerine ve Union Jack diye anılan bayraklarına bağlı…
İnsanlara borçlu!

Çağımızda…
İngilizce tüm dünyada ama özellikle bizim gibi…
Benliğini yitirmek üzere olan ülkelerde sanki bir zorunlulukmuş gibi…
Öğrenilmeye, öğretilmeye çalışılıyor…
Büyük kentlerde, mağaza ve benzeri alışveriş merkezlerine…
Yaşam ve eğlence alanları sayılan yerlerin isimlerine baktığınızda…
Kendinizi Türkiye’de değil, İngiltere’de sanırsınız!

Peki, bu çarpıklık…
Bu bensizlik tüm dünya ülkeleri için mi geçerlidir?
Kesinlikle hayır…
Özgüvene, tarihi bilince sahip…
Dünyada ve hatta evrende yer ve söz sahibi olma azminde olan…
Toplumlarda, ülkelerde durum böyle değil!

Grand Nation deyimi…
Fransızların özgüvenini tanımlayan bir ifade olmakla birlikte…
Avrupa’da birçok devlet tarafından bu ülkeye yakıştırılan ve…
Bu ülkeyi tarif etmek için kullanılan bir tabir şekli olarak karşımıza çıkmaktadır…
Bunun tabi sebepleri var!

Bunun çok az insan bilincindedir…
Almanya’yı, Almanya yapan Napolyon Bonapart’tır…
Birçok ülkede özgürlük ve milli bilinç ateşini yakan Fransızlar…
Ezeli rakipleri İngilizler karşısında boyunlarını bükmemeye çalışan yine Fransızlar…
Evet, bu büyük millet…
Büyüklüğün ne demek olduğunu dünyaya anlatıyor…
Anlayabilene!

Büyüklük konusunda…
Türk milletinin de diğer büyük milletler karşısında…
Geri kaldığı söylenemez, tam aksine…
Ama milli ve tarihi bilincini diğer büyük milletlere nazaran…
Daha çok “unuttuğu”, gözüne katarakt indiği, algısının bulandığı da…
Ne yazık ki bir gerçektir!

Ortak bir dil, toplumun birlikteliğinin temel taşıdır…
Ortak kullanılan dil sayesinde insanlar anlaşır, kaynaşır…
Kederini, sevincini paylaşır…
Gerçi atalarımızın “bir dil, bir insan” ifadesi…
Bir gerçeği yansıtsa da…
Dil insan gibi doğan, büyüyen ve sonunda ölen…
Yani yaşayan ama ayni zamanda her canlı gibi…
Süreç içeresinde değişime uğrayan bir “nesnedir”…
Mesele insanın diline sahip çıkma meselesidir…
Yine özdeyişlere sığınarak durumu biraz daha açmak istiyorum…
“Ana gibi yar olmaz” derler…
“Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” deyimi de ananın kutsal sevgisini anlatır…
İşte anadil de…
Her birimizin o güzel varlıklar sayesinde öğrenmeye başladığımız…
Bize en yakın olan annelerimizle iletişim kurduğumuz dilimiz…
Çünkü “gerçek” büyüklük her şeye rağmen…
Diline sahip çıkarken bu dili diğer toplumlara da kabul ettirebilmektir!

Amerikan emperyalizminin en tanınan ögelerinden biri…
Bir içeceğin müptelasıyım…
Yemekle pek fazla aram yok aslında…
Günde bir övün o da genelde aksamları yerim…
Yedimi de tencerenin dibini görmeden durmam…
Buna rağmen şişmanlamamın en büyük etkeni…
Çocukluğumdan beri içtiğim bu şekerli, asitli içecektir!

İşte bu içeceği ilk defa bindiğim Fransız havayollarında…
Yine içtim…
Ancak…
Birçok kez aksine şahit olmama rağmen…
Fransız havayollarında bu içecek üzerindeki yazılar Fransızcaydı…
Olabilir, doğal bir durum diyebilirsiniz…
Fransız havayollarında, Fransızca dilinin kullanılmasından…
Daha doğal ne olabilir?

Ancak şansızlığıma giderken de, gelirken de…
Uçağın kanat kısmında oturmak zorunda kaldım…
Dikkatimi ne çekti biliyor musunuz?
Uçak kanatları üzerinde bir uyarı ibaresi yer alır…
Bu yazı genelde İngilizcedir…
Yine Fransızcaydı!

Bugüne kadar gittiğim…
Gördüğüm tüm ülkelerde…
Uluslararası hava limanlarına giden tüm otoyollarında…
Havalimanın icin, küçük de olsa, en azından İngilizce bir yazı yer alır…
Fransa’da buna şahit olamadım…
Bilmem anlatabiliyor muyum?

                                                                       ***

18.05.2014

 

Hayvan sevgisi

 

Yeğenimin emaneti...

Eve kedi gelince...

Kafesteki kuşlar kapı dışarı edildi...

Tabii sokağa atacak değiller…

Zorunlu olarak, mülteci kabul ettim…

Tüy, kıl yüzünden…

Akvaryum dışında evde hayvan sevmem!

 

Senelerden beri odamda yaşıyorlardı…

Ve aylar geçtikçe ikisini de daha çok sevmeye başladım…

Kediyi, yavru olmadıktan sonra sevmem…

Hele evin içinde hiç…

Köpekte öyle…

Köpek, köpeğe benzemeli…

Müstakil bir ev olduktan sonra…

Hem kedi, hem köpek kabulüm!

 

Neyse…

Dün kafesi temizlerken…

Erkek olan, bir anlık dikkatsizliğimden faydalanarak…

Kaçtı!

 

Hepimiz gerçekten çok üzüldük…

Saatlerce sokakta geri gelmesini bekledim…

Yok, uçtu gitti…

Hatırladığım kadarıyla bir muhabbet kuşunun…

Dışarıda yaşama süresi 12 saat kadarmış(!?)

Dişi olan, ister inanın ister inanmayın…

Dünden beri yemeden, içmeden kesildi!

 

Hayvan bile…

Sevgisini…

Sadakatini gösterebilirken…

Biz…

Neden insanlığımızı yitirmeye başladık?

 

Ne oldu bize de…

Artık can kaybı karşısında bile…

Hele, hele Müslümanlığını öne çıkaran…

Kıçını, başını örtmekle…

Ahlak abidesi…

Allah’ın sevgili kulu…

Olduğunu sananlar…

Bu kadar vicdansız, ahlaksız bir şekilde…

“İnsani” düşüncelerini paylaşabiliyorlar?

 

Not: Hayvan kelimesini kullanarak bu gibi yaratıkların hayvandan bile aşağı oldukları kanısındayım.

Yani, hayvan desem hayvanlar âlemine hakaret etmiş olurum.

                                                                       ***

20.05.2014

 

Bir soru bir cevap

 

Bilmece çözmeyi sever misiniz?

Bir soru soracağım…

Cevabı yarına!

 

Kömür…

Elmas…

Ve insan arasında ne gibi bir bağ vardır?

                                                                       ***

21.05.2014

 

Ve cevap

 

Mevla’m görelim neyler, neylerse güzel eyler…

Oku diyerek yaratığını düşünmeye davet eden Mevla’m…

Şüphesiz…

Okumanın - düşünmeyi, düşünmenin - sorgulamayı, sorgulamanın gerçekleri arayıp bulmanın yolu olduğunun bilincinde!

 

Mısır medeniyetinin…

Haylaz, atadan kalma düzene isyan eden çocuğu…

Firavun Akhenaton (IV. Amenhotep) o güne kadar yeryüzünde akla gelmeyen…

Çok tanrılıktan, tek tanrılığa geçişi sağlayan kişi olarak bilinir!

 

Yaşamın olmazsa olmazlarından sayılan su…

Suyun hemen ardından gelen karbon…

Karbonun kimyasal özellikleri…

Yeryüzünde yaşamın temel taşları!

 

Ve…

Tanrının yaratığı insanoğlu…

Düşünmeye başlar…

Günümüz medeniyetin atası sayılan…

Felsefenin…

Bundan 2000 sene önce önemini kavrayan…

Sanata ve özgür düşünceye önem veren…

İnsanın ve yaşamın anatomisini inceleyen…

Eski Yunan!

 

Gözle görülmeyen…

Ama varlığı bundan binlerce sene önce…

Varsayılan atom…

Ve atomların birbirine kenetlenme şekli…

Tanrının sırrı…

Higgs Bozonu!

         

Evrende…

Ve evrenin parçası olan insanoğlu…

Organik yaşamın, birbirine kenetlenmenin…

Birbiriyle uyum içeresinde yaşamanın…

Milyarlarca çeşit örneği!

 

Evet…

İnsan, kömür ve elmas…

Karbon ile birbirine bağlı!

 

Ve Recep Tayyip Erdoğan…

AKP zihniyeti…

O kömür karası içeresinde bedenleriyle…

Ekmek davasını peşinde olan madencilerimizin…

Katili!

 

Daha ayrıntılı bilgi için tavsiyem:

http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/komur-elmas-ve-insan-mayis-2011.html

                                                                         *

Bak yaaa, mantığa bak

 

Pennsylvania…
Erdoğan’a beddua edecek…

Beddua…

Somadaki madenciyi bulacak…

Allah’ım akımı koru!

                                                                         *

Tam Aziz Nesin’lik

 

Bu sabah haberlerinde yer almıştı…

Ancak yazmaya fırsat buldum!

 

Yaşlı adamın boğazına sinek kaçacak…

Yaşlı adam sinekten çok rahatsız olacak ve etrafına ne yapabilirim diye danışacak…

Çevresi tarım ilacı içmesini önerecek…

Ve altmış yaşın üzerindeki adam...

Hiç düşünmeden tarım ilacı içerek zehirlenecek!

 

Bu gibi gerçekten yaşanmış olayların binlerce örneği var ülkemizde…

Eldeki “mal ve malzeme” bu…

Al tepe tepe kullan!?

 

Arkadaşlar, kardeşlerim, dostlar…

Ve Albert Einstein bir kez daha hâkli çekti “aptallığın sınırları” gerçekten yok herhalde…

Bu cehalete…

Bu düşüncesizliğe…

Topyekûn savaş açıp yenmediğimiz sürece…

Bu kafadan çok çekeceğiz!

                                                                         *

Almanya’da yaşayan tüm Atatürk milliyetçilerine

 

On dakika evvel…

Cumartesi günü Köln’de…

Erdoğan’a karşı protestoyu düzenleyenlerden biri ile konuştum…

Etkinlik saat 13’de başlayacak ve takriben 19’a kadar sürecek…

Toplanmaya yeri Köln Ebertplatz (Bahnhof yakını)!

Ben kısmetse oğlum ve üniversiteli arkadaşlarıyla orada olacağım!

 

Saygıyla duyurulur.

                                                                       ***

21.05.2014

 

Çarkın dişleri kanla yağlanıyor

 

Beraber yürüdük biz bu yollarda…

İleri demokrasinin tadına vara, vara!

 

Baktılar…

Yol yürümekle aşınmıyor…

Demir ağlarla örelim dediler yurdun dört bir yanını…

Pamukova faciasıyla vaz geçtiler!1

 

Yol yürümekle bitmez dediler…

Karadeniz sahil yolunu tüm uyarılara rağmen yaptılar…

Hopa, Kastamonu ve Samsunda yol çöktü…

Sonuç, 4 milyar doları Karadeniz’e gömdüler!2

 

Yol yürüdükçe günler, aylar, yıllar…

Mevsimler gelip geçiyor…

Fakir fukaraya bedava kömür lazım…

Bursa Kemalpaşa ilçesinde maden kazası yaşanıyor3

AKP arabuluculuğu sayesinde…

Kazada ölen isçilere kan parası veriliyor…

Bir yıl sonra Zonguldak Karadon medeninde4

Grizu patlaması oluyor ve…

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer…

“Güzel öldüler” açıklamasında bulunuyor…

Erdoğan, ihmali kadere bağlıyor!

 

Yandaş, yoldaş ve taşeron…

Sömürüyor sömürebildiği kadar işçi vatandaşı…

Tabii böyle bir sömürü düzeni kurmak kolay değil…

Kutlamak lazım…

Ne gerek?

Maytap…

Davutpaşa – Zeytinburnu’nda maytap atölyesinde patlama5

3 Şubat 2011’de Ankara Ostim ve Ivedik’te patlama…

17 işçi hayatını kaybediyor… 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer de…

"Türkiye'de onlarca, yüzlerce organize sanayi bölgesi bulunuyor. Bunlar şimdiye kadar yönetildiler. Bir yerde bu sorun çıktı, bir kaza oldu diye baştan sona yönetim modelimizi tartışmamalıyız ve bunu sorgulamaya kalkmamalıyız. Problemin niçin ortaya çıktığını, sorumlusunun ne olduğunu görmeliyiz. Ondan sonra bu sorun yönetim sisteminden kaynaklanmışsa kabul, bunu tartışalım" diyebiliyor!

 

Arkadaş hangi birini yazayım ki…

Yaz, yaz bitmiyor…

Zaten bu yazının amacı AKP rezilliklerini…

İhmallerini, görevi kötüye kullanmaları…

Ve bilumum yanlışlarını hatırlatmak değildi!

 

Bu yazı ile başta Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül olmak üzere…

Yukarıdan aşağıya doğru…

Mesela dün haberlerde yer alan dayakçı polisi…

Görevini ihmal eden devlet memurunu…

“Yüreksiz” Cumhuriyet savcılarını…

Adaleti eğip büken hâkimi…

Görevi devleti ve milleti her türlü tehlikeden korumak olan…

Ancak görevini ihmal eden yüksek rütbeli askeri…

Bu çarkın işlemesi için elinden geleni ardına koymayan…

Tüm dişlere şunu hatırlatmaktı:

 

Eninde sonunda…

Bugün veya yarın…

10 sene sonra ama elbet bir gün hesap vereceksiniz!

 

İşte o zaman ben…

Ve benim gibiler yaptıklarınızı tek - tek saymaya başlayacağız…

Atatürk milliyetçileri asla unutmaz!!!

 

Buradan bütün dünyaya ilan ediyorum…

Dişe, diş…

Göze, göz…

Bu zihniyetin “iktidarı” döneminde…

İşlenen hiç bir suç…

Kimin tarafından işlenirse işlensin…

Evrensel hukuk kuralları…

İnsan vicdan ve mantığı çerçevesinde…

Cezasız kalmayacak!

  

1. 22.Temmuz.2004 41 ölü, 80 yaralı

2. 2007

3. 2009 19 madenci hayatını kaybediyor

4. 2010 30 madenci ölüyor 11’i yaralanıyor

5. 31.Ocak.2008 21 ölü 116 yaralı

                                                                       ***

22.05.2014

 

Biz kediye – kedi, hırsıza – hırsız, katile – katil deriz

 

Mutlak okumalısınız…

Ve Recep Tayyip Erdoğan hala o koltuğu işgal etmektedir…

Tez kelesi vurula…

Tez, tez, tez!!!

 

http://www.gurbuz.net/Turk/M_Yilmaz_Hurriyet220514.jpg

 

 

M. Yilmaz * 22.05.2014 * Hürriyet Avrupa Baskısı

 

                                                                         *

Açıtımı cicim?

 

Haberlerde izliyoruz…

Hop oturup, hop kalkıyor…

Diktatör olsaymış öyle hareket edemezmişiz…

Bre hey gafil…

Sen bilmez misin atadan kalma sözü…

Bıçak kemiğe dayandı mı…

Sen Türk milletini ne sandın?

 

Ulan zibidi…

İstiklal marşımıza bile yazmışız:

 

 

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal,
Hakkıdır, Hak’ka tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım;
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

 

                                                                      ***

24.05.2014

 

Dikkat, Dikkat

 

Köln’e gidecek tüm vatanseverin dikkatine…

Lütfen arkadaşlar sağduyuyu elden bırakmayalım…

Atatürk’te birleştiğimizi…

Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti taraftarı olduğumuzu…

Atatürk’ün mirasına sahip çıktığımızı tüm dünyaya…

Medeni bir şekilde gösterelim!!!

 

Not: Bu uyarıda bulunmamın CIDDI sebepleri var!

                                                                      ***

27.05.2014

 

Kırmızı bülten, İsrailli komutanlar, Hz. İsa’nın çarmıha gerilişi ve Aa Ka Pe

 

Başlığa bakarak Israil ve Aa Ka Pe arasında bir bağ kurmanız olasıdır…

Mavi Marmara ve Israil’i komutanların kırmızı bülten ile aranmasında doğal karşılayabilirsiniz…

Ama…

Hz. Isa ile Aa Ka Pe arasında bir bağ kuramayacağınızı düşünüyorum…

Hâlbuki çok doğal maddi bir bağ var…

Yahudiler… 

Ve bu topluluğa olan düşmanlığının sebepleri…

Sizlere yarına kadar bu konuda düşünme fırsatı vermek istiyorum…

Arkası yarın!

J

                                                                      ***

28.05.2014

 

Almanya’da bir deyim vardır…

“von Pontius zu Pilatus…” diye…

Bu deyimi Türkçe’mizde beyhude bir şekilde bir yerden diğerine…

Giderek bir işi yapmaya çalışmak…

Yani günümüz Türkiye’sinde…

Recep’ten Tayyip’e…

Dönüp dolaşıp ayni noktaya varmak diye tercüme edebiliriz!

 

Pontius Pilatus…

Hz. Isa döneminde…

Roma tarafından işgal edilen Ortadoğu bölgesinin “valisi”!

 

Hz. Isa…

Ve ondan önce – sonra gelen tüm Allah’ın elçilerini…

Birer devrimci olarak nitelesek sanırım yanlış olmaz!

 

Roma işgalinde olan Kudüs…

Ve Kudüs’ün Yahudi ileri gelenleri…

Tapınak Tepesi olarak bilinen ve ibadet edilen alanını…

Süreç içeresinde tam bir ticarethaneye dönüştürmüştü!

 

Devrimci özelliği ile Hz. Isa…

Aslında ibadet için kurulan…

Ama sonradan ticari faaliyetlerin odağı haline gelen…

Yahudi “din âlimlerinin” güç merkezini…

Tarumar eder, halkı bu din tacirlerine karşı bilinçlendirmeye çalışır!

 

Ancak din tacirleri* buna göz yumamazlardı…

Onlar için din her şeyden önce…

Para demekti…

Para ise güç…

Ve bu gücü yitirmemeleri gerekiyordu…

Türlü hileler ile Hz. İsa’yı dönemin muktedirlerine şikâyet ederek…  

Yargılanması için gereken tüm tedbirleri alarak harekete geçerler!

 

Roma için ve aslında bugün bile bir devlet yönetimi için…

İsyandan, halkın galeyana gelmesinden daha büyük bir iç tehdit düşünülemezdi1

Hele, hele birilerinin çıkıp da kendini “kral / yönetici” olarak niteleyerek…

Dönemin muktedirlerine ve temsil etikleri güce ortak çıkarak…

“Koltuklarını” tehdit etmesi kesinlikle kabul edilemez bir durumdur!

 

İşte bu yüzden…

Romanın dolayısıyla Pontius Pilatus’un…

Hz. Isa hakkında kesin bir hüküm vermesi kaçınılmaz olur. Pontius Pilatus’un, Hz. İsa’yı “tüm cabalarına” rağmen ölüm cezasından kurtaramaması ise Yahudi toplumunun başka2 bir “utancı” olarak tarihe geçecektir. Rivayette göre dini değil maddi sebeplerle bağlı olan bu yargılama için Hz. İsa’nın Tapınak Tepesini tarumar etmesi, Yahudilerin ruhani liderliğini yapan zümreye ve uygulamalarını şiddetli şekilde eleştirmesi kesin bir çözüm için yetmiyordu. Ölüm cezası için daha fazlası gerekti ve bu gerekçeyi de Hz. Isa kendisi yaratmıştı; kendisini tanrının oğlu3 olarak nitelemesi af edilemezdi!

Böylelikle bu zümre tarafından ölüme mahkûm edilen ama idari sebeplerden dolayı ölümün infazını gerçekleştiremeyen bu hizipler Hz. İsa’yı Pontius Pilatus’un yargısına teslim ederler. Hz. İsa’yı halkı görevlerinden alıkoymak (Roma’ya vergi vermek) ve Romanın nüfuzunu hiçe sayarak kendini Yahudilerin kralı olarak nitelemesini bahane ederler. Yani olay tamamen siyasi yöne kaydırılmıştır…

Uzatmayalım…

Luka İnciline göre Pontius Pilatus, Yahudileri Hz. Isa ve Barnabas isimli birisi arasında tercih yapmaya “zorlar”. İkisinden birini af, diğerini ise çarmıha gerecektir. Yahudilerin tercihi Barnabas yönündedir ve Hristiyanların – Yahudilere karşı “dinmeyen” kinlerinin başlangıcı olacaktır4.

 

Görüleceği gibi bundan 2014 yıl önce bile birileri – dini – kullanarak kendi maddi ve manevi çıkarları pesinde koşuyormuş. O halde dünden bugüne ne değişti? 

 

* Kaiphas isimli birisi liderliğinde

1. Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi protestosuna gösterdiği tepkiyi örnek verebiliriz

2. Tarih boyunca kendisi büyük acılara maruz kalan bir toplumun çağımızda başka bir topluma gaddarlık etmesinin bir utanç vesilesi olduğu kanısındayım

3. Bilim çevrelerinde bu deyimin Hz. Isa tarafından da kullanılmış olabileceği hala hararetli bir şekilde tartışılmaktadır

4. Hukuki açıdan olaya bakıldığında Yahudiler değil Pontius Pilatus bu kararı vermiş ve infaz ettirmiştir.    

                                                                      ***

12.07.2014

Yeğenim Emrehan'dan inciler (6 yaşında)

Gazetede resimleri görünce...
Pis Erdoğan...
Vatan haini Erdoğan...
Kılıçlıoğlu...

Bizler böyle nesiller yetiştirdiğimiz sürece KORKACAK bir şey yok...
Asla başaramayacaklar!
:)

                                                                      ***

06.08.2014

Rüşvetin, yolsuzluğun, kokuşmuşluğun, hırsızlığın, vatan - millet pazarlamanın açık kanıtları!? Sorumlu kim? Başçalan! Pardon, Cumhurbaşkanı adayı "başbakan" Recep Tayyip Recep Tayyip Erdoğan

Ulan Recep misin Tayyip misin ne nokta, nokta, noktasın bilmem ama bildiğim defalarca bana yeminimi bozdurduğun. Facebok'a girmeyeceğim diyorum ama bir takım bilgileri de paylaşmak gerek...

http://www.fcpablog.com/display/Search?moduleId=17494820&searchQuery=turkey

...

                                                                      ***

29.08.2014

Protesto

Affınıza sığınarak yazıyorum...
Hayır!
Yazmıyor avazım çıktığı kadar haykırıyorum......
Siz değil misiniz...
Bu bilmem nenin çocuğuna bu yolu açan...
Siz değil misiniz bunca rezalete rağmen...
İnsan gibi, adam gibi muhalefet yapmayarak...
Bu herifi, zihniyeti...
Atatürk'ün koltuğuna oturtan...
Siz değil misiniz açık veya kapalı destek olan...
Söyleyin...
Hesap verin...
Neyi protesto ediyorsunuz?

                                                                      ***

01.09.2014

Bugün bayram değil seyran değil...

Peki Almanya neden Kürt'leri öpüyor?
Silah yollamaya yelteniyor?

...

Durup dururken AB(D) neden Suriyelilerle ittifaka girerek...
Irak - Şam İslam Devletine savaş ilan ediyor?
BOP tehlikede de ondan!

"Büyük Kürdistan" ve Akdeniz!
Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye ve limanlar...
Tüm bunları >>> görmemekte <<< ısrar eden memleketimin insani!

Satıldınız...
Pazarlandınız...
Kıçınızda ki dona kadar borca sokuldunuz...
Evlatlarınızın istikbali ipotek altında...
Ve siz hala hırsızın peşinden...
Gözü kapalı masallarına inanıyorsunuz!

12 yıllık can yoldaşını...
Paralelini sattı sizi mi satmayacağını sanıyorsunuz?

Not: Çizgili yer ISID tarafından işgal atında bulunan bölge. Böylelikle "Kürdistan" Akdeniz'den kesilmiş oluyor.

                                                                      ***

04.09.2014

Elhamdülillah

Cumhuriyet kuruldu kurulalı...
Böyle hükümet görmedi...
Enflasyon bekleneninden yüksek çıktı...
Suçluyu hemen buldular...
Aşarı kuraklık, dolayısıyla gıda maddelerinin >>> doğal <<< olarak yükselişi!

Dinleniyoruz dediler...
Türlü rezillikler...
Telefon tapileri...
Tescillenen konuşmalar...
Kaçırılan milyar dolarlar...
Ayakkabı kutuları...
Suçluyu hemen buldular...
Bizim paralelimiz dediler...
Ve topyekûn savaş ilan ettiler!

Hırsızlıklar, vakıflar, gemicikler vs. vs....
Değerli yalnızlıklara büründüler...
One minütler...
Değil Avrupa, ABD...
O çok beğendikleri Araplar bile...
Herifleri kırçlarına takmıyorlar...
Suçluyu hemen buldular...
Bizi, başarımızı çekemiyorlar dediler!

İyide arkadaş...
Her boka...
Her türlü rezilliğe bir bahane buluyorlar da...
Türkiye'de...
Kadınların...
İnsanların...
Madencilerin ve değişik meslek guruplarının...
Haybeye, boş yere ölmelerine...
Bir türlü bir bahane uyduramıyorlar...
Suçu...
Kadere, fıtrata falan bağlamaya çalışıyorlar ama...
Bilmem millet yiyor mu?

                                                                        *

Taçlandırma

Hükümet programı okundu...
İleri demokrasiye vurgu yapıldı...
Vesayet kalktı dendi...
Halbuki vesayet sadece gömlek değiştirdi!

İleri demokratik bir şekilde...
Ölüyoruz ki, eğer bu kaderse ben böyle kaderinde...
Bu kadere razı olan aklında ...!

Neyse...
İleri demokratik bir şekilde...
Sürünüyoruz arkadaşlar...
İleri demokrasinin gereği olsa gerek...
Ana ve yavru muhalefet...
Zihniyet ile tam bir uyum içeresinde!

Ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sözde değil...
Özde bağlı biçareler...
İzlemekle yetinirler!

Bakarsan sokakları inim inim inletenler...
Askeriyiz, neferiyiz diyenler...
Çaresizlik içeresinde kıvrananlar!

Mustafa Kemal böyle mi kurtardı vatanı?
Eli kolu bağlı mi izledi memleketin halini?

Dün yabancı postallar çiğnerdi memleket topraklarını...
Bugün...
Bu memleketin evladıyım diyemeyenler...
Pazarlar kamu mallarını!

Dünden bugüne ne değişti?
Cumhuriyet Halk Partisi!!!

Yeni CHP'den ve yönetiminden hoşlanmadım arkadaşlar...
Ben şehidimi, gazimi...
Mustafa Kemal'imi...
Türkiye Cumhuriyetini...
Altı oku bilirim...
Yaşım ermemiş olsa kemale...
Sağlığım olmasa virane...
Gençlik yıllarımdaki gibi kurardım partimi katılırdım seçimlere!

Sözüm size gençler...
Bu gidişata dur demek size düşüyor...
İnanmayın ihtiyar bunaklara...
Bilimin ışığı, aklın yolu birdir...
Ne yapacaksanız şimdi tam sırası...
Rahat, huzur vermemek lazım bu zihniyete!

                                                                      ***

07.09.2014

Yorumlar ve ötesi

Birçok insanı şahsen tanımıyorum...
Tanımak zorunda da değilim...
Hata...
Fikirlerimiz birbirine uymayabilir...
Belki de yaşam felsefemiz, hayata bakışımız...
Yaşam tarzımız bile çok faklı olabilir...
Etnik kökenlerimiz, soyumuz sopumuz ve inançlarımız bile...
Farlılıklar arz edebilir!

Ama...
Birleştiren, bizi biz yapan, hepimizin ortak iki yanı var...
Bu toprakların evlatlarıyız...
Ve vatan dediğimiz bu mübarek toprağa bağlılığımız...
Şeytan ayrıntıda gizlidir derler...
İşte bizi dürten şeytanda bu ayrıntıları...
Aşılması mümkün olmayan engeller olarak önümüze koymaktadır!

Gerçekten öylemi acaba?

5-10 dakika önce göz kenarıyla bir arkadaşın isyanını okudum...
İsmine cismine bakma fırsatı olmadan gözden kaybettim...
Bu yazıyı aslında ona hitaben yazıyorum!

CHP'den istifa etmekle...
Nesnetsel içeriği olmadıktan sonra...
CHP'den istifa etsek ne olur, etmesek ne olur?

Arkadaşlar...
Tam aksine şimdi mücadele zamanı...
Türk milleti ilk defa birden çok cephede çarpışmıyor...
Evet, birçok cephede aynı anda mücadele vermek durumundayız...
Pes etmek yok!

Bu vatan...
Kan ve gözyaşı...
Alın teri üzerine kuruldu...
Nasır tutmuş eller...
Bu vatanı inşa etti...
Atatürk milliyetçisiyim diyen birine havlu atmak yakışmaz!

                                                                      ***

08.09.2014

Ölüyoruz

Yavaş yavaş...
Tek, tek...
Bazen topluca!

Ölüyoruz dostlar...
Yavaş yavaş...
Tek, tek...
Eriyoruz...
Tükeniyoruz dostlar...
Yavaş yavaş!

Kaza diyorlar, fıtrat diyorlar...
Uyutuyorlar...
Ölüyoruz dostlar...
Yavaş yavaş!

Din diyorlar...
Allah diyorlar...
Peygamber diyorlar...
Kitap diyorlar...
Yeşil diyorlar...
Ama gönüllerinde ve akıllarında...
Doların yeşilini kast ediyorlar!

Ölüyoruz...
Yavaş yavaş...
Tek, tek...
Bazen topluca!

Ölen isçilerimize Allahtan rahmet...
Ailelerine başsağlığı dilerim!

                                                                      ***

09.09.2014

Sap gibi... Takiye!!!

Yiğidi öldür ama hakkını yeme demiş atalarımız...
Herif hiç olmazsa sap gibi dikilmekten muzdarip...
En azından açık açık söylüyor...
Diğerleri vatanı bölmeye çalışanlara açık destek veriyor...
Saklama gereği duymuyor...
Hele aralarında birileri var ki...
Milliyetçilik dendiğinde, Türk kelimesi telaffuz edildiğine...
Mangalda kül bırakmıyor...
Ama Türkiye Cumhuriyeti ibaresi tek tek tabelalardan silinirken...
Şanlı Türk bayrağı kirli eller tarafından gönlerden indirilirken...
Hatta bir densizin, kendini bilmez bir serserinin...
Türkiye Cumhuriyetinde, Türkçeyi yasaklama isteğine tepkisiz...
Kendimi çok ama çok zorlayarak hepsine eyvallah çekiyorum!

Ama...
Tüm bu rezilliklere...
Tüm bu gelişmelere...
Gereken tepkiye gösteremeyen biri var kiiiiiiiiiii...
İşte onu af edemiyorum!

Tamam...
Allahtan çekinmez, kuldan utanmaz...
Anladık ama...
Kurultay bitmişmiş...
Anıtkabir'e, Atanın huzuruna çıkacakmış...
İnsan...
Hiç olmazsa aynaya baktığında kendinden utanır!

                                                                      ***

10.09.2014

Düzen bu! İster kabul et - ister etme

Bayram değil seyran değil...
Ama 1000 TL üzeri maaşlara zam...
Paranın yüzü sıcak...
Öyle sıcak ki...
Ne ar, ne namus, ne adalet, ne insan, ne kadın...
Nede vatan...
Hiç birinin önemi kalmaz paranın karşısında!

Pazarlanıyoruz...
Biçilen fiyatlar muhtelif...
Kimisi bir çuval kömür - nohut fiyatına...
Kimisi milyon dolara!

                                                                      ***

11.09.2014

Internet çocukları

Bugün oğlanı Prag'a yolcu ettim...
Altı ay Çekoslovakya'da eğitim görecek...
Dendiğine gör Siyaset ve Ticaret üzere en iyi üniversitelerden biriymiş!?

Annesi yorgun argın ama...
Bavullar, börekler vs. vs. vs...
Kolay değil 6 ay kalacak herif...
:)
Nerden baksan anne işte!

Eh, bende herifi teknik olarak tam donattım...
Ve hatta ona özel yeni bir server (sunucu) kurarak...
Güvenli ve sağlıklı iletişimi sağlayalım...
On binlerce elektronik kitap ve arama modüleri ile...
Gerektiğinde ona lazım olan bilgileri sunayım diye...
Tam bir haftadır uğraştım!

Neyse..
Dün akşam...
Oğlum gel yapma etme...
Alt tarafı git - gel 1100 Km...
Ben seni götüreyim, kos koca bavullar...
Kendi ellerimle yerleştireyim, göreyim neredesin, nasıl yaşayacaksın...
Yok herife laf dinletemedim!

Neymiş?
Hayatin zorluklarını öğrenmeliymiş...
Arkadaşlar arası konuşmuşlar...
Diğer velilerde götürmek istemişmiş...
Ama...
Onlar bebek değilmiş artık!?
İçimden güzel bir ... çektim ama...
Nafile!

Bu vesileyle...
Uzun zamandır dikkatimi çeken bir olguyu dile getirmek istiyorum...
Tamam benim nesil...
Gurbet ellerinde...
Özellikle 2. nesil diye tabir edilenler tabii ki farklı yetiştiler...
Olanaklar çok farklıydı...
İmkânlar çok fazla sınırlı, ana - baba dil; yol yordam bilmez...
Anlayacağınız...
Küçük olmadan, çocukluğumuzu doğru dürüst yaşayamadan...
Büyümek, büyüklerimize yol gösterici olmak zorundaydık!

Bugünün internet, Coca Cola ve McDonald's çocukları böyle mi?

Öğrenmek ve serbest çağrışımla hayatta kalma mücadelesiyle yoğrulduk!

Bugün...
Ik deseler, araba...
Gık deseler para...
Pik deseler özel hocalar, vs. vs. vs.
Çocuklar...
Mesuliyetten, kendi kendilerine öğrenerek...
Sorumlu birey olmaktan uzak...
Internet denilen...
Kullanıma bağlı yerine göre çok faydalı...
Yerine göre şeytani derecede zararlı...
"Akıl hocasına" emanet...
Gerçek bilgilerden, bilinmesi zorunlu olandan...
Öğrenmekten, düşünmekten uzak!

                                                                      ***

13.09.2014

Karagözün, karakaşın için

Peşin, peşin özür dileyerek…
Bazen belirli bir üslupla yazmanın gerekliliğine bizzat tanık olduğum için…
Affınıza sığınarak “özel bir üslupla” sözlerime başlamak istiyorum!

Kimse seni Karagözün, karakaşın…
Kaytan bıyıkların, kıllı göğsün için parmağını bile oynatmaz…
Hatta artık bu vasıflar para bile etmez!

En iyi ihtimale sen yerinde sayarken…
Çevrendekiler ya servetlerine; servet kattılar…
Yada iyi kötü geçinirken muhtaç duruma düştüler!

Elindekini avcundakini sattılar…
Gırtlağa kadar ya borç içeresindesin…
Yada ele güne muhtaç yaşıyorsun!

İyi kalpliminsin…
Saf mısın…
Yoksa tatlı su manyağı mısın…
Karar veremedim!

Dost acı söyler derler…
Ben dosttan da öte…
Kardeşinim…
Allaha çok şükür…
Ne zenginim, nede fakir…
Ama para yüzünden, geçim derdinden…
Ömrüm gurbet ellerinde geçti!

Gelişmeler çok vahim…
Aç gözünü…
Bak etrafına ne oluyor diye…
Allah sana petrolden de daha önemli bir servet vermiş…
Çünkü onsuz bu dünyada hayat yok…
Üç tarafın onunla çevrili ama…
İlla O…
Onsuz yaşam olmaz!

Analar ağlamasın diye…
Yakında Fırat ve Dicle’yi kapsayan…
Ezelden beri ata toprağı olan…
Elinden yitip gittiğinde…
Yandı götüm diye bağırsan da…
Nafile…
Götünü kiraya veren…
Acısına katlanır!

                                                                      ***

Yüzde 25 ile yüzde 75 arası

Dünya lideri...
Dünya'nın...
En tehlikeli fay hattı üzerinde bulunan bir ülkeyi yönettiği iddiasında!

Anladık...
Iman dolu göğsün var...
Allah verdi, Allah alır diyorsun...
Ama bilmez misin mal canın yoncası!

Hadi kendini düşünmüyorsun...
Ya sevdiklerin?

Biliyorum...
Bilime, ilime ne saygın ne inancın var...
Ama Allah sana bu canı verdi ki...
Çalışasın, üreyesin, hayatı dolu - dolu yaşayasın diye...
O emanet bedenini kendin ve çevren için en verimli şekilde kullanasın...
Kendin ve çevren için sorumluluk taşıyasın diye!

Bak bilim insanları...
Önümüzdeki 25 sene içeresinde...
Yüzde 25 ile yüzde 75 arası olasılıkla depremi bekliyor...
Ama bugün ama yarın...
İstanbul'un binaları...
Yüzde 80'i çürük...
Ve senin umurunda değil!

Hiç bir hazırlığın, tedbirin var mı?
Seni, ülkeni yönettiği iddiasında bulunanlar...
Onların hazırlığı, tedbiri hakkında bir fikrin var mi?
Hic hesap sormak aklına geliyor mu...
"Ne olacak benim çoluğum, çocuğum - evim barkım?" diye!

                                                                      ***

14.09.2014

AKP ve "İleri demokrasi"

193 ülkeden...
Cok şükür...
Hamdolsun...
İnşallah...
Ve maşallah...
Basın özgürlüğünde...
154. sıradayız!

İnsan Allahtan daha ne ister?

http://rsf.org/index2014/en-index2014.php

                                                                      ***

15.09.2015

Hırsız var

Bu hırsız başka hırsız...
Bu hırsız yavuz hırsız...
Ve ev sahibi şaşkın!

Cumhuriyet tarihinin en büyük...
En organize soygunu devam ediyor!

                                                                        *

Ve....

Eskilerin bir deyimi vardır...
Ne şehittir ne gazi, bok yoluna gitti Niyazi!

Ölümler devam ediyor...
Talan devam ediyor...
İhanet tam gaz!

Ve sen seyrediyorsun(!?)

                                                                        *

Kütüphanemde hazine buldum

Bugüne kadar benim için neler dendi neler!

Hiç unutmam...
Kardeşimin düğününde...
Yanıma gelerek suratımı mahkeme duvarına benzettiler...
Kardeşim evden çıkıp gidiyor...
Zil takip oynayayım mı?

Cimriymişim...
Var yemezmişim falan...
Hiç alakası yok...
Rahmetli eşim hep derdi...
"Önder her şeyin bir zamanı var!"
Yerden göğe kadar haklı...
Hepinizin bu tecrübeyi yaşadığını sanıyorum...
Zamansız yapılan veya karşılığı olmayan bir harcama...
İnsanı zora sokar!

Kirli çıkıymışım...
Bak bu doğru işte...
Atalarımızın çok güzel bir sözü vardır...
"Sakla samanı gelir zamanı"
Ve bu huyumun çok ama çok faydasını görmüşümdür...
Ve hala görüyorum!

Kendime göre mütevazi bir kütüphanenin sahibiyim...
Evladıma, inşallah okumasını seven bir gelin sahibi olurum ona...
Olmadı...
Dada'ya çünkü kitaba, siyasete daha şimdiden çok meraklı...
Dayday okumasını şimdilik pek sevmiyor...
Bırakabileceğim en büyük miras...
Bence kütüphanem!

Geçenlerde de yazmıştım...
Oğlan için elektronik kitaplarımı yeniden derliyorum diye...
Eğer doğru hatırlıyorsam en son 10 sene önce endekslemiştim...
Nereden buldum...
Ne zaman kütüphaneye dahil ettim haberim bile yok...
1920'lerden kalma...
Orijinalden alma dijital değerler...
Gelibolu savaşını ve benzer konuları anlatan...
Kitaplar!

Hatırlarsınız...
Galatasaray Üniversitesi yangınında ne kitaplar yanmıştı...
Bir daha yerine konulamayacak kitaplar...
İhmalden, bilgisizlikten, cahillikten, tedbirsizlikten...
Atadan, mirastan, Allah ve Peygamberden söz eden utanmazlar...
Bilmezler mi acaba...
Bilgi dünde, bugünde, yarında...
En önemli değerdir...
Korunması ve geliştirilmesi...
Tabiat gibi gelecek nesillere devredilmesi gerekir!

                                                                      ***

16.09.2014

Kenar mahalle dilberlerinden siyaset örnekleri

Adam olamadıktan sonra Profesör olmuşsun ne yazar?
Ana gibi ana olamadıktan sonra kadın olmuşsun ne yazar?
Taş kalpli olduktan sonra milyar dolarların olsa ne yazar?
Ahlak olmadıktan sonra dindar olsan ne yazar?
Önce vatan - millet diyemedikten sonra siyasetçi olsan ne yazar?
Haysiyet sahibi olmadıktan sonra insan olsan ne yazar?

Sözcü 16.09.2014

                                                                      ***

17.09.2014

Paralel mevzular

Bugün Türk siyaset lağımından bir örnek vererek…
Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla demeye getireceğim!

Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile…
Palazlanana kadar yan yana yürüyen paralel…
Birden bire gömlek değiştirme ihtiyacı his ederek…
Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a çelme takmış…
O güne kadar safları sıkı tutanlar…
O “büyük dava adamları” ve sonradan kendi deyimleri ile…
Göt kıllarını şaşkına uğratmıştı!

Benim gibi saftirikler de…
Derin bir ohhhhhhhhh çekerek nihayet bölündüler…
Parçalanacaklar demiştik…
Hâlbuki büyük oyunun birinci perdesi kapanmış…
İkinci perde açılmak üzereymiş!

Tabii dava o kadar büyük ki…
Kolay değil…
Kos koca bir Cumhuriyetti ve kazanımlarını yıkmak gerek…
Bunu tek başlarına yapamazlar…
Okyanus ötesi hoca imdatlarına yetişmiş…
Üçü birlikte paralelliğin tüm gereklerini yerine getirerek…
Yıkım projesi için kolları sıvamış!

Süreç içeresinde, defalarca, kardeşim diye hitap ettiği ile…
Paralel, paralel beraber o AK yolda yürürken…
Paraleli Cumhurbaşkanı seçilince…
Avratlar arası bir çekememezlik, kıskançlık yüz göstermiş…
Kinci ve dindar olan bunu unutmayarak…
Zamanı geldiğinde paraleline şut atarak…
Devre dişi bırakmıştır…
Yani ne paralellik kalmıştır ne kardeşlik…
Her şey palazlanana kadarmış!

Eh ne demiş eskiler…
Mal canın yoncası…
Işın içine mal- mülk, güç ve para girince…
Okyanus ötesi olmuş…
Baş düşman!

Sözüm sana EYYYYYYYYY Davutoğlu…
Ve sana Kılıçdaroğlu…
Bu herif palazlanana kadar…
Bu herif istediğini elde edene kadar…
İnsanla paralel, paralel yürür…
Ama işi bitince…
Adama öyle bir siktir çeker ki, şaşar kalırsın!

                                                                      ***

18.09.2014

Gülme komşuna gelir başına

Yıllardır böldün, yönettin ve sömürdün...
Bugün...
Yaptıklarının bedelini ödemeye başlayabilirsin...
İskoç halkı senden ayrılırsa....
Majesteleri prestij kaybına uğrar ama sen...
İnşallah gereken dersi çıkarabilirsin!

Biz...
Türk milleti olarak...
Ulusumuzun birlik ve bütünlüğünü...
Misakı-milli sınırlarımız içeresinde...
Korumaya çalışacağız...
Çünkü....
Et, tırnaktan ayrılmaz!

                                                                        *

Kafatası sapıklarına

Beş parmağın beşi bir mi?
Değil, değil mi!
Yine de...
Parmaklar, avuç içi*...
Yani tümüne; el denir!!!

*bizi birleştiren doğduğumuz, büyüdüğümüz toprak

                                                                      ***

20.09.2014

Dil orucu

Daha doğrusu kalem...
Daha da doğrusu tuş orucuna gireyim diyorum ama...
Olmuyor, olmuyor, olmuyor!

İsyanımı dağa taşa anlatsam...
Belki dile gelir, teselli verirdi...
Açılsam engin denizlere...
Haykırsam avazım çıktığı kadar...
Belki deniz tepki gösterirdi!

Kime, neye derdimi anlatayım bilmiyorum?

Mevla'm...
İnsan evladını diğer yaratıklarından ayrı tutmuş...
Ona akıl vermiş...
Düşünme yetisi vermiş...
Yetmemiş...
Kitaplar, elçiler göndermiş...
Oku demiş!

Ama insan ne yapmış?
Hala ne yapmaya devam ediyor?

Yapmayın...
Allah, peygamber aşkı için yapmayın...
İnsanı dininden, imanından soğutmayın...
Müslüman olduğu için insan utanmamalı...
Tam aksine gurur duymalı...
İslamiyet'in ilk yüzyıllarında...
İnsanlık...
Dünya...
Gıpta ile bakıyordu Müslümanlara!

Tıpta, sanatta, bilimde, ilimde ve mimaride...
Müslümanlar harikalar yaratıyordu!

Bugün alış verişten geliyorum...
Dükkana girdim ve...
Herkese açık olmayan arka tarafa geçerken...
Yani kapıyı aralamamla...
Kap kara, panter gibi "bir şey" kapıya doğru atladı...
Göz kenarıyla sandalyede üstünü değiştiren...
Küçük bir kız çocuğu gördüm...
Başı kara bir paçavrayla örtülmüş...
Yemin ediyorum...
En fazla 10-11 yaşlarında...
Meğer kapıya hamle yapan...
Anası olacak zilliymiş!

İçeri giremezsin diyor...
Çocuk üstünü değiştiriyor!

Elimin tersiyle kadını iterek, ya havel çekerek içeri girdim!

Dostlar, kardeşlerim...
10-11 yaşında küçük bir çocuk...
Ya benim gözümde "bebek"...
Allah aşkı için bırak yan gözle...
Doğrudan, doğruya bakılır mi?

                                                                      ***

23.09.2014

Demokrasinin diktatörlüğü

Türk Dil Kurumuna göre diktatör: “Bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış kimse” diye tarif edilmektedir. Demokrasi gibi bir kavramı ise yalın bir şekilde: İsim, toplum bilimi, Fransızca démocratie diye anlatılmaktadır(!?)

Demokrasi bu mudur?
Gerçekten tarifi bu kadarcık mıdır?

Demokrasinin ne olduğu ve daha da önemlisi ne olmadığı hakkında sayısız makale yazdım. Bu yüzden bu kavrama tekrar değinmek istemiyorum. TDK’na göre demokrasi tarifi için bu kadarıyla yetinilebiliyorsa, ileri demokrasiyi varın siz düşünün.
Demokrasi çoğulculuğu gözetmeyerek çoğunluğun hegemonyasına girdiği an demokrasinin diktatörlüğünden söz etmek sanırım yanlış olmaz.

Ve sizler…
Hala öyle mi yapalım, böyle mi yapalım diye bir çatı altında toplanmamaya devam edin…
Eskilerin bir değimi vardır…
“Zararın neresinden dönersen kârdır” diye…
Herifler yalnız para çalmıyor…
Herifler benliğinizi, kimliğinizi çalıyor…
Ve sizler seyretmekle yetiniyorsunuz!!!

                                                                       *

Eskiden

At, avrat ve silah...
Artık...
At (araba), avrat (eskiden de böyleydi - hala böyle), silah (artık bilgisayar silahtan da tehlikeli oldu bkz. Erdoğan ve rezillikleri), para ve vatan kimseye emanet edilmez!
Aç gözünü!

Türkiye uyanmıyor...
Gaflet uykusunda derin derin uyuyor...
Ve soygun...
Ve devşirme devam ediyor!

Ne zamana kadar?
Atatürk'ün askeriyiz diye baz, baz bağıranlar...
Enteli - danteli halkla birleşip...
Ve sen...
Birlik ve beraberlik içeresinde harekete geçene kadar!

                                                                       *

Ve türban ilkokulda

Neyi merak ediyorum biliyor musunuz?
Recep Tayyip Erdoğan...
Tüm şoparları...
Ve Abdullah Öcalan'ın cezalandırıldığını...
Yaptıkları tüm iğrençliklerin hesabını verdikleri...
Ve asıldıkları...
Günleri görebilecek miyim?

                                                                       *

Taksimde bir iskele

Bugün fırtınalı havada Taksimde bir iskele yıkılarak insanları yaraladı!
Buda bir şey mi?

Yolda yürürken kafana saksı düşer ölürsün...
Arabanın içeresinde seyir ederken tepene köprü yıkılır ölürsün...
Arabalı vapur hareket eder küçük Ece Su'lar ölür...
Otobüse binersin, bir o... çocuğu Molotoflarla hayatını karartır...
vesaire, vesaire...
Sesin soluğun çıkmaz...
Kader der, taksirat der geçersin!

Ya arkadaş...
Tepene Erdoğan ve ailesi düştü...
Can çekişiyorsun...
Felç olmuşsun...
Hala sesin çıkmıyor...
Anlamıyorum seni!

Vatan elden gidiyor...
Doğu sınırlarına "Kürdistan" kurulmuş...
Komşun eli kanlı...
İnsan kalbi yiyen, kafa kesen yaratıklar olmuş...
Ve sen hala...
Kader, taksirat, Allah'ın takdiri der durursun!

                                                                      ***

24.09.2014

Özgül ağırlık

Bir cismin hacim ağırlığı diye tarif edilir...
Hani taş yerinde ağırdır derler ya...
İşte o hesap...
Atatürk'ü, ilke ve inkılaplarını...
Yok etmeye...
En azından ama etkilerini hafifletmeye çalışanlar...
Hesap hatasındalar!

10-12 yaşında bir çocuğa...
Türban takmakla...
Ne dindar olunur...
Ne ahlak...
Nede Müslümanlığın temelinde yatan felsefi değerler öğretilebilir!

Bu yaşta küçücük çocukları baskı altına almakla...
Ancak ve ancak...
Ezik, özgüvenden yoksun...
İleride her şeye, her baskıya boyun eğen...
Anne adayları nesiller yetişir!

Amaç buysa...
Eyvallah...
Hayır!
Amaç gerçekten bu değilse...
Dinini, kitabını bilen...
Ve Kuran-ı Kerim'in emirlerini, gereklerini yerine getiren...
Getirmeye çalışan insanlar yetiştirmekse...
Bu yol zaten yanlış!

Neden mi?
Çünkü zorla güzellik olmaz...
Ve dinimizin temel kaidesi olan...
Zorlamadan, insanın hür iradesiyle Allah yolunu...
Peygamber Efendimizin izinden gitmesidir!

Tüm hak dinlerin ortak özelliği...
İstisnasız her insanın içinde olan...
Kenarında, köşesinde...
Ama çok gelişmiş, ama az...
İyi taraflarını geliştirerek, ön plana çıkararak...
Ahlak denen toplumsal yaşam kalıbına yerleştirmektir!

Ben ve benim gibi düşünenler...
Asla...
Tekrar ediyor, vurgulayarak ifade ediyorum...
Asla...
Küçücük bir kız çocuğunda...
Cinsellik aramayız...
Aslında...
Bu yaşta bir çocukta böyle vasıflar arayan tiplerin...
Bilmem nesini kesip...
Kendisine yedirmek var ama...
Aması var işte!

                                                                      ***

25.09.201

Ayağım sana söylüyorum başım sen anla

Alnı birlikte secdeye varanlar...
Ah o başınız secdeye varamadan...
O kirli ortaklığınızın mahsullerini toplayamadan…
Şeytan sizi çarpmadı ki…
Vatanında – milletinde huzuru kaçmadan…
İki tarafta cehennemin dibini boylasın!

Ayaklar baş oldu kıyamet bundan koptu!

Eski okuyucularım bur ihtimal hatırlayacaktır…
Bundan yıllar önce kendi sitemden yayınlamıştım…
Recep Tayyip…
Bir ambivalenz vakası ve yalancının tekidir diye…
Evet, yalancı bir pazarlamacıdan başka bir şey değildir…
Ve yöntemleri son derece tehlikelidir…
Uzan’lar ve AKP yöntemleri arasında bir paralellik sezinlemiş…
Yayınlamıştım!

Hatırlanacaktır…
Uzan’lar kayıtlar vasıtasıyla…
Yani…
Rüşvet ve şantaj ile işlerini yürütüyorlardı…
Ortaya çıkan kaset rezillikleri ile içgüdülerimin…
Beni yanıltmadığı kanıtlanmış oldu…
Yoksa başta kader ve yol arkadaşı…
Abdullah Gül’ün ve onca insanın suskunluğunu…
Nasıl yorumlamalı?

Bak kardeşim…
Yukarıda Allah var…
Kulun sormadığı, soramadığı hesabı Allah sorar…
Genç ve tecrübesiz değilsen eğer…
Biraz kafan çalışıyor…
Gözün görüyor…
Kulağın işitiyorsa eğer…
Bilirsin…
Yalancının söylemi ve eylemi…
Birbirini tutmaz…
Aç artık gözlerini…
Uyan gaflet uykusundan!

                                                                       *

Şaşırdım kaldım

Ancak yazmaya fırsat buldum...
Berbat bir gün geçirdim...
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı...
Anlatmanın mümkün olmadığı kadar ağrılar içeresindeyim...
Ben morfine baktım...
Morfin bana...
Ama içmedim, öylede pis bir huyum var...
İnadım inattır...
İçsem bir gün bağımlısı olacağım diye korkuyorum...
Çok ağır...
Ağrıkesicilerden üç taneyle ancak kafam toplandı!

Neyse...
Artık ağzı açık ayran budalası gibi etrafımı seyrediyorum...
Anlamaya çalışıyorum ama anlayamıyorum!

Dün akşam Alman haber ajansları çalkalandı durdu...
Olay söyle gelişiyor...
Bir "Türk" şırfıntısı...
Kendisine ne kadın, ne hanım, ne bayan...
Nede nezaket kurallarına uygun...
Bir ifade yakıştıramadığım için bilinçli olarak bu kelimeyi kullanıyorum!

Bu şırfıntı Almanya'da...
Katolik Kilisesinin hastanesinde...
Dikkatinizi çekerim...
Katolik Kilisesinin hastanesinde hasta bakıcı olarak çalışıyormuş...
Ve bundan sonra hastalarıyla türbanlı olarak ilgilenmek istemiş...
Tabii işveren buna müsaade etmemiş...
Olay iş mahkemesine yansıyor...
Ve bilin bakalım mahkeme kime hak veriyor?

Bre şırfıntı...
Allah akıl dağıtırken...
Sen hangi kuburda, hangi lağımın etrafında iş görüyordun da...
Akıldan nasibini alamadın?

Yok...
Yok arkadaş...
Bu işin şakası makası kalmadı artık...
Yüz verdik kadıya, geldi sıçtı halıya!

                                                                      ***

26.09.2014

Big Data

Tam olarak hatırlamıyorum...
1991 civarı olması lazım ilk cep telefonumu almıştım...
Cep telefonu dediğime bakmayın...
Resmen takoz gibi bir şeydi!

Tıpkı bugün dizüstü bilgisayar diye tabir ettiğimiz...
Ama o zamanlar küçük bir bavul büyüklüğünde olan...
Bilgisayarlar gibi!

Hiç unutmam...
İşyeri iki katlıydı...
Müşteri bilgisayarını almaya geldi...
Dönemeçli merdivenden aşağıya inerken...
Ayağım takıldı, paldır küldür - bilgisayarla birlikte - soluğu aşağıda aldık!

İster inanın, ister inanmayın her tarafım yara - bere, kan içinde...
Millet koşarak yanıma geldi...
Ben haşat olmuşum...
Bilgisayarda çizik yok...
Bugünün teknolojisine yan bak...
Bozulur!

Genç delikanlıyım tabii...
Çabuk atlattım...
Gündelik olağan hayata devam...
Gelsin kızlar, gitsin karılar*...
İkisini, üçünü bir arada idare ettiğim...
Bazen hepsini birden elime yüzüme bulaştırdığım...
Aman sende diyerek gülüp geçtiğim günler...
Hızlı arabalar, bilgisayarlar ve robotlar...
Para gani, keyfim yerinde!

İşte o zamanlardan bu yana...
Özelde bilişim...
Genelde teknoloji hızlı gelişen...
Çok ama çok para isteyen bir dal...
Ve bu yüzden...
Hiç kimse...
Benim gibi idealistler dışında ki istisnalar kaideyi bozmaz...
Babasının hayrına bu dalda iş görmez!

Akıllı telefonlar diye tabir edilen…
Benim 1993’den beri kullandığım (PDA) bu “akıllı telefonlar” çok tehlikeli!

Bu cihazlar için piyasaya sunulan ücretsiz ve çoğu gerçekten profesyonel yazılımlar…
GPS üzerinden sizin her adımınızı izlemektedir…
Çünkü yazılım yüklenirken…
Sözde yazılımın çalışması için “takip” yani tracking yapmasını onaylamanız gerekiyor…
Yani siz ne zaman nerede, nereye gittiğinizi…
Bir yerde ne kadar kaldığınızı…
Buranın neresi olduğunu (mesela Google Maps babasının hayrına bu verileri –ücretsiz- kullanıma sunmuyor)…
Sosyal medya, mesela Facebook vasatisiyle kimlerle “arkadaş” olunduğunuzu…
Kimlerle görüştüğünüzü…
Kiminle ne yazıştığınızı…
Tüm bu verileri istatistik amaçla…
Ticari faaliyetler için kullanıyor!

Bu kadarla kalsa…
Daha vahim olanı bu tür bilgiler…
İstihbarat örgütlerini de ciddi şekilde ilgilendiriyor!

*Bunu yazmamın nedeni, çok düşündüm ve belki, bilmiyorum tabii, bugün yaşadığım çilelerin, çektiğim ağrıların nedeni; o zamanlar ahını aldığım bu kızlara bağlıyorum. Sözüm size gençler hiç bir kızın günahına girmeyin, onun "masum" hayallerinin katili olmayın, ah almayın!

                                                                      ***

27.09.2014

Doğudan batıya ezilenler, sömürülenler ve iki parmak toz

Kırk dokuz yaşındayım…
Bir kırk dokuz sene daha yaşasam…
Bu kadın denen varlığı anlamam mümkün olmayacak…
Karmaşık bir hissiyat…
Çoğu zaman kalbin, duyguların…
Aklın önüne geçtiği…
Ama aynı anda…
Şeytanın aklına gelmeyecek kurnazlıklarla donatılmış…
Erkekleri güzelliği, dırdırıyla çileden çıkaran…
Cinsel cazibesiyle en olmayacak aptallıkları yaptıran…
Kadın!

İşte bu varlık var ya…
Türkiye’nin sorunlarına çözüm olabilir!

Bizi dünyaya getiren…
Emziren, yıkayan, paklayan, doyuran…
İleriki yıllarda yoldaş olan…
Ve en sonunda…
Bizi toprağa veren kadın!

Edindiğim tecrübelerime dayanarak yazıyorum…
Birçok millet ve kültür ile tanıştım…
Ama hepsinin ortak özelliklerinden biri…
Kadının ezilip, sömürüldüğüdür…
Ezilip, sömürüldükçe gücüne güç katılan kadın!

Çalışma odamı...
Eşimin temizlemesini yasakladım…
Odam derli – toplu…
Bana göre temiz(!? )
Eskiden…
Kadın ne zaman odama girip temizlik yapsa…
Saatlerce ya bir şeyimi arıyorum…
Yada…
Ki esas beni çileden çıkaran bu oluyor…
Bilgisayarlar veya ağ çalışmıyor…
Malum odada yaklaşık 500 metrenin üzerinde kablo döşeli…
İşte bu yüzden eşimin odama girmesini bile istemiyorum…
Geçen gün bir şeyler aradım…
Elimi bir köşeye atmamla birlikte…
İki parmak kalınlığında tozu bulmam bir oldu…
Örümcek ağları falan çabası…
:)

Hatırlanacaktır…
Atatürk’ün Türk kadınına olan güveni…
Ona verdiği önem!

Gün geçmiyor ki…
Tayyip’gilerin ülkesinde bir kadın hunharca katledilmesin...
En son dün…
12 yaşında küçük bir kız çocuğuna yapılan satırlı saldırı!

Hanımlar…
Değerli ve muhterem Türk kadınları…
Bir kadın hassasiyetiyle…
Hemcinslerinizi ikna ediniz…
Bilmemenin ayıp sayılmadığı ama öğrenmemenin, öğretmemenin…
Ayıp sayıldığı bir kültürün evlatlarıyız…
Sizler bakmayın bize…
Atalarımız bile bunu biliyordu…
Yoksa neden “erkeliğin yüzde doksanı kaçmaktır” desinler ki…
Sizlerin iffeti üzerinden siyaset yapmaya kalkanları utandırın…
Ve sakın unutmayın…
Kadının fendi erkeği yendi!

                                                                      ***

29.09.2014

Ve Atatürkçüler...

Ey millet...
Ey Atatürkçüler...
Doğu sınırlarımızda filen Kürdistan kuruldu...
Miski-i milli sınırlarımız içinde kolluk kuvvetleri denemeleri yapılıyor...
Ve sonunda ISID bahanesiyle ki...
ISID'in AB(D) tarafından beslenip, büyütüldüğünü...
Ve BOP senaryosu gereği...
Ortadoğu'nun başına bela edildiğini düşünüyorum...
Filen Kürt ordusu kurularak güçlendiriliyor...
Neredesiniz?
Neden kimsenin sesi çıkmıyor?

                                                                       *

Ve çivisi çıkanlar

Salt Türkiye'de işlerin ters gittiğini sananlar...
Salt Türkiye'de keyfiyete göre kanunların, demokrasinin eğilip büküldüğünü sananlar yanılıyorlar. Misal Almanya'da bir insan öldürmenin "bedeli" yaklaşık on iki yıl! Bilmem biliyor veya böyle şeylerle ilgileniyor musunuz? Dünya bakır ihtiyacı artık karşılanamıyor. Bakır'ın fiyatları tavan yaptı. Ve hırsızlıklar gittikçe artıyor. Alman devlet demiryolları bakır hırsızlarının bir numaralı yeri. Almanya'da bakır hırsızlığının "bedeli" 10 yıl! Çiviler her tarafta sökülmeye başladı haberiniz ola!

                                                                       *

Birey olmadan kul olunmaz

Mevla’mın yaratıkları arasında…
Belki de en savunmasız olan insanoğlu…
Diğer yaratıklarına…
Öyle ya da böyle kendini savunma araçları vermiş…
Yaratıkları arasında bir “denge” sağlamıştır…
Genel olarak tabiat dediğimiz ise…
Sürekli bir dengeleme arayışınızdadır!

Terazi…
Denge…
Tabiat ve insan…
Denge bozuldu mu…
İşler çığırından çıkar, düzen bozulur…
Dengeyi sağlayamayan kaybolur gider!

Bana inanmıyorsanız…
Ulemaya sorun…
Aklı başında bir din bilginiyse…
Vereceği yanıtın pek farklı olmayacağını sanıyorum.

Oku bir emir kipidir…
Ve Allah…
Bu emri belki yaratıkları arasında en savunmasız olanına veriyor…
Çünkü görünürde savunmasız olan…
En güçlü silah ile donatılmıştır!

How are you?
Wie geht es ihnen?
お元気ですか?
كيف حالك
011010000110111101110111001000000110000101110010011´
001010010000001111001011011110111010100111111
Nasılsınız?

Bu altı örnekten hangilerini okuyarak anlayabildiniz?
Ne yazdığını anlamak çok önemli…
Çünkü okuduğunun hakkında - icabında düşünmen gerek…
İyi kötü “herkes” okuyor…
Ama herkes gerçekten okuduğunu anlıyor mu?

Nihayet…
Bilim çevreleri ortak bir kanıya vararak…
Dünyada yaklaşık 8 milyon 700 bin civarında canlı olduğu yargısına varmıştır*…
Sayın Prof. Dr. Haspelmath’a göre ise 6500-7000 civarında dil konuşulmaktadır…
Daha geçen gün bilimsel bir dergide…
İster inanın, ister inanmayın…
Bilim adamları yerin 3800 metre altında…
Solucana benzer bir canlıya rastlamışlar!

Mantık bu ya…
Mevla’m, kâinatın - evrenin yaratıcısı…
Bunca çeşitte can veren…
İnsana gelince neden istisnaya ihtiyaç duyuyor…
Yok yani…
Allah akıl vermiş…
Yetmemiş, istekleri ve emirleri daha iyi anlaşılsın diye…
Elçiler göndermiştir…
Ve son elçi…
Hazreti Muhammen (sav)…
Ve hepimiz bilincindeyiz ki…
Ondan sonra gelen olmayacak!

O halde…
Sen sevgili kardeşim…
Neden daha Şeyhlere…
Simsarlar, din tacirleri, tarikatlar veya şark kurnazlarına…
Teveccüh gösteriyorsun?

Birey olmak demek…
Kendi verdiğin kararların sorumluluğunu taşımak…
Özgürlüğün getirdiği sorumluğun yükünü omuzlarında his etmek…
Kimliğine, özgüvene kavuşarak…
Emek sarf etmektir…
Sarf ettiğin bu emek ister istemez…
Seni, salt seni tanrıya kavuşturacaktır!

Sence de…
Allah aracıya ihtiyaç duysaydı…
Bu aracıları takdim etmez miydi?

*Senede yaklaşık 15000 canlı bilimsel olarak bilgi bankasına aktarılmaktadır. Bu hesaba göre bilim çevreleri daha yaklaşık 480 yıl bu işle uğraşacak

                                                                      ***

30.09.2014

Türk ulusuna sesleniş

Adettendir...
Bayramda seyranda yetkililer Türk ulusuna seslenir...
Bazıları balkon konuşması bile yaparak milleti aldatmaya çalışır...
Hele birileri var ki...
Tüm tapeler'e, "kanıtlara", rezilliklere...
Çarşaf, çarşaf meydana çıkan yolsuzluk ve hırsızlıklara rağmen...
Balkonlarda ailecek arzı endam eder!

Birde ben ulusuma sesleneyim dedim...
Doğrudur...
Ben kim oluyorum da milletime sesleniyorum...
Anam sarımsak, babam soğan!

İşte tam da bu yüzden kendimde bu hak ve görevi buluyorum...
Çünkü sizden biriyim...
Emekçi insanların emekçi evladı olduğum için...
Ekmek için yıllarını gurbet ellerinde geçiren biri olduğum için!

Kardeşlerim, dostlarım...
Gezi direnişi ile...
Türk gençliği bir kez daha damarlarında akan asil kanı kanıtlamış oldu...
Ancak dünya dönmeye devam ediyor...
Zaman akıp gidiyor!

Yüzünü Ukrayna'ya çevir...
Maidan meydanını hatırla...
Engin ufku aşarak gözlerini Hong Kong'a dik...
Yüz binler özgürlükleri, bağımsızlıkları için meydanları dolduruyor...
Sende gereğini yapsan nasıl olur?

                                                                       *

Erdoğan’cık

Soruyorsunuz korkmuyor musun diye…
Korkmaz olur muyum hiç…
Bir kere birin…
Bir olduğunu hesaplayabilen…
Azıcık aklı başında olan herkes gibi bende korkuyorum!

Kendimden değil…
Yaş gelmiş elliye…
Sağlık desen avuçta bir serçe…
Bir sıkımlık canı var…
Ama…
Tevfik Fikret’in sözleriyle…
Viran olası hanede evladı ayal var!

Buna rağmen…
Ve bu yüzden düşündüklerimi yazmaktan geri durmayacağım!

Ancak birileri var ki…
Gerçekten çok korkuyor…
Korkusundan koruma orduları eşliğinde geziniyor…
Hâlbuki söylemine baktığınızda…
Din, iman, Allah dendiğinde mangalda kül bırakmıyor!
Sözde değil özde dindar bilmez mi…
İki türlü ecel vardır…
Ecel-i müsemmâ ve Ecel-i kazâ!

Evet…
Kork Erdoğan’cık…
Korkun Tayyip’giler…
Kalemden korkun…
Bu kalem ki depremden beter…
Yer yarılır, toprak yutar ama bazı fikirler, düşünceler zamansızdır…
Yerküreyi aydınlatan güneş gibi!

Önder’den korkun…
Benim gibi milyonlarca önder var…
Benden daha zeki, daha kültürlü, daha yürekli…
Mustafa Kemal’in gençleri var…
Bu gençlerden korkun…
Ama şunu da bilin...
Korkunun ecele faydası yok!

Aşağılamaya çalışarak, ağzın iyi laf yapıyor diyorlar…
Bazısı laf ebesi…
Kimisi kalemin kılıçtan keskin diyerek teveccüh gösteriyor…
Ancak…
Farz-ı misal…
Önder bir karınca…
Bir karıncadan ne olur, ezer geçerim dersen eğer…
Yanılırsın…
Ormanların kralı bile…
Binlerce, milyonlarca karınca karşısında…
Kuyruğunu kısar…
Siktir olur gider!

Not: Bu aralar sağlığım yine çiftetelli oynuyor bana biraz müsaade

                                                                      ***

01.10.2014

Bugün kafam çok bozuk dostlar

Canım çok fena çekti…
Bir yerlerden bulsam…
Hiç fark etmez ister Makedon ister Bulgar Mastikası olsun…
Ama nerde…
Çocuklara ısmarlamam lazım bir daha gidişlerinde getirsinler…
Çaresiz ya Beluga Votkası…
Ya da Tekirdağ şişesinin dibini göreceğim!

Ya bu dünya ters…
Ya da ben…
Bir türlü karar veremiyorum…
Şişenin dibini dört gözümle görürsem eğer…
Belki rahat bir uyku çekerim!

                                                                      ***

04.10.2014

Baskın var(!?)
Gördüğüm en yeşil başkentlerden biri…
Ve soytarılar!

Malum yazmıştım…
Oğlan Çekoslovakya’da…
Geçen günlerde annesiyle konuşurken…
Kaldığı yurtta geceleri internet olmadığından…
Internet kafelerine gittiklerini…
Orada bir İngiliz işadamıyla tanıştığını söylemiş!?

Midem bulandı…
Okul ve üniversite çevrelerinde salt aydınlık yüzler dolaşmıyor…
Tecrübesiz…
Bazen de akılsız gençleri bekleyen bin bir türlü tehlikeler var!

Belki…
Paranoyak bir kişiliğe sahibim…
Az biraz deli de olabilirim…
Saftirik’lik göbek adım…
Ama kimse bana ihmalkâr olduğumu söyleyemez!

Dün Almanya’da tatil vardı…
Haftanın başında eşime dükkânı kapattıktan sonra oğlanın yanına gideceğimizi…
Gereken hazırlıkları yapmasını söylemiştim!

Perşembe akşamı yola çıktık…
5-6 saatlik yol…
Oğlanın geleceğimizden haberi yok…
Baskına gidiyoruz...
:)

Neyse gece yarısı Prag’dayız…
Gecenin kör karanlığı, yol bilmem iz bilmem…
Nerede Otel arayıp bulacaksın?

Çaresiz arabada yattık…
Ben erkenciyimdir…
Hatta gece yarısı kalkanlardanım desem yeridir…
Eşim uyuyor…
Verdim adresi telefona…
Ortası raylı, uzun ve temiz bir caddenin ortalarına doğru…
Yine temiz ve bakımlı bir yurdun önündeyim…
Arabayı park ettim…
Bir iki yudum kahvemden aldıktan sonra gözlerimi kapadım.

Saat yedi sularında uyandım…
Eşim hala uyuyor…
Doğru yurda…
Resepsiyonda genç bir kız…
Almanya’dan geldiğimi, oğlumun burada okuyup – kaldığını söyledim…
Bir kez…
Tekrar ediyorum, bir kez…
Adını kodlamama bile gerek kalmadan…
Oğlumun adını söylememle kızın oda numarasını vermesi bir oldu!

Kendim şaşırdım…
İngilizce konuşuyoruz…
Telaffuz yanlışlıkları falan…
Neyse oda numarasını aldıktan sonra arabaya geri yürümeye başladım…
Gözümün önüne oğlumun bebekliği geldi…
Pezevek daha o zamanlar ileride ne olacağını belli etmişti aslında…
Şişman bir bebekti, şişmanlıktan emekleyemediği için yuvarlanıyordu…
Ailece onu masaya yatırır öyle seyrederdik…
Aradan 22 seneyi aşkın bir süre geçti…
Hala çok şişman…
Ama arkadaşları arasında sayılan ve sevilen bir insan…
Özellikle ama kızlar onu çok seviyor…
Şakacı, tatlı dilli, adalet duygusu çok gelişmiş, koruyucu – kollayıcı bir kişiliğe sahip…
Ben o taraflarını hiç tanıyamadım, görmedim…
Hep arkadaşlarından duyuyorum!

Aslında zayıflasa…
Siması ve tipi gereği tam bir çakır…
Yani kızların ilgilenmemesini garipserdim…
Ama böyle…
Demek ki tatlı dil rivayetinde gerçeklilik payı var!

Annesini uyandırdım…

Oda kapısına vur Allah vur…
Ne ses var ne soluk…
Çıt yok!

Yürü kadın her halde okula gitti…
Bizde gezelim bari dedim…
Arabaya giderken…
Ya odasında kız vardıysa, onun için kapıyı açmadıysa dedi eşim…
Güldüm, geleceğimizden haberi yok ki…
Prag’ı geziyoruz…
İstanbullu bilmeyen Paris trafiğinden söz eder…
İstanbullu bilen Prag şoförlerinin centilmenliğine gıptayla bakar!

Gençliğimde Avrupa kazan ben kepçeydim…
Prag…
Viyana ve Paris karışımı kendine has tipik bir Avrupa başkenti…
Ama yemyeşil!

Bir yandan eşimle Prag sokaklarını arşınlarken…
Öte yandan Vltava nehri kıyısında kahvemi içeceğim anı sabırsızlıkla bekliyorum…
Sonunda dayanamadım şu çocuğu telefonla bir ara ama burada olduğumuzu çaktırma dedim…
Gerçekten de bir kaç dakika telefonu çaldırdıktan sonra uykulu bir sesle…
Aloooo!

Neyse odasındaymış…
Herif bizi duymamış…
Evi başına yıkacaktık ama o bizi duymuyor…
Annesi bir şey çaktırmadı…
Telefon kapandı!

Atladık arabaya yurdun yolunu tutuk…
Bir trafik ama…
Aklınız durur, buna rağmen ne bir korna sesi ne küfür veya kavga eden şoförler…
Tam aksine bunca karmaşaya rağmen birbirine yol veren taşıtlar…
Medeni insanlar vesselam…
Nokta!

Annesiyle yurdun önündeyiz…
Yoruldum adım atmaya halim yok…
Planladığımızın aksine…
Sen git getir dedim…
Hani fotoğrafını çekecektik? Diyen eşime boş ver dedim…
Diyorum ya ameliyattan sonra bir saniyeden diğerine…
Adeta sifonu çekercesine gücüm tükeniyor!

Aslında kapıyı ben çalacaktım…
Eşim kenarda oğlumun yüz halini çekecekti…
Babalar bilir…
Oğullar bu yaşlarda isyankârları oynarlar…
“Adam olduklarını, erkek olduklarını” babalarına kanıtlama peşindedirler!

Uzatmayalım…
Uyku sersemi…
Eşimin anlatmasına göre…
Tam anlamıyla bir sürpriz baskın olmuş…
Kapıyı aralamış…
Bir bakmış…
Bir daha bakmış…
Gözlerini ovuşturmuş…
Sen ne arıyorsun burada diye sormuş…
Eşim tedbirli, odasına izin isteyerek girmiş…
:)

Oğlumun rehberliğinde geziyoruz…
Gözüm hep o yeşilde…
Arkadaş yeşil, yeşil, yeşil…
Her yerde tarihi binalar…
Sevgiyle onarılmış harabeler…
Tarih ve yeşil…
İkinci dünya savaşı…
Komünizme ve maddiyatsızlığa rağmen!

Ve düşünüyorum…
Bizim soytarılar…
Ankara’yı ve Atatürk orman çiftliğini…
Ve AK Sarayı…
Ve rant uğruna yakılan, yıkılan…
Kaderine terk edilen tarihi anılarımızı!

                                                                      ***

07.10.2014

Ne demiştik? Haydarpaşa!!!

2007 yılından beri…
Sağlığım el verdiğince…
Önceleri kendi sitemden…
Son yıllarda…
Ağırlıklı olarak “sosyal medya” denen olgu üzerinden uyarmaya çalışıyorum!

Bu vatanın namuslu ve dürüst insanlarının…
Yorgunluktan kapanan gözlerini açmaya…
Tek düze beslenmekten duran beyinlerini uyarmaya çalışıyorum!

Kendimce muhalifim…

Sitemi takip edenler hatırlayacaktır…
Önceleri bende ne olup bittiğini…
Stratejinin ne olduğunu…
Anlamaya çalışıyordum ki…
Yapılan hamleye gereken yanıtı verebileyim!

Artık her şey gün gibi meydanda…
Muhalefet etmesi gerekenler…
Oyunun bir parçası!

Önce yak, yık…
Sonra özelleştir…
Haydarpaşa’da olduğu gibi!

Susmayanı…
Parayla olmadı…
Baskıyla sustur…
Yargıda, akademik kadrolarda…
Askerde, yazar – çizerde olduğu gibi!

Ama ben susmayacağım…
Gördüğümü, anladığımı sandığımı yazmaya devam edeceğim…
Sözde muhalefeti acımasızca kınayacağım…
Müzmin muhalefet…
Harekete geçene kadar!

Ben ayrıştıran değil birleştirenim…
Ben ve benim gibi düşünenler…
Atatürk milliyetçileri…
Kendince ulusalcıları aşağılamaya çalışan…
Hani karıyla – kızla bir ilgisi olsa…
Çıkacak birileri kendisine…
“Boynuzlu pezevenk” diyecek…
Senin haddine mi...
Ulusal birliğe inananları aşağılamak…
Senin tekelinde mi…
Milliyetçiliği, bu milletin birlik ve bütünlüğünü savunmak…
Özelleştirmenin işbirlikçisi kaypak!

                                                                       *

Analar ISID Kobanide

Yurdumun fedakar kadınları, kızları...
Müstakbel anneler...
Analar...
Evlat dediğin...
Anasını dünyanın bir ucundan diğerine sırtında taşısa...
Acaba bir nebzede olsa...
Hakkını ödeyebilir mi?

Ben sorumu cevaplayayım...
Ödeyemez!

Ama birileri sizlerin gözyaşını bahane ederek...
Kirli siyasetlerine alet etme peşinde...
Tanklar sınırda...
Bu ne vatan savunması...
Ne toprak kavgası!

Bu düpedüz...
Uzun vadeli bir siyasetin tenakuzu...
Ve sizlerin her damla gözyaşı...
Evlatlarınızın canı...
Bu kirli siyasetin, Recep Tayyip Erdoğan denen...
Vatan haininin...
İhanetinin bedeli olacak! 

                                                                       *

Lafa bak

Dün akşam haberleri dinlerken karar verdim...
Bundan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinden...
Türk kelimesini çıkaracağım...
Çünkü dün...
Artık bir ordumuzun olmadığına kesin kanaat getirdim!

Biliyorum...
Mehmet'im...
Hala dimdik ayakta...
Her şeye rağmen öl denildiği yerde...
Ölüme gidecek!

Sen...
Milli ordunu tarumar et...
Ondan sonra sınırlarını kevgire çevir...
Sonra...
Evet, sonra...
NATO bir saldırı olduğunda bana yardıma gelecek diye bekle...
Affedersiniz ama...
İnsanın siktir oradan diyesi geliyor! 

                                                                      ***

08.10.2014

Bu ne düğmeymiş ya!

Bildik laflar...
Nakaratlar!

Allah'ın verdiği aklı bir kullan be kardeşim...
Suçlu hep başkası...
Birileri düğmeye basıyor ve olan oluyor...
Öyle mi?

Sen...
Evet, sen...
Suçlu sensin!

İhmalkârlığın...
Vurdum duymazlığın...
Sorumsuzluğun...
Hak, hukuk tanımazlığın...
İlkelliğin...
Cehaletin ile suçlu sensin...
Başkasında suçu arama!

Senin gibilerin oluşturduğu toplumların kaderidir...
Başkasının oyuncağı olmak...
Bir kıvılcım yeter...
Senin gibilerini yakıp, yıkıp, kül etmeye! 

                                                                       *

21. yüzyılda devlet

Yeter!!!
Evet, yeter artık!

14 ölü...
Kobani!

40'in üzerinde ölü...
Kurban bayramı!

Bu ne?
Allah, Peygamber aşkı için bu ne?

Türkiye...
Bir zamanlar kör, topalda olsa...
İyi veya kötü bir hukuk devletiydi...
Bir zamanlar iyi - kötü düzen denen bir şeyler vardı...
Artık...
Kim kiminle, nerede ne yapıyor...
Kimin eli kimin cebinde beli değil!

Demin Babacan ekonominin durumunu anlatıyor...
Çizdiği pembe tabloya bakarsan...
Ortalık güllük - gülistanlık!?

Peki, ya gerçekler?

Çarsıya, pazara çıkmak...
Banka dekontuna bakmak...
Bırak hepsini...
Elini cebine at...
Ay sonunu nasıl getirdiğine bak!

Bak kardeşim...
İster ilk okul mevzunu ol...
İster Profesör...
Samanı bile dışarıdan getirmek mecburiyetinde kalan bir ülkede...
Ekonomi iyi olmaz...
Olamaz!

Hiç kendine sordun mu...
Devlet nedir?
Devletin işlemesi için gereken nelerdir?
Devleti kim yönetir diye?

Yok!!!
Senin sandığın gibi...
Dört senede bir seçtiklerin değildir seni yöneten...
En azından 21. yüzyılda artık değildir!

Geçen gün...
Internet üzerinden bir bilim adamının sempozyumuna katıldım...
Çok eğitici ve ondanda önemlisi...
Çok düşündürücü bir bilgi alışverişiydi!

Bu düşüncelerin özü...
Devletleri artık halk tarafından seçilenlerden...
Seçilenlerin atadıkları tarafından değil...
Uluslararası konsorsiyumlar ve bu uluslararası şirketlerin...
Menfaatleri doğrultusunda yönetildiğidir!

Minareyi çalan kılıfını hazırlar der atalarımız...
21. yüzyılda...
Demokrasi(!?), liberalizm, serbest ekonomi...
Kapitalizm* sömürünün...
Birilerinin cebini doldururken milyonların aç - sefil olması demektir...
Demokrasi sömürü için bir kılıfsa...
Var >>> ileri demokrasinin <<< ne olduğunu sen düşün!

* Vladimir Ilyich Lenin'in, Karl Marx'ın, Friedrich Engels'in mezarda şüphesiz kemikleri sızlıyordur. Ki... onların savunduğu sistem bile içi boş, çürük çıktı! 

                                                                       *

Tıbbın, matematiğin, fennin evrenselliği ve annem!

Bu sabaha kadar...
En azından tıbbın evrensel olduğunu düşünüyordum...
İnsan denen varlığın...
Etnik altyapısına bakmaksızın aynı kaide ve kurallarla "işlediğini" sanıyordum!

Meğer ne kadar aptalmışım!

Bir saat kadar önce annem telefon etti...
67 yaşında...
Noterlik bir işimiz olduğu için akıl sağlığı hakkında rapor istiyorlar...
Buraya kadar her şey normal...
Kanun böyleymiş...
Kanun önünde boynumuz kıldan ince...
Ancak raporun geçerlilik süresi...
Anormal...
Sözüm ona en erken notere gidilmeden 24 saat öncesi alınması lazımmış(!?)
Aslında en iyisi notere gidildiği gün alınmasıymış(!?)
Böyle demişler hastaneden anneme!

Almanya...
Bundan yaklaşık bir sene öncesi...
O zamanlar 95 yaşında olan bir tanıdığın noterlik işi var...
Akıl sağlığı hakkında rapor isteniyor...
Rapor alınıyor ve gereken neyse yapılıyor...
Rapor hala geçerliliğini koruyor...
Kendisi şimdi 96 yaşında!

Bilmiyordum ama öğrenmiş oldum...
Son on iki yılda aslında evrensel olması gereken...
Mesela matematik...
Türkiye'de birden kural değiştiriyor...
Ve eksiler, artı - bir artı bir üç edebiliyor...
Ama tıbbın temel ekseninin kayabilmesi...
Ne akılım alıyor...
Ne mantığım kabul ediyor! 

                                                                       *

Ummadık taş

Ölü sayısı 19'a çıktı...
Kobani nere Mardin, Diyarbakır nere...
İşine geldi mi...
Alırsın eline silahı...
Vurursun Mehmetçiği!

Demokrasiden, özgürlüklerden dem vurursun...
Türk Silahlı Kuvvetlerine* kan kusarsın...
Bilirsin ki...
En fazla ölürsün...
Kimse senin o beş para etmez keleni uçurmaz!

O kadar yiğitsen...
Götün yiyorsa...
Güvenlik kuvvetlerine taş atacağına, ortalığı savaş alnına çevireceğine...
Git Kobaniye...
Yemez değil mi?
Götün yemez...
Erkekliğin buraya kadarmış!

* ister istemez gene Türk kelimesini kullandım :( 

                                                                       *

İyi oluyor, Allah daha beter eder inşallah

Geçenlerde İngiltere...
Bugün Almanya...
14 yaralı...
Yıllardır dilimde tüy bitti...
Benim gibi kimler, kimler anlatmaya çalıştı...
İnsana ne dincilerden...
Nede PKK yandaşlarından yâr olmaz!

Bu kadar ikaza, uyarıya rağmen...
Sen hala silah bile yollarsan...
Başına daha neler neler gelir...
Bekle gör! 

                                                                      ***

09.10.2014

Kobani'yi bırak balığa bak

Bu ne biçim başlık demeyin...
Bilinçli olarak bu başlığı seçtim!

Şüphesiz dünyanın dört bir tarafında vahim insanlık dramları yaşanmaktadır...
Şüphesiz bu dramların yoğun olarak yaşandığı coğrafyalardan biri...
Ortadoğu'dur!

Dün akşam programları zarplarken...
İlgimi çeken bir yayına rastladım...
Konu önümüzdeki 25 yıl içeresinde insanlığı bekleyen >>> felaketler <<< idi!

İspanya gençler arası işsizlik oranı ortalama %54
Yunanistan gençler arası işsizlik oranı ortalama %52
Fransa gençler arası işsizlik oranı ortalama %24
Almanya gençler arası işsizlik oranı ortalama %8
İngiltere gençler arası işsizlik oranı ortalama %16
Avrupa Birliği ortalaması %22

İklim değişikliği...
Şuursuzca tüketim...
Ortalama yedi milyar insan!

Ve dünyayı kasıp kavuran...
Dur, durak bilmeyen...
Vahşi kapitalizmin iblisleri...
Sürekli yeni ihtiyaçlar doğuran...
Arzular uyandıran!

Evet, önümüzdeki on yıllarda...
İnsanlık öncelikli olarak yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamanın peşine düşecek...
Devletler...
Toplumlarını yaşatabilmek uğruna savaşlar ilan edecek...
Ve en önemli sorun...
Su, yiyecek ve sürekli artan enerji ihtiyacını karşılamak olacak!

Batılılar...
Sorunların bilincinde ve çözüm arayışlarında...
Müslümanlar birbirini yemekle, öldürmekle meşgul...
Dünyadan bir haber...
Ahiretle uğraşıyor!

Doğu ile batı arasına sıkışmış...
Aslında ne doğulu ne batılı olan...
Bir türlü olamayan...
Oturacağı sandalyeye her halükarda karar veremeyen...
Türkiye!

Ve bu ülkeyi yönettiği iddiasında olan bir zihniyet...
İşi gücü bırakmış...
Sanki bu hayati sorunlar yokmuşçasına...
Ülke deprem kuşağında...
Atımızda ne zaman patlayacağı beli olmayan saatli bir bomba...
Affedersiniz...
Karıların, kızların kıçıyla - başıyla uğraşıyor!

Dünyada gün geçtikçe azalan tarım alanları...
Süper güç olduğu iddiasında olan Amerika Birleşik Devletleri...
Ama aslında yaklaşık on seneden fazla bu gücü Çin'e devir eden...
Karadan umudu kesen ve bu yüzden denizlere saldıran...
Denizleri sömürmeye başlayan insanlık!

Ve sen Türkiye'm...
Üç tarafı denizlerle çevrili...
Fırat ve Dicle kaynağının...
Güneşin, denizlerde dalganın ve rüzgârın eksik olmadığı...
Yedi düveli besleyebilecek kadar bereketli toprakların sahibi...
Bahtsız bedevi misali...
Türkiye'm! 

                                                                       *

Ölü sayısı 25'e çıktı

Aslında Tayyipistan çoktan duvara tosladı...
Tayyipistan çöktü...
Türkiye can çekişiyor...
Işın Tayyip'e...
Öçalana kalmış...
Vah Türkiye vah!!! 

                                                                      ***

10.10.2014

Bakan çavuşoğlu iddia ediyor

Esad rejimi terör örgütüymüş(!?)
Benim bildiğim sandıktan çıkan bir siyasi çizgi...
O halde...
AKP zihniyeti ne oluyor?

                                                                       *

Saygı

Ya yaşının verdiği olgunluk ve tecrübe...
Ya bilgi birikiminle...
Ya aldığın terbiye gereği saygıyı hak eder, görürsün!

Bunları neden mi yazdım?

İnsan 99 yaşında bile olsa...
Karşındaki senden kat be kat küçük de olsa...
Saygı görmek için senin de çorbada tuzun olması gerekiyor da ondan...
Hele paran, pulun var diye benden zere kadar saygı görmezsin!

                                                                       *

Türkiye

Tek çözüm: Darağacı

                                                                       *

Affedersiniz

Böyle kelimeleri kullanmak...
Hele aleni olarak hiç adetim değildir...
Ancak zorunlu hallerde kullanırım veya...
Çocuklarda, gençlerde o da aslında sevgi ve şefkatle!

Ama bu zihniyette kelimenin anlamına sadık kalarak...
Pezevenk çıkmış konuşuyor...
Parti başkanı gibi...
2023'lerden dem vuruyor...
Başı örtülü sürtüklerde...
Ya para karşılığı, ya da gönüllü...
Gelmiş bu herifi dinliyor!

Biliyor musunuz aslında neye üzülüyorum...
Bir kadının başını örtmesini bir yere kadar anlarım...
Ama başıyla birlikte beynini de örtmesini asla af edemem!

                                                                       *

Tosunlar

Gençliğimde...
Sokak savaşları yıllarında...
Sağ - sol birbirini öldürdüğü yıllarda...
Daha doğrusu sol genelde savunmada...
Sağın ise "devletinde*" desteği sayesinde...
Kıtır kıtır adam kestiği yılarda...
Türklüğe toz kondurmuyordunuz!

Biliyorum...
Aranızda Atatürk'ten hoşlanmayanlar da var...
Ama bu bayrak...
Senin de bayrağın...
Geçmişinin ve geleceğinin simgesi!

Ülkücüler...
Hadi bre tosunlar...
Var mısınız bayrak nöbetine?

Yürek ister...
Bu yürek Türk gençliğinde var!

*mesela Susurluk

                                                                      ***

12.10.2014

 

Diyalektik yoksa dil mi güzel dilber mi?

 

Oh beeee….

Dünya varmış!

 

Uzun bir süreden beri “sosyal medya” diye tabir edilen…

Her halükarda egoların kendini sahneye koyabileceği…

İnsanların şeytani bir zekâ ile yönlendirildiği…

Yine insanların bilgisizliğinden ve bilinçsizliğinden faydalanarak bireylerin, bireyselliği…

Ticari amaçlarla kullanıldığı… 

Veya benim gibi idealistlerin insanların zekâsına veya vicdanına seslendiği bir ortamdan…

Kendi dünyama, siteme döndüm…

Oh be diyorum çünkü…

İnsan denen varlıkta aradığımı orda fazlasıyla buldum!

 

Paylaşalım…

Sevinci de…

Hüznü de…

Paylaşalım…

Gördüklerimizi…

Duyduklarımızı…

Düşüncelerimizi…

Öğrenelim – öğretelim…

Ama…

Temel ahlak kurallarına uyarak…

İnsan denen çok gelişmiş hayvanın neler yapabileceğini…

Yine insan denen…

Ama hayvani içgüdülerini bastırmayı başaranlar zaten biliyor…

Kesilen kelleler, öldürülen insanlar…

Bunlar paylaşım değildir…

Ancak insanları tiksindirir…

Ne sorunlara çözümdür nede çözüme katkı sağlar!

    

Yunus Emre’nin deyimiyle…

“Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü”

 

Veya bence gerçek İslam’ın temsilcilerden biri olan…

Anadolu topraklarının özünü temsil eden yüce Hz. Mevlana’nın sözleriyle:

“Gel, gel, ne olursan yine gel,

İster kafir, ister Mecusi,

İster puta tapan ol yine gel,

Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir,

Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…

Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz biz,

Beri gel, beri! Daha da beri! Nice bu yol vuruculuk?

Mademki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik” 

 

Evet, buna benzer yaklaşımlarla son yıllarda yaşadığımız cinnetin…

Nedenlerini öğrenmek istedim. İstedim çünkü hayvanlar koklaşa koklaşa…

İnsanlar konuşa konuşa anlaşır der atalarımız!

 

Karşındakini dinlemeden…

Konuşup, tartışıp…

Orta yolu bulmadan bu ülkenin sorunlarına çözüm bulunamaz!

 

Aranızda olduğum bu süre zarfında…

Bu süre içeresinde tutmuş olduğum notları…

Bu notlardan elde edebileceğimiz verileri…

Çıkan sonuç ve değerlendirmeleri on beş gün kadar sonra yayınlayacağım!

 

Bu arada bana müsaade edin sevgili dostlar…

İnsan dediğin yalnız yaşayanlarla değil…

Arada da olsa ölmüşleriyle de ilgilenmeli…

Eşimin ve oğlumun yanına gidiyorum…

Maneviyatımı…

Ruhumu temizlemem lazım…

Çirkinliklerden, kokuşmuşluktan bir nebzede olsa arındıktan sonra…

Yeni bir şevk ve güçle buluşmak üzere!

 

Önder

                                                                      ***

14.10.2014

 

Benim davam

 

Medeniyet!

 

Batı medeniyeti…

Gayet tabii…

Doğu medeniyeti…

Memnuiyetle…

İslam…

Eyvallah!

 

Ama bir şartım var!

     

İnsanla ilgili her şeyde olduğu gibi…

İki taraflı yaklaşmalı…

İyi ve kötü yönlerini irdelemeliyiz!

 

Kötüyü, yanlışı bir tarafa bırakarak…

İyiye, güzel olana yöneldiğimizde…

Toplumsal huzura kavuşacağımıza eminim!

 

Medeniyet dediğin

Ancak ve ancak bilgiyle, öğrenmek ve öğretmekle, hoşgörüyle ve uzlaşıyla…

Doruk noktasına kavuşur!

 

Ve yıllardır iktidarda olana bak…

Affınıza sığınarak rahmetli babamın bu gibi durumları tarif eden “güzel” bir cümlesini aktarmak istiyorum: “Enseye tokat göte parmak!”

                                                                      ***

20.10.2014

 

Tansiyon, uluslararası şirketler ve nabza göre şeker

 

Telefonlar “akıllandıkça” insanlık aptallaşıyor…

Buna rağmen, hatta bu yüzden bıkıp usanmadan yazmaya devam edeceğim!

 

Tansiyon…

İnsanın gündelik yaşamında belirleyici bir unsurdur. Varlığına ancak kendimizi iyi his etmediğimiz zaman farkına varırız. Yüksek tansiyon yaşamsal tehlike arz edebileceği gibi düşük tansiyonda insanın

hareket kabiliyetini oldukça kısıtlayabilir!   

 

Şirket adına gerek yok…

Yirmili yaşlarımda ilk defa gitmiş, benim tarzım ve kalite anlayışımı karşılamadığı için “zorunlu” olmadıktan sonra bir daha oradan alışveriş yapmamaya özen göstermiştim. İstanbul’dayım, bazı elektronik ihtiyaçlarımı karşılamak için AVM’lerinde geziniyorum. Boşuna kadınla alışverişe çıkma dememişler, bu kadın insanın annesi olsa bile.          

Ne istediğimi bildiğim için doğrudan gerekli yerlere giderek istediğim özelliklerde alışverişimi yapıyorum. Annemde yanımda, etrafa “bakınıyor”. Bu arada, bana göre tamamen fuzuli, ona göre gerekli bir kaç “ihtiyaç” karşılamış :)

Uzatmayalım alışveriş bitti, ben içimden şükür ediyorum hem “ucuz” kurtuldum diye, hem de çok yorulduğum ve arabaya gittiğimiz için. Birden  “Ah oğlum bak …! Gel şuraya girelim bir kaç raf lazım” demez mi!

 

Bela geliyorum demez ki!

 

İster istemez takıldım peşine. İlk gözüme çarpan, sergilenen eşyaların modelleri Almanya’ya nazaran çok farklı. Hatta bazıları hoşuma bile gitti diyebilirim. Modeller enteresan!

Lafı uzatmayalım. İnsan dediğin arada birde olsa değişiklik istiyor. Bu damak tadında olsa bile. Çok daha önceleri dikkatimi çekmişti Fastfood diye tabir edilen “restoranlarda”; ölçüler, isimler, malzemeler  vs. aynı olsa da “lezzet” farkı bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Şimdi diyeceksiniz ki ne var bunda, malzemelerin yöresel çeşnisi?!

Hayır, efendim öyle değil!

Özellikle uluslararası çalışan şirketlerin faaliyet gösterdikleri alanda müşterilerinin “her çeşit zevk, alışkanlık, ihtiyaç vs.” gözetmesinden meydana gelen değişikliklerdir bunlar. Yani müşterinin nabzına göre şeker verirler!

 

Ticari olarak durum bundan ibaret!

Tabii tansiyonu ve nabzı salt doktorlar dikkate almıyor…

Devletleri oluşturan toplumlarında nabzı, tansiyonu vardır ve bunlar genellikle siyasetçi, politikacı diye tabir edilenler tarafından tutulur. Türkiye’de uzun bir zamandır hipertansiyon bağlı görme yetersizliği yaşanmaktadır. Soru… Toplumsal olarak bu hipertansiyonla ne zaman beyin kanaması veya felci, kalp – böbrek yetersizliği, olmadı kalp krizi geçireceğimizdir!

                                                                      ***

21.10.2014

 

Soruyorsunuz

 

Sorun!

Bağımsızlık dendiğinde ne anladığımı…

Biraz ayıp kaçacak ama rahmetli eniştemin bir sözüyle bu soruyu yanıtlamak istiyorum:

Namerde muhtaç olacağıma çükümü keser yerim

Eğer bunu söyleyebiliyorsanız…

Özveri ile…

Fedakârlığa, yokluğa…

Gerektiğinde bunu yapabilecek kadar cesaret ve kararlılığa sahipseniz bağımsızlık gönüllüsüsünüz!

 

Başka sorusu olan var mı?    

                                                                      ***

22.10.2014

 

Biri bunu bana izah etsin

 

Frankfurt – İstanbul…

Ortalama iki saat yirmi dakika…

Atatürk havalimanı – sur içi…

En iyi ihtimalle 20 dakika…

Sabiha Gökçen – Taksim…

En az bir saat!

 

Almanya…

Fransa…

İtalya…

Hollanda…

Belçika…

Lüksemburg…

Yugoslavya…

Avusturya…

Bulgaristan…

Yunanistan, vs. vs. vs…

31 senede…

Yaklaşık 775000 Kilometre…

Böl » 40000’e…

Düz hesap dünyayı 19 defa turlamışım!

 

Annem…

“Adamlar çalışıyor, yollara bak” dedi…

Doğru(!?)

Yollar gıcır, gıcır…

O kadar ki…

Araba kuru havada lastiklerin durumuna bağlı, yokuşta, patinaj yapabiliyor…

Yollarda tabelalar son anda istikameti gösteriyor…

Yeni yapılan yollar o kadar mükemmel ki…

Dörtyol…

Bir yoldan diğerine geçişte, şerit değiştirirken…

Yolların kesiştiği yerde…

Lap diye, damdan düşer gibi…

Yırtık dondan çıkarcasına…

Akan trafiğe dalıyorsun…

Bir anlık dikkatsizlik ve sonu en iyi ihtimalle maddi hasar!

 

Sizin yapacağınız işin…

Yetmedi…

Yedi sülalenizin…

…!

                                                                      ***

24.10.2014

 

Artış

 

Dün akşamdan itibaren yine Almanya’dayım…

Bu yılın başında da Türkiye’deydim…

Aradan geçen yaklaşık sekiz ayda gözlemleyebildiğim…

AKP ve Erdoğan’ı açık açık eleştirenlerin…

Ve Türbanlıların* sayısında bariz bir artış olduğudur!

                                                                        *

THY

 

Frankfurt havalimanı…

Dünyanın sayılı havaalanlarından biridir…

Lufthansa, Alman havayolları ve bu havaalanının “ev sahibesi”…

Ağır şekilde özürlüyüm / engelliyim…

Dışarından baktığınızda bir şey göremezsiniz!

 

Bir engelli olarak bende sağlıklı insanların arasında varlığımı sürdürmeye çalışıyorum…

Lufthansa şirketinin Check In diye tabir edilen yerinde görevliye engelli olduğunuzu bildirdiğinizde…

Engel durumunuza bağlı olarak ya doğrudan Check In’den alınarak veya kendiniz bu şirketin özel olarak engelliler için ayrılan “odasına” gidersiniz / götürülürsünüz. Çay, kahve, su bedava! Ferah ve aydınlık bir oda, sıra sıra koltuklar. Gerçekten güzel bir şekilde ağırlanıyorsunuz. Özürlüler tuvaleti hemen yanı başınızda. Özürlü hizmetleri için özel ofis ve odası var. Vaktinde alınıp, vaktinde götürülüyorsunuz. Akülü arabalar vızır vızır…

       

Eskiden milli bir gurur vesilesi olan Türk Hava Yolları…

Özeller kazanacağına, devletim – milletim kazansın diyerek çok kullanırdım. Tayyip Hava Yollarına dönüştürüldüğünden beri bu uçak şirketiyle elimden geldiğince uçmamaya gayret ediyorum. Ama gerçek şu ki birçok insan gibi bende maddiyatıma dikkat etmem gerek. Hele malulen emekli olduğumdan beri. Uçak biletleri “pahalı”. Annem ve benim için uygun bilet bulunca bu sefer aldım.

Dün…

THY Check In’e giderken bir THY görevlisi ikimizi bastonlu görünce doğrudan THY özürlüler servisine yönlendirdi. Ben hem seviniyorum, hem de ne bileyim gurur duydum diyebilirim(!?)

Çünkü havaalanında yürüme mesafeleri bazen çok aşırı olabiliyor…

Kısa keselim, gittim biletleri verdim tamam, bekleyin aldıracağız sizi dediler…

Annem kalça kemiğini kırmıştı aradan neredeyse on beş ay geçmesine rağmen bir düzelme yok…

Ben malum, bırak birkaç dakikadan fazla ayakta durmayı bazen adım atmaya mecalim yok. Beş – on koltuk var hepsi dolu. Çaresiz koltuk boşalmasını bekledim ve annemi oturttum. Bekle Allah bekle, ayakta sallanıyorum. Gücüm tükenmek üzere…

Neyse sonunda hemen annemin yanında koltuk boşaldı. Orada gördüğüm insan manzaralarına hiç değinmek istemiyorum çünkü bu milletin bir mensubu olmak insana her zaman kıvanç duydurmuyor!!! Uçağın kalkmasına yaklaşık iki buçuk saat var…

Tuvalete gitmem gerekti…

İnanın dış hatlar binasının bir ucundan neredeyse diğer ucuna yürümem icap etti!

Neyse, arada…

Londra yolcuları, Paris yolcuları, Düsseldorf falan…

Bazen ismen çağırarak insanları ya akülü ya da ve bu çoğunlukta tekerlekli sandalyelerle alıp götürüyorlar. Uçağın kalkmasına yaklaşık bir saat var…

Yavaş yavaş tedirginliğim…

Dakikalar geçtikçe huzursuzluğum artıyor…

Ne Frankfurt yolcuları ne ismen çağrılma…

Arada görevlinin yanına giderek soruyorum…

Adam benden bıktı, uçağı kaçıracağız…

Cevap; bekleyin aldıracağız…

Uçağın kalkmasına yaklaşık yarım saat kala geldiler almaya, biri tekerlekli sandalye olmak üzere…

Daha alçak olduğu için annem tekerlekli sandalye ben akülüye bindim. Vınnnnnnnn…

İki genç uçağa yetiştirmeye çalışıyor bizi…

Pasaport kontrolünde annem sorunsuz geçti, ben takıldım…

Âdetim olmasa da kendimle ilgili işlerde ihmalkârlığım vardır…

Nasılsa yine ben yapacağım diyerek savsakladığım olur…

Pasaportum biteli bir ay oldu, Alman kimliğinle Avrupa’da fink attığım için ihtiyacım da olmadığından yenileme gereği duymamıştım. Gerçi bir daha seneye bir ABD ziyareti söz konusu ama nasılsa o zamana kadar yaptırırım diye düşünmüştüm! Her neyse…

Türkiye’ye girişi kimlikle yaptım. İnanın hiç farkında değilim kimlikle giriş yapıldığında insana küçük bir kâğıt veriyorlar, ya verdiler ben kaybettim ya da hiç vermediler ki buda oluyormuş. Açıkçası bilmiyorum! Polis gümrükten geçebilmem için şefine yönlendirdi bizi…

Uzatmayalım, ülkeden çıkabilmek için gerekli izni aldıktan sonra gümrükten geçtim. Uçağın kalkmasına dakikalar var. Annem ve genç görevli gümrüğün öteki tarafında bizi bekliyorlar…

Çok vakit kaybettik acele etmemiz lazım” dedim gence…

Sorun yok abi, bizdesin, yetiştireceğiz” diye yanıtladı…

Bu arada gence havaalanında mı yoksa taşeronda mı çalıştığını sordum…

Ne gezer abi, taşeronda! Havaalanına girmek çok ama çok zor” dedi…

Gençler bizi gerçekten uçağa yetiştirdi ama “son dakikada”. Tekerlekli sandalyeyi iten kan ter içinde. Bu çocukların aldıkları her kuruş helal!!! Hırsızlar utansın! Bahşişi verdikten ve teşekkür ettikten sonra ayrıldık.

 

Allah var yukarıda…

Bugüne kadar görmediğim bir özürlü yoğunluğu vardı…

Ama Lufthansa bu işi organize edebiliyorsa…

Türk Hava Yolları bunu neden organize edemesin?

Neticede diyebilirsiniz ki suç sende, pasaportun veya kâğıt olsaydı sıkışmazdın…

Mesele o değil!       

Yazdıklarımı bir daha okuyun lütfen…

Anlamaya çalışın…

Bizim neyimiz eksik ki başkalarının yaptığını biz yapamıyoruz?

Bir özürlü olarak ben bu rezilliği neden yaşamak zorundayım?

Neden, neden, neden?

                                                                        *

Allah aşkına heriflerin yaptığına bakın

AKP'lilier...
Recep Tayyip Erdoğan ve gilleri...
Atatürk düşmanları...
Hırsızlar, dolandırıcılar, namussuzlar...
Para için değil avradını, kızını, kız kardeşini - anasını bile satan p...!
Bilişim konusunda siz benimle aşık atacak kadar ADAM olduğunuzu mu sanıyorsunuz?

Oğlum siz bu yolla başladığınızda ben dönüyordum!
Böyle çocuk, çocuk girişimlerle beni durdurabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz!

Dünya çapında okuyucum var...
Sağlığım elverdiği, yazdığım taktirde…
Her Allah'ın günü artan sayıda bir okuyucu kitlem var...
Var mi ötesi?

Siteyi bugün Google şikâyet etmişler…
Akılları sıra…
Aranarak - okunmamı engelleyecekler…
Siteye giriş yapanlar Google tarafından Maleware var diye uyarılacak ve…
S… oradan!

Oğlum beni Verfassungsschutz (anayasayı koruma)…
??? bile kontrol etti…
Binlerce kez site saldırıya uğradı…
Erkek gibi karşıma çıkarak mücadele etmeye cesaretiniz yok…
Ama kancık karı gibi davranarak, kahpelik yapabiliyorsunuz!

Ya sizin mayanız mı yoksa sütünüz mü bozuk?
Analarınız sizi acaba kimlerden peydahladı?

Bu ay http://www.gurbuz.net sitesini…
23 günde ziyaret edenlerin yaşadığı yerler!

TR Istanbul
US
US Mountain View
RU Moscow
NL Amsterdam
CN Guizhou
FR Paris
TR Ankara
GB Beaconsfield
PL Polska
BR
RU Yoshkar-ola
PL Warsaw
US Syosset
DE Wiesbaden
CN Beijing
CN
DE Kiez
RU Tyumen
DE Berlin
DE Gundersheim
US Seattle
RU Kazan
TR Eskisehir
TR
DE Goslar
RU
BR Muriaé
FR Nice
TR Izmir
CA Laval
RU Tomsk
UA Kiev
FR Villacoublay
DE Hochstetten-dhaun
BR Ribeirão Prêto
TR Izmit
UA Kiselëv
RU Rostov
TR Antalya
BR São Paulo
TR Bursa
US Simi Valley
TR Konya
DE Frankfurt Am Main
DE Karlsruhe
DE Recklinghausen
TR Adana
UA
TR Denizli
MX
UA Baryshevka
TW
TR Maltepe
TW Taipei
BR Juiz De Fora
DE
DE Dittelsheim
US Winter Haven
DE Niedernhausen
RU Nizhniy Novgorod
PL Gdansk
AM
NO Oslo
DE Königs Wusterhausen
NO Stavanger
KW Kuwait
US Staten Island
DE Neunkhausen
DE Duisburg
DE Nürnberg
TR Antakya
TR Mersin
PT Lisboa
MX Xalapa
IT Florence
IT Ancona
IT Nettuno
DE Sprendlingen
MA
BR Salvador
CA Salmon Arm
CZ Chrudim
DE Munich
NL
IT Milan
RU Vladivostok
SE Traryd
CA Ottawa
NL Utrecht
ES Málaga
US Lombard
NL Purmerend
US Brandon
BR Barbacena
DE Leverkusen
TR Sakarya
DE Trier
US Staten Island
RU Taganrog
DE Düsseldorf
LV Riga
DE Wachenheim
US Sterling
GB Maidenhead
GB London
BR Brasília
US White Plains
CZ
CL Santiago
ES Valladolid
US Falls Church
BR Recife
BR Juazeiro Do Norte
HN Tegucigalpa
CL Los Ángeles
MT
TR Mugla
DE Homburg
DE Worms
US Ann Arbor
BR Porto Alegre
PT Tomar
IL Jerusalem
SG Singapore
IT Turin
RO Bârlad
MU
IT San Vendemiano
RO Timis
IN
DE Hürth
RU Izhevsk
TR Kayseri
TR Iskenderun
TR Samsun
IR Tehran
TR Ordu
AU Waterford
US Thornton
TR Çorum
RO
CN Guangzhou
AU Melbourne
EC
BR Campo Grande
PL Lodz
DE Neumünster
NL Wormerveer
EG Damietta
US Bethlehem
DE Mörfelden-walldorf
NL Maassluis
PT
US San Francisco
ES Villamediana De Iregua
DE Trechtingshausen
US Orange
UA Dnepropetrovsk
TR Trabzon
RU Chita
GB Uxbridge
TR Bornova
DE Walluf
US Durham
US Cary
US Brea
TR Gaziantep
UA Lugansk
US Port Richey
CH Münchenstein
US Kansas City
US Providence
PY Asunción
TR Manisa
TR Urfa
UA Mariupol
US Washington
US Austin
TR Düzce
IE
PL
US Sunnyvale
US New York
TR Tekirdag
TR Aydin
US Richmond
DE Ismaning
FR Andelu
SE Stockholm
NO Nesoddtangen
AT Vienna
TR Balikesir
DE Filderstadt
US Ocean City
US Spartanburg
US Spartanburg
TR Rize
CN Shenzhen
US Lake Mary
DE Dortmund
US Woodinville
TR Kütahya
TR Isparta
FR
IT Rome
CZ Prague
FR Amiens
TR Orta
TR Malatya
TR Diyarbakir
TR Batman
CN Putian
US Las Vegas
IN Mumbai
DE Nierstein
US San Diego
LT Vilnius
DE Gunzenhausen
DE Büdelsdorf
BR Belo Horizonte
UA Vasilkov
DE Erfurt
VN
MD
UA Vinnitsa
TR Elazig
TR Sivas
TR Dogan
AZ Baku
PL Wroclaw
FR Gennevilliers
KZ Almaty
ID
US Huntington Beach
US Washington
UA Cherkassy
TR Zonguldak
US Edmonds
BR Rio De Janeiro
IE Louth
DE Mainz
CZ Brno
RU Saint Petersburg
RU Irkutsk
FR Roubaix
CN Changchun
CN Jinan
UA Kharkov
GB Birmingham
US Fort Lauderdale
HK Central District
TR Gebze
TR Nevsehir
AZ
TR Mahmutbey
TR Kahramanmaras
US Seattle
DE Bremen
CN Shanghai
RU Novorossiysk
CN Henan
CN Taiyüan
MA Casablanca
SN
GB Glasgow
TR Bilgi
TR Amasya
US Dallas
US Clearwater
IL Tel Aviv
MX Cuernavaca
US Leesburg
DE Nörten-hardenberg
DE Ober-olm
CO Bogotá
US Ridgefield
TW Kaohsiung
RU Perm
NL Rotterdam
SE Halmstad
ID Jakarta
TW Taichung
US Sacramento
CN Wuhan
CN Hefei
US Floresville
DE Hadamar
TR Güvenlik
TR Edirne
TR Kirikkale
FR Puteaux
RU Pushkino
US Menlo Park
CH Zürich
US Wilmington
US Houston
DE Nettelsee
DE Calw
DE Bad Vilbel
IT
DE Rodgau
DE Braunau
US Lansing
US Wayne
CN Hebei
MY Kuala Lumpur
NL Papendrecht
CN Changsha
CN Harbin
VN Ho Chi Minh City
PE Lima
US Phoenix
TR Çanakkale
TR Adiyaman
TR Bilecik
AT Purkersdorf
TR Bitlis
RO Bucharest
HK
IN Hyderabad
TR Erzurum
TM Ashkhabad
TR Bolu
TR Dumlupinar
US Bakersfield
SA Riyadh
US Rockville
DE Leimen
DE Ludwigshafen
DE Kriftel
DE Kassel
AT Graz
IT Salerno
AR Rosario
TT
IT Venice
AR Esperanza
BR Goiânia
IT Cagliari
ES Cartagena
BR Bento Gonçalves
ME
PL Henryk
IL
DE Bruchsal
DE Freiburg
DK Copenhagen
MX Empalme
NO Grimstad
SE Lund
CN Shenyang
CA Ottawa
ID Indo
IT Verezzo
BY Minsk
CN Chongqing
US Bloomfield Hills
VE Caracas
NO Elverum
DE Nordenham
JP Osaka
IN New Delhi
BR Itatiba
US Cosby
ES Valencia
US San Jose
PS Hebron
US Fort Smith
DE Griesstätt
SA
IS
IT Cantù
DE Troisdorf
TR Menderes
DE Kappel-grafenhausen
DE Göppingen
US Fort Worth
FR Dreux
US Lynn
TR Ardahan
IQ Erbil
TR Büyük
TR Bingöl
TR Sincan
TR Vakiflar
KG
US Carrollton
TR Kibris
TR Pamukkale
TR Kars
TR Umraniye
TR Karabük
DE Aachen
TR Sariyer
TR Tokat
TR Acibadem
TR Sisli
SE
TR Afyon
CA Montreal
TR Eser
TR Mardin
DE Lüdenscheid
GB Manchester
IE Carlow
DE Brandenburg
US Ogden
US Austin
NL Haarlem
RU Velikiy Novgorod
MX Cuauhtémoc
AR Tucumán
PT Lisbon
PT Celorico De Basto
IT Pomezia
IN Madras
GR Thessaloníki
ES
BO Santa Cruz
IT Giugliano In Campania
IT Comazzo
TR Kirklareli
DE Wallertheim
DE Halle
DE Crimmitschau
DE Friedersdorf
DE Oberhausen
US Akron
US Atlanta
US Cleveland
DE Netze
SK Bratislava
RU Kstovo
SE Borås
GB Stafford
UA Donetsk
DE Balve
US Corona
CN Chaoyang
US San Diego
GB
JP
CN Hangzhou
RU Volgograd
GB Banbury
PK Karachi
BR Jaraguá Do Sul
MA Anoual
US Marina Del Rey
VN Hanoi
NO Bergen
US Spokane
ES Oria
US West Henrietta
US Littleton
IT Trani
US Rancho Cucamonga
CZ Cheb
AU
US Los Angeles
US Tucson
US Portsmouth
AT Linz
PK
US Provo
RU Orenburg
TH Muang Rajburi
DE Weilheim
US South Bend
FR Rennes
RU Play
PL Oborniki
UA Simferopol
US Durham
TR Ordu
CH Hochdorf
AT Kalsdorf
CH Full
GR Athens
TR Yaman
TR Genel
CH Zizers
US Dallas
NL Oost
US Laguna Niguel
AU Lidcombe
BG Rousse
RO Curtea De Arges
TR Bayburt
IT Zovencedo
NI Managua
CZ Kraluv Dvur
MK Skopje
DE Hammelbach
NL Maastricht
US Saint Louis
DE Dreieich
GB York
US Boulder
NL Venlo
TR Destek
US Houston
TR Aksaray
TR Selçuk
TR Marmara
AT Gmunden
TR Kadir
TR Giresun
TR Yenimahalle
TR Afyonkarahisar
GB Poole
TR Sabanci
TR Adapazari
ES Mondariz
TR Havza
BG Varna
AL Tirana
BA Sarajevo
TR Ortaca
TR Marmaris
US Austin
TR Batikent
RU Arkhangelsk
US Chesterfield
TR Ataköy
TR Yalova
TR Bakirkoy
TR Alaaddin
TR Fethiye
TR Tarsus
BG Lyuben Karavelov
NL Den Haag
TR Menemen
TR Alpaslan
DE Benz
TR Van
US Richmond
DK Glostrup
FR Cergy
TR Ilya
AT Kitzbühel
RU Yekaterinburg
DE Halle
RU Penza
RU Cheboksary
RU Stavropol
RU Velikiy Novgorod
RU Khimki
DE Heidelberg
AT Altenberg Bei Linz
TR Bostanci
US Santa Clara
FR Boulogne
DE Leipzig
DE Baden
TR Ceyhan
DZ Blida
US Westerville
IT Mestre
CH Oberriet
US Dodge City
TH
US Alpharetta
DE Höst
NL Maasdijk
US Secaucus
US Saint Charles
PL Lazy
US Fort Huachuca
DE Wolfenbüttel
DE Kempten
US Savannah
CZ Praha
GE Tbilisi
BE Tielt
GB Daresbury
US Jacksonville
US Columbus
US Brunswick
CN Nanning
US San Francisco
ZA Johannesburg
DE Grimma
DE Ahrenviöl
US Auburn
AP
US Houston
RU Gagarina
US Montgomery
SE Helsingborg
US Bellevue
DE Senftenberg
IL Haifa
BR São Luís
KR Seocho
IN Kurnool
CN Daqing
CN Xiaoshan
CN Xiamen
US Los Angeles
CN Liuqiao
CN Qingdao
US Johnston
US Middleboro
US Mount Laurel
CN Zhengzhou
US Westland
CN Suzhou
RO Iasi
US San Jose
IR Jahan
US Kirkland
US Mound
US Commack
IN Silchar
CN Ningbo
KR Seoul
TW Taoyüan
DE Nieder-olm
ES Lasarte
US New York
US Sherman
US Miami
RO Galati
VE Maracay
US Seattle
FR Rueil
US Overland Park
BE Herent
DE Friedrichshafen
DE Bad Dürkheim
RU Davydkovo
US Malvern
JP Sakura
US Columbus
DK Copenhagen
US Sayreville
US Scottsdale
GB Nottingham
US Las Vegas
CA
US Chicago
IT Leghorn
PK Lahore
US Phoenix
CN Langfang
RU Krasnogorsk
DE Beauregard
PH Mandaluyong City
CZ Lazne Bohdanec
US San Jose
US Fairfield
KR
DE Linderbach
DE Köln
US Stockertown
FR Marly-le-roi
US Easton

 

                                                                      ***

25.10.2014

Ense tıraşı

Okul zamanını hesaba hiç katmıyorum...
Bu yıl bilişimde 28. yılım doluyor...
Dün yazmıştım, beni Google ihbar etmişler Maleware var diye...
Meslek hayatım hackerlerle...
Siyasi yaşamım PKK, cehalet, siyasi İslam'ın irticacı kısmıyla ve yabancı düşmanlığı ile mücadeleyle geçti!

Osmanlıdan bu yana alaylı - mektepli mücadelesi...
Dün mektepliler kazandı...
Alaylıların iktidarında Türkiye'nin düştüğü durum ortada...
Yarın yine mektepliler kazanacak...
Çünkü bilgi ve birikim hayatın her alanında esastır!

İstendiği takdirde sitemden her türlü bilgi ve belgeyi...
Gönül rahatlığıyla indirebilir, okuyabilirsiniz!

Önder

 

                                                                        *

Ümmet-i Müslim’in

 

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eshedü enne Muhammeden abdûhu ve resûluhu

 

Arife tarif gerekmez…

Müslüman bir insana yukarıdaki cümlenin ne anlama geldiğini izah etmeme gerek yok!

İyi de…

İzah etme ihtiyacı neden his ediyorum?

 

Türkiye’den yeni geldim…

Kime sorsam…

Elhamdülillah Müslümanım diyor(!?)

Çarşaflılar, türbanlılar…

Başörtülüler…

Sarıklılar, sakallılar!

 

Allah, Allah…

Nasıl olurda sen Müslüman olduğunu iddia etme cüretini gösterirsin?

 

Hiç kendine sordun mu…

Allah beş vakit namazı neden farz kıldı diye?

Mesela sabah namazı…

Sabahın kör karanlığında kıldın, Allah kabul etsin ama neden bu saate?

Yok, sen kıçını devirip tekrar yatasın diye değil...

Erken kalkıp rızkını arayasın diye…

Kalktıktan sonra camdan bir bak bakalım bakkal, çakal saat kaçta dükkân açıyor, sen kaçta işbaşı yapıyorsun? Ondan sonra kendine sor bakalım Allah senden neden erken kalkmanı istediğini!

 

Dilinden cihat kelimesini düşürmüyorsun…

Bilmez misin cihadın küçüğü ve büyüğü olduğunu?

Ve büyüğün nefsinle mücadeleyi temsil ettiğini…

Hiç dikkatini çekti mi?

Kadın yalnız…

Ve çıplak bir şekilde “yakalandı”…

İlk olarak neresini örter?

Göğüslerini…

Keza erkek edep yerini…

Neden?

Düşün bakalım neden?

Kuran-ı Kerimde kadının “ziynetini” örtmesi öneriliyor…

Ama sen ne nefsine nede bilmem nene sahip çıkamadığın için…

Kara çarşafa bürünmesini istiyorsun…

Hâlbuki…

İslam bilimcileri ziyneti farklı yorumluyor…

Dikkatini çekerim; hacıdan – hocadan, şeyhten falan bahis etmiyorum…

Kuran-ı Kerim eğitimini bilimsel tabanda almış…

Doğru dürüst tefsirine hakim insanlardan söz ediyorum…

Kimine göre ziynet…

Kadının edep yerleri örterek kendi ile köle kadınlar arasında farkındalık yaratması…

Kimine göre ise, ki bu hem dilbilgisine, tarihi gerçeklere hem de sosyolojik olgulara dayanan bir açıklama…

Ziynet ile kast edilenin o zamanın Arap kadınları takındıkları mücevherat ile başkalarında özendirme, arzulama, istek uyandırmaması olarak yorumlanıyor.

    

Gelelim oruca…

Neden oruç tutarsın?

Allah rızası için!

Güzel!

Peki, bilimin son yıllarda orucun insan sağlığına katkıları hakkında edindiği bilgiler hakkında malumatın var mı?

Allah…

Tabiri caiz ise önce yaratığı kulunun sağlığını düşünüyor…

Sonra…

Evet, sonra nefsinle mücadele etmeni…

İradene hakim olmanı istiyor…

Ama sen…

Ya orucu uykuya tutturuyorsun…

Ya da hayvan gibi yemek yiyorsun…

Pabuçlarımın Müslümanı!

 

Söyle neden benden korkuyorsun?

Sözde adam diye ortalıkta dolaşıyorum…

Bazen beş on kiloyu kaldırmaya gücüm yetmiyor…

Seninle burun buruna gelsek…

Püf desen yıkılırım!

Aklımdan mı?

Korkma, kazalarda kafayı vura vura iki gram kaldı!

Bilgimden mi?

Bildiğim tek şey, hiç bir şey bilmediğimdir!

Kalemimden mi?

Ne kalemler gördüm, ben neyeyim ki?

Doğru ya…

Az kalsın unutuyordum…

Atalarımız bile boşuna dememiş…

Doğruyu söyleyen dokuz köyden kovulurmuş!

                                                                      ***

27.10.2014

 

Tuzaklarla dolu Şile yolu

 

Atam sen rahat uyu diyenleri okuyorum…

Biz varız diyorlar…

İyi ki varsınız…

Sizler olmasanız acaba daha neler olur?

 

Ama…

Tuzakları…

Ve uzun vadeli sonuçlarını…

Kaçınız görüyor, kestirebiliyor?

 

Misal Şile yolu…

İstanbullular Şileyi bilir…

Karadeniz’e kapıdır…

Kum baba…

Gel keyfim gel…

Aileme iyiliğim dokunduğu kadar kötülüğümde olmuştur…

Cehalettir, düşüncesizliktir kötülüklerin anası…

Seksenli yıllarda yurda kesin dönüş yapmıştık…

Velilerim 30 yıl önce “tek” ettikleri ülkeye ayak uydurmaya çalışıyor…

Ben…

Gençlik işte, cehalet – düşüncesizlik, heyecan – vatan, millet sevgisiyle…

Sağ – sol olayların ortasında…

Ölümle burun buruna…

Babam durumdan haberdar olunca…

Ver elini Almanya, şansta yardım etti…

İmkânsız gerçek oldu…

Yani, anlayacağınız bizim tekrar Almanya’ya dönmemizin asıl sebebi benim!

 

O zamanlar…

Dayım her hafta sonu çoluk çocuk bizi arabaya bindirir…

Şilenin yolunu tutardık…

Deniz, güneş – mangal keyfi…

Ohhh!

 

Yol boyunca midem bulanırdı virajlardan!

 

Bu sene annemle Şile’deyiz…

Gel eski yoldan İstanbul’a dönelim dedim…

Hay demez olaydım…

Yine midem bulanmaya başladı…

Ancak…

Biraz abartılı olacak ama…

Adım başı desem yeridir…

Kız öğrenci yurdu…

İmam Hatip öğrenci yurdu…

Bilmem ne öğrenci yurdu…

Gözlerden ırak…

Gizli gizli…

Meydanda…

Alenen Işık Üniversitesi…

Beyin yıkama, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetini yıkma yuvaları!

 

Bilmem ne demek istediğimi, neyi anlatmaya çalıştığımı anladınız mı?

                                                                      ***

28.10.2014

Validebağ Korusundaki dostlara

Direnişiniz önünde saygıyla eğiliyorum...
Tüm dost ve özellikle gençlerin direnişinize katmasını umuyorum...
Bu pazarlamacı, bölücü, kutsal dinimizi şahsi ihtirasları için kullanan...
Tüm kanı bozuk soysuzlarla ancak...
Direne direne mücadele edebiliriz!

Not: direnişimizi birleştirebilirsek çok daha etkili olabiliriz

                                                                      ***

29.10.2014

Demokrasinin anasını bilmem ne edenler

İleri demokrasi...
Analar ağlamasın...
Yolsuzluk, haksızlık olmasın diye yolla çıktılar!

Türkiye onların "hükümet" zamanında bugüne kadar yaşamadıklarını...
Görmediklerinin alasını yaşadı!

Vahşi kapitalizmin piçleri...
Rant uğruna insan hayatını hiçe sayarak...
Allah'ın insan oğluna ve TÜM canlıların hizmetine sunduğu tabiatı...
Nimetlerini...
Bugüne kadar zar zor edinilen milli değerleri...
Para uğruna pazarladı!

Dün yine maden kazası yaşadı Türkiye...
Bir hükümetin asli görevleri arasında olan yasama...
Yürütme, yargı ve bunların denetimini Recep Tayyip Erdoğan denen...
Bir soysuzun eline "emanet" edecek kadar şuursuzca!

Denetim dedikte aklıma geldi...
Yürütmede neden erkler ayrılığı esastır?

Çünkü...
Yapılan bir yanlış...
Gözden kaçan bir ayrıntı...
Dikkate alınması gereken ama bir şeyi sonuna kadar...
Tahlil etmemenin sonucu olarak...
Dikkate alınmayanın...
Diğerleri tarafından düzeltilebilmesi için!

Beyler...
Demokrasi dediğiniz...
Bir uzlaşı, azınlıkta olanların da haklarının gözetildiği...
Denetimi esas alan bir yönetim şeklidir!

Bilmeyenlere duyurulur!!!

                                                                      ***

30.10.2014

Bu millet adam olacak ama

Ben görür müyüm bilmem…
Bugüne kadar yaşayanlar hakkında çok yazdım – çizdim…
Biraz da ölmüşler hakkında yazmanın zamanıdır!

Acıların en büyüğü…
Evlat acısıdır…
Hiç bir şeyle kıyas kabul etmez!

Allah kimseye göstermesin…
Allah cümlemize sıralı ölümler nasip etsin!

Aradan 25 sene geçti…
Oğlum bir buçuk yaşındaydı…
618 günün acısını tarif edemem…
Rahmetli eşimle…
Arkadaşlık dâhil…
İki sene iki ay bir beraberliğimiz oldu…
Ama Allah şahidimdir…
Bu iki sene iki aya 22 seneyi sığdırdık desem yeridir…
Zaten delinin tekiydim…
Tüm maddiyatsızlıklara rağmen…
Avrupa kazan biz kepçeydik…
Allah rahmet eylesin kırmızıbiberim, sevdam…
Allah nur içinde, huzur içinde yatırsın…
Tüm ölmüşlerimizi!

Ben komadayken…
Rahmetli babam yaptırdı aile mezarlığımızı…
O günden bugüne…
Elim hep üzerlerinde...
Temizlik, tadilat, dua ve onların adına hayır…
Ama aradan 25 sene geçti…
Köy, büyük şehire bağlandı…
Yaslar çıktı…
Mezar kullanım belgeleri falan…
Lafın kısası…
Sorumlu olduğum iki ailem var…
Ve ikisine de, karınca kararınca yetişmeye çalışıyorum!

Mezarda artık dipten bir yenilemeye ihtiyaç hasıl oldu…
Onun için bu sene ulaşabildiğim tüm mezarlıkları ziyaret ettim…
Fikir edinmek, ilham almak için…
Ve ne dikkatimi çekti biliyor musunuz?
Eskiye nazaran…
İnsanlar ölmüşlerine ve mezarlarına daha itinalı yaklaşıyorlar!

Yaşayana saygısı olmayanın…
Ölmüşüne, geçmişine, tarihine saygısı olabilir mi?

Hoş yasamada gerekenleri yapmış durumda…
Allah var yukarıda…
Eğri oturup doğru konuşalım…
Mezarlıklar ve düzenlemeleri ile Avrupa standartlarına çok yaklaşılmış…
İnşallah bu düzenlemelerde…
Bir zamanlar sağlık reformunda olduğu gibi fos çıkmaz…
Gerçi…
Yaptıkları, yapacaklarının teminatıysa eğer…
Paraya sıkışınca…
Mezarlıkları AVM’ye çevirmeyeceklerinin hiç bir garantisi yok!

                                                                        *

Recep’e açık mektup

Eline kan bulaştı Recep…

Suriye’de…
Reyhanlı’da…
Soma’da...

En son dün…
Karaman’da…
Eline kan bulaştı Recep…
Bu kanın vebali boynuna!

Suçu ona buna yıkmaya çalışma…
Boşuna…
Hz. Ömer’e mâl edilen…
“Fırat’ın doğusunda bir koyun kaybolsa bunun sorumlusu benim” sözünü hatırla…
Eline kan bulaştı Recep…
Bu kanın vebali boynuna!

Yaptığın iddia edilen tüm hırsızlıklara…
Göz yumduğun…
Hatta sorumlusu olduğun tüm yolsuzluklar bir tarafa…
Eline kan bulaştı Recep…
Bu kanın vebali boynuna!

Gerçi Allah’ın işine akıl sır ermez…
Ama…
Gördüğüm kadarını yazıyorum…
Boşuna cennet kapısından içeri gireceğini umma…
Eline kan bulaştı Recep…
Bu kanın vebali boynuna!

Sen Rab’ına duacı ol ki…
Sonsuza kadar iki âlem arasında sıkışıp kalmayasın…
Cehennemde bir yer bulasın…
Gerçi…
Şeytan seni kabul eder mi bilemem…
Ama…
Cehennem ateşinin seni yakıp kavurmaya yeteceğini de sanmam…
Eline kan bulaştı Recep…
Bu kanın vebali boynuna!

                                                                      ***

Bakırköy tımarhanesi

Bugün coştum dostlar...
Parmaklarım...
Klavyenin üstünde adeta dans ediyor...
Beynim harıl harıl işliyor...
Yok, sandığınızın aksine...
Cumhuriyetimizin 91. yılını kutladığımız için değil...
Utancımdan, daraldığım - sıkıldığım için!

Tamam...
Biliyorum, tescillenmiş deliyim...
Delidir ne yapsa, yazsa yeridir diyeceksiniz ama...
Hem vallahi hem billahi...
Yazmayayım diyorum...
Hele Facebook'ta hiç...
Ama yerimde duramıyorum...
Zaten yedi yirmi dört bilgisayarlarla haşır neşirim...
Arada "kazayla" bir kaç satır elimden kaçı veriyor!

Sözüm size Aydın Doğan...
Bir zamanlar...
Saygın...
Hatta Türk basınının amiral gemisi sayılan Hürriyet gazetesi...
Sayın Oktay Ekşi başta olmak üzere...
Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil ve diğerlerini ne uğruna "feda" ettiniz?
Para değil mi, para uğruna...
Tamam bu sizin şahsi kararınız...
Kararınıza saygı duymaktan başka yapabileceğim, diyebileceğim...
Hiç bir şey yok...
Ama...
Sayın Doğan ve Hürriyet gazetesinin sorumlu yöneticileri...
Artık bu kadarı fazla...
Gerçekten çok fazla...
Annemle baş edemiyorum...
Eski alışkanlıklar...
Hürriyet diyor başka bir şey demiyor ancak yarından itibaren...
Hürriyet gazetesi artık benim evime giremeyecek!

Bugün...
Hürriyet Avrupa baskısı ekinde...
91 yıl kadın başlığıyla çıkan "rezalete" bakar mısınız...
Halide Edip, Refet Angın, Afet İnan, Semiha Es, Müzeyyen Senar, Sabiha Gökçen, Safiye Ayla, Muazzez İlmiye Çığ, Satı Kadın, Tansu Çiller, Türkan Akyol, Kerime Nadir, Elif Şafak, Adalet Agaoğlu, Madam Curie'nin tek Türk öğrencisi Prof. Dr. Remziye Hisar, Kırmızılı kadın, Prof.. Dr. Türkan Saylan ve saymaya "üşendiğim" daha onlarca saygıdeğer hanımefendilerin yanı sıra...
On altıncı sayfada...
Aşağıda gördüğünüz yayınlanmıştır!

Yalaklığın, yağcılığın böylesine ancak pes denir!
Soruyorum…
Bu götü boklu, sidiklilerin…
Türk ulusuna, bilime, edebiyata, insanlığa ne gibi faydaları olmuştur?

                                                                      ***

31.10.2014

 

L’addition s’il vous plaît veya hesap lütfen

 

Şu dünya kuruldu kurulası…

Neler gördü, neler…

Ne güç, kudret…

Ne heybet, ne ihtişam…

Ne zenginlik ve sefillik…

Adım attıklarında yeri göğü titreten dinozorlardan tutunda…

İnsan zekâsı sayesinde varlığı iki bin yıl önce tahmin edilen gözle görülemeyecek kadar küçük…

Ama bir araya getirilerek patlatıldığında…

Hayal gücünü zorlayacak tahribata yol açan atomlara kadar!

 

Ancak…

Bu dünya gelip geçici heveslerin…

Arzuların, tutkuların, ihtirasların…

Gücün, kudretin dünyası…

Baki olan Allahtan başkası değildir!

 

Kırk dokuz senede…  

Sarışını, esmeri, kumralı…

Ve kızıl saçlısı…

Hayatıma giren, isimlerini çoktan unuttuğum ama…

Yüzlerini…

Hala hayal mayal hatırladığım kadınlar…

Tanıştığım, kavga ettiğim, tartıştığım…

Birlikte gülüp eğlendiğim, içtiğim ve bir ihtimal bir hedef uğruna…

Birlikte aynı istikamette yürüdüğüm…   

Yüzlerce beklide binlerce insan…

Çoğu iz bırakmadan geldi geçti…

İz bırakanlar ise…

Yüreğimin derinliklerinde…

Benimle birlikte…

Ve benimle birlikte gömülecekler!

 

İnsan dediğin…

Kendini dev aynasında görür…

Sanır ki…

Benden sonrası tufan…

Hâlbuki miniciktir, küçücüktür ve unutulup gidecektir!

 

Unutulmayanlar…

Küçücük, minicik ama fikirleriyle, yaptıklarıyla…

Eserleriyle…

Bazen de gönül bağından dolayı…

Küçücük, minicik ama yine de büyük insanlar!

 

Üzülmeyin!

 

Göz bazen aldatabilir…

Yanıltabilir…

Gözle görülen her zaman gerçekleri yansıtmayabilir…

Gerçekler…

Bazen zaman ister!

 

Gün gelecek…

AKP’de hesap verecek…

Acı olan…

Hesabı nesillerin ödemek zorunda kalması olacak!

                                                                      ***

02.11.2014

 

Özeleştirmeler, mecburiyetler ve çaresizlikler

 

Ey muktedirler…

Ey nazlı güzeller…

Ey geçmişin mağdurları, günümüzün zalimleri…

Kul yapımı hiç bir şey ebediyet için yapılmamıştır…

Kul kurar, kader gülermiş…

Zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter…

Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter…

Güzellikte, güçte gelip geçer, kudrette!

 

Zaman, zaman…

Yazarım aşktan…

Vefadan, sevdadan…

Bazısı sapık der, methiyeler düzüyor…

Kendimi övdüğümü sanan…

Zavallılar!

 

Anlamazlar ne demek istediğimi…

Çünkü düşünmezler…

Hayatımda boşluğu, dengesizliği, disiplinsizliği sevmem…

Boşuna konuşmam, yazmam…

Her hareketim…

Çok ağır sancılarım olmadığı taktirde…

Ölçülüdür, dengelidir…

Sık eleyip ince dokurum…

Bu yüzden yaşam…

Mümkün mertebe disiplin içeresinde geçer!

    

Zevkler ve renkler tartışılmazmış…

Eleştiriye tahammül edemeyen…

Ne yazacak…

Ne konuşacak…

Nede siyaset yapacak...

 

Eleştiriye…

Hele beni düşünüp, araştırmaya teşvik eden…

Yapıcı eleştiriye olabildiğince açığımdır…

Çünkü öğrenelim, öğretelimdir felsefem!

 

31.10.2014 tarihli makaleme istinaden bir yorum yapıldı…

Beni derinden yaralayan bir yorum…

Ancak yorumcuya ne kırgınım nede küskün!

 

İnsan hayatını…

Tabiatı, milli değerleri, tarihimizi, kültürümüzü hiçe sayan…

Hele Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünceleriyle, eserleriyle…

İnsanlığa mâl olan birini insafsızca, yalan ve dolan vasıtasıyla eleştirdiğini sanan…

Kayıtsız şartsız biat’ı esas alan insanlarında…

Siyasetinde karşısındayım…

Son günlerde yaşadığımız tüm şehit ve işçi ölümlerine doğrudan değinmek istemiyorum…

Yazabileceğim tek cümleler…

Ölenlere Allahtan rahmet, ardında bıraktıklarına metanet dilemek ve…

Bu ölümlerin suçlusu bu ülkeyi idare ettiklerini iddia edenler ve onların…

Hesap sormayan seçmenleridir demekten başkası olamaz…

Çünkü konum başka…  

Daha bundan bir kaç gün önce…

Biz kadınların…

Orasıyla burasıyla uğraşırken…

İnsanlık uzayda üs kuruyor ve…

ABD, International Space Station’a füze gönderirken…

Yıllar sonra yine bir kazanın yaşanıyor olmasıdır!

 

Kaza…

ABD’nin uzay yolculuklarını >>> özelleştirmesinden <<< sonra meydana gelmiştir!

 

Bu düşünen…

Güncel olayları takip eden insanlar için düşündürücü bir durumdur…

Çünkü…

Devlet denetiminde olması gereken bazı alanların…

Özelleştirilmesi demek…     

Bu alanlarda devlet mevzuatından çıkarılarak bilmem kimlerin eline verilmesi demektir!

 

Ticarette esas olan kâr etmek olduğuna göre…

Yaşananlara şaşmak…

Abeste iştigal olur!

 

Soruyorum…

Bırakın yarınları…

Yüz yıl sonrasını…

Bir kaç saat sonrasını göremeyen, görmek istemeyen…

Düşünmeyen…

Çaresizliğine çare aramayan…

Biat kültürüyle ezilen…

Biçareler…

Gerçekten o kadar çaresizimizdir?

 

Ektiğimiz biçtiğimiz nohut…

Paşa konağını görünce kendini leblebi sandı zahir!

                                                                      ***

03.11.2014

 

Cumhuriyet tarihi kronolojisi çalışmalarım sürüyor

 

Bu sebepten dolayı...

Kendi camiasına, ideolojisine yönelik yayın yapan…

Gazetelere* bir çağrı yapmayı görev bilirim…

Empati yapmayanın empati (duygudaşlık) beklemesi…

Milletimizin acılı ve sevinçli gününü yürekten paylaşmayanın…

Bu toplumun bir parçası olması beklenmez!!!

 

Lütfen arkadaşlar aklımızı başımıza toplayalım

 

* Mesela Özgür Gündem, Akit veya Agos gazeteleri gibi 

                                                                        *

Rakamlarla kadın

 

Şüphesiz kadın olmak zor zanaat…

Bu batılı ve doğulu ülkeler içinde geçerli…

Hele Türkiye’de…

Bam başka bir şey!?

 

İncelemenizi tavsiye ederim!

 

Bu bağlamda bilimsel verilere dayanan…

Belki birçok kadının bile bilincinde olmadığı bir bilmeceyi sormak…

Zorunlu oldu J

 

Kadınlar, erkeklere nazaran neden o kadar çok ayakkabı alır?

 

Biraz düşünün bakalım, yanıtını yarın vereceğim.

http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16056

                                                                        *

Tecrübelerle sabit

 

Belki dikkatinizi çekmiştir…

Birkaç istisna dışında kimsenin yorumuna beğeni vermem…

Bunun nedenleri var…

Sizde bana vermeyin!

 

Bilgi, tecrübeyle birleştiğinde…

Varılan sonuç genelde müspettir!

 

Kimsenin başını belaya sokmak istemem…

Bu yüzden beğeni vermem…

Haftalardır Facebook bana bir öneride bulunuyor…

Bu…

Facebook’un >>> her kullanıcısını <<< analiz ettiğinin bir kanıtıdır…

Ben AKP düşmanı değilim…

İzlediği yol ve yöntemlerin yanlış olduğu kanısındayım…

Muhalifim nokta…

Ayrıca cumhuriyetçiyim…

Bir ailenin, zümrenin Türkiye’yi yönetmesi…

Kaderini belirlemesinin karşısındayım!

                                                                      ***

04.11.2014

Musluk

AKP ekonomisinin temelleri...
Dişe dokunur ne var ne yoksa pazarla...
Yabancı, Türk fark etmez yeter ki para gelsin...
Kredi musluklarını aç...
Milleti gırtlağına kadar borçlandır ki...
Hem ekonomik refah algısı yarat...
Hem de insanları sana mecbur et...
Öylesine mecbur etki...
Ölümüne sana muhtaç...
Gıkını çıkarmadan "kaderine" razı...
İşin fıtratı neyse razı olsun!

                                                                      ***

05.11.2014

 

2023

 

Kafaya koydular...

Mutlaka gerçekleşmesi lazım...

Gelecekleri, refahları buna bağlı...

Bu yolda engeller tek tek ortadan kaldırılırken...

Küçümsedikleri, muhtemelen unuttukları…

Hesaba katmadıkları küçük bir ayrıntı...

Zaten şeytanda ayrıntıda gizlidir derler…

Uzun vadeli tüm planlarını bozabilir!

 

20. yüzyılda...

Kapitalistlerin komünistlerle mücadelesiyle geçerken...

Tabiri caiz ise araya bir virüs gibi...

Faşizm girerek insanlığı yakıp kavurdu...

Gerçi Kapitalizm, Komünizmi tarihin sayfalarına gömdü ama...

Bu virüs için için, sesiz sedasız varlığını sürdürmeye devam ediyor...

Yine tarihin ve kaderin bir cilvesi olsa gerek...

Kapitalizm, dinciliği komünizmle mücadele yöntemlerinden biri olarak keşif etmesi…

Batılıların daha şimdiden başını ağrıtmaya başladı…

Bitip tükenmeyen hırslarıyla…

Yüzyıllardır sömürdükleri insanların bir gün gelip onlara tepki verebileceğini…

Öngöremediler ve bir nevi kendi şeytanlarını yine kendileri yaratmış oldular!

 

Bana hangisi daha kötü diye sorsanız…

Komünizmimi, 20. yüzyıl vahşi Kapitalizm mi yoksa dinciler mi diye…

İnanın biri diğerinden beter derim…

Çünkü her birinin kendine göre artı ve eksileri vardır!

 

Ama kesin olan…

21. yüzyılda…

Faşizm ve dincilik…

İnsanlığın daha çok başını ağrıtacak!

 

Çağımızda demokrasi ise…

Kendi başına zaten yetersizliğini ortaya koymuş olmaktadır…

Bu yüzdendir ki…

İnsanlık demokrasinin değişik sürümlerini denemiş, denemektedir…

En son ileri demokrasi dedikleri…

Ne olduğu asla bilinmeyen gudubeti!

 

Çağımızın sorunlarına…

Çevre başta olmak üzere…      

Artan insan sayısına, buna bağlı ihtiyaçlara…

Sosyo – ekonomik problemlere…

Dünya çapında yanıt aranmaktadır!

 

Jeo - stratejik konumuyla…

Türkiye ne gibi bir yol izlemelidir?

Bakın…

Kimisi ilkeleri yeniden yorumlanmalıdır diye zırvalasa da…

Bazısı kendini deccal, mutlaka mücadele edilmesi gereken bir illet gibi tanıtmaya çalışsa da…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk…

Türk milletine…

Onunla birlikte kanını, canını akıtan…

Ermeni’sinden – Kürk’üne…

Müslümanından – Hristiyan’ına…

Kısacası Türk ulusuna…

Evrensel, zaman ve mekâna bağlı olmayan ilkeler bağışlamıştır!

 

Bu ilkeler çerçevesinde hareket edildiği sürece…

Bu milletin sırtı öyle kolay kolay yere gelmez…

Çünkü…

Atatürk aslında önce insan demiştir…

Mantıkta, bilgide, bilimde insan olmayınca olmaz…

Keza…

Mevla’m da insan demiştir…

Oku diye buyurmuştur…

Hayvan okuyamaz…

Ama insan olan okur…

Ve düşünmeye başlar!

                                                                      ***

06.11.2014

 

Hamdık çiğdik meselesi

 

Hz. Mevlana…

“Hamdım, piştim, yandım” sözleriyle hayatını özetler…

Evet, dünyaya geldiğimizde hepimiz hamız…

Hayat dediğin…

Bizi değişik ısılarda pişirmeye başlar!

 

Yine kendimi örnek vermek istiyorum ki kimseyi incitmeyim, küstürmeyeyim diye…

Mesela ben bir türlü ölemiyorum(!?)

 

Koskoca dünyada…

Mutlaka bana benzer vakalar vardır…

Ama çok olduklarını da tahmin etmiyorum…

Örnek mi istiyorsunuz…

Annem hep anlatır…

Küçükken Yugoslavya’da azgın nehire düşmüş…

Çılgın akıntıya kapılarak sürüklenmeye başlamışım…

Kafam bir su üstüne çıkıyor bir kayboluyormuş…

Babam arabanın içinde uyuyor olan bitenden haberi yok…

Annem feryat figan nehirin kenarında…

Birkaç delikanlı arkamdan azığın akıntıya atlamışlar…

Kimse bana yetişemiyor, sürükleniyorum…

Birkaç yüz metre sonra bir dala tutunmayı başararak kenara çıkmışım…

Annem hala arkamdan azgın sulara atlayan insanların akıbetini merak ediyor…

Genç delikanlıyım…

Geçmiş zaman, hatırlamıyorum…

Muhtemelen kız arkadaşımın yanından geliyorum…

Yıllar sonra aynı yerde…

Birkaç metre altında hayat arkadaşımı ve evladımı kaybedeceğimden habersiz…

Trafik kazası…

Çarpma o kadar şiddetli ki…

Şoför mahallinden camdan fırlıyorum…

Hayata kalmam şans eseri diyelim…

Anlatıyorlar ben hatırlamıyorum…

Yüzümün üstüne yüz eklenmiş…

Alnımda izlerini hala taşıyorum…

Aradan yıllar geçiyor ve…

Araba akordeon…

Ben hala yaşıyorum…

Tüm bu anlattıklarımın arasında sayısını unuttuğum, sonu mutlak ölüm olan vakalar…

Anlayacağınız bir türlü ölemiyorum…

Allah ne yazdı bilmiyorum…

Çukurumu açmışlar, tahtaları döşemişler…

Almanya’dan gelmemi bekliyorlar…

Ölmeyince çukuru kapıyorlar…

Ve ben eşimin, oğlumun başında dua ederken…

Sola bakıyorum, kapatılan çukura…

Ve kendime ettiğim küfürün bini bir para!

 

Evet…

Hayat hepimizi pişiriyor…

Değişik ısılarda…

Kimimiz çiğ kalıyoruz…

Çoğumuz kıvamında…

Bazımız ise…

Yanıp kül oluyor!

                                                                        *

Pamir

Bu sabah haberleri izlerken iki satır yazsam mi diye düşündüm...
Sonra vaz geçtim...
Kız kardeşimin Hamdık çiğdik meselesi başlıklı yazıma bir yorumu yüzünden yazmaya karar verdim!

Baykuş...
Bizde uğursuzluğun...
Batılı toplumlarda daha çok bilgeliğin simgesidir!

Ne alaka...
Küçük Pamir ile ne ilgisi var demeden okumaya devam edin...
Baykuş yavrusunu beslemek için değişimli olarak...
Yani biri yavruyu beklerken diğeri ava çıkar...
Erkek olan avını yavruya olduğu gibi sunarken...
Dişi, avı; yavrunu "ağzına göre" parçalayarak yavrusunu beslemeye çalışır...
Bunu biliyor muydunuz?

Aklım başıma geldikten sonra savcılık tutanaklarından öğreniyorum...
Eşimin ve oğlumun ölümüne sebep olan kaza yüzde yüz benim suçum...
80 KM hız sınırlaması olan yerde...
Ben 60 ile gidiyormuşum...
Ama bu bile o günün hava şartları için çok hızlıymış!

Yasa gereği...
Kasıtsızda olsa...
Ceza evine girmem gerekir ama...
Savcı, ve aynen annemlere söylediğini Türkçeye çevirerek aktarıyorum...
"Ölmez yaşarsa...
Allah onu zaten yeterince cezalandırmış" demiş!

Ve o gün bugündür...
En dipsiz, düşünebildiğiniz en karanlık zindandayım...
Savcı beni derdest etse...
Hapse attırsa...
Hakim ömür boyu pranga cezasına çarptırsa....
Acaba...
Vicdan azabımı bir nebze olsun dindirebilir miydi?

Sen...
Savcı olmuşsun...
Ama insan olamamışsın ne fayda!?

O bir ana...
Yavrusunu dokuz ay karnında taşımış, his etmiş...
Emzirmiş, vefat ettiği güne kadar her "saniyesini" onunla geçirmiş...
Sen ona hapis versen ne yazar?

                                                                      ***

07.11.2014

AK(ıl)

AK Babalar...
AK Saraylar...
AK lananlar...
AK Kasalar ve kutular...
AK ılsız insanlar, kör gözler!

Kesilen zeytin ağaçları...
Kararan umutlar...
Aydınlık Türkiye'nin yüzleri...
Neredesiniz?

                                                                      ***

Verilen söz

Özellikle...
Yaşlılara ve çocuklara verilen söz daima tutulmalıdır...
Laf ağızdan bir kere çıkar...
Ve...
Türk toplumunda dünden bugüne bir özdeyiş vardır...
Erkek sözü!

Bu özdeyişi siyasetçilerde arada hatırlasa...
Verdikleri sözü yerine getirseler...
En azından ama yerine getirmeye çalışsalar...
Halimiz bambaşka olurdu!

Ben...
Sözümün eriyimdir...
Söz verdim mi mutlaka yerine getirmeye çalışırım!

Facebook direnişi
Sizler ve gelecek nesiler için seçtiklerim...
854 paylaşım, her paylaşım bir sayfa...
Yaşadığımız günler unutulmasın diye!

indir

                                                                      ***

Hangi admin zincir vuracakmış şaşarım

Sağ olun var olun...
Guruplara dost davetleriyle dahil oldum...
Kendiliğimden kimseni kapısına gitmem bunun değişik nedenleri var...
Ha dost ararım...
Benim gibi düşündüğünü sandığım insan...
Hele adına Türkiye Cumhuriyeti ibaresini koyan....
Doğuştan...
Yoldaştır, kardeştir, ailemden bir insan!

Çok söz yalansız, çok para haramsız olmaz der atalarımız...
Ama Allah şahidimdir...
Araştırırım okurum...
Sağlam kaynaklara dayanmayan...
Bilgi paylaşmam!

Buna rağmen...
Beşer şaşar...
Hatam, yanlışım olduysa eğer...
Hoşgörünüze ve affınıza sığınırım!

Son bir kaç gündür...
Admin denetiminden sonra yayınlanacaktır diye...
Bazı guruplardan mesaj almaya başladım...
Arkadaş...
Düşüncelerime gem vuracak adam daha anasından doğmadı!

                                                                      ***

08.11.2014

Çengelköy

İstanbullular bilir…
Çengelköy’ün salatalıkları meşhurdur…
Artık Çengelköy’ün yeni bir hıyarı var…
Afiyet olsun…
Dikkat, hazımsızlık yapabilir
:)

                                                                        *

İlginizden ötürü teşekkürü bir borç bilirim

                                                                      ***

10.11.2014

 

Doktorlar, ilaçlar, Plasebo, Vladimir İlyiç Lenin ve Türkiye’de güncel siyaset

Veya bazı sözde devrimciler ve ardında yatan gerçekler

 

Amma başlık atmışım ama!?

İlk bakışta…

Birbirleriyle ilgileri anlaşılmayabilir…

Ama var, hem de sandığınızdan çok daha fazla!

 

Öncelikle Plasebo etkisi nedir onu anlamaya çalışalım. İnsan beyninin “aldatılması” ile istenilen sonuca ulaşmak diye tarif edebiliriz. Yani ilaç diye zararsız ve etkisiz bir maddenin hastaya verilerek telkine dayalı bir etkiye ulaşma yoludur. Türkiye’de halk tabiriyle şeker ilacı olarak bilinir!

Bu etkinin geniş çaplı “saha araştırması” ilk defa Amerikalı bir doktor tarafından yapılmıştır. İkinci dünya savaşı esnasında doktorun morfini bitter ve yaralılara verebileceği herhangi bir ağrı kesici ilaç kalmamıştır elinde. Çaresizliğinden yaralılara morfin diye tuzlu su enjekte etmeye başlar ve ilginç bir gözlemde bulunur; Dr. Henry K. Beecher tuzlu su enjekte ettiği yaralıların yüzde otuzundan fazlasında sanki kendilerine morfin verilmiş etkisini fark eder! 1955’de bilimsel bir dergide gözlemlerini yayınlayarak Plasebo etkisinin bilimsel olarak araştırılmasının yolunu açar. Bu incelemelerin su yüzüne çıkardığı – çok önemli – bir olguya daha değinmek istiyorum;  doktorun ikna, inandırıcılık kabiliyetine bağlı olarak verilen Plasebo insanlar üzerinde ya daha fazla ya da daha az etki yaptığıdır. Yani doktor kilit konumundadır. Lafı uzatmak istemiyorum onun için önemli iki noktaya daha değinerek bu konuyu noktalamak istiyorum.

- Batılı tıbbın aslında kabullenmek istemediği bir durumdur çünkü batı her türlü olayı mantık ve bilimin ışığında açıklamaya çalışır ama söz konusu insan olunca bu her zaman mümkün değildir.

- Günümüz imkânlarına rağmen, bilim bu etkiyi yani organik bir rahatsızlığın telkin yoluyla (psikolojik) dindirilmesini doyurucu bir şekilde açıklayabilmiş değildir.

 

Gelelim Vladimir İlyiç Lenin’e...

Lenin’in az bilinen bir yönüne değinmek istiyorum ki sonuç bölümüne geldiğimizde ne demek istediğimi daha iyi anlayın diye.

 

Özetliyorum…

1917 yıllının yaz - son bahar ayları…

20. yüzyılın sonuçları itibarıyla muhtemelen en ağır siyasi gelişmelerinin yaşanacağı…

Rusya’nın Avrupa’ya açılan penceresindeyiz…

Sankt Petersburg saray meydanı bir imparatorluk çöküşüne ve yeni bir süper gücün doğuşuna tanıklık edecektir. Neden bahis edildiğini daha iyi göz önüne getirebilmeniz için bugünün Almanya yüzölçümü yaklaşık 50 defa bu imparatorluğa sığıyor, 100 değişik millet bu imparatorlukta yaşıyordu! İşte böyle bir imparatorluk son anlarını yaşamaktaydı. 19. yüzyıl ve önceleri Alman ve Rus sarayları arasında akrabalık ilişkileri süregelirken 20. Yüzyılda bu durum değişecek ve iki ülkenin arası açılacaktır. Mesela son Çar II Nikolay, Romanov Hanedanlığının son temsilcisi ile Alman ama özellikle Prusya sarayı arasında kan bağı vardı. II Wilhelm’in denizlere açılma isteği Rusya’yı tehdit eder hale gelmişti. Rusya’nın, Fransa’yla işbirliğine girmesi Almanları tedirgin ediyordu. 1914 yılında Rusya’nın seferberlik ilan etmesiyle Alman – Rus savaşı başlar. Savaş önceleri Almanların zaferleriyle sürerken, Rus tarafında inanılmaz kayıplara neden oluyordu. Almanya, Fransa cephesinde ilerleyemeyince iki cephe arasında sıkışmaya başlar, bir tarafında Fransızlar diğer tarafında Ruslar. Almanlar yoğun kayıplar nedeniyle kaynamaya başlayan Rusya’yı daha çok karıştırmak azmindedir.

O yıllarda Avrupa’da sosyal devrim demeyelim de düzenlemeler birbirini kovalarken Çar II Nikolay bu düzenlemeleri yapmayı ihmal ederek şatafatlı hayatına devam etmesi Almanların işine yarayacaktır. Rusya’da yaşanan sosyal sefalet, kapıyı çalan kanlı devrimi ilan ediyordu ama Çar bunu görmemekte ve duymamakta ısrarcıydı. Burada bir parantez açalım ve günümüz Türkiye’sine bir bakalım; algı yönetimi, açılan kredi musluklarıyla vatandaşlarımız sözde refah bir hayat yaşamaktadır ama bu gerçekleri olduğu gibi yansıtmamaktandır, açıkçası ciddi şüphelerim var. AKP seçmeni Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çoğunlukla alt tabakasını temsil ederken, AKP karşıtı insanların ki, genelde orta direk diye tabir edebileceğimizlerden oluşur,  ödediği vergiler ile bu sosyal sınıfın ihtiyaçları karşılanmaktadır.  Ayrıca gün gelir, borç elbette geri ödenmelidir ve elde avuçta satacak bir şeyler kalmayınca “ufak ateşte” kaynamakta olan tencere taşar ve ortalık berbat olur!

Almanlar Rusya’daki durumdan hoşnut olmayan tüm guruplarla irtibata geçerek tabiri caiz ise kaleyi içten fetih etmeye uğraşıyorlardı. İşte tam bu esnada tarihe adını yazdıracak Vladimir İlyiç Lenin dikkatlerini çeker. 1914 sonlarında Alexander Keskuela İsviçre’ye hareket eder. Amacı Alman hükümeti adına Lenin ile pazarlığa oturmaktır. Ancak bir devrim öyle kolay kolay yapılamaz, organize edilmelidir, para gerekir! Böylelikle sahneye Dr. Parvus Helphand çıkar. Gerçi on sene önce bir kez daha başarısız bir devrimde sahnedeydi ama bu sefer başka olacaktır.

1915 yılında Alman maddi – manevi desteği ile Dr. Parvus Helphand, Lenin’i Bern’de ziyaret eder…

Ancak hayat bu bilirsiniz, bazen resmen kişiler veya guruplar arasında bir ilişki gözükmese de kapalı kapılar ardında yapılanlar çok farklı olabiliyor. Bakınız AKP döneminde Türkiye – Israil ilişkilerine. O zamanlarda aynısı yine olmuştur. Lenin, satın alınmış bir devrimci görünümünde olmamak için Helphand’ı kovar ama ileride yine bir araya geleceklerdir. Helphand bu arada boş durmayarak Danimarka’nın Kopenhag kentinde bir şirket kurar. Amaç Almanlardan, Rus devrimi için aldığı milyonları “aklamaktır”. Bu arada savaştan dolayı Rus ekonomisi iflas ederek gıda sıkıntısı kendini göstermektedir. Yıl 1916, Rusya kaynıyor. 1917’de Rusya çapında bir grev ve Çarın askerlerine halka ateş aç emri Çarın sonu olacaktır. Birinci dünya savaşı bu arada tüm hızıyla devam etmektedir. Şubat devrimine rağmen Almanlar yeni kurulan Rus hükümetiyle ateşkes imzalayamayınca, ve hala iki ateş arasındayken entrikalar sürmeye devam edecektir. Lenin Zürih’te çaresizlik içeresinde kıvranmaktadır…

Sonunda Almanların teşviki ve yardımı ile Lenin Rusya’ya gitmeye karar verir. 21.04.1917’de Alman Genelkurmayı Lenin’in Rusya’ya geldiğini ve Alman istekleri doğrultusunda hareket ettiğini dışişlerine bildirir. Lenin, yeni kurulan -demokrat hükümete- karşı harekete geçer ve barış, ekmek ve toprak sözleriyle komünist devrimi başlatır. Burada bu konuyu noktalamak istiyorum, ancak…

Unutulmamalıdır ki, Lenin Rusya’ya doğru yola çıktığında o zamana kadar yapılan maddi – manevi yardımların yanı sıra, Alman devletinden ayriyeten 5 milyon mark “taze” paraya güvenebiliyor olmasıdır! Devrimler dâhil, dünyada ölmek bile parasız mümkün değildir, öldün ama cenazen bile para karşılığında kaldırılır!       

 

Ve Türkiye…

Öncelikle ana muhalefet ile söze başlayalım!

Yukarıda bahis etmiştim, değişik bir ifadeyle ama işin özü aynı kapıya çıkıyor. Büyük umutlarla kendisine “Gandi Kemal” yakıştırması bile yapilan Kemal Kılıçdaroğlu bırakın beklentileri karşılamayı mevcut seçmenini her girdiği seçimde bir hayal kırıklığından diğerine sürüklerken, son zamanlarda yaşayarak şahit olduğumuz milletvekili istifaları veya gönüllü disiplin kurulu sevkleriyle bir bir kaybetmektedir. Bu inandırıcılığı olmayan insan CHP delegeleri tarafından daha ne zamana kadar seçilecektir?  Gelelim yavru muhalefete, arada höt – zöt ederek yine AKP’nin dümen suyuna kıran Bahçeli Türkiye Cumhuriyetinin hangi derdine derman olabilmiştir?       

Derde derman olamayan doktor, doktor mudur?

Keza siyasi rakibinin en zayıf anında dahi muhterem vatandaşın oyunu lehine çeviremeyen, değerli vatandaşlarımızı ikna etmekten yoksun siyasetçi, siyasetçi midir?

Parti lideri koltuğunda, hele Cumhuriyet Halk Partisinin liderlik koltuğunda oturmayı gerçekten hak ediyor mudur? Tüm bu vurdum duymazlıkların, duyarsızlığın ve beceriksizliğin tam aksi…

Ki yiğidi vur ama hakkını yeme atasözünü hatırlatırım; Recep Tayyip Erdoğan’dır(!?)

AKP’siyle…

Türk siyaset sahnesini hallaç pamuğu gibi atmıştır. Sunduğu çözümler, izlediği yol her ne kadar yanlış olsa da, doktorun “hastalık hastası” insana sunduğu Plasebo misali, organik rahatsızlığı tedavi etmese de hastasını iyileştiğine ikna etmeyi başarmıştır! Art arda kazandığı seçimler bunun açıkça kanıtıdır. Bunun aksini iddia edecek birisi var mıdır?   

Ama bir konu var ki, işte o konuda Recep Efendi tabiri caiz ise altına kaçırdı!

O kadar kaçırdı ki, kokusu dünya çapında his edilmeye başladı. Gerçi şu an için para ve şahsi ikbal uğruna ihanet derecesine varan suçlar aleyhinde kesin kanıtlar yok gibi ama…

Evet, unutulmamalıdır ki gerçekler ilelebet saklanamaz. Eninde sonunda ama bugün ama yarın bu kanıtlar tek tek ortaya çıkacaktır. Lenin’de olduğu gibi!? Tarih gerçekleri ortaya dökecek ve gelecek nesiller iki binli yılların başından beri Türkiye’de yaşananları öğrenecektir. Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi babası Prof. Dr. Necmettin Erbakan olabilir ama bugünlere gelmesini…

Gayri resmi babası George Walker Bush’a borçludur. Finansörlüğünü de, sahnelediği sahtekârlıkların da ABD kaynaklı olması muhtemeldir.

 

Şu bir gerçektir ki…

Hiç bir işbirliği, bu Müslüman kardeşliği dahi olsa…

Ebediyete kadar sürmez!

                                                                        *

50 Cent

Ben hayatımda hiç çalışmadım…
Ömrüm, hobimin peşinden gitmekle geçti…
28 yıl…
Yaptığım “işi” çok severek yaptığım için bana hiç bir zaman iş olarak gelmedi…
Bilişimin neredeyse her dalında faaliyet gösterdim!

Yorumlarınıza, paylaşımlarınıza bakıyorum da…
Bazen kendimi almayarak kendim yorum yapsam bile…
Şaşıp kalıyorum!

Ticari alanda yani bir ürünün “değerlendirmesini” yapan “özel şahıslar”…
Şirketlerden pozitif veya negatif yorum başına…
50 – 60 Cent alıyorlar…
Anlayacağınız ürün değerlendirmesi, yorumun falan…
Ticareti yapılıyor, para kazanılıyor!

Siyasetinde ticareti olduğuna göre…
Benzeri bu alan için de geçerli…
Kızarak, küfür ederek yaptığınız yorumlar “genelde” kasıtlı yapılan yorumlardır!

Doğru olan…
Yaptığınız paylaşımın altına kaynak linki vermek olacaktır ki…
İnsanlar…
Doğrudan kaynağına yorum yapsın…
Ancak…
Lütfen…
Karşı mahallede olsalar…
Onlarda bizim bir parçamız…
Ve onların öyle olmasının suçu biraz da bizlerde…
Özenle seçilen kelimelerle…
Kırıcı olmayan yorumlarla onların yanlış yolda olduklarını anlatmalıyız…
Atatürk’ün evlatlarına yakışan da budur!

                                                                       *

Namussuz herif

Utanmaz, arlanmaz...
Girdiği her seçiimi kaybeden arsız...
Yüz ayakkabı köselesi...
Çiğnene çiğnene yıpranıyor...
Dün açıklama yapmış...
Partili kadınlardan daha çok çalışmalarını istemiş miş...
Sitemden yıllar önce açık mektupta...
Galiba bir - iki defada buradan da yazmıştım...
Bu garabet durumu çözerse kadın çözer diye...
Atatürk'ün kadına neden önem verdiğini hala anlamak istemeyenlere...
Kadın anlıyor musunuz kadın!

Erkek ne zaman faaliyete geçer?

Ya kalbi...
Ya midesi...
Yada uçkuru için!

Hanımlar...
Bayrak sizde!

                                                                      ***

11.11.2014

 

Bundan sonrası cinayet

 

Tarihten ders almayanlar geleceği öngöremez!

 

Şüphesiz 20. Yüzyıl dendiğinde…

Halk arasında taraftarı olduğu kadar…

Kendisinden nefret eden, siyasetini paylaşmayan insanlarında olduğu…

Idi Amin…

Stalin…

Hitler…

Saddam…

Kaddafi hatırlanacaktır. Neredeyse hepsinin ortak özellikleri arasında sıralayabileceğimiz küçüklüklerinde baba otoritesinin eksikliği / fazlalığının yanı sıra, iktidarda kalmak, güç ve servet uğruna halklarına yaşattıkları inanılmaz gaddarlık, işkence ve siyasi ikballeri uğruna işledikleri cinayetlerdir.

 

Siyasi İslam dendiğinde Tunus’u, Mısır’ı ve özellikle Müslüman Kardeşleri anlamayan, anlayamayan, bu ülkelerde ne olup bittiğini öğrenmeyen - bilmeyen, Türkiye’de yaşananları asla kavrayamaz!

Haklarında iddia edilen ve vatana ihanet derecesine varan suçlamalar doğruysa(!?) ve kanıtlanabilirse…

Başta Recep Tayyip Erdoğan, AKP iktidarı, yandaş ve yoldaşları dişlerini tırnaklarına takarak bu gücü ellerinde tutmaya çalışacaklardır. Bu uğurda meydana gelecek “kazalar” ile siyasi rakiplerini ortadan kaldırmaya çalışacakları aşikârdır!       

Çünkü gün gelecek yalan, dolan, düzenbazlık, sahtekârlık, hırsızlık, rüşvet iktidarda kalmaya yetmeyecektir.    

                                                                      ***

12.11.2014

 

Çalkala yavrum çalkala

 

Yok, şarkıyı kast etmiyorum…

Bu sabah Alman haberlerini izledikten sonra aklıma geldi…

Hani saksı, reklam panosu falan insanların kafasına düşer…

Arabalar insanları yaya kaldırımında ezerde

Insanlar ... yoluna gider ya...

Ama iki tane yüz kilo ağırlığında çimento torbasının…

İnsanın tepesine düşebileceği aklıma gelmemişti doğrusu…

Siyasette öyle her gün başka bir gündem…

Yok, yok bırak günü her saat başı gündem değişiyor…

Ve bakıyorum Almanya’ya…

Sesiz, sakin…

Gündem haftada bir değişirse…

Ne âlâ…

Bir Türk olarak insanın canı sıkılıyor, uykusu geliyor…

Türkiye çalkaladıkça çalkalıyor…

Çalkala yavrum çalka!

 

Bugün…

Avrupa Uzay Ajansı (ESA) projesi  “Rossetta” Uzay Aracının…

Kuyrukluyıldız 67P/Churyumov-Gerasimenko üzerine bir “kondu” indirmesiyle…

Insanlığın uzayı anlaması açısından tarihi bir gün yaşanacak.  

Ve Türkiye…

Yetmedi Müslüman dünyası…

Dinciler sayesinde karıların, kızların…

Kıçıyla, başıyla uğraşıyor ki…

Çalkala yavrum çalkala!

                                                                      ***

13.11.2014

 

Aklı .ükünün tepesine kayanlar 

 

Ve Mevla’m insanı yarattı…

Allah…

Gövdeni şekillendirdi…

Uzuvlarını ekledi…

Kol, bacak falan…

5 dedi, çünkü beş onun için önemliydi…

Ve…

Diğer yaratığı canlılara baktı…

Kimisi sürünüyor…

Kimisi dört bacak…

Arada iki bacaklı olanlarda var…

Yok! Dedi…

Bu yaratığım farklı olacak…

Başı dik, kendi dik insan!

 

Ve tanrı gövdenin üzerine baş koydu…

İçine beyin yerleştirdi…

Bu beynine akıl denen soyut kavramı koydu…

Çevresiyle iletişim kursun, çevresini algılasın diye…

Göz, kulak ve ağız ekledi bu başa…

Ne var ne yoksa birbirine bağladı…

Bağlantılar haliyle kısa…

Oh, oh dedi. Yaratığıyla gurur duydu…

Ve can verdi cansız yığına!

 

Ancak kör şeytan…

Tanrının yeni yarattığı bu canlıya kafayı taktı…

Şeytan zaten şeytan olamazdı, şeytanlık yapmasa…

Kimisinin aklını başından aldı…

.ükünün üstüne yerleşirdi…

Ve bu canlılar artık .ükünün tepesiyle düşünmeye başladı…

İnsanlıktan çıkmışlardı bir kere…

Artık ne yapsan nafile!

 

2286 Kilometre yerinden, yurdundan uzakta yaşayan soruyor:

Bre ey sözde Müslüman…

Sen kimsin ki…

Allah’ın en tepene yerleştirdiğini…

Bacak arana almaya cüret ediyorsun?

Hadi şeytan aklını başından aldı, bacak arana koydu…

Böylece beyin, göz, kulak ve dudak arasındaki mesafe kat be kat artı…

Ama sen Allaha kulluk ettiğini iddia ediyorsun…

Her şeyi bir tarafa bırak ve biraz olsun düşün…

Aklını başına almanın zamanı geldi de geçmiyor mu?

 

Biliyorum bana inanmıyorsun…

Gel ben sana başka bir örnek daha vereyim…

Hani her gün beş vakit namazının ardından beddua ettiğin…

Allah’ın lanetlediği…

Israil var ya…

8 milyon insan…

Ve senin hayranlık duyduğun, taklit etmeye çalıştığın…

Yaklaşık 200 milyon Arap…

İşte bu Araplar 8 milyon insan ile başa çıkamıyor…

Neden biliyor musun?

Çünkü Yahudilerin aklı olması gerektiği yerde…

Arapların ise .ükünün tepesinde…

Dur daha yetmedi…

Nobel ödüllerini duymuşluğun vardır umarım…

Doğru hatırlıyorsam eğer…

Bu ödüller 1901’de dağıtılmaya başlandığından beri…

104 Nobel ödülü Israil oğullarına…

14 ise Arap dünyasına verilmiştir…

8 milyona 104, 200 milyon insana 14!

 

Not: Bu soru salt erkeklere yönelik sorulmamıştır, ona göre okunmasını rica ederim!

                                                                        *

Ve yaşayarak öğreniyoruz ki

Din cahil sofuların, yobazların eline bırakılamayacak kadar değerliymiş!

                                                                      ***

14.011.2014

Ne Dersim'i ulan?

İnsanda ne terbiye bırakıyorlar, ne sabır...
"Kırk yıllık" Tunceli...
Bir kaç tane zibidinin, zübüğün...
Girişimiyle isim değiştiriyor...
Bilmem kimlerin telkiniyle zamanında herifler devlete baş kaldırıyor...
Silaha sarılıyor...
Devlet isyan girişimini bastırınca...
İsyancılar mağdur, devlet suçlu oluyor öyle mi?

Bu mantık ile...
İleride PKK'da haklı çıkarılacak...
Adama ne derler biliyor musunuz?

                                                                        *

Büyük lokma ye büyük söz söyleme

Delikanlı ve bu yazıyı yazarken yorum yapan hanım kızım, çünkü cahile söz anlatmak deveye hendek atlatmaktan güçtür!

Kötü söz sahibine aittir derler…...
Mesleğimin bir getirisi olsa gerek bir tezin antitezini de okumadan…
O konuda - etraflıca düşünmeden - bir yargıya varmam!

Ancak…
Binlerce sayfa yazı yazmış…
Her ay ortalama 10000 kişinin gerçek siteme girerek…
Yazdığım makalelerimi okuması…
Yetmedi sayısını unuttuğum…
Yayınlamış olduğum elektronik kitapları indirerek kullanan…
İnsanların hatırına…
Cevap hakkımı kullanmak istiyorum çünkü…
Sizlerin yazdığı yorumları okuyarak yanlış saptamaların peşinden gitmesine gönlüm razı gelmez!

Doğru hatırlıyorsam…
Kütüphanemde…
Son saydığımda 2000 civarında gerçek, 50000 üzerinde elektronik kitap sahibiyim…
Haliyle kitaba sahip olmak yetmez, okumak gerek!

Bu yüzden…
Size iki önerim var…
Biri diğerinden değerli…
Sayın Mehmet Aydoğdu’nun yazdığı:
İç isyanlar ve Şeyh Said İsyanı
Ve Sayın Prof. Dr. Ramazan Demir’in web sitesi!
Özellikle Sayın Prof. Dr. Ramazan Demir’in diğer yazdıklarını da okumanızı tavsiye ederim…
Şimdilik…
Feodalizmin Devlete isyanı: Dersim Olayları 1 ve 2 linkini ekte yayınlıyorum…
http://www.r-demir.com/makalelergsboncekilergoster.aspx…
http://www.r-demir.com/makalelergsboncekilergoster.aspx…

Hani tavlada bir değim vardır…
Kazanan, tavlayı şak diye kapatır ve kaybedene der ki…
Öğren de gel!

Öğrenin…
Tezi de, antitezi de…
Sonra sizlerle istediğiniz zeminde, istediğiniz konuyu tartışmaya hazırım!

                                                                        *

Fanatizm

Bir kaç satır yazı yazdım…
Kıyametler koptu!

Hay yazmaz olaydım…
Hâlbuki anlayan anlamıştı ne demek istediğimi…
Ama bazı okuma özürlüler…
Yazdıklarımı nerden nereye çektiler…
Ağızlarında geviş getirdikleri sakız misali…
Lafı ilgisi, alakası olmayan yerlere çektiler!

Yok, biraz daha okumalıymışım…
Yok, Tunceli (Dersim) İsyanında neden asker ölmemişmiş…
Yok, kaçırılan – tecavüz edilen küçük kız çocukları…
Ezilen halklar…
Yok, reklam yapıyormuşum
Benim Almanya’da yaşayıp Nazilerin Yahudi yakmasına kadar lafı getirdiler!

Ne yazsam, ne yanıt versem bilmem ki…
İkna edebilir miyim, somut deliler sunsam inanırlar mı bana?
Mesela delikanlı Tunceli isyanını, Sason isyanıyla karıştırması muhtemeldir…
Çok ama gerçekten çok araştırdım ve Dersim isyanıyla ilgili ölü, yaralı, ele geçen silah vs. hakkında resmi kayıtlara rastlayamadım. Gerçi benim bulamamam bir şey ifade etmez ama…
Yokken yok, yaratacak veya rivayetlere inanacak kadar da safdillik yapamam!
Matematik çok şeydir ama her şey demek değildir, hele istatistik rakamlar hazırlayana göre değişir. Buna rağmen Sason isyanıyla (Kasım ayı) ilgili birkaç rakam vermekte fayda vardır:
Jandarma 38 ölü 57 yaralı
Ordu 3 ölü 5 yaralı
İsyancılar 273 ölü 52 yaralı
Toplam ele gecen silah 39 tüfek, 140 mermi
Dediğim gibi Tunceliliye ait rakamlar elimde yok ama o zamanın hükümeti olayları bastırmak için bu kadar “yoğun” müdahale gereği duyduysa varın isyanın boyutlarını siz düşünün. Kaldı ki Sason’da kasım ayında ele geçen silah miktarı yanıltmasın sizi; bu mücadele iki düzenli ordunun bir günlük zararı değil ki, bunca insan bir ay içeresinde salt 39 tüfekle mi öldürülüp yaralandı?

Sonra ırkçıymışım…
Şahsıma hakaret! Eğer bende ırkçıysam…
Ben ve ailem yaşadığımız yerde insanlarımız tarafından genelde sayılır, seviliriz…
Neden biliyor musunuz?
Çünkü hiç bir şekilde ayrımcılık yapmayız…
Hiç bir konuda!

Beyni yıkanmış…
Sabit fikirlerle mücadele etmenin en iyi yolu…
Onlara ve fikirlerine inanabilecek insanları eğitmekten geçer!

                                                                      ***

15.11.2014

 

İnsan ve ötesi

 

Siz şu dünyaya gelip, ömründe hiç hata yapmayanı gördünüz mü?

Mümkün müdür bu?

İnsan ufak tefekte olsa hata yapar…

Çünkü hatalar bir tür deneyimdir ve insanlar deneyimleriyle de olgunlaşır!

 

Eh toplumlarda insanlardan oluştuğuna göre…

Toplumlarda hata yapar…

Hata bu hatalar cana bile mâl olur…

Siyasetçiler ve onlara inan, onları destekleyenler…

Hâkimler, savcılar, emniyet güçleri…

Hele beli bir gücü elinde bulundurarak güçsüzlere baskı yapana…

Zalim derler…

İnsanınız…

Yalnızca insan!

 

Bu haliyle bir mazeret, hele özür hiç olamaz…

Çünkü insan olmanın bir gereği de…

Geçmişin hatalarından ders çıkararak bu hataları tekrarlamamaktır!

 

Koskoca evrenin bile bir düzeni vardır…

Düzen bozulunca…

Hiç bir şey eskisi gibi “tıkır tıkır” işlemez…

Hayvanlar koklaşa koklaşa…

İnsanlar konuşa konuşa anlaşır der eskiler…

Ne güzel değil mi?

Ama konuşmanın bile adab-ı muaşereti (görgü kuralı) vardır…

-Hoşgörülü ve iyimser olmak…

-Eleştiriyi zamanında uygun bir dil ile yapmak…

-Verilen sözü tutmak

-Gerektiğinde özür dilemesini bilmek gibi!

 

Elinde somut, sağlam kanıtlar varsa eğer…

Gel konuşalım kardeşim, ben fikirlerimi değiştirmeye hazırım…

Büyük – küçük dinlemem…

Gerekirse senden özür bile dilerim…

Çünkü at gözlüğü ile dünyaya bakmanın kimseye bir faydası olmaz…

Ama…

Eğer böyle kanıtlara sahip değilsen ve ben sana delil sunabiliyorsam eğer…

Aksi ispatlanana kadar sende bu delileri kabul etmek zorundasın!

 

Konuşalım…

Geçmişi, bugünü ve yarınları…

Nasıl bir dünyada yaşamak istediğimizi…

Birbirimizi ikna edelim. Boş lakırdılarla, soyut kavramlarla, rivayetlerle değil…

Somut delilerle…

Ama adab-ı muaşereti göz ardı etmeden!

                                                                      ***

16.11.2014

Herkesin gördüğü bilgisi dâhilindedir

Dün haberlerde yer aldı, yeni TOMA’lar geliyor…

Ne diyelim…

Geleceği varsa göreceği de var!

 

Ancak sayılara bakılınca…

İnsan ister istemez önce bir duraksıyor…

Müneccim olmaya da gerek yok…

10 tane 20 tane değil ki…

251 tane alınacağı söyleniyor…

Demek ki önümüzdeki zaman birimi…

Toplumun, en azından ama bir kısmının hoşuna gitmeyecek gelişmelere gebe!

 

Sözde…

Askeri vesayet vardı…

Asker diye bir şey kalmadı…

Bir devlet…

Bir toplum kendi ordusunu çökertir mi?

Gördüğümüz gibi çökertebiliyor…

Ancak hayatta - siyasette boşluk kabul etmez…

Birileri, bir şeyler gelir ve boşalan yer doldurulur…

Baskılar, dayatmalar, oldu - bittiler artacak…

Hazırlıklı olmakta fayda var…

Benden söylemesi!

                                                                      ***

18.11.2014

Neden???

Türk milletinin tarihini...
Yetmedi Müslümanların tarihini...
O da yetmedi...
Doyumsuz pezevenkler...
Çaldıklarının gün geçtikçe rakamı nasıl yükseliyorsa...
Yalanlarının, kanıtsız iddiaların çıtası da gittikçe yükseliyor!

Haddi farz edelim ki doğruyu söylüyor...
İddialarını bilmem hangi Profesörlerine yani bilim adamı olması gerekenlere... 
Aslında doğruları - gerçekleri arayanlara dayandırıyor ...

Ya ben kaç tane akademisyenle tanıştım...
Adamlar açık açık söylüyor AKP ile para uğruna o yolu beraber yürüdüklerini!

Yani para için kendini - bilimini AKP'nin hizmetine sunanın...
İddialarına nereye kadar inanılabilir?
Kaldı ki batılı bilim adamları...
Mesela bugünün tıbbını...
Temelinin, kaidesinin Müslüman dünyasına dayandırıyor...
Para pardon Araplar Müslüman değil mi?

Neden bu kadar yalan söylemeye gerek duyuyorsun Recep...
Neden?

                                                                        *

Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?

 

Hadi biri milletin gözünün içine baka baka milleti beceriyor…

Millette bundan hoşlanıyor olmalı ki…

Yoldaş bile a… koydu mu…

Ancak inliyor!?

Sevkler, renkler ve cinsel tercihler tartışılmazmış!?

 

Geçelim…

Bugün salı, gurup konuşmaları var…

Başından izleyemedim ama bende öyle bir intiba bıraktı ki…

Sanki Kılıçdaroğlu dört seneliğine Recep Tayyip denen soysuzdan yetki istiyor…

Neler yapacak, neler; devlet nasıl yönetilirmiş millet görecekmiş miş…

Allah, Allah…

Türkiye demokratik bir ülke değimliydi…

Ve yetkiyi cumhur vermiyor muydu?

Ha belki ileri demokrasilerde yetkiyi Cumhurun başı veriyordur…

Orasını bilemem tabii…

Diğeri…

Dört senede yine neler yapacakmış neler…

Atıp tutmak bedava nasılsa…

Ne bilgi, ne fikir…

Milletin önüne atıp tutmakla değil…

Somut önerilerle gidilir…

Mesela genç işsizler sorununu söyle çözmeyi düşünüyorum diye…

Kaldı ki, atıp tutmanın kitabını yazmış ile zaten yarışamazsın!

 

Bak az kalsın unutuyordum…

İçişleri zibidisi var ya…

Çözüm sürecinin çözümsüzlüğünü…

Döndü dolaştı…

Gezicilere bağladı…

Gezi yüzünden PKK itlerini Türkiye’den çekmeyi durdurmuş…

Yok, yok…

Bunlar ağzından çıkanı duymuyor…

Duysalar, böyle zırvalamazlar!

                                                                      ***

19.11.2014

 

Devlet ve ekonomik sistem

 

Temcit pilavı misali ikide birde aynı şeyleri yazıyorsun diyeceksiniz ama…

Ortalıkta siyasetçi, parti lideri, dünya lideri falan diye dolaşan tiplere…

Söylemlerine bakınca yazmaktan, içimi dökmekten başka bir şey gelmiyor elimden!

 

Geçenlerde Japonya ekonomisinde durgunluk yaşadığını ilan etti…

Türkiye’de Japon Yeni ile taksitle ev alanların sayısı oldukça yüksekti…

Yen yükselince faizler katlandı, birçok insan bu yükün altından kalkamadı…

Anlayacağınız Yen mağduru, bankacıların “gazabına” uğrayan çok insan var!

 

Yine bir kaç gün önce bir önceki mahkemenin aksine…

Bir üst mahkeme Türkiye’de bankacıların “gazabına” uğrayan mağdurların aleyhine bir karar aldı…

Yok, krediyi alan döviz kurunun değişebileceğini falan bilmeliymiş…

Akıl var mantık var, bilgili – bilinçli insan haliyle bunun farkında olabileceği gibi düşünmeyebilir de…

Finansman işleriyle uğraşan bankacı bunu anlaşılır bir dile müşterisine anlatması gerekmiyor mu?

Anlayacağınız hırsızın hiç mi suçu yok meselesi!

  

Hâlbuki Almanya’da >>> geriye dönük <<< finansman işlerinde müşterilerini…

“Yanlış” yönlendiren, haksız kazanç sağlayan bankacı ve çalıştığı kurum sorumlu tutuluyor…

Gerçi kanun yeni çıktı ama olsun…

Önemli olan devlet denetim görevini ciddiye alıyor mu almıyor mu…

Haklıya haklı – haksıza haksız diyebiliyor mu meselesidir…

Siz ona bakın!

 

Evet devlet…

Ve bu devleti yönetmekle sorumlu olanlar…

Sözüm size; Üniversite dediğimiz salt çocukların üst düzey eğitim alma yeri midir…

Gerçekten önemli olan çocukların başı örtülü - başı açık, sakallı – sakalsız eğitim görmesi midir…    

Yoksa düşüncelerin, fikirlerin hürriyeti çerçevesinde…

Devletin her türlü teşvikiyle özgürce araştırılma, geliştirme yapılan bir yer midir?

İngilizce innovation…

Türkçe karşılığı olarak yenilik, değişiklik, icat veya buluş…

Üniversitelerde devletin “yönlendirmesi” ve teşvikiyle yapılan her yeni icat, var olanın geliştirilerek daha verimli sonuçlar elde edilmesini sağlayan “ürün” iç pazara ve daha da önemlisi dış pazara yapılan ciddi bir hamledir. Ve bu hamle piyasada yeni iş sahaların açılması demektir!

Kendi cebini doldurmakla meşgul AKP’den geçtim…

Devlet Bahçeliye, Kemal Kilçdaroğlu’na duyurulur!

                                                                        *

Yetmezzzzzzzzzzzzzz

şimdi CNN'den geçiyor...
"Devlet" White Had hacker yetiştirerek...
Devlet kurumlarının güvenliğini sağlamaya çalışacakmış...
Birincisi hacker'i okulda yetiştiremezsin...
Neden mi?
Çünkü iyi hacker...
Olağanüstü bilgili bir insandır ve ayni şekilde olağanüstü özveri sahibidir...
Okulda yetiştireceğin bu yapıya öyle kolay kolay sahip olabileceğini düşünemiyorum bile. Hackerler gerçekten çok özel insanlardır!
İki bundan sonra savaşlar sanal ortamda da verilmektedir. Okulda yetişmiş, teorisyen bir "hacker" bir ... yaramaz. "Sokaklarda" yetişmiş, yakalanacağım korkusuyla pişmiş olması gerek. İyi hatta çok iyi derecede hacker dünya çapında çok azdır. Devşirmenin, böyle bir vurucu ve koruyucu timin kurulmasının yolları genelde üniversiteden geçmez!

                                                                        *

Kokusunun bu kadar çabuk çıkacağını düşünmemiştim

251 Tomanın alınması boşuna değildi...
Yazmıştım...
Nedeni Topçu Kışlası!

Bilgeyle cahilin arasındaki en belirgin fark ne diye sorsam...
Şüphesiz birçok olguyu sıralarsınız...
Ama bence...
Bilge bir engel ile karşılaştığında mesela bir duvar...
Kafasıyla o duvara vura vura yıkmaya çalışmaz...
Çünkü kendine zarar vereceğinin bilincindedir...
Cahil tam aksidir...
Çünkü yıkacağına inancı, özgüveni öylesine yüksektir ki...
Kan revan içinde kalsa da geri adim atmaz!

                                                                      ***

20.11.2014

       

Devlet ve ekonomik sistem II

 

Devlet Bahçeli, Kemal Kılıçdaroğlu sesimi duyar mı bilmem ama…

Bildiğim bir şey varsa…

İnsanoğlu nedensiz parmağını bile oynatmadığıdır…

Sebepsiz kim ne yapmış şu dünyada…

Homer’in dizelerinden biliyoruz ki…

Bir kadın yüzünden Truva savaşı çıkmıştır…

Bir diploma sahibi olmaktır sebep…

Evladı için didinmek…

İnançları yüzünden mücadele etmek…

Veya paradır, servettir mesele…

Bazense salt vatan diye insanlar ölüme gitmemiş midir bu dünyada…

Sebepler muhteliftir…

Sonuçları ise hep aynı…

İnsan harekete geçer…

Çünkü bir dürtü gerek insana!

 

18. yüzyılın sonlarına doğru İngiltere’de başlayan…

Sanayileşme devrimi ile insan yeni bir evreye girmiş…

İnsan denen varlığın neler yapabileceği, nasıl acımasız olabileceği…

Daha geniş kitlelere malum olmuştur…

Karl Marx değilimdir bu sömürü düzenine başkaldıranlardan biri?

O bile itiraf etme gereğini duymuştu…

Kapitalizmin en belirgin tarafı insanda hırs uyandırması…

Bu uğruna kendisinden beklenmeyecek derecede girişkenlik…

Yeni fikirlerle, icatlarla arz – talep yaratmasıdır!

 

Komünist ekonomik sistemin çökmesi bu yüzdendir…

Bu sistemde yaşayan insanlar yeterince bencilleşemediği, sistem bireye bu imkânı sunmadığı için Kapitalizme yenik düşmüştür. Ancak günümüzde de görüldüğü gibi Kapitalizm vahşileştikçe vahşileşmektedir. Bu da bu düzenin sonunu getirecek en büyük etken olacaktır!

Kazanma, kazandıkça daha çok kazanma hırsını frenleyemeyen sonunda paramparça olmaya mahkûmdur. Çünkü helal kazanç, helal servet dediğin bugünden yarına veya “çok kısa sürede”  bir araya gelmez! Gelirse de bunun düşmanı, çekemeyeni, kıskancı çok olur. Yani adama öyle kolay kolay yedirmezler. Bu bireyler içinde geçerlidir devletler içinde!

 

Peki, hangi sistem uygulanmalıdır diye soranlara…

Tıpkı dünyada çokça uygulanan temsili demokratik sistem gibi…

Ekonomik sistemlerde de tüm güzellikleri, iyi tarafları kapsayan bir sistem yoktur…

Çaresiz…

İnsanlık daha iyi, adil bir düzen geliştirene kadar demokraside olduğu gibi…

Serbest piyasa kuralarına…

Sanal ve vurgunculuğa açık borsa etkilerini azaltan…  

Ekonomide devlet denetimini de esas alarak uyacağız…

Çünkü denetimsiz…

İnsanoğlunun insafına bırakılan bir ekonomi…

Doludizgin…

Gemi azıya almış ata benzer!

                                                                      ***

22.11.2014

 

Sosyal devlet ve asalakların vitamin B’si

 

Bir dost rica etti…

Zaten yazmış olduğum - Devlet ve ekonomik sistem - bağlamında…

Üçüncü bir makale olarak yayınlamayı düşünüyordum…

Çünkü yazdıklarım aslında bir triloji olarak tasarlanmıştı…

Bir arkadaşın gönlünü kıracağıma, kafam kırılsın daha iyi!

 

Sokağa çıksanız…

On Almandan biri bilemedin ikisi bilirse gerçekten çok iyi…

Almanya ve demokrasi…

Almanya ve sosyal devlet…

Federal Almanya ve >>> milli birliği <<<…

Almanya ve ekonomik refahı…

Almanya ve kültürel – sanatsal, düşünsel gelişimi…

Almanya ve özgürlükler…

Neden Almanya 193 devlet içeresinde bu saydıklarım bakımından ön sıralarda?

 

Genelde, sokaktaki Almanın bunları bilmemesine rağmen bu sistem nasıl oluyor da çalışıyor?

 

Konuya geçmeden önce başka bir örnek daha vermek istiyorum…

Bizim ileri zekâlı…

İleri “demokrat” soytarılar tutturmuş yeni bir anayasa…

Sanki “yeni” bir anayasa sihirli bir değnek…

Ve Recep’im civanım bu değneği salladığında Türkiye Cumhuriyetinin tüm sorunları bitecek!

 

İngiltere…

Yazılı bir anayasası yok…

Dünyanın dört bir tarafından insanlar…

Değişik kültürler, dünya görüşleri, dinler…

Ve hepsi bir çatı altında yuvarlanıp gidiyorlar…

1215 tarihli Magna Carta bu düzenin kaidesi…

Herkesin kabul ettiği ilkeler etrafında kenetlenmiş durumdalar…

Nedir bu ilkeler? Devletin birlik ve bütünlüğü, Meşruti Monarşi, parlamentonun bağımsızlığı, temsili demokrasi ve hepsinin olmazsa olmazı hukukun üstünlüğü ilkesi!

İşte bu ilkeler etrafında kilitlenen insanlar1 iyi kötü hayatlarını huzur ve nispi bir refah içeresinde sürdürebiliyorlar.

 

Napolyon Bonapart…

Hani Para, Para, Para diyen…

Almanlara “ister – istemez” öyle bir iyilik yapmıştır ki…

Bugünlerde Almanya neyi temsil ediyorsa, çoğunun temellerini onun attığını söyleyebiliriz. Birlik ve bütünlüğünden tutun demokratik ve eşitçilik ilkelerine kadar Napolyon’a borçludurlar. Ayrıntılarına girmeyeceğim isteyen araştırıp öğrensin2. Çünkü konumuz soysal güvenlik, Alman tarihi değil. Ancak ister istemez Almanlara geri dönmem gerekecek çünkü bazı konularda “çağdaş”  insanlık gelişimine sağladıkları katkılar küçümsenemeyecek derecededir. Sosyal kelimesinin Türkçe karşılığı toplumsaldır, buna göre sosyal güvenlik dendiğinde bireyin toplumun güvencesi altında olduğu anlamı çıkmaktadır. Ancak hepimizin idrak edebileceği gibi bu tür güvence dünden – bugüne dönüp dolaşıp para, para, paraya dayanmaktadır!

Öncelikle az bilinen ama konumuzla ilgili bir ayrıntıya değineceğim. Sosyal güvenlik dendiğinde…

Batıda ilk sosyal güvenlik sisteminin korsanlar3 tarafından hayata geçirildiğini biliyor muydunuz?

Bir nevi emeklilik kasası oluşturan korsanlar sakatlanan, ölen veya “iş” göremeyecek duruma düşenlere bu kasadan aylık bağlayarak yaşamlarını idame etmelerini sağlıyorlardı.

Günümüzde bildiğimiz / tanıdığımız emeklilik sistemi ise ilk defa Almanya’da 1889 yılında Bismarck tarafından hayata geçirilmiştir4.  

Şu yadsınamayacak bir gerçek ki sosyal güvenlik dendiğinde devlet bütçesi için önemli bir harcama kalemi oluşturduğudur. Bu harcamaların finansmanı için değişik yöntemler bulunmaktadır. Ben Almanya’da uygulanan ve Türkiye içinde >>> çok <<< uygun bulduğum bir yöntemi tanıtmakla yetineceğim. Bu yöntemin fikir babası Alexis de Tocqueville’dir. Almanya’da Konrad Adenauer tarafından 1957 yılında uygulanmaya konmuştur. Türkçeye “nesiller sözleşmesi” diye tercüme edebiliriz. Buna göre insan yaşamı üç evreye ayrılır. Çocuklu / gençlik, Çalışma ve ihtiyarlık. Üç kadar çalışanın bir emeklinin giderini karşılaması esas alınmaktadır. Bu sistemin en önemli tarafı genç nüfus ve siyasetin bu gençlere iş imkân yaratma sorumluluğudur. Bu sistem Almanya’da uzun süre işlemesine rağmen, son yirmi – otuz yılda azalan doğumlar ve bu sistemin imkânlarını suiistimal edenler Almanya’da sosyal güvenlik sisteminin “neredeyse çöküşüne” meydan vermesi olmuştur. Buna rağmen gençlere iş imkân sağlanabildiği taktirde bu tür bir “sözleşmenin” Türkiye Cumhuriyeti ve genç nüfusu için olağanüstü imkanlar sunacağı kanısındayım.

Tabii AKP gibi üretmeden – tüketmeye, elde avuçta ne var ne yoksa pazarlamaya - yandaş ve yoldaşa peşkeş çekmeye, karşılığı olmayan yani birikimsiz borçlanmayı ekonomide esas alan bir anlayış ile sosyal bir güvenliğin sağlanması gittikçe zorlaşacaktır. Zorlanıyorlar da zaten, ileriki satırlarda akıl almaz para bulma yöntemlerine de örnekler vereceğim.

 

Devletin gelir kaleminde en önemli hanelerden biri tahsis edilen vergilerdir ancak hep bana Rabbena diyen bir toplumun oluşturduğu devlet hazinesi oldukça boş kalmaya mahkûmdur. Çünkü önce ben sonrası tufan diyen bir zihniyet hem ahlaki, hem de dini açıdan taşınamaz bir durumdur. Böyle bir tutuma uzun vadede ne toplum nede devlet dayanabilir. Buna Türkiye’de olduğu gibi emanete ihanet eden siyasileri ve sorumluları da eklerseniz varın devlet kasasının halini siz hayal edin!

 

Gelir olmayan yerde gider olabilir mi?

Olur, borç – harç olur o da ne zaman kadar?

Alacaklılar kapıya dayanana, elde avuçta satılacak bir şey kalmayana kadar!

Benim gördüğüm kadarıyla Türkiye tamda bu durumdadır veya bu duruma çok yaklaşmıştır. Pazarlamacı ustası pazarlayacak bir şeyler bulamayınca halkı söğüşlemenin yeni yollarını aramaya başlamıştır. Yurtdışı Türkler için “hayati öneme sahip” bedeli askerlik5 yurt çapında uygulanmak istemesi önemli bir gelir kaynağı teşkil etmesindendir. Veya yine yurtdışı Türklere sağlanan Türkiye’den emeklilik hakkı, ancak bu Türkiye bütçesini uzun vadede yıpratacak bir uygulamadır. Öde 15 – 20 bin €, al ayada 1000 TL(!?)…

Ömür boyu oh ne güzel ama bunun birde sosyal harcamalar kısmı var ki esas parayı o götürüyor. Yine kendimden örnek vermek istiyorum. 1989 parasıyla eşimin, oğlumun vefatı, benim yaklaşık bir seneye varan hastane masraflarım 200.000 Mark! Ondan sonraki yıllarda benim için sosyal sigortalar tarafından harcanan paralar bu hesaba dâhil değildir. Kendi başıma kalsam, varımı yoğumu satsam, karşılanması, imkân ve ihtimali olmayan bir masraf!

 

Birde badem bıyıklı “Müslümanların” bayıldığı ABD’ye bir bakın…

Barack Obama hakkında öyle veya böyle fikir sahibi olabilirsiniz…

Hayata geçirmeye çalıştığı sosyal güvenlik sistemi tamda böyle durumlar için değimliydi?

Sen Amerika’da bir hastalan görürüm senin …!

 

Okuyoruz…

İzliyoruz…

Gün geçmiyor ki haber olmasın…

Türkiye’de temin edilemeyen, ödenmeyen ilaçlar…

Ameliyat - hastane masrafları, eczanelerin durumu…

Açlık sınırının altında emekli “ikramiyeleri”!

 

Ve…

Böyle sosyal güvenlik sistemlerinin birde asalakları vardır…

Mesela Almanya, Almanya olalı…

Böyle asalaklar görmedi…

Çocuk parası ödeniyor diye…

Köydeki muhtardan…

Köyde ne kadar çocuk varsa kendisinin diye resmi belgeler almak mı istersiniz…

İşsizim diye iş bulma kurumuna gidip yardım “dilenirken” son model Mercedes’e binmeye…

Sosyal kasadan, yani genelde belediyelerden…

Gelirim az, geçinemiyorum diyerek; giyim – kuşam, mutfak giderleri, kira yardımı istemelere…

Bu arada Türkiye’de orda burada paraları istif, istif yığmalara kadar her türlü dalavere, dolandırıcılık, hile – hurda var bazı insan müsveddelerinde!

 

Günün sorusu:

Bilin bakalım bu saydığım “nadide” örnekleri en çok uygulamaya çalışanlar hangi milletten?

 

Evet, maalesef!

Utanılacak bir durum!   

 

Ancak zaman değişiyor…

Türk artık dere akarken bakmakla yetinmiyor…

“Hakkına” düşenden pay istiyor…

Ve bu pay ancak ve ancak arkanda dayıların, hısım – akraba, tanıdık olduktan sonra artıyor…

Artık Almanya’da bile adamın olmadan işler yürümüyor…

Bu yüzden Almanlar buna Vitamin B diyorlar!

 

Kısadan hisse:

 

Sen önce toplum tarafından sana tanınan hakların beraberinde getirdiği görevleri yerine getir…

Sonra…

Toplumdan güvence iste…

Sen görevini yerine getirdiğin halde…

Toplum senden gereken güvenceyi esirgiyorsa eğer…

Siyasete soyunanlardan hesap sor!

 

1. Bizde de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 6 ilkesi var, hem de ne ilkeler ama kimin umurunda? Ve hatta bir kendini bilmez çıkmış bu – zaman ve mekan’a – bağlı olmaya ilkelerin yeniden yorumlanması gerektiğini iddia edebiliyor

2. Kimse beni Alman hayranı “Almancı” sanmasın. Keşke insanlık gelişimine Türkler bu denli katkı sağlayabilseydi. Bazı örnekler vermek istiyorum: Albert Einstein, Gutenberg, Konrad Zuse, Daniel Gabriel Fahrenheit, Nikolaus Kopernikus, Johannes Kepler, Joseph von Frauenhofer, Georg Simon Ohm, Philipp Reis, Nikolaus Otto, Heinrich Hertz, Otto Lielienthal, Rudolf Disel, Wilhelm Conrad Röntgen vs. vs. vs.!

3. Tarihte ilk defa korsanlardan milattan önce 1400 yılında Mısır’da söz edilmektedir. Bahis ettiğim sosyal güvenlik sistemi ise Karibik de 16. ve 18. Yüzyıl arasında faaliyet gösteren korsanlar tarafından hayata geçirilmiştir.

4. Dünyadan ve Türkiye’den daha ayrıntılı bilgi için bakınız: http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/tarihce

5. İş yerini kaybetmek, 6 aydan fazla Almanya’da ikamet etmemekle kaybedilen haklar vs.      

                                                                      ***

25.11.2014

Muzdarip

şimdi haberlerden geçti...
Çin'den gelen ucuz ayakkabılar zehirli bir madde içeriyormuş..
Hadi sınırların kevgir...
Güneydoğu'da devlet gücünün PKK'ya geçmesi...
Hırsızlıklara, yolsuzluklara...
Kaçak AK Saraylara, Yargıtay'ın iptal karalarına...
Devlet hediyesi lastik ayakkabılara...
Devletin aleyhte çıkan tüm mahkeme kararına rağmen...
AKP bildiğini okumaya devam etmesine "alıştık" diyelim...
Ama bakanın çıkarak tüketicileri zehirli ayakkabılar hakanda uyarması...
Bunu yaparken şirket zarara uğrar gerekçesiyle şirketin adını açıklamaması...
Ayakkabıların nerelerde olduğunu bilmediklerini söylemesi...
Bunu söylerken yüzünün kızarmaması bu zihniyetin devlet yönetme ile Arap çöllerinde kabile yönetmeyi birbirine karıştırmış olduğunu gösteriyor...
Ancak eminim...
Zehirli ayakkabıların kutularının peşine düşmüşlerdir bile!

                                                                      ***

26.11.2014

Etme bulma dünyası

Yazacağım fırsat olmadı...
Kim ne derse desin bu dünya etme bulma dünyasıdır...
Hatta bana bazen öyle geliyor ki...
Sanki cennete, cehennemde bu dünyada!

Amerika Birleşik Devletleri kaynıyor...
Kaynasın hatta daha beter olsun...
Kim kimin ekmeğinde, servetinde, huzurunda gözü varsa...
Ettiğinden beter olsun!

Evet, ABD kaynıyor...
Neden?
Nerede adaletsizlik baş gösterirse...
Orası eninde sonunda kaynamaya, fokurdamaya mahkumdur da ondan!

Yıllarca Türkiye Cumhuriyetinin...
Beyaz zencileri gibi kendini his edenler...
Kanlı bir mücadele demeyelim...
Çünkü mücadele karşındakini korkutmak ve baskıyla olmaz...
Kanlı teröre baş vurdular...
Ve ABD'nin piçleri...
Her şeye rağmen gerekeni yapmaya çalışıyorlar...
Hatta o kadar ileri gittiler ki...
Yakında Abdullah Öcalan'ı padişahin sağ eli ilan ederlerse şaşırmayın!

                                                                        *

21. yüzyılın mühendisleri

Mühendisliği Arthur M. Wellington* söyle tarif etmiştir:
"Beceriksiz birinin iki dolara kötü yaptığı bir şeyi bir dolara iyi yapma sanatıdır."

Mühendisliğin birçok çeşidi olmasına karşın...
Beni ilgilendiren üç dalı vardır...
İkisi mesleğimle...
Biri hobilerimden veya Türkçe olarak uğraşlarımdan biri olan siyaset ile ilgilidir...
İletişim mühendisliği...
Bilişim mühendisliği...
Ve...
Toplum mühendisliği!

Toplum mühendisliği dendiğinde...
Bence Karl Popper'in eserlerini okumadan bu konuda pek bilgi sahibi olamazsınız..
17 yaşımdan beri siyasetle yakından ilgiliyim...
Yani tam 32 senedir...
Çağdaş ama özellikle...
İleri demokrat bir toplum mühendisi...
Toplumu yozlaştırmak, duyarsızlaştırmak, bilinçaltına etki etmek, dinamiklerini ortandan kaldırmak için öncellikle insanı kimlik bunalımına sokarak, kültürel varlığını, tarihini, dini ve ahlaki değerlerini sorgulamasına yol açar**...
Sonra...
Evet, sonra bu tür oyunlara gelmeyecek kadar aklı başında olanları bir şekilde, genelde bin bir türlü hile ile etkisiz hale getir...
Çünkü bu insanlar...
Toplumu bu tür kirli oyunlardan bilgi ve kapasiteleriyle koruyabilecek kişilerdir.

* ABD'li bir mühendis (1847-1895)
** Bizde konular tartışmaya açılır!? Entel, dantel sazanlar zokayı hemen yutarak oyuna alet olur

                                                                      ***

27.11.2014

 

Yaser Arafat

 

Öldü, öldürüldü…

Bu tartışmalar sürerken…

Bilim bu işe el attı!

 

Elde edilen sonuca değinmeden önce…

Gelin bir iki noktaya daha birlikte bakalım…

Kaleyi içten fetih etmelisin ki…

Öldürebilesin!

 

Bu siyasetle uğraşan ve beli bir noktaya gelen tüm şahıslar için geçerlidir…

Özel korumalar, olağanüstü tedbirler…

Ancak…

Böyle insanların yakın çevresinde bile olsalar…

Gizli, saklı düşmanları vardır…

Bu düşmanlığın sebepleri muhtelif olabilir…

Ama hedef ortaktır…

Bu canın alınması!

 

Siyasi rakibinle başa çıkamıyorsan eğer bu kişiyi ortadan kaldırılmak elzemdir!

 

Eh Türkiye’de siyasi yelpazeye bakınca…

Beceriksiz, pısırık…

Aslında parti liderliği ile yetinerek devlet yönetmeye niyet olmayan herifleri de görünce…

İster istemez kulunuz, geçmişte de bugünde, bazı naçizane önerilerde bulunmak zorunda kalıyor…

Mesela cam tozu!

 

Yaser Arafat…

Yüzde yüz ispatlanamasa bile büyük bir ihtimale bu maddeyle öldürüldüğü düşünülmektedir.

Senede…

Dünya çapında bu maddeden 100 gram kadar üretildiği tahmin edilmektedir. Dikkat yanlış okumuyorsunuz, bir tuz tanesinden bile az bir miktarla insanı eşek cennetine gönderebilirsiniz! Radyoaktif bir madde olan Polonium 210…

Hedefini  ve etkisini asla şaşırmaz!

                                                                      ***

Siyasal İslam'a savaş ilanı

Sayın Prof. Dr. Pekünlü...
Gösterişle...
Türkiye'de siyasal İslam'ın simgesi türbanla Müslümanlık...
Allah ile kul arasında simsar olmaz...
Göstermiş olduğunuz medeni cesaret...
Ve duruşunuzun sonuçlarına katlanma azminiz önünde saygıyla eğiliyor...
Sizin ve ailenizin, yakınlarınızın ve sevenlerinizin yalnız olmadığınızı bilmenizi isterim.

Almanya'dan saygı ve sevgilerle

Önder

                                                                      ***

28.11.2014

Bunun farkında mısınız?

Bir zibidi, sözde Müslümanın okuma özgürlüğü...
Mesela 301 kişinin sağlıklı koşullarda çalışma ve yaşama özgürlüğünden daha mı değerli ki, türbanla okuma özgürlüğünü engellediği gerekçesiyle bir insanı hapisse atarken çok daha vahim suçlar atıf edilenler özgürlüğün tadını çıkarıyor?

Artık tiksintim kalktı...
Yazmaktan, tekrarlamaktan usandım...
Hırsızlığın, arsızlığın, yüzsüzlüğün ve yalancılığın doruk noktasına varmış olan...
Devletin en tepesinde otururken...
Yandaşı, yoldaşı milletin bir tarafına bir şeyler koyarken...
Salt kılık - kıyafet kanunlarına riayet ettiği ve bu kanunlara uyulmasını istendiği için bir insan nasıl mahkum edilir?

Geçenlerde...
Herhalde çokbilmiş gençlerden olsa gerek...
Kadın, kız gibi sıfatlar kullanmayacağım...
Çünkü hemcinslerine hakaret olur kanısındayım...
Bana kendisinin emekçi olduğunu...
Benim gibi çok yazmaya fırsatı olmadığını belirtmişti...
Ne diyeyim bilmem ki...
Gerçekten emekçi olsa...
Yani para kazanmak...
Bir aile geçindirmek için bir taraflarının terlediğine inanabilsem...
Kendisinden özür bile dilerim ama...
Sanmıyorum, hatta kesinlikle inanmıyorum...
Benim gibi özürlü olduğu halde...
25 sene çalışsa da bu sözleri söylemiş olsa gam yemeyeceğim...
Bu yüzden...
İster başı açık, ister başı örtülü olsun...
Bir paçavra...
Paçavradır!

Acaba sizde bunun farkında mısınız?

                                                                        *

a benim akılsız evladım

Islamofobie ile mücadele edilmeli diyorsun...
İyide...
Korkanları, korkutulanları, tedirgin olanları ve tetikçileri görüp...
Azmedicileri görmemek olur mu?

                                                                      ***

30.11.2014

Sürü psikolojisi ve yapay zekâ üzerine

“Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar1”

“İnsanlar arasında Allah'ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allah'ı severcesine severler. Mü'minlerin Allah'a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah'ın olduğunu ve Allah'ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi2“

İnsan…
Gerçekten hayvandan daha mı üstündür?
İnsanlar ve hayvanlar âlemi birbirinden farklı mıdır yoksa kesiştikleri noktalar var mıdır?
Bu soruları hiç kendinize sordunuz mu?
Sorduysanız eğer, Birey olmadan kul olunmaz başlıklı makalemde ne demek istediğimi anlamışsınızdır.
Anlamayanlar için başka örneklerle izah etmeye çalışacağım...
Önümüzde yine bir seçim var ve Türkiye yeniden bir yol ayrımına gelecek…
Tamam mı, devam mı diye kendine soranlara bir nevi kılavuz olmasını istediğim için bu makaleyi yazmaya karar verdim!

Cisco Visual Networking Index Global Forecast and Service Adoption for 2013 to 2018 raporuna göre internet trafiğinin 2018’e kadar 1,6 Zettabyte3 çıkması beklenmekteymiş(!?)
Ancak güvenilir kaynaklara dayanarak…
Şunu gönül rahatlığı ile yazabilirim…
Tabii bunlar “resmi” rakamlar değil ama bilginiz olsun diye yazıyorum daha şimdiden bu rakama yaklaşmış bulunuyormuşuz. National Security Agency (NSA) Utah’da yeni inşa etmiş olduğu merkezinin kayıt yapabilme kapasitesinin, 5 Zettabyte ile 1 Yottabyte4 arasında olduğu varsayılmaktadır. Yani NSA daha şimdilerden internetteki tüm trafiği olduğu gibi kayıt ederek analiz yapabilme kabiliyetine erişmiş bulunmaktadır. Bunları yazmakla size ne demek istediğimi umarım anlamışsınızdır5.

Eminin dikkatinizi çekmiştir…
Binlerce kuşun havada adeta dansı…
Sanki bir gövdenmişçesine, bir yerden emir almış veya bir liderleri varmışçasına...
Yaptıkları manevralar ve sonunda aynı istikamette uçuşlarına devam etmeleri…
Tabiatın bir görsel şöleni!

Sizleri fazla sıkmamak için konunun mutlaka bilmeniz gereken kısımlarıyla yetinmeye çalışacağım…
İnsanlar hiyerarşik bir sistem içeresinde örgütlenmişlerdir, yani ast – üst ilişkisi içeresinde yaşamaya alışıktırlar. Mesela kuşlarda öyle değildir, buna rağmen binlercesi sanki birilerinden komut almışçasına hareket etmektedir. Bunun nedeni “sürü psikolojisinin” hayvanlar âlemine getirdiği avantajda6 yatmaktadır. Sürü içeresinde “komşusundan” beslenme yeri öğrenme, tehlike anında sürü içeresinde gizlenerek hayata kalma stratejisi bu davranışın başlıca nedenidir.

Dikkat anlaması gerçekten zor kısmına geliyoruz…

Ast – üst ilişkisi olmamasına rağmen her bir kuş kendi başına karar vermektedir. Bu tespiti bir kenara yazarak devam edelim. Örneğin kuş sürüsünün sağa mı yoksa sola mı uçacağı her bir kuşun tek başına karar vermesi, bunun verilen kararın diğerleri tarafından taklit edilerek veya kabul edilerek de diyebiliriz topluca hareket etmelerine neden olur. Bu davranış biçiminin yaşamsal önemi vardır, mesela bir atmaca sürüye daldığında sürü dağılmayarak, sürüyü oluşturan her bir kuşun hayatta kalma şansını arttırmasına vesile olur.
Bu tür bir örgütlenmenin gerçekleşmesi için tabiat olabildiğince basit bir sistem hayata geçirmiştir. Sürü içeresinde, farz edelim ki sürü 20000 kuştan oluşuyor, her kuş 5-6 kadar başka kuş ile “iletişim – etkileşim” içeresindedir. Yani büyük sürü küçük sürülere “ayrılarak” daha kolay hareket edebilecek hale getirilmektedir7. Birçok “küçük sürünün birlikte” hareket etmesi bütününü etkilemektedir. Burada bir parantez açarak siz değerli okuyucularıma bir soru yönetmek istiyorum, bu davranış biçimi size bir şey hatırlatıyor mu?
Mesela PKK’yi bir bütün olarak görüyoruz değil mi? Hâlbuki PKK’yi bir organizma olarak farz ettiğimizde tümünün aslında küçük - küçük hücrelerden oluştuğunu fark ederiz. Başka bir örnek, siyasal İslam’ın örgütlenme biçimi de buna benzerdir “bütün, hücrelere ayrılarak kendi kararlarını verirken” topluca hareket etmiş olurlar. Parantezi kapayarak konumuza dönelim, keza karıncalarda da buna benzer bir davranış biçimini gözlemleyebiliriz.
İnsanlar ve insanların oluşturduğu toplumlarda birlikte hareket edilse bile her bir ferdin, ne kadar cahil olursa olsun, ortak hedef hakkında en azından bir fikri olur ancak karıncalarda tablonun bütününü gören yoktur. Karınca kraliçesi de buna dâhildir, buna rağmen karıncaların oluşturduğu topluluk tabiatın örgütlenme şaheserlerinden biridir. Bilim onlarca yıldır bu örgütlenmenin nasıl işlediğini anlamaya çalışmaktadır. Mesela insanlarda oluşan genel bir kanıya göre karıncalar çalışkandır, bu kanıyı destekleyen masallar bile vardır veya Kur’an-ı Kerim de geçen karınca duasını örnek gösterebiliriz ancak gerçekler pekte öyle olmadığını göstermektedir. Karıncalar her zaman aynı “çalışkanlıkla” hareket etmezler, daha doğrusu, gereksinimler neyse ona göre hareket ederler. Buna bir nevi sürünün veya topluluğun ortak aklıda diyebiliriz. Bir ferdin yanlış / gereksiz bir kararının diğerleri tarafından taşınmamasıdır ve mesele zamanlama ve eşiktir…
Belirli bir oran bu eşiği “eşzamanda” aştığında gerisi de eşiği aşanları taklit etmekte bir mahsur görmez. Örnek olarak siyasal İslam’ın simgesi türbanı gösterebiliriz. Başını o şekilde örtenlerin sayısı belirli bir zaman biriminde artıkça çekincesi olanlar bile başını artık bu şekilde bağlamakta bir mahsur görmezler.

Devam edecek…

1. En'âm Sûresi 6/116 http://kuran.diyanet.gov.tr
2. Bakara Sûresi 165
3. 10 üslü 21 yani 21 sıfırlı bir sayı
4. 10 üslü 24 yani 24 sıfırlı bir sayı
5. Ek bir bilgi olsun diye yazıyorum, bilime göre insan hafızası (hepsini kullanabilme kabiliyetinde olsak) 2,5 Petabyte - yani 15 sıfırlı bir sayı – kapasitesindeymiş.
6. yarar, çıkar, üstünlük
7. Bilişimde karmaşık problemleri çözmek için sıkça kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntem ile Türkiye Cumhuriyetinin karmaşık sorunlarının da çözülebileceği kanısındayım

                                                                      ***

01.12.2014

Mahşeri gördüm

Bugün mahşerin tadına bakma fırsatı buldum...
Herhalde mahşer günü geldiğinde buna benzer manzaralar yaşanacaktır...
Yarına Türkiye'ye uçacaktım...
Sabah cebime mesaj gelmiş, uçuş iptal...
Alman havayollarının pilotları iki günlüğüne greve girmiş...
Telefonla havayollarına ulaşmanın imkânı yok...
Atladım arabaya doğru Frankfurt'ta...
Aman Allah'ım böyle bir kalabalık görmedim...
Karıncalar misali sağ, sola, aşağıya yukarıya koşuşturanlar...
Görevliler kalabalık karşısında çaresiz, kuyruk almış başını gidiyor...
Dört, beş televizyon çekim yapıyor...
Çaresiz girdim kuyruğa, beş - on dakika sonra gücüm tükendi...
Kuyruktan çıkmak zorunda kaldım, dinlendikten sonra tekrar girdim ama yok...
Çaresiz özürlüler ofisine giderek meramımı anlatmaya çalıştım ama...
Kim kime, dum duma...
Bön bön arkama bakarak eve geri dönmek zorunda kaldım!

Bilmem kaç senedir uçarım...
Daha ilk defa grev mağduriyeti yaşadım...
Demem o ki...
Gün geldiğinde...
Almanya gibi özürlülere karşı son derece has has olan bir yerde bile...
Düzen bir bozulmaya görsün, insan kendinden başkasını görmüyor...
Adeta can pazarı yaşanırcasına bencilleşebiliyor!

                                                                      ***

02.12.2014

Ortalama

Yüzde 3'den bahis ediliyor...
Küçücük küçücük partilerin TBMM'ine girmesine vesile olur...
Yüzde 10 AKP'yi iktidarda tutu...
Diğerlerine şans tanımadı...
Seçim kanunun "inceliklerinden" dolayı hiç bir zaman almadığı oyların kendisine eklenmesi Türkiye Cumhuriyetini bitirme noktasına getirdi...
Yüzde 5...
Demokratik bir toplum için iyi bir oran gibi görünüyor...
Türkiye için çok düşük bir oran...
7,5 gibi şimdilik yani önümüzdeki 10-15 yıl için...
Toplum demokrasinin değerini tam olarak algılayana kadar...
İyi olur düşüncesindeyim...
Ondan sonra %5'e düşürülmeli!

                                                                        *

Şuursuzluğun sınırı yoktur

Ekonomik durum; kötü!
Daha geçenlerde haberlerde yer aldı...
Almanya tarihinde bu sene ilk defa esnaf kazancında %3'lük bir düşüşü hazım etmek zorunda...
Dünyada genel tablo buna benzer...
Dolar'ın belirsizliği...
Faiz endişesi...
Almanları dikkatli olmaya sevk ediyor!

Türkiye'de para oluk oluk harcanıyor...
İnsanlar günlük yaşıyor...
Yarınlar Allaha emanet...
Uyan ey millet...
Hani biri vardı, milletin bir yerine bir şeyler koyacakmış...
A... koymakla yetinmiyorlar...
Geleceğinin de a... koyuyorlar...
Deflasyon, enflasyon kimin umurunda!?

                                                                        *

Gelinler ve kaynanalar

Tamam...
Dün dündür, bugün bugündür...
Tamam...
Geriye bakıp kalmak doğru değildir...
Tamam...
Çağ değişiyor, zamana ayak uydurmak gerek...
Tamam...
Bugünün gençleri farklı(!?)
Ama...
Zaman değişebilir, renkler - zevkler değişebilir...
Ebedi olan Allah'tır...
Ama insan, insan olalı...
Saygı...
Saygının beraberinde getirdiği terbiyede zamansızdır!

                                                                        *

Türkiye neden AB(D) standartlarına yaklaşamaz

Genelde AB üyesi ülkelerde bir işi o işin erbabı yapar...
İstisnalar burada da kaideyi bozmaz...
Bu yüzden AB(D)'de işgücü pahalıdır...
Türkiye'de ve Ortadoğu'da...
Bir işi o işin erbabı olsun olmasın...
Herkes yapabileceğini sanır...
Bu algıyla tutar üç beş "amele"...
Ve başlar işe...
Umumi görünüm sanırım hepimizin malumudur!

Bu kafayı değiştirmedikçe...
Bizim bırak bilmem kimin standartlarını yakalamayı...
Türkiye Standartlar Enstitüsünün standartlarını bile yerine getiremeyiz!

                                                                      ***

03.12.2014

Kestirmeden eşek cennetine

Yok arkadaş...
Yok öyle bir şey!

30 kilometre hızla yapılan bir trafik kazasında...
Ölümcül yaralar alabileceğinizi biliyor muydunuz?

18 yaşımdan beri araba kullanırım...
Sayısız kaza atlattım...
Can aldım, canımdan can verdim!

Avrupa'da "çiğnemediğim asfalt" kalmadı...
100 binlerce kilometre gittim, yollarda on binlerce şoförle karşılaştım...
Ama böylesini görmedim...
Hangi hayvanlar...
Bu öküzlere ehliyet veriyor?

İstanbul'dayım...
E5'de seyir ediyorum, trafik bir açılıyor - bir kilitleniyor...
Topkapı arası trafik rahatladı...
Sol şeritteyiz...
Önümdeki saate 100 kilometre hız yapıyor...
Genelde sürate bağlı 5-6 araba sığacak kadar mesafe bırakırım önümdeki araca...
Önümdeki birden bire...
Gözle görülür bir neden olmaksızın firene bastı...
Bende acı bir fren yaparak çarpmaktan kurtulduğumu sandığım anda dikiz aynasına baktım...
Siyah bir BMW son sürat arkamda...
Frene basarken lastiklerin sesini duydum...
Son anda orta şeride geçerek süratle yanımdan geçti...
Allahtan orta şerit boştu...
Çarpışmadan kurtulduk...
Önümdeki de sesi duyarak korkmuş olmalı, gaza bastı...
BMW sürat keserek ayni hizaya gelmemizi bekledi...
Kısa bir an birbirimize baktık oda bende çok korkmuştuk...
Selamlaştık bastı gaza gitti...
Dikkatinizi çekerim önümdeki 100, ben 100, arkamdaki en az 100
Arada sandviç olmak işten değil!

Eve gidene kadar dikkat ettim...
Otobandayız...
Adı üstünde aracı solluyorsun...
Bunlar...
Sağlıyor, solluyor, ellerinden gelse altımdan - üstümden geçecekler...
Hangi hayvanlar...
Bu öküzlere ehliyet veriyor?

                                                                      ***

04.12.2014

Kırılgan sekizli

Eskiden kırılgan beşliydi...
Şili, Arjantin ve Rusya'nın katılmasıyla...
Türkiye, Hindistan, Endonezya, Brezilya, ve Güney Afrika'nın içinde yer aldığı ülkeler kırılgan sekizli gurubunu oluşturdu.
Ekonomisi diş etkenlere bağlı olan bu ülkeler sıcak para ile işeyen ekonomileriyle devletler topluluğu içeresinde "özel" bir yer almaktadır.

ABD'nin faizi yükseltmesi veya indirmesi bu ülkeleri doğrudan etkilemektedir.

Hep yazarım...
karşılığı olmayan para harcanamaz diye...
Dış borçlarını mevcut rezervleri ile karşılayabilme güçlerine bakıldığında Türkiye Kırılgan Sekizlinin en kırılganı olarak belirtiliyor. Schorders'e göre Kırılgan Sekizli içinde rezervi borcunu karşılayamayan tek ülke Türkiye. Türkiye'nin rezervi borcunun 0.9 katı (yani yüzde 90'ı) iken, bu rakam Şili'de 1.0, Endonezya'da 1.1, Hindistan'da 1.2, Güney Afrika'da 1.2, Macaristan'da 1.7, Brezilya'da 2.0 ve Polonya'da 2.1 olarak ifade ediliyor.

                                                                      ***

09.12.2014

I'm back

Türkiye'den yeni geldim...
Türkiye'de yazmaya fırsattım olmadı...
Önümüzdeki günlerde gözlemlerim hakkında yazacağım!

Öncelikle iyi bir haber ile başlamak istiyorum...
Dikkat edin, iyi bakın...
Hatta "onların" kaleleri sayılacak semtlerde bile...
Sokaklarda...
Yumurta kafalıların sayısı gözle görülecek biçimde azalmış!

Benim meselem başını örten insanla değil...
Yüce dinimizi kirli siyasi emelleri için kullananlarla!

Bu bağlamda...
İlk yorumumu da yapmak istiyorum...
Yok efendim seçmeli dersmiş...
Yok atasının mezar taşını okuyamıyormuş...
Yok Osmanlıca aslında "eski" Türkçeymiş...
ıvır zıvır...
Yeter be!!!
Karşınızda çocuk mu var?

Atasının mezar taşında gerçekten ne yazdığını okumak isteyen pezevenk...
Bir yolunu bulur ve okur!

Osmanlıca gerçekten "öz" Türkçe olsa...
Farsçanın Osmanlıcada işi ne?
Türkçe ile Arapça - Farsça fonetiği birbirine uyuyor mu ki...
Osmanlıca, Türkçe olsun!

Seçmeli ders konusuna gelince...
Bakın bu konuda pek diyebileceğim bir şey yok...
Ancak bariz bir şekilde...
Osmanlıyı hortlatma girişiminden başka bir şey olmadığını bilsem bile...
Az sayıda da olsa...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurmuş olduğu...
Türkiye Cumhuriyetinin...
Osmanlıcayı çok iyi derecede bilen insanlara ihtiyacı var...
Bu lise eğitimi ile olmaz...
Üniversitenin alanına girer...
Çünkü...
Türkiye Cumhuriyeti Kronolojisi çalışmalarımda bunun eksikliğini çok his ettim...
Ancak sırf bu çalışmalar için Osmanlıca öğrenmekte bana abeste iştigal geldi...
Ölmüş, bitmiş bir dilden kimseye fayda gelmez!

                                                                      ***

10.12.2014

Baba

İki çocuk babası...
Uzaktan görsen kendisini 16-17 yaşında sanırsın...
Ufak - tefek, sıska - cılız bir cüzse!

İki katlı bir evde oturuyorlar...
Hangisinin üste, hangisinin alta oturduğunun bir önemi yok...
Ev dökülüyor...
Sabah kalkmış anasının kapısını çalmış...
Anne evde çocuklara yedirecek bir şeyler kalmamış, parada yok...
Ben bugün fazla mesaiye kalayım!

Çalışacağı...
Aralıksız 24 saat...
Aldığı ücret askeri...
İster inanın ister inanmayın...
Öğleden sonra birisi haberi olmaksızın, bilmeden yardım paketi getiriyor...
Anne paketi memnuniyetle kabul ediyor...
Çünkü kendi ellerinde avuçlarında yok ki evlatlarına, torunlarına yardım etsinler!

Ümraniye...
Eskiden, yani çocukluğumda hata bugün bile...
İstanbul'un varoşlarından saydığım bir yer...
Git, otur bir köşeye...
Başla saymaya...
Almanya'da bile zor gördüğüm son model arabalar...
Mercedes'inden - Audi'sine...
Ben senin adaletini, kalkınmanı bilmem ne edeyim!

                                                                      ***

11.12.2014

 

Gün gelir lazım olur

 

İngilizlerin sevdiğim bir değimi vardır…

“Beer is the answer but i can't remember the question”

Soruyu hatırlayamayacağını ancak sorunun cevabının bira olduğunu ifade eder…

Türk toplumu gibi…

Hani derler ya…

Balık hafızalıların oluşturduğu insan kitleleri için birkaç tüyo vermek istiyorum…

Beşeri ilişkilerde güven esastır…

Peki, karşınızdakinin mesela yürekten güldüğünü…

Veya yalan söyleyip söylemediğini nasıl anlarsınız?

Bilim bunun cevabını vermektedir!

 

Konuya öncelikle bir tespit ile giriş yapalım;  korku1 insan için yaşamsal öneme sahiptir ve beynimizin alarm sistemidir. İstisnasız hepimiz, her gün ölmektense aniden gelen bir ölümü tercih ederiz çünkü belirsizliğin yaratığı korkuya, kaygıya tahammül edilmesi neredeyse imkânsızdır!

Korku insanoğlunda üç çeşit tepkiye neden olur:  mücadele, hareketsizlik2 ve tehlikeden kaçış!

Çok sayıda seçenek insanı zorlar3, hatta insan beyni bundan hoşnut olmaz çünkü insanın ne istediğini bilmesi kadar, ne istemediğini, yaptığı tercihten dolayı pişman olmaması da önemlidir4!

Ben dâhil, herkes algı yönetiminden bahis ederken toplumun telkin ve bilinçaltı çalışmalar ile yönlendirilebildiğini5 biliyor muydunuz? Bunu en iyi bilenler arasında eğitimli pazarlamacılarda vardır. Konumuzun biraz dışında kaldığı için bunu başka bir makaleye bırakmak istiyorum.        

Hatırlı okuyucularım belki anımsayacaktır, zaman zaman konu beyin olduğunda, yetişkin ve çocuk beyni arasında ama daha da önemlisi çapraz /enine – boyuna düşünme üzerinde düşüncelerimi belirtirim. Konu insan ama genelde siyaset, özelde ise Recep’im civanım olunca da

çapraz /enine – boyuna düşünmekte fayda vardır. Kendisine çeşitli lakaplar takılmasına karşın, kendi ifadesiyle “ustalık dönemim” dediğinde “ustalığını” laf ebeliği ve sergilediği artistik yetenek ile sınırlamakta fayda görüyorum. Ancak bu konuda o kadar başarılı ki eline kolay kolay kimse su dökemez. Telkin ve algı yönetimiyle toplumun bir kesimini yönlendirmesi konusunda gerçekten usta! 

    

Lafı fazla uzattım özür dilerim…

Konumuza dönelim…

Yalan!

 

İnsan ilk defa 6 aylık bebekken “yalan söylemeye” başlar, bunu biliyor muydunuz?

Tabii ki 6 aylık bebek konuşamaz…

Ancak ağlaması, mız mızanamsı…

Her zaman altına yaptığından veya karnının acıktığından değildir…

Bazen salt ilgi çekmek içinde ağlar veya mız mızlanır ve bu insanın ilk ve masum yalanlarıdır!

İnsan büyüdükçe sıkça başvurduğu yalanlardan biride “sahte tebessümdür” ve istisnasız hepimiz bu yalana başvururuz. Peki, yürekten gülme ile yalandan bir “sırıtışı” nasıl ayırt edebiliriz?

Çok basit…

İnsan yürekten güldüğünde, göz kenarlarında kırışıklıklar oluşur6 ve insan bu kırışıklıkları bilinçli olarak etkileyemez. İspatlayamam tabii ama sanırım “gözler yalan söylemez” değiminin aslı bu gerçeğe dayanmaktadır. Gözler yalan söylemez ifadesinden çok yüz yalan söylemez desek daha doğru olur kanısındayım çünkü bir yalancıyı tanımanın yolu şüphelendiğiniz insanı dikkatli izlemekten geçer!?

Yani insan doğruyu söylerken farklı, yalan konuşurken çok daha farklı hareketlerde, jestlerde bulunur7. Ve bunu ister istemez yapar!

Mesela, bundan sonra dikkat edin; Erdoğan ne zaman çok fazla el – kol hareketi yaparak konuşursa veya sesini çok yükseltirse yalan söylüyordur. Dikkat edin muhtemelen bana hak vereceksinizdir!           

 

Bu makaleyi kaleme almamdaki amaç günümüz Türkiye’sinde olup bitenleri daha iyi anlayabilmemiz, AKP seçmenini çok fazla kınamamanız ve Recep Tayyip Erdoğan gibi yalancıların, din simsarlarının foyasını, oynamaya çalıştıkları oyunları daha çabuk kavramanız içindir.

 

1. İnsan beyninde bir bölge, daha geniş bilgi için bkz. Amygdala (Türkçe: Amigdala)

2. İtirazınızı duyar gibiyim ama en azından kendinize karşı dürüst olmakta fayda var diye düşünüyorum. AKP’ye karşı gelemememizin bir nedeni de yaratılan korku imparatorluğudur

3. Hiç kendinize çok uzun zamandır Türk siyaset sahnesinin aslında üç partiyle (BDP ve HDP kitle partisi saymadığım için mevzu dışındadır) >>> sınırlandırıldığını <<< sordunuz mu? Ben size muhtemel bir cevap vereyim; iyi, iyinin kötüsü ve kötü arasında tercih yapmak zorunda kaldığınızda, bilgi ve bilinçten yoksun kimseler ödeyeceği bedel çok fazla olmadıktan sonra tercihini her zaman ”iyiden” yana kullanacaktır. Çünkü kötü söz konusu olamaz, iyi ile iyinin kötüsü arasında fazla bir maliyet farkı olmadıktan sonra tercihi iyi olacaktır. Yani mesele kendini iyi, esas rakibini kötü göstermektedir. Ortadakinin bir önemi yoktur! İnsan beyni işte böyle çalışır ve araştırmacılar / pazarlamacılar buna decoy efekti der.

4. Bu bağlamda psikologlar seçim / seçenek paradoksundan bahis eder

5. Bilim dilinde seçim körlüğü yani insanın tercihinin nedenlerini bilmemesine rağmen tercihinde haklı olduğunu göstermek için bahaneler üretmesidir 

6. İlk defa bilimsel olarak Guillaume Benjamin Duchenne tarafından dillendirilmiştir.

7. Örnek olarak dudak ısırma, dudaklarını sıkma, el – kol hareketleri, duruşu, ses tonu gibi

                                                                      ***

12.12.2014

 

Atatürk bir lider olmasına karşın, Erdoğan neden bir lider değildir?

 

Şans insanın yüzüne bir kez gülermiş derler…

Bence…

Bu doğru değil (!) çünkü hazırlıklı olan ve fırsatları değerlendirmesini bilenin kapısını şans en az bir kez daha çalar!

 

Atatürk’ü küçümseyen, Türk milletine hizmetlerini, yaratığı fırsatları görmemezlikten gelerek Atatürk ve arkadaşlarını yok saymaya çalışanlar hezeyanın âlâsını yaşıyorlar!

 

Gelin ben size çok farklı bir açıdan bir insanın, toplumun neden doğru insanına düşmesi gerektiğini anlatmaya çalışayım. Doğru insana düşmeyenin ise neden perişanları oynadığını bu makaleyi okuduktan sonra anlayacağınızı umuyorum. Değerli okuyucularım bilirler, çok büyük sağlık sorunları yaşıyorum. Her ne kadar doğru bir kalp uzmanına rastlamam 25 seneyi aşkın bir zaman sürmüş olsa bile konum doktorlar değil, bildiğiniz alelade bir ayakkabı satıcısının bilgisi olacak.

 

Tüm sağlık sorunlarım bir trafik kazasına bağlı. Yoksa çok şükür grip bile olmuyorum. Vücudumda kırılmadık kemik kalmadığından beni bir su yatağına bile yatıramamışlar. Kıpırdatmadan uzun süre hasta yatağına bağlı kalmışım.  Ne gariptir ki sırtımda değil ama topuklarım yatak yarası (Dekubitus) oldu. Öyle ki topuk kemiklerim görünüyordu!

Anlayacağınız o gün bugündür çok büyük ayakkabı sorunları yaşıyorum. Ne ortopedik ayakkabı ne terlik sorunlarıma çare olabildi. Üstüne birde bir kaç yıl önce geçirdiğim Aort ameliyatı eklenince ayakta durmam hepten sorun olmaya başladı1.

Anlaşılacağı üzere yürümek bana işkence oldu. Türkiye’deyken, dikkatinizi çekerim Aralık ayındayız ve ayaklarımda çorap yok! Yoksa terliklerle yürüyemiyorum, ayağımda terlikler bir ayakkabıcının önünden geçiyorum. Ayaklarım donuyor, üşüyorum. Sırtımda kalın bir mont ayaklarım çıplak…

Şıpıdık şıpıdık yürüyorum millet bana bakıyor, utanıyorum. Ne olursa olsun gir şu ayakkabıcıya en azından bir bez ayakkabı al çık dedim kendime. Satıcıya sorunlarımı anlattım, gençliğimden beri bağcıksız ayakkabı giyerim ona göre modellere bakıyorum. Yok, yok bir kaç adım sonra işim bitiyor.      

Sonunda adam beni oturttu ve dedi ki:

Bağcıklı ayakkabı daha geniştir ve esner buna rağmen ayaklarınızı sımsıkı sarar, bunu deneyin

Arkadaş giymemle oh demem bir oldu! Yürüdüm bir aşağı bir yukarı, dünyaya yeniden gelmiş gibi his ettim kendimi. Bunca senedir Almanya’da dolaşmadığım ayakkabıcı kalmadı, ortopedi – doktor giydiğim ayakkabılara bakarak, bir Allah’ın kulu da bana demedi ki bağcıklı ayakkabı giy!

 

Yani neymiş?

İnsan adamına düşmeliymiş!

    

Atatürk ve arkadaşları…

Sorunları görmüş, gereken adımları atarak bir milleti, bir çağdan başka bir çağa atlatmış, bunu yaparken, etraflıca düşünerek, bilgi ve tecrübelere dayanarak, mümkün mertebe öngörülerde bulunarak gereken adımları atmışlardır. Bu yüzden, her şeye rağmen bu Cumhuriyet hala ayaktadır. Liderlik demek kendi bilgi ve birikimine güvenerek, diğer toplumların – insanların aynı veya benzeri konularda edindiği tecrübeleri de göz önünde bulundurarak doğru öngörüde bulunabilmektir. Doğru öngörü ise ancak ve ancak bir konunun son tahliline kadar düşünülerek alınabileceğin farkında olmakla alınabilir. Aldığı kararların ardında dururken bunu inat olsun diye veya dünyayı ben yarattım benden sonrası tufan diyerek almamalı, dik duruşunun gerekçeli açıklamasını yapabilecek durumda olmalıdır. Önce evrenin yaratıcı Allah sonra milletim diyerek karar alan bir lider kararlarını revize (tekrar gözden geçirme) etme ihtiyacı duymaz. Nitekim Atatürk’te de böyle olmuştur. Recep Tayyip Erdoğan denen sözde “dünya liderine” bakınca 12 senede nelerin, nelerin tekrar tekrar gözden geçirildiğini sizlerin hafızasına ve taktirine bırakıyorum.    

 

1. Genel olarak güçsüzlük, özelde ama bacaklarımdaki güçsüzlük karşısında doktorlar çaresiz ve bunu açık açık dile getiriyorlar. Göğüs kafesim açılarak müdahale edilmesi gereken yere ulaşamadıkları için Aort müdahalesi sırtımdan yapıldı. Doktorlara göre yaşadığım sorunlar ya Aort ameliyatı esnasında omurganın makinalar vasıtasıyla “kenara” çekilmesi esnasında sinir sıkışmasından dolayı yada ki, tecrübelerle sabit, geçirdiğim ganglion kanaması (beyin kanaması) sonucu beynimde yaralanan kısmın kabuk bağlayarak sinirlere baskı oluşturmasından ileri geliyormuş. Yaklaşık bir sene önce yine “tesadüfen” bir doktor bana çok ağır bir sara ilacı verdi – kabuk bağlayan yeri yumuşatıyormuş – o günden beri en azından ağrılara dayanabiliyorum.

                                                                        *

İşin özü

Ayaklar baş olunca dünya tersine döner!

                                                                      ***

15.12.2014

Kinci orospu çocukları*

Orospu çocukları kinci olurmuş...
Yaşayarak...
Ve hayretle izliyoruz...
Ancak...
Unuttukları bir şey var...
Başkaları da kinlenebilir ve günü geldiğinde...
Bu kini kusar!

Ne demiş atalarımız:
Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner!

* Bu değimi kullandığım için sizlerden özür dilerim

                                                                        *

Paralel

Hırsız hiç utanmadan yine televizyon kameraları önünde atıp - tutuyor...
Paralel aşağı, paralel yukarı...
İyi de...
Allah aşkı için paralel neydi?

Paralel geometrik bir terim olmakla birlikte...
İki çizginin uzunluğu boyunca yan yana yer almasını...
Ve çizgilerin uzunluğu boyunca eşit mesafede olması anlamında kullanılmaktadır...
Geometriğe Öklid vasıtasıyla girmişidir!

Matematiğin evrensel kurallarına...
Mantığın ve dürüstlüğün şaşmaz ilkelerine göre...
İki çizgiden biri Cemaat ise...
Diğer çizgi kimi temsil ediyor...
Hadi diyelim ki iddia etikleri gibi kandırıldılar...
Ki insan bu kadar "saflığa" ancak çüş der...
Biri ile "mücadele" ederken eşit anlamdaki diğer çizgi ne olacak?
Onunla kim mücadele edecek?  

                                                                       *

Gız Hülya..................

Sezen'den sonra sıra sana geliyor...
Söyle bakayım senin evin nasıl oluyor da...
Hırsızın sarayından daha şa şalı oluyor?

Diğeri milletin parasıyla fink atıyor...
Sen kimin parasıyla fink attın da evin onunkinden daha şa şalı?

                                                                        *

Seninki benden kara

Ah yüce Atatürk...
Gün geçmiyor ki senin değerini yüreğimin derinliklerinde...
Daha, daha, daha, daha da...
Derin his etmeyeyim!

“Hepiniz millet vekili olabilirsiniz, Bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkar olamazsınız.”

Ne kadar doğru sözler değil mi dostlarım?
Çıkıyor bir Kadir, Hülya, Yavuz ve niceleri daha...
Affedersiniz insanın tuvalette çıkarmayacağı sesler çıkararak...
Kafa karıştırıyor...
Ve birileri bunlara sanatçı yakıştırması yapıyor!?

Atatürk...
Boşuna Türk Dil Kurumuna önem vermedi...
Dilimiz...
Maalesef sakız gibi...
Nereye çekersen, oraya!

Halbuki bakın Atatürk ne diyor:
“Sanat güzelliğin ifadesidir… Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa musiki, nakş ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık… olur.”

Vur kır veya haşin erkek ol...
Al ağzına sakızı, affedersiniz ineğin geviş getirdiği gibi geviş getir, oranı buranı teşhir et...
Bir iki mırıldan...
Ondan sonra sanatçı ol...
Vay be bu kadar basit mi?

                                                                      ***

16.12.2014

Alnı secdeye ererken anası dolar tarafından bilmem ne edilenler

Hayatımda bunca ülke gezdim...
Değişik milletlerden, kültürlerden insanlar tanıdım...
Ama...
Türkler gibisi görmedim...
Hüzünde neşe buluruz...
Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarız...
Dürüstü beceriksiz, pısırık olarak nitelerken(!?) hırsıza alkış tutar...
Başımıza "taç" ederiz!

Diğerleri Mersine giderken...
Bizim yolumuz tersinedir...
Dilimizden Allah kelimesi eksik kalmaz...
Ama...
Allah yolunda her türlü pisliği yapmaktan da çekinmeyiz!

Özgüvene sahip değiliz...
Başkalarının yaptığı mala rağbet ederken...
Kendi ürettiğimizi yerden yere vururuz...
Neden?

Sağlam bir ekonomiye sahip olan bir ülkede...
Laf, kimin ağzından çıkarsa çıksın...
Piyasalar anında tepki vermez...
Serinkanlılıkla gelişmeler beklenir...
Ondan sonra ne olacaksa olur...
Bizde...
Dolar anında tavan yapar!

                                                                        *

Arkadaş bu kafayı değiştirmediğin sürece senden adam olmaz

Burası Almanya...
Dünyanın sayılı ekonomilerinden olan...
Avrupa Birliğinin belkemiği ülke!

Dükkânın önünde sigara içiyorum...
Öğle vakti...
Birden...
Cankurtaranın siren sesi yeri göğü inletiyor...
Hızla yanımdan geçerken dikkatimi çekti...
Cankurtaranın, cankurtarana ihtiyacı var...
Eski, boyası silik - neredeyse üstündeki yazılar okunmayacak derecede...
Evet, burası Almanya...
Dünyanın sayılı ekonomilerinden olan...
Avrupa Birliğinin belkemiği ülke!

Sıcak parayla...
Haraç mizaç sattıklarınla...
Bugüne kadar "idare" ettin...
Dünyanın ekonomik durumu, gören göze malum...
Bakalım sıcak para kesilince, elde avuçta satılacak bir şey kalmayınca...
Ne olacak?

Avradını satmaya kalksan...
Para etmez...
Gerini pazara çıkarsan...
Kimse yan gözle bakmaz...
Kaçacak yer arayacaksın...
Ama...
Bu ülkede söz ve mevki sahibi olsam...
Seni yerin yedi kat dibinden çıkarır...
İbreti alem için...
Boynundan değil...
Bilmem nerenden asarım!  

                                                                      ***

17.12.2014

Camları - kapıları sıkı sıkı kapatın

Bugün hırssızlar kol geziyor...
Camları - kapıları sıkı sıkı kapatın...
Hırsız varrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr!!!

                                                                       *

BTK arşivinde esrarengiz yangın

"Dünya Ticaret Merkezi'nin 6 ve 7'inci katında dün akşam çıkan yangınla ilgili çarpıcı bir detay ortaya çıktı. Yangının çıktığı 7. katta Bilgi Teknolojileri Kurumu’nun arşivi de yer alıyor. Burada çok önemli davaların ve yürütülen soruşturmaların teknik takip dökümleri ve dijital kayıtlarının tutulduğu belirtiliyor. Sabotaj ihtimali üzerinde duruluyor."

Türkiye'de bu imkanlar var mı bilmiyorum!

Birçok bilgisayar kullanıcısının bilmediği bir gerçeği açıklamak istiyorum.
Ancak batılılar bu imkana sahip. Doğru hatırlıyorsam eğer 3000 derece ısıya kadar tahrip edilen bilgiler "geri dönüştürülebiliyor"
Kaldı ki bu gibi bilgilerin işini ciddiye alan bilişimciler tarafından başka merkezlerde yedeklendiği mutlaktır!

http://www.yenisafak.com.tr/gundem/btk-arsivinde-esrarengiz-yangin-2046673

                                                                      ***

18.12.2014

Ben bu yeniliklerden fena sıkıldım!

Mesleğim gelecek...
Her altı ayda bir yenilenir...
Hızlı gelişir, yetişmekte bazen zorluk çekerim...
Yeniliklere, yenilemeye açık olmadığınız taktirde...
Ya bu deveyi güder, ya bu diyardan gidersiniz...
Buna rağmen...
Yeni CHP'den, yeni Türkiye'den, Yeni Müslümanlıktan fena sıkıldım!

                                                                      ***

19.12.2014

 

Rüzgâr eken fırtına biçer

 

Şair “Ölümsüz aşk varda, ölmeyen âşık var mı?” diye sormuş…

Evet, gün gelir insani olan her şey bir son bulur…

Baki olan Allah’tır…

İnsanlar…

İnsanların oluşturduğu toplumlar…

Toplumların meydana getirdiği medeniyetler…

Her şey bir gün gelir yok olur gider…

Çünkü zaman görecelidir…

Bir insan için 50, 80, 100 yıl çoktur…

İnsan için uzun olan…

Evrenin sonsuzluğunda bir saliseden bile kısa!   

 

Buna rağmen…

Hatta bu yüzden insan “sürekliliğe” önem verir…

Firavunların piramitleri…

Mayaların tapınakları…

Türklerin Orhun yazıtları…

Bazı çok insani ve evrensel düşünceler, görüşler…

Kimi sanat eseri…

Yüzlerce, binlerce yıldır insanoğlunun “sürekliliğe, ebediyete” doğru yolculuğunun…

Küçücük birer ifadesi değil de nedir?

 

Hatta insan…

Günümüzde teknoloji vasıtasıyla Yaradan’ı, tabiatı taklit etme yolunda adımlar atarken…

Mevla’m insana kitaplarında ahlaklı olmayı, kendisi ve çevresi için sorumluluk almayı önermektedir…

Ancak insan dediğin…

Gerçekten bu önerilere kulak veriyor mu acaba?

 

İnsanların oluşturduğu toplumların kurduğu devletlerde…

Bu “süreklilik, ebedilik” sınavında söz sahibi olma yarışındadırlar…

Ve insanlık tarihi göstermiştir ki bu sonucu başından belli yarışın bazı kuralları vardır…

Mesela mutlak gücün yanında başka bir gücü kabul etmemesi…

Ekonomik, teknolojik ve askeri güç sayesinde kendi gücün “devamlılığını” sağlamak gibi!

 

Bunun yanı sıra…

Süreklilik, ebedilik ekseninde…

Siyasetten de yapılması gerekenler vardır…

Devletin devamlılığı ilkesi doğrultusunda…

Siyasi, felsefi veya hayat anlayışına bakılmaksızın başlatılan ve sonucu devlet yararına olanın…

Kişiye, zümreye yani yöneticiye bakmaksızın…

Devam edilerek arzulanan hedefe ulaştırılması!

 

İnanının öngöremedim…

Bağlantıları sezinleyemedim…

Kendime sordum…

Neden diye…

Ama kafa çalışmadı…

Putin…

Rusya’nın Kırım’ı ilhakı, Ukrayna ve doğalgaz mücadelesi…

Avrupa’nın Rusya’ya doğalgaz açısından bağımlılığı ve batılıların ekonomik ambargosu…

“Durup dururken” petrol fiyatlarının taban yapmasını mesela…

Dünya ekonomik durgunluğuna saydım…      

Hâlbuki yanılmışım…

Hepsi uzun vadeli Putin dolayısıyla Rusya’yı dize getirme stratejisinin birer parçasıymış…

Çünkü Rusya’nın önemli bir diğer gelir kaynağı petrol!

 

Başka bir örnek…

Türkiye…

George W. Bush’un fırlatmaları dünden bugüne iktidarda…

Hâlbuki Amerika Birleşik Devletlerinde iktidar değişikliği olmuş…

Siyasetten çok farklı bir kişi yönetime geçmişti…

Barack Obama siyasi söylemiyle çok farklı bir portre çizerken…

Söylem ve eylemleri birbirini tutmamaya başladı!

 

Özgürlük söylemiyle iktidara gelenler, her zaman özgürlükleri beraberlerinde getirmezler…

Mesela hala yürürlükte olan…

Amerika Birleşik Devletlerinin casuslukla mücadele kanununun 1917’den kalma olduğunu…

Gerçi artık sağır sultan bile duydu ama ABD’nin “hala” dünya çapında…

Tüm demokrasi, insan hakları, özgürlükler söylemlerine karşın işkence merkezleri işlettiğini…

Veya…

ABD tarihinde casuslukla suçlanan on kişiden yedisinin Barack Obama zamanına denk geldiğini biliyor muydunuz? Başka bir soru:

Barack Obama’nın meşhur “Yes we can” konuşmasını hatırladınız mı?

O halde Barack Obama’nın, George W. Bush’tan ne farkı kaldı?

Fark yok!

Çünkü ikisi de Amerika Birleşik Devletlerinin “yüksek” menfaatleri doğrultusunda hareket etmek için Amerikan halkı tarafından seçildiler!  

 

Ve bilgisayar dahası internet çağında…

Bir insanın hayatını sil baştan “düzenlemenin” bir klavye tuşuna dokunmak kadar yakın olduğunun farkında mısınız? İnsanı hükümetlerin zulmünden koruyabilecek yegâne gücün ülkesinin ve bazen de dünya kamuoyunun oluşturabileceği “baskının”  farkında olmanızda yarar var. Bu yüzden basın özgürlüğünün önemini idrak ettiğinizi umuyorum.

 

Montesquieu bugünlerde yaşasaydı…

Demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesini geliştirirken…

Yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığı ve denetlene bilirliğinin yanı sıra dördüncü kuvvet olarak basın özgürlüğü ve bağımsızlığını da bu ilkelere dâhil edeceğinden şüphem yok…

Çünkü insanın ufku bilgisi oranında genişler!

 

Korkuyorum…

Cumhuriyetimiz ve insanlarımız, insanlık için…

Çünkü hükümetler iktidarlarını sürdürmek için kendi derin devletlerini yaratmaktan çekinmiyorlar…

Aynı anda demokrasi ve derin devlet bağdaşmaz…

Birinden biri diğerine yol vermek zorunda kalır! 

 

Her insanın içinde yer alan özgürlük dürtüsü çoğu zaman korkuyu yener çünkü özgürlüğün bedelini ödemeye hazır olduğun oranda özgürsün!  

                                                                      ***

20.12.2014

 

Özgürlük üzerine

 

Özgürlük;

Sınırsız olamaz…

Beraberinde hak ve ödevler getirir…

Toplumun hak ve ödevlerinin bilincinde olduğu ve sorumluluğunu taşıdığı oranda yaşanasıdır…

Çizilen çerçeveler etrafında insanlara hürriyetin tadına varma imkânı verir…

Düşünme, konuşma ve yazma hakkını içerir ama her hak sonuna kadar kullanılmamalıdır…

Başkasının haklarına tecavüz anlamında kullanılamaz…  

Özgürlük herkesin ve her toplumun harcı değildir!

                                                                      ***

21.12.2014

 

Muhalefetin paraleli

 

Halk mı? Ulusal mı?

(Y) CHP mi? MHP mi?

AKP mi? Cemaat mi?

Kim kimin paraleli?

Kim kimin hizmetinde, kim kime hizmet azminde beli değil?

Herkes güya Türk milletinin…

Türkiyelilerin(!?)

Milletin hizmetinde(!) 

 

Sağcı mıyım haşa…

Solcu muyum keza…

Bildiğim ve olduğum tek şey var…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, ilke ve inkılaplarının savunucusu ve hayranıyım!

 

Ulusal kanal, Aydınlık gazetesi…

Yazarı – çizeri…

İşçi Partisi, Doğu Perinçek…

Sözde özgür basın…

Halk TV…

Görünüşte hepsi Atatürkçü…

Sizler Atatürk’ün ne zaman bölüp - bölüştürdüğünü gördünüz, duydunuz?

 

Hiç utanmadan…

Fikir önderliği yapacağınıza…

Tek vücut, tek yürek olacağınıza…

Birbirinizle uğraşıyorsunuz!

 

Benim dediğim doğru…

Dediğim dedik…

Benim yolumdan gitmezsen … git!

 

Bu mu yani?

Beyler…

Saygıdeğer hanımlar…

Hayat Beşiktaş’tan ibaret değil…

Hayat salt siyah - beyaz değildir…

Arada başka renklerde var…

Ve hepsi birden yan yana, bir arada!

 

Bir yandan büyük hırsız, soyguncu ve dolandırıcı…

Recep Tayyip Erdoğan…

Öte yandan Fethullah Gülen…

Diğer taraftan PKK…

Millet şaşkın, çaresiz, borç batağından…

Ve sizler…

Sözüm ona kanaat önderleri, büyük Atatürkçüler…

Vatanseverler(!?)  

Siz kendinizden başkasını sevmiyor…

Cebinizden başkasını düşünmüyorsunuz!   

 

Yeter artık…

Atı alan Üsküdar’ı geçti…

Sorunlar bini aştı…

Halk çözüm bekliyor…

Aklınızı başınıza alın!

                                                                      ***

22.12.2014

 

Dijital teknoloji, mantığı ve 2015 seçimleri

 

Bilişim teknolojisin genel hatlarıyla…

0 ve 1 yani elektrik var – yok…

Evet – hayır, değildir - ve - veya – eşittir gibi devreler, mantıklar ile çalışılır…

Bu “basit” mantık sayesinde bilgisayar hızlıdır!

 

Gelenin dijital teknoloji mantığı vasıtasıyla sizinle bir “soru – cevap oyunu” oynayalım, bakalım dijital mantık ile sizin mantığınız hangi sonuca varacak?

 

Bir zamanlar Recep Tayyip Erdoğan milli görüş çizgisinden gelerek Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın sağ kolu olduğu zamanlar AB hakkında atıp tutup, Hristiyan kulübü gibi ifadeler kullandı mı, kullanmadı mı? AB’ye karşı mıydı, değil miydi?

Evet!  

Kendi olanakları yetişmediği için “hayırsever işadamlarının” parasıyla çocuklarını Amerikalarda okuttu mu?

Evet!

Siyasete atılmadan önce refah düzeyi kısıtlı mıydı?

Evet!

Çocuklarının mesela gemicikleri var mıydı?

Hayır!

Bizler, başı örtülü bacılar, Müslümanlar bu sistemin mağdurlarıyız diyerek oy avcılığına soyundu mu, soyunmadı mı? 

Evet!

Atatürk’ü, ilke ve inkılaplarını mağduriyetlerinin yegâne sebebi olarak gösterdi mi, göstermedi mi?

Evet!

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’si yüksek duvarlara, villalara, lüks arabalara karşı mıydı?

Evet!

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’si Türkiye’de gömlek değiştirme modası ile siyasete atıldı mı?

Evet!

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’si demokrasiyle yetinmeyerek >>> ileri demokrasi <<< kavramını geliştirdi mi?

Evet!

İleri demokrasi her ne ise, herkes bu ileri demokrasiden faydalanabildi mi?

Hayır!

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’si özgürlük, daha çok özgürlük yemiyle sazan avına çıktı mı?

Evet!

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’si irticanın odağında mı?

Evet!

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’si Türk toplumunun bir kısmını Avrupa Birliğine gireceğiz, bizi alacaklar, AB yolunda gereken reformları yapıyor – hayata geçiriyoruz, hatta havai fişekler patlatarak göz boyadılar, bir takım sazanlar bu yemi yuttular mı?

Evet!

Kâğıt üzerinde refah düzeyimiz yükseldi, milli gelir artı, kişi başi10000’a $ çıktı falan derken herkesin cebinde gerçekten 10000 $ var mıydı?

Hayır!

Müslümanlar faize karşı mıydı?

Evet!

Bankacılık sisteminde değişiklikler yaparak, kredi kartı ile yurtiçi tüketimi artırdılar mı?

Evet!

Bu sayede refah algısı değişti mi?

Evet!

Kredi kartı borçlarını herkes ödeyebildi mi?

Hayır!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle halkın bu konuda bir gelişme kayıt edildiği algısını yaratılar mı?

Evet!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerin devamını ve sürekliliğini güvence altına alabildiler mi?

Hayır!

Kamu mallarını pazarlayarak kaynak yarattılar mı?

Evet!

Yeni fabrikalar açılarak, tarım ve hayvancılık alanında atılımlar yaparak işsizliği azalttılar mı?

Hayır!

Millet Kurban bayramlarında yerli hayvan alacak ve kesecek durumda mıdır?

Hayır!

Artık yüksek duvarlar, villalar, lüks arabalar, uçaklar ve sarayların ardında gizleniyor tüm bunların müptelası oluyorlar mı?

Evet!

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’si ile Cemaat arasında bir fark var mı?

Hayır!

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’si Türkiye Cumhuriyeti, Türk, Bayrak gibi kavramlara savaş ilan etti mi?

Evet!

Terörist ilan ettikleriyle işbirliği yaptı, yapıyor mu?

Evet!

Türk’ün gözbebeği Mehmetçiği düşman, tehdit olarak gösterdi mi?

Evet!

Türk milleti öngörü sahibi mi?

Hayır!

Türk milleti bencil, menfaatperest ve işine gelmeyen konularda aptalı oynuyor mu?

Evet!

 

Sonuç itibarıyla bu soru cevap oyununu daha da sürdürebiliriz…

Ve son soru…

2015’de hala bu partiyi, zihniyeti seçmekte ısrarcı mısınız?

Cevabınız evet ise kusura bakmayın bilişim teknolojisi mantığı bu soru ve cevaplar karşısında sistemde Fatal Error verir! 

                                                                      ***

23.12.2014

 

Bildiklerimi anlatırım, konuşurum ha!

 

Gerçekler acıdır...

Herkes gerçeklerle yüzleşmekten hoşlanmaz...

Bazı bilinmeyen, gizlenen gerçekler açıklandığında ardından büyük arbedeler getirir!

 

Bazı batılı ülkelerde hukuki açıdan hain ile muhbir - ihbarcı arasında fark gözetilmektedir. Ve bu bence doğru bir yaklaşımdır. Hainlik kelimesinin ardında kötü niyet saklıdır. Hâlbuki muhbirlik veya ihbarcılık anlam itibarıyla haber vermeyi, bir durumu bildirmeyi içerir!

 

Demokratik bir hukuk devletinde…

Yasalar herkes için geçerli olmalıdır, ilke budur!

Özellikle yasadışı bir faaliyeti yetkili kurumlara bildirmek aslında bir vatandaşlık görevidir. Çünkü ancak bu sayede toplumsal düzen korunabilir. Devlet her köşe başına bir polis, istihbaratçı veya “devlet” adına maaşlı – maaşsız çalışan birisini dikecek olsa otoriteleşir, bir baskı ve zulüm yönetimine dönüşür!

 

Kendini yasaların üzerinde gören, bulunduğu mevki itibarıyla bazı özel, gizli bilgilere sahip devlet görevlileri ki adı üzerinde, devlet görevlisi; yani devlet, dolayısıyla toplum için çalışan bir kamu görevlisi yetkilerini, mevkiini kendi şahsi ikbali için kullandığında yasalar karşısında suç işlemiş sayılır! İster sıfatı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Milletvekili, Devlet Memuru veya vatandaş Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma olsun herkes yasalar önünde eşit olmalıdır!

İşlenen bir suç ebedi gizli kalmaz, kalamaz ve mutlaka bir şekilde başka birisine yansır ve bu kişi işlenen suçu sakladığında suç ortağı olarak, suça iştirak etmiş olur. Ve bu kişi hesap verme zamanı geldiğinde bilgisini kendi çıkarları doğrultusunda açıklamakla tehdit ettiğinde…

Tüm işlenen suçlara birde şantaj eklenmiş olur. Dünkü gelişmeleri bu bağlamda değerlendirmenizin doğru olacağı kanısındayım.

                                                                      ***

24.12.2014

 

Peygamber efendimize haksızlık etmeyelim

 

Bu yazıyı kaleme almak için bugünü bekledim…

Bugün ayın 24’dü…

Hristiyan âleminde Noel bayramı kutlanacak!

 

Elhamdülillah Müslüman bir ailenin Müslüman bir evladıyım…

“İyi” bir Müslüman mıyım?

Kesinlikle hayır!

Ne oruç tutarım, ne namaz kılar, Kur’an-ı Kerim’in emirlerini - biri dışında - yerine getiririm…

“İyi” bir insan mıyım?

Bilmiyorum, Allah’ın takdiri…

Ölünce göreceğim!

Buna rağmen…

Kelime-i şehadet getirenlerdenim!

  

Bazı paylaşımlarda dikkatimi çekti…

Peygamber efendimizin küçük yaşta çocukla evlenmesi sert bir dil ile kınanıyor…

Doğrudur…

“Çağdaş” bir insan olarak çocuk gelinlere bende karşı çıkıyorum…

Ancak rahmetli eşimin bana İslamiyet ve cinsellik…

Peygamber Efendimizin bu konudaki görüşleri hakkında anlattıkları…

Ve güvenilir kaynaklardan okuduklarım aklıma gelince duraksıyorum…

Duraksamak zorunda kalıyorum çünkü her şeyden önce insanız…

Yetiştiğimiz çevre bizi biz ederken…

Bilgimiz düzeyinde bilincimiz gelişenlerdeniz!

 

Miladi takvime göre 2015 yılına girme arifesindeyiz…

Mesela hala geçerliliğini koruyan Katolik ifadeye göre en az evlenme yaşı kızlarda 14, erkeklerde 16. Lozan anlaşmasına göre Yunanistan’ın Trakya bölgesinde Müslüman kızlar şeriata göre 10 yaşından itibaren evlendirilebiliyor. Amerika Birleşik Devletlerinde, eyaletlere göre değişen evlilik yaşı uygulamaları geçerliliğini koruyor (12 - 14 yaş arası).

     

Lütfen değerlendirmelerimizi yaparken elmayla – armudu, dün ile bugünü birbirine katmayalım!

                                                                        *

Almanya'da neler oluyor?

Bakıyorum da basın birden bizlerle ilgilenmeye başladı...
Yıllarca keriz s.kenler anamızı ağlatı...
Kimse sesini çıkarmadı...
Bizleri yaktılar, öldürdüler, aşağıladılar, hor gördüler, kovdular, dövdüler...
Kimse sesini çıkarmadı...
Türkiye'den oy için siyasi simsarlar yola döküldüler...
Kimse sesini çıkarmadı...
Türkiye...
Hatta canlarımız, kanlarımız bizleri para makinesinden farklı görmedi...
Akılları sıra Almancı diyerek aşağıladılar...
Kimse sesini çıkarmadı...
Ama sanıldığının aksine bizler sahipsiz değiliz...
Öncelikle kendi işimize kendimiz sahip çıkmayı öğrendik sonra...
Evet sonra yerli dostlar ve bizlerle birlikte yaşayan başka yabancılar bizlere arka çıktılar!

Ancak...
İğneyi başkasına, çuvaldızı kendimize batırmamız lazım...
50 senedir burada yaşayıp da hala doğru dürüst Almanca konuşamayanlar var...
50 senedir burada yaşayıp da toplumun bireye sunduğu imkânları suiistimal edenler var...
50 senedir burada yaşayıp da çalışmayı g.tü yemediği için k.çını devlete dayayan, sosyal yardıma bağlayanlar var...
Var Allah var...
Ve sizler...
Türkiye'dekiler...
Savaştan kaçan, mutlak ölümden çoluğunu çocuğunu kaçırmaya çalışan insanlar işimizi elimizden alıyorlar, Türkçe bilmiyorlar, hırsızlık, arsızlık, uğursuzluk yapıyorlar diye bir tarafınızı yırtıyorsunuz!?

Bir durun hele...
Daha kaç sene oldu?
Sen yüzyıllardır komşun olan mesela Kürt vatandaşına Türkçe öğretememişsin...
Dün gelene mi öğreteceksin?

Tutturmuşsun kafana göre bir Müslümanlık...
Zorla başkalarına kabul ettirmeye çalışıyorsun...
Kitabına uygun yapsan, batılılar hayvan değil...
Amenna!

Kınamıyorum...
Kendi canım, malım tehlikede olsa bile...
Kınamıyorum...
Az bile yapıyorlar!!!

                                                                      ***

26.12.2014

Çikolatavakya ve Franz Kafka'ya atıfta bulunulan heykel

şu çocuklar bir alem oluyorlar...
Yeğenim kos koca kız oldu hala dayday der bana...
Küçükken dili dayı deme dönmüyordu, dayday oldum!

Ablasından esinlenmiş olacak...
Küçük herifimde bana dada der...
Çekoslovakya demeye dili dönmediği için koskoca Çekoslovakya oldu...
Çikolatavakya!

Ne zaman Çikolatavakya'ya gideceğiz diye beni sızdırıp duruyordu...
Sonunda gittiler ve gördüler!

İki bölümde yayınlamayı düşündüğüm...
Öncellikle görme kabiliyetinizi ve birbiriyle bağlantı kurma yeteneğinizi küçük bir sınavdan geçirdikten sonra, sözde Müslüman olduklarını iddia ederek okumasını, düşünmesini sevmeyen ve kulaktan dolma yalan - yanlış bilgilerle yetinen insanlarımıza küçücük ders maiyetinde bir örnekle devam ederek...
Zihninizi, hayal gücünüzü "zorlamak" istiyorum!

Ekte yayınlamış olduğum resme bir dakika dikkatli bakmanızı rica ediyorum...
Size ne ifade ediyor?
Sizde ne gibi çağrışımlara neden oldu?

Aslında insanlığın içler acısı halini anlatıyor...
Dante'nin İlahi Komedyası misali...
Cehennem zebanilerinin insanlara ettikleri "çılgın" züllümü...
Günümüz Türkiye'sinin trajedik halini çok yalın bir dil ile anlatıyor...
Yeter ki görmesini bilelim!

Hz. Mevlana'ya ait olduğu söylenen ama kesin olmayan bir deyim vardır ya:
Ne elbiseler gördüm içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok
Buna benzer bir durum işte...
Cüsse büyük, heybetli...
Ama içi boş...
Kafa yok, kafanın olmadığı yerde beyin de olmaz...
El, ayak buna keza...
Ve omuzlarında kendisinden çok daha küçük bir "adam"...
Tablonun bütünü "büyük adamın" hareket halinde olduğunu gösteriyor...
Eli, ayağı, kafası olmayan nasıl hareket eder?
Onu yöneten küçük "adam"...
Büyük olanı, kendisi gibi büyük olan yönetmelidir...
Büyük olanı, küçük adamların* eline verdin mi...
Ne olur?
Aslında hepimiz cevabı biliyoruz değil mi?

*Homunkulus (cüce) Aslında hepimizin beyninin bir yerinde böyle Homunkulus'lar vardır ve bizi yönetmeye çalışır. Bu Homunkulus'larin panzehir'i mantık ve vicdandır!

                                                                      ***

27.12.2014

Allah adına Allahsızlık yapan kâfirler ve Astrolojik saat

Ey yüce tanrım sen ne büyüksün...
Senin varlığını...
Senin zarafetini...
Senin her şeyi kavrayan, kapsayan ruhunu...
İnsana, hayvana, bitkiye kısaca canlıya - cansıza…
Yaratıklarına…
Tanıdığın kendini geliştirme fırsatlarını…
His etmemek, görmemek için hayvandan aşağı olmak lazım!

Ve hayvandan aşağı olanlarla mücadele edeceğimi…
Gönül gözümü açarak…
Senin bana bahşettiğin aklı, mümkün - mertebe kullanarak…
Yaratıklarına tanıdığın imkânlar dâhilinde…
Ve salt senin men ettiklerine uymaya çalışarak…
Senin yolunda, sana kavuşmayı arzu ediyorum!

Allah’ım…
Hayvandan aşağı olanlar seni, senin adını kullanarak inkâr ederken…
Senin koyduğun kurallara…
Kendi hasta ruhlarının, fantezilerinin dışkılarını eklerken…
Ben…
Seyirci kalamam!

Ailece Prag sokaklarını arşınlarken…
Dikkatimi çekti birçok turistin arasında Türkçe konuşan insanlar vardı…
Hoşuma gitti, gurur duydum…
Karl köprüsünün bir tarafında, IV Karl heykelinin önünde çocuklara bir şey izah ederken…
Birisi “bu amca kim?” diye sordu…
Bu soru sorma şeklini, yaşına başına yakıştıramadığım bir hanımefendi sormuştu…
Gayriihtiyari “Avrupa’yı, Avrupa yapan kişi” diye yanıtladım!*

Hep yazarçizerim…
Batılıları anlamak için aynaya bakmak gerek…
Batılıları anlamak için onların yaşam tarzına ve düşünce yapılarına vâkıf olmak gerek…
Batılılar hayvan veya hayvandan aşağı değiller…
Biz neysek, onlarda o…
Aradaki fark…
Onların birtakım engelleri aşarak…
Gutenberg sayesinde de dinlerini okuyarak anlamaya çalışmaları…
Düşünce hürriyetine, serbest çağrışıma, sanata…
Ve insana önem vererek yollarına devam etmeleridir…
Bu hep böyle miydi?
Elbette hep böyle değildi…
Bu uğurda çok kan, gözyaşı ve ter döküldü…
Ama sonunda “başardılar”…
Bizler ise Miladi, Rumi ve Hicri takvimler arasında sıkışmış biçareleriz!

Silkinmek gerek…
Ayağa kalkarak geri kafalı din bezirgânlarını…
Çizmeye çalıştıkları sınırları aşarak…
Çıktıkları yere geri sokmak…
Özgürlüğe kavuşmak gerek!

Günümüz Türkçesiyle…
“Allah güzeldir ve güzeli sever” deyimi İslamiyet’in estetiğe verdiği önemi dile getirmeye çalışır.
Güzel kelimesi Kur’an-ı Kerim de defalarca zikredilmiştir. Mevla’m bu âlemde yarattığı hiç bir şeyi ölçüsüz, dengesiz, biçimsiz veya gayesiz – gereksiz yaratmamıştır. Ve insan kendini, yaşadığı çevreyi sanat ile ifade etmeye çalışan yegâne canlıdır. Öyle inanıyorum ki…

Müslümanlığın geri kalmışlığının bir nedeni de yalan – yanlış bilgilere dayanan fuzuli yasaklardır!

Canlı resmedilmez…
Canlıyı resmeden ahirette; haydi bakalım çizdiğin, şekillendirdiğin canlıya can ver…
Diye yasaklarla, korkularla engellenmektedir…
Hâlbuki Allah güzelin, güzelliğin bizzat kendisidir…
Onun yarattığı nasıl olurda çirkin olabilir?
Ben ve benim gibi düşünenler, Kur’an-ı Kerim’i esas alan insanlarız…
Kur’an-ı Kerim’in Ayetleri beni ve benden olanı bağlar…
Hadisler değil!
Ayet ile Hadis arasındaki farkı bilmeyen, öğrenmeyen hayvandan aşağı olandır…
Çünkü bilse, öğrense…
Hadis dendiğinde önce kendisine bir takım sorular sorar, bulduğu veya bulduğunu sandığı cevaplar tatmin edici derecede değilse… Döner Kur’an-ı Kerim de ne yazıyorsa onu esas alır!

Ve hayvandan aşağı olanlar…
Mesela Sümela Manastırında resmedilenlerin gözlerini oyarken…
Ekte yayınladıklarıma farklı gözlerle bakacağınıza inanmak istiyorum!
Gelelim sözde Müslümanların yaydığı başka bir dedikoduya…
Tek doğru, ezberlendiği için değişmeden günümüze kadar gelebilen Allah’ın kelamı…
Kur’an-ı Kerim’dir…
Tevrat, İncil değişime uğramış dolayısıyla ona inananlar kâfirdir…
Falan – filan zırvalarına…
Bu arada…
Ulan şerefsiz, adi yaratık…
Götünden uydurduğun yasaklara…
Pis günahınız boynunuza…
Hadislere eklediklerin ne olacak?
Onları ne yapacağız?

Birçok yazımda daha değinmiştim…
Ezberlemek bir içeriğin yüzyıllar boyu değişime uğramamasına engel değildir…
En azından kelimeler yıllar içeresinde anlam değişikliğine uğrayabilir…
Tanrı sen leb demeden leblebi diyeceğini bilir…
Yüreğini kitap gibi okur…
Bir yere neden gittiğini, amellerini, niyetini bilir!

Almanların bir deyimi vardır; “Bir resim bin kelime anlatır”
Bir insan Allah’ın yüceliğini, estetik anlayışını nasıl daha güzel ifade edebilir?
Aşağıda yayınladığım Michelangelo’nun Davut isimli heykeline bir bakın ve elinizi vicdanınıza koyarak yanıtlayın, güzel mi, değil mi?
Allah güzel, yarattığı güzel…
Pis olan, olduğu her yeri kirleten biziz, insan!
Ve pisliğimiz o kadar ileri gidiyor ki…
Ne hat, ne hudut, sınır tanımıyor…
Neymiş efendim, Avrupalılar Hristiyan kulübüymüş, Müslümanları eziyormuş falan filan…
Aklın nerede? Kafanı kullan, adam ol ezdirme!
Yok arkadaş, bu millet adam olmaz demeyin…
Atatürk bu millete güvendi, güvenmekte de haklıydı! Yeter ki bu millete önderlik edecek doğru dürüst insanlar başa geçsin.
Bak Tuğrul’a, Alp Arslan’a, Bak Osman Gazi’ye…
Bak Atatürk’e ve ibret al!

Ne Karl köprüsü dün yapıldı…
Nede astrolojik saat dün meydana dikildi…

Devam edecek…

Önemli not: Yarına kadar size düşünmek için fırsat. Astrolojik saat etrafındaki heykelciklere iyi bakın size ne anlatıyorlar?
Prag kentinin bir diğer özelliği “neredeyse her köşe başında” bir kilisenin olmasıdır. Gördüğünüz Noel ertesi saat 11 sularında bir ayine aittir. Demek ki neymiş? Salt Müslüman dünyasında ibadet edilmiyormuş!

* IV Karl Avrupa tarihinde çok önemli bir işlev görmüştür. Araştırıp öğrenmenizi tavsiye ederim

 

                                                                        *

Neredesin???

Nerede?

Bak memlekete hırsız kol geziyor...
Bak Cizre de resmen küçük boyutlu bir savaş yaşandı...
Bak toprak altında ve üstünde insanlar ölüyor...
Bak gençler işsiz güçsüz pinekliyor...
Bak analar, babalar çaresiz ay sonunu getiremiyor...
Neredesin?
Nerede?

Bak...
Adam kim...
Dürüst kim diye...
Hırsızın yamakları methiyeyeler düzerken...
Sen neredesin?
Nerede?

Kılıçdaroğlu ve Bahçeliyi...
Y-CHP'yi, MHP'yi gören...
Duyan var mı?
 

                                                                      ***

28.12.2014

Altın ve Türkiye'nin gerçek ekonomik durumu

Ekonomi okumadım...
İlla okumuş olmam da gerekmiyor...
Bazı temel bilgiler yeter!?

Buna karşın ömrüm grafikleri okumakla geçti...

Bir ülkenin ekonomisi güçlüyse, parası da diğer para birimlerine nazaran güçlü olur. Bunun iyi ve kötü tarafları vardır, değinmeyeceğim isteyen araştırıp öğrensin. Ancak milli para biriminin diğer para birimlerine karşın sürekli değer kaybetmesinin iyiye işaret olmadığını da taktir edersiniz.

Borsa...
Olmayanı, kısıtlı olanı var gibi gösterip pazarlama sanatı...
Borsanın değer kazanmasının reel ekonomi dediklerine yansıması da olur. İşsizlik azalır, kazanç ve refah düzeyi yükselir vs.
Türkiye'deki gerçekler bunun tersini göstermektedir!

Ve gelelim meselenin bamteline...
Altın ezelden beri ekonominin gidişatını gösteren bir değerdir. Artık ülke bazında değil dünya çapında bir ekonomik gösterge olmuştur. Bu yüzden Türkiye'de altın fiyatlarının yükselmesi illa Türk ekonomisinin durumunu göstermemektedir. Ama genel ekonomik gidişat iyi değildir. Buna rağmen her ülkenin merkez bankalarında belli oranda altın rezervleri bulunur.
Bu arada rezerv dedikte aklıma geldi, TUIK verilerine göre Türkiye bu yılın ilk dört ayında neden altın stokunun yüzde onunu İsviçre'ye sattı?
Veeeeeee...
Bu satışı denetleyen Sayıştay...
Rezervlerimizde 3 tonluk altının kaybolduğunu belirledi...
3 ton altın ne oldu?

Grafikler son 6 yıllın gelişmelerini göstermektedir. Kayıp haberleri yalanlansa ne yazar? Kimin eli kimin cebinde?

 

                                                                      ***

29.04.2014

Kendine olan saygını yitirme

Umudun ışığı tükenmeye başlasa da...
Kendine olan saygını yitirme...
şair....
Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz dese de..
Ve eşkıya devlete hüküm etse de...
Umudunu tüketme...
Kendine olan saygını yitirme...
Çıkmayan candan umut kesilmez...
Mücadeleci ruhunu...
Sevgini...
Kendine olan saygını yitirme!
 

                                                                      ***

30.12.2014

Niyetiniz yok pezevenkler bari bırakın başkası yapsın

Ezelden beri insanoğlu rakibini en zayıf anında veya en zayıf tarafından vurmaya özen gösterir…
Bu durum siyasette de farklı değildir…
Kaç aydan beri siyasi rakibinin en zayıf anını lehlerine çeviremeyenler…
Çevirmek istemeyenler(!)…
Niyetiniz yok pezevenkler bari bırakın başkası yapsın!!!

                                                                        *

Megalomanyağın büyüğü – küçüğü yoktur

Çok şükür…
Etraf sakinleşti artık herkes ağzına geleni söylemiyor, yazıp – çizmiyor…
Etraf sakinleştiğine göre artık “iki satırda” ben yazabilirim!

Dünya tarihine baktığınızda asırlar boyu megalomanyaklara rastlamanız mümkündür…
Yakın tarihte en kanlı ve hayalperest megalomanyaklardan biri Hitler’di…
Diktatörlüğün tabiatında yatar büyüklük çılgınlığı!

Neler neler yazdınız AK Saray hakkında…
Vaat edilen ama hayata geçirilemeyen çılgın projelerin, tesadüfen gerçekleşen en küçüğüne taktınız!

Yanlış anlaşılmasın…
Sizleri kesinlikle kınamıyorum, hatta çoğu zaman sizlerle hemfikirim…
Ama…
İşte bazı konularda sizlerden farklı düşündüğümde oluyor!

Atatürk Orman Çiftliğine…
Bin küsur odalı sarayı dikti dikmesine…
Ya bir zamanlar Romanya Başbakanı Çavuşesku gibi kendisine beş bin küsur odalı bir saray yaptırsaydı?
Megalomanyağın büyüğü – küçüğü yoktur diyeceksiniz…
Doğru!

Ama megalomanyakların ortak bir kaderi vardır…
Hiç biri eceliyle ölmedi!

Biraz daha sabır edin…
Türkiyeli megalomanyağın da akıbetini hep birlikte göreceğiz!

                                                                      ***

31.12.2014

Müslüman yılbaşı kutlamaz

Kim demiş onu?
Eğer Müslüman yılbaşını kutlarsa...
Maazallah dünya batar!

Dünyanın dört bir tarafında insanlar "yeniyi" kutlar...
Yeni içinde umudu barındırır, iyi temennileri beraberinde getirir...
Hangi ana baba ilk doğan çocuğunun doğumunu unutabilir?
Hangimiz ilk aşkımızı, ilk öpücüğümüzü unuttuk?

Coğrafyaya, kültüre, kökene bakmaksızın...
Neden insanlar her yıl ilkbaharın gelişini kutlar?
Umuttur...
Allah hiç bir kutsal kitabında sana nefes al demiyor...
Allah hiç bir kutsal kitabında sana dakikada 10-15 defa gözlerini aç kapa demiyor...
Allah sana daha neler neler demiyor...
Ama sen hepsini yine de yapıyorsun!

Yenidir, umuttur, sevinçtir...
Yapma!
İnsanların sevinçlerini, umutlarını kursağında bırakma...
Ayıptır, günahtır, yapma!

Hepinizin yeni yıllını kutlar...
Cümlemize öncellikle sağlık, mutluluk...
Az olanın bereketini görmenizi dilerim.

Not: Allah en kısa zamanda ülkemizin, dünyamızın huzur ve refaha kavuşmasını nasip etsin.

                                                                      ***